Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

ABD İsveç ve NATO Konusunda Dünyayı Aldatıyor

 Bu yazı 09/07/2023 tarihinde yayınlanmıştır.

*Alper tan/ SDE Başkan Yardımcısı

 

ABD yönetimi, İsveç'in NATO üyeliği için ‘İttifak'ı güçlendirme’ tezini dillendirirken, Türkiye'ye yönelik aldatıcı politikalarını sürdürüyor. ABD, İsveç’in NATO’ya üyeliğinin, ittifakı güçlendireceğini söylüyor. Zahiren bunu söyleyen Washington yönetimi, fiilen NATO’nun en büyük ikinci askeri gücü ve sınır ülkesi Türkiye'nin F-16 talebinde somut adım atmıyor. Ankara’nın kurucu ortağı olduğu ve parasını da ödediği F-35 savaş uçaklarını vermiyor, ABD’nin düşmanlarına uygulanacak yaptırımları düzenleyen CAATSA kanunundaki yaptırımları Türkiye'ye uyguluyor. Washington, Suriye'de PKK/YPG terör örgütünü destekliyor. Bütün bunlar NATO İttifakının müşterek güvenliğini ve ittifak üyelerinin birbirlerine olan itimadını zayıflatıyor.

ABD Başkanı Joe Biden 5 Temmuz 2023’te İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’le Beyaz Saray’da görüştü. Terör örgütlerinin hamiliğine soyunan ve Türkiye karşıtı teröristlerin sığınağına dönüşen İsveç’i, bir savunma ittifakı olan NATO’yu “güçlendirmek” bahanesiyle üye yapmak için çabalayan ABD yönetiminin, NATO üyesi Türkiye’ye yönelik düşmanca politikaları, gerçek niyetini gösteriyor.

İttifaka üye olduğu 1950’den bu güne kadar Ankara, NATO’nun neredeyse bütün operasyonlarına en fazla katkıda bulunan bir iradeye sahip. NATO’nun en büyük ikinci ordusunu oluşturan Türkiye, son olarak Kosova’da olduğu gibi NATO’nun barışı koruma misyonlarına aktif destek veriyor. ABD ise gerçekte İttifak üyelerinin müşterek menfaatlerini ve güvenliğini sağlamak yerine Washington’un ulusal çıkarlarını önceleyen politikaları NATO üyelerine kabul ettirmeye çalışıyor.

Washington, Türkiye’nin F-16 talebi ile İsveç’in NATO üyeliğinin birbiriyle ilgili olmadığını söylese de, fiilen İsveç’in NATO’ya üyeliğine Ankara’nın onayını, Türkiye’ye parasıyla satacağı F16’ların verilmesinin şartı olarak uygulayıp açık bir baskıya dönüştürüyor.

İsveç gibi NATO İttifakı sınırının en kuzeyinde bulunan ve gerçekte bir tehditle karşı karşıya olmayan bir ülkeyi üye yapmak için çaba harcayan Washington’ın PKK/YPG tehdidiyle ciddi şekilde karşı karşıya bulunan Türkiye’nin taleplerine kulak tıkaması gerçek niyetin başka olduğunu da ortaya koyuyor.

ABD yönetimi, Irak ve Suriye’de, Türkiye’yi bölmeye çalışan terör örgütüne on binlerce TIR silah, istihbarat, siyasi destek verirken, ABD’nin NATO üyesi yapmaya çalıştığı İsveç ise bu terör örgütlerinin yöneticilerinin açık bir sığınağı olarak öne çıkıyor. Türkiye’yi bölmeye çalışan ve bu hedefle 40 yıldır mücadele eden terör örgütüne açıkça destek vermesi yetmiyormuş gibi aynı teröristleri himaye eden İsveç’in NATO’ya üye olması için Türkiye’nin onay görmesi konusunda baskı uyguluyor.

Amerikan yönetimi, aslında NATO müttefiki ülkelerin ortak çıkarlarını ve müşterek güvenliğini gözetmek yerine kendi ulusal çıkarlarını ve milli güvenliğini esas alıyor. Hatta daha da ötesi ABD yönetimi, kendi çıkarları uğruna NATO müttefiklerinin ve İttifak’a üye olmaya çalışan bazı ülkelerin ulusal çıkarlarını ve milli güvenliğini açıkça tehlikeye atıyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodemir Zelenskiy ile İstanbul’da görüşmesinin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın durdurulması maksadıyla “Adil bir barışın kaybedeni olmaz” dedikten sonra “Ukrayna NATO’ya üyeliği hak ediyor” ifadesiyle Kiev’in İttifak’a üyeliğine yeşil ışık yaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan devamında “Türkiye’nin, Barış Planı kapsamında liderlik rolünü üstlenmeye hazır” olduğunu ekledi. Zelensky ise “Bugün değişik projeleri görüştük. ......Bu barış planını hayata geçirmek için çalışıyoruz. Türkiye bu barış planı kapsamında liderlik etmeye hazır. Sayın Cumhurbaşkanının Ukrayna'nın NATO üyeliğini hak ettiğini ifade etmesi beni ayrıca mutlu etti" diyerek memnuniyetini dile getirdi.

Böyle bir tablo ve gelişme karşısında bu süreci desteklemesi ve Ukrayna’nın NATO’ya üye olması konusunda bir an önce onay vermesi gereken ABD başkanı Joe Biden “Ukrayna’nın savaş hali bitmeden NATO’ya alınması, NATO ile Rusya arasında doğrudan çatışma riski barındırıyor” diyerek buna karşı çıktı.

Bu vesileyle bir kere daha gördük ki ABD yönetiminin niyeti müttefiklerini ve dostlarını korumak değil ittifak üyelerinin ve dostlarının güvenlik kaygılarını Amerikan çıkarları doğrultusunda istismar ederek siyasi hedeflerine ulaşmak ve halkların güvenlik kaygılarından ekonomik çıkar elde etmek.

Amerikan yönetimi Rus korkusunu kullanarak uyguladığı yaptırımlarla Avrupalı ülkelerin ekonomilerine zarar veriyor, Rusya’dan enerji temin edemeyen ülkelere yüksek fiyatla gaz ve petrol satıyor. Rus korkusunu istismar eden ABD, bu ülkelere milyarlarca dolarlık yüksek fiyatla silah satıyor ve borçlandırıyor. Uygulattığı yaptırımlar ve düşmanca siyasetle bu ülkelerle Rusya’yı karşı karşıya getirerek ülkelerin güvenliğini gerçek manada tehlikeye atıyor.

Kışkırtıcı politikalarıyla Rusya’yla Ukrayna‘yı karşı karşıya getirdiği gibi hasım gördüğü Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı yem etmeye, tehdit olarak gördüğü Çin’e karşı Tayvan’ı heba etmeye, böylece Türkiye ve Çin’i zayıflatmaya çalışıyor.

Özellikle Ukrayna, Yunanistan ve Tayvan’ın bu gerçeği idrak etmeleri gerekiyor. ABD’ye güvenerek Türkiye’nin taleplerine kulak tıkayan, işleri ağırdan alan İsveç yönetiminin ise büyük bir felaketle karşı karşıya kalmadan önce gerçeklere gözünü açması icap ediyor.

Aksi halde Batıya güvenen Ermenistan’ın ne hale düştüğü, ABD’ye destek veren Afganların, kaçarcasına ülkeden ayrılan işgalcilerin uçaklarının tekerlekleri arasında sıkışarak can verdikleri gerçeğini unutmamaları gerekiyor.

İsveç’in, dolduruşa gelerek Rusya ile bir savaşa tutuşması halinde, ABD ve Avrupalı müttefiklerinin kendilerine sadece siyasi coşku, yüksek fiyatla silah satışı ve yüksek faizle borçlandırma dışında bir fayda sağlamayacağını görmesi gerekiyor.

Amerikan yönetimi daha başka kirli işlerle de uğraşıyor. Washington’ın bilgisi ve yönlendirmesi dahilinde, Kiliseler Birliği’nin bazı hücreleri harekete geçirilerek İsveç Hükümeti’nin koruması altında, İslam’ın kutsallarına hakaret ve saldırılarda bulunuluyor. Eşzamanlı olarak da İsveç’in NATO üyeliğine Müslüman Türkiye’nin bu şartlar altında onay vermesi için baskı uygulanıyor. Böylece İslam ülkelerinin lideri pozisyonunda ve öncü rolünde olan Türkiye’nin itibarıyla oynanmaya çalışılıyor.

İsveç, 140-150 milyon nufuslu Rusya’dan korktuğu için NATO’ya sığınmak isterken, diğer taraftan Müslümanların kutsal kitabı Kur’an’ı Kerim’in yakılmasına “ifade hürriyeti” yalanıyla göz yumarak 2 milyar Müslümanın düşmanlığını, nefretini kazanıyor. Bu durumu İsveç’in devlet yöneticileri anlayamayacak kadar cahiller mi? Hayır, çünkü İsveç, ABD’nin kuklası durumunda. Devlet içinde devletçikler var. ABD de bu devletcikleri istediği gibi kullanıyor.

Bu kirli politikanın dönüp dolaşıp fikir babalarını ve taşeronlarını vuracağını hesap edemiyorlar.

ABD yönetiminin, kirli siyasetle insanları ve toplumları manipüle ederek ve dünyayı aldatarak saygın bir devlet olamayacağını anlamasında fayda var.