Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

ABD/NATO’nun 12 Eylül Darbesinin Türkiye’ye Faturası

 

 Bu yazı 12.09.2024 tarihinde yayınlanmıştır.

*Alper Tan/SDE Başkan Yardımcısı

 

12 Eylül darbesinin üzerinden 44 yıl geçti. Darbenin görünen lideri, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren idi. Ama o sadece görevli bir taşerondu. Kenan Evren 2015 Mayısında 98 yaşında öldü.

Planlayan, azmettiren esas ve büyük aktör ABD-NATO misyonuydu. İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra oluşturulan uluslararası düzen gereği Türkiye’yi perde arkasından yöneten “Derin Yapı (Üst Yapı)”nın eseriydi 12 Eylül darbesi.. Nasıl mı?

27 Mayıs 1960 darbesinden yaklaşık dört ay önce ABD’nin Ankara Büyükelçisi, Başbakan Menderes’e Washington’un taleplerini içeren bir mektup sunmuştu. Mektuptaki en önemli taleplerden birisi 18-25 yaş arası gençlerin Sovyetler’e karşı örgütlenmesinin sağlanması idi. Çok önemli başka talepler de vardı. Menderes mektuptaki taleplerin hepsini reddedince Büyükelçi, Menderes’i darbe ile tehdit etmiş, Menderes ise buna ihtimal vermemişti. Ama ABD Büyükelçisinin dediği oldu; 27 Mayıs 1960 darbesi gerçekleşti.

Darbenin hemen ardından gelen yönetimler, sağ-sol-İslamcı-Kürtçü vs. çeşitli fikirlerdeki gençleri örgütlediler. İşte Derin Devlet teşvikiyle örgütlenen o gençler, 1970’lerin sağ-sol çatışmalarının hem zeminini hazırladılar hem çatışmalarda rol aldılar hem de o çatışmaların mağduru oldular.

ABD-NATO misyonu, Türkiye’yi istikrarsızlaştırarak, ne güçlü ne de zayıf; dış etkilere açık, belli bir dengede tutmak istiyordu. Bunun planlamasını TBMM ve Cumhurbaşkanı dahil olmak üzere tüm meşru kurumların en üstünde yetkisi olan gizli “Üst Yapı” yürütüyordu.

12 Eylül darbesine kadar çeşitli ideolojik ve siyasi kesimlerden binlerce idealist ve mücadele ruhu taşıyan gençler bu çatışma ortamında heba edildiler. Sağcıyı öldürene de solcuyu öldürene de silahı veren ve yönlendirmeyi yapan aynı odaktı.

Yıllar süren çatışmalarda Türkiye’nin zaten istikrarsız olan yapısı tamamen bozuldu. Ülkenin geleceğine damgasını vuracak genç nesiller yok edildiler veya korkuyla sindirilerek pasifize edildiler. Çatışmalara rağmen yok edilemeyenler ise 12 Eylül darbesiyle ortadan kaldırıldılar.

Darbe gecesi ABD Başkanı Jimmy Carter'a “Damdaki Kemancı” oyununu izlerken CIA tarafından, "Bizim çocuklar işi bitirdi" müjdesi iletildi. 12 Eylül Darbesi sırasında ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası Sorumlusu Paul Henze'ye darbenin haberini ulaştıran diplomat “Your boys have done it-Senin çocuklar işi bitirdi” demişti çünkü.

2010 yılında gerçekleştirilen anayasa değişikliği sayesinde 12 Eylül darbecileri yargılanabildi. 7 Nisan 2011’de ilk soruşturma başlatıldı. 4 Nisan 2012’de ise darbenin yargılanmasına başlandı. Darbecilerin tüm rütbeleri söküldü ve ağırlaştırılmış müebbed hapis cezası aldılar.

Peki Kenan Evren’in taşeron olarak başı çektiği 12 Eylül darbesinin Türkiye’ye faturası ne oldu?

12 Eylül Darbesi’nin ülkeye faturası:

1970-1980 yılları arasında sağdan ve soldan 11.878 üniversiteli genç öldürüldü. O günkü şartlarda yaklaşık 12.000 genç üniversiteden mezun olup devlet kademelerinde, bürokraside yerini almış olsaydı ne olurdu? İşte kışkırtmalar ve ardından yapılan bu darbe Anadolu gençliğini yok ederek devlette yer almalarının önüne geçmiş oldu.

*TBMM kapatıldı,

*Anayasa ortadan kaldırıldı,

*Siyasi partiler kapatıldı ve mallarına el konuldu.

*1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

*650 bin kişi gözaltına alındı.

*Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.

*71 bin kişi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden, 98 bin 404 kişi ise “örgüt üyesi olmak” suçundan yargılandı.

*7 bin kişi için idam cezası istendi.

*517 kişiye idam cezası verildi.

*İdamları istenen 259 kişinin dosyası darbecilerin oluşturduğu Meclis’e gönderildi.

*Sağdan-soldan-ortadan 50 kişi idam edildi.

*İdam cezası ile asılanların 18’i sol görüşlü, 8’i sağ görüşlü, 23’ü adli suçlu, 1’i ASALA militanı olarak gösterildi.

*Ayrıca cezaevlerinde, toplam 299 kişi çeşitli sebeplerle hayatlarını kaybetti.

*171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi.

*14 kişi açlık grevinde öldü.

*16 kişi “kaçarken” vuruldu.

*95 kişi “çatışmalarda” öldürüldü.

*73 kişiye “doğal ölüm raporu” verildi.

*Gözaltında ve cezaevlerinde 43 kişinin “intihar ettiği” söylendi.

12 Eylül’ün diğer etkileri:

*388 bin kişiye pasaport verilmedi.

*30 bin kişi “sakıncalı” olduğu gerekçesiyle işten atıldı.

*14 bin kişi vatandaşlıktan çıkartıldı.

*30 bin kişi “siyasi mülteci” olarak yurtdışına kaçtı.

*937 sinema filmi “sakıncalı” bulunarak yasaklandı.

*23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.

*3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.

*400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazetecilere toplam 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

*31 gazeteci cezaevine girdi.

*300 gazeteci saldırıya uğradı.

*3 gazeteci silahla öldürüldü.

*Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.

*13 büyük gazete için 303 dava açıldı.

*39 ton gazete ve dergi imha edildi.

*Bu gün çözmeye çalıştığımız PKK terörünün bile en önemli müsebbiplerinden biri, yasakçı 12 Eylül darbecileridir. 12 Eylül darbesi, Türkiye’yi geleceğe taşıyacak genç kuşakların geleceklerini karartmak, önlerini kesmek için bilinçli olarak yapılmış hain bir operasyondu.

Darbe şartlarının olgunlaşması için gençlerin ölümünü kullandılar:
12 Eylül darbesinin iktidardan indirdiği ve kendisi de 28 Şubat darbesinin başı olan Süleyman Demirel, “11 Eylül günü akan kan, 13 Eylül’de nasıl durdu?” diye sormuştu. Çünkü yıllardır süren ve ülkede sıkıyönetim uygulandığı için askerin müdahale yetkisi olan olaylar, darbeden önce değil de darbeyle birlikte bıçak gibi kesilmiş ve durmuştu.

Kenan Evren’in silah arkadaşı ve o dönemin 2. Ordu Komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel, “Darbeyi bir yıl önce planlamıştık. Ama şartların olgunlaşmasını bekledik” sözleri ile tarihe geçti. Çünkü binlerce gencimizin ölümü ve heba edilmesi üzerinden darbenin şartları oluşturulmuştu.
DYP’li Çetin Özaçıkgöz, 12 Eylül darbesinin yapıldığı dönemde, eşi Yüksel Özaçıkgöz’ün Süleyman Demirel’in sekreteri olduğunu belirterek, “Başbakan Demirel sadece İstanbul’da 23 terör yuvasının adresini elden Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’e verdiği halde bu adresler basılmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır” diyecekti. Çünkü “darbe şartlarının olgunlaşabilmesi” ve halkın darbecileri “kurtarıcı” olarak görmesi için olayların azalması değil tırmanması gerekiyordu.

12 Eylül, bir ABD/NATO darbesidir. Dünyada onlarca ülkede askeri darbeleri planlamak, uygulamak veya desteklemek suretiyle küresel bir hegemonya kurmak isteyen ülke, bazıları için “demokrasi ve özgürlükler ülkesi” olarak gösterilen Amerika Birleşik Devletleri’dir.

 

Alper Tan

12 Eylül 2014