ABD Borçlanması Yine Çıkmazda
*Bu yazı 10/05/2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Prof. Dr. Abuzer PINAR / Ekonomi ve Finans Koordinatörü
ABD ekonomisi dünyanın en büyük ekonomisi ve teknoloji düzeyi itibariyle de oldukça gelişmiş. Ancak ABD aynı zamanda dünyanın en borçlu ülkesi. Şu an devletin 31 trilyon doların üzerinde borcu var. Milli gelire oranla %120’nin üzerinde. Borçlanabiliyor zira parası bütün dünyada geçerli. Ekonomisi de bunu ödeyebilecek durumda. Diğer yandan bu sürdürülebilir bir durum mudur? Tartışılır.
Borçlanmanın işleyişindeki olumlu taraf borçlanmanın denge-denetim mekanizması içerisinde yapılması. Temsilciler Meclisi karar vermeden hükümet borçlanamıyor. Bütçe hakkı çerçevesinde doğru da bir uygulama. Ancak son dönemlerde mesele yine sarpa sardı. Temsilciler Meclisi’nde çoğunluk Cumhuriyetçilerde olduğundan ek 1,5 trilyon dolar borçlanmak isteyen Biden yönetimini zorluyorlar. Hazine Bakanı Janet Yellen, yaptığı açıklamada çözüm bulunmazsa sadece ekonomik kaos değil, anayasal kriz de çıkabileceğini söyledi.
Başkan Biden ve Senato'da çoğunluğu elinde tutan Demokratlar, borç tavanının önkoşulsuz artırılmasını istiyor. Cumhuriyetçiler ise, devlet kurumlarında bazı kesintilerin yapılması şartı ile 1,5 trilyon ek borçlanmaya onay vereceğini söylüyor.
ABD, kuruluşundan itibaren altyapı projeleri ve sosyal programlar yanında savaşları finanse etmek için de yüklü miktarda borç biriktirdi. 1917'ye kadar borçlanma ancak kongre onayı ile yapılabilirken, bu tarihten itibaren borçlanma için bir tavan belirlendi ve bu rakama kadar hükümet borçlanma için her defasında kongreye gitmek zorunda kalmadı. Ancak borç tavanı da son yıllarda ABD hükümetlerini zorlamaya başladı. O tarihten beri, federal hükümetin artan harcamalarını karşılamak için borç tavanı birkaç kez yükseltildi. 2011 yılında, o zamanın en yüksek seviyesi olan 16,4 trilyon dolara çıkarıldı.
Borç tavanı özellikle Obama yönetimi döneminde tartışma konusu oldu. Cumhuriyetçiler genellikle harcama kesintilerini savunurken, Demokratlar vergi artışlarından yana oldular. İki partinin borç tavanı konusundaki çatışmaları her dönem gündeme gelmeye başladı. 2011 yılında borç tavanı tartışması devlet kurumlarının kepenk indirmesine neden oldu. 2013 yılında borç tavanı askıya alındı ve ardından eski haline getirildi. 2019 yılında COVID-19 salgını nedeniyle 2021 yılına kadar bir kez daha askıya alındı.
Borç tavanının ABD ekonomisi ve küresel ekonomi üzerinde değişik etkileri olabiliyor. Eğer borçlanma imkânı verilmezse, federal hükümet borç yükümlülüklerini yerine getiremiyor ve bu da ciddi ekonomik sonuçlara yol açabiliyor. Bu durum kredi notunun düşmesine yol açarak federal hükümet için borçlanma maliyetlerini artırabilir ve gelecekte borç almayı daha zor hale getirebilir. ABD doları dünyanın rezerv para birimi olduğundan, temerrüde düşmek küresel bir ekonomik krize de neden olabilir.
Tam da bu nedenle Hazine Bakanı Yellen, son birkaç aydır olağanüstü önlemler uyguladıklarını, bu önlemleri uygulama kabiliyetlerinin tükendiğini ve ülkenin nakdini tüketmeye başladığını söyledi. Temsilciler Meclisi’nin borç tavanını yükseltmemesi halinde devletin faturalarını ödeyemeyeceğine dikkati çeken Bakan, ekonomik felaketten kaçınmak için borç tavanını yükseltmeleri gerektiğini, Yükseltilmemesi halinde de ABD'nin tarihinde ilk kez vadesi gelen ödemelerini yapamayacağı uyarısında bulundu.
Şu an ABD gündeminde geniş yer işgal eden bu konuda en uygun çözüm kongrede uzlaşma sağlanması elbette. Ancak Cumhuriyetçilerin bazı talepleri karşılanmadan zor görünüyor. Daha önce olduğu gibi geçici olarak borç tavanı askıya alınarak sonraki bütçe içerisinde çözülebilir. Pek kullanılmayan bir yöntem olarak madeni para basılarak ABD merkez bankası Fed’e yatırılması ve faturaların bu şekilde ödenmesi mümkün. Ancak merkez bankasının buna sıcak bakmadığı biliniyor.
Bu dönemde de elbette bir çözüm bulunacaktır. Zira çözüm bulunmaması halinde bazı federal hizmetlerin askıya alınmasına neden olan kurumların “kepenk indirmesi” gündeme gelebilir. Sadece bu da değil. Devletin dış borçlarının bir kısmını ödeyememesi halinde dış politikada kriz çıkması da söz konusu olabilir.
Sonuç ne olursa olsun şu bir gerçek. ABD artık “eski güzel günler”inde değil.
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya