Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Bir Musibet ve Fikri Mülkiyet Hakları

Abuzer PINAR
06 Mayıs 2021 15:06
A-
A+

Amerika Birleşik Devletleri, Covid19 aşıları için fikri mülkiyet korumasından feragat etmeyi desteklediğini açıkladı. Biden yönetimi, fikri mülkiyet korumasını güçlü bir şekilde desteklemekle birlikte bu salgını sona erdirme sürecinde Covid19 aşıları için bu korumalardan vazgeçebilecek. Kendi halkı için aşı tedariki güvence altına alındıkça, ABD yönetimi aşı üretimini ve dağıtımını genişletmek için özel sektör ve tüm paydaşlarla beraber çalışarak çabalarını artırmaya devam edecek ve bu aşıları üretmek için gereken hammaddelerin artırılması için çalışacak. En azından açıklamalar bu yönde.

Avrupa Birliği de ABD’nin Covid19 aşısının patent haklarının kaldırılması talebini tartışmaya hazır olduğunu açıkladı. Avrupa Komisyonu Başkanı, kısa vadede aşı üreten tüm ülkelerin ihracata izin vermesini ve tedarik zincirini etkileyebilecek önlemlerden kaçınması gerektiğini söyledi.

Dünya Sağlık Örgütü’nden de konuya ilişkin destekleyici açıklamalar geldi. Hatta ABD’nin kararı, küresel salgını sona erdirme mücadelesinde Beyaz Saray’ın ahlaki liderliğindeki “anıtsal bir an” olarak övüldü.

Avrupa Birliği Komisyonu öncülüğünde düzenlenen "Koronavirüs Küresel Mukabele Uluslararası Taahhüt Etkinliği"ne bir video mesaj gönderen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da konuşmasında "Covid-19 aşısı tüm insanlığın ortak malı olmalıdır" çağrısında bulunarak üretilecek aşıya küresel erişimin garanti altına alınmasını ve 'kimsenin geride bırakılmaması' prensibinin uygulanması gerektiğini söylemişti.

ABD’nin fikri mülkiyet hakları vurgusu boşuna değil elbette. Bu konu ABD-ÇHC arasındaki ticaret tartışmalarının en önemli başlığıydı. ÇHC’nin kendi ülkesinde üretilen ve fikri mülkiyet hakları ile garanti altına alınan bilgi ve ürünlerine ilişkin düzenlemeleri ihlal ettiğini ve ABD’li yatırımcıları zarara uğrattığını düşünüyor.

Serbest piyasanın ekonomik refahı arttırması, yatırımları ve özellikle ar-ge yatırımlarını özendirmesi ile mümkün. Çünkü yatırımcılar yeni ürün geliştirmek ve bilgi üretmek amacıyla yüklü harcamalar yapıyorlar. Ancak bu harcamaların geri dönüşü, sonuçlarından öncelikle maliyeti ödeyenlerin yararlanması ile mümkün. Bir yazılım veya herhangi bir ürün geliştirildiğinde, fikri mülkiyet hakları ile garanti altına alınır. Başkaları bu ürünleri taklit ederek piyasaya sürdüğünde verilen emeğe maliyet ödemeden kazancının bir kısmına konmuş olur. Bu da motivasyon kırıcıdır ve ekonomik gelişme için caydırıcı etki yapar.

İktisadi açıdan bu doğru olmakla birlikte, yine iktisat teorisinin dışında olmayan bir mesele daha var: Kamu malları ve uluslararası boyutu. Uluslararası kamu malları da diyebiliriz. Yani hiç kimsenin tüketiminden veya etkisinden kaçamadığı mal veya hizmetler. Çevre kirliliği, salgın hastalıklar da buna dahildir. Uluslararası bir salgından kimse kaçamayacağına göre, salgına karşı alınacak tedbirler de ortak olmak zorundadır. Sadece kendinizi korumanız, korunmanıza yetmez. Aynen bugün bütün kürede kol gezen virüs gibi.

Baştan beri bu ortak hareket etme çağrısı defalarca yapıldı. Ancak fikri mülkiyet hakları her alanda olduğu gibi sağlık alanında da geçerli. Bir ilaç, aşı veya tıbbi bir alet ürettiğinizde onu garanti altına alırsınız. Neden? Tabii ki para kazanmak için. Bu faaliyetten kazanç sağlamaya diyecek yok elbette. Lakin asimetrik bilginin en yaygın olduğu sektör de sağlıktır. Bir ilaç üretilir, denenir. Buradan çok kazanç da sağlanabilir. Ancak etkileri veya alternatifleri konusunda geniş kitleler fazla bir bilgiye sahip değildir.

Aşı meselesine gelince iş daha da sıkıntılı. Ulusal veya uluslararası düzeyde bir salgından kimse kaçamıyor. Bu yüzden de salgın hastalıklarla ilgili aşılar çocuklara bedelsiz yapılır.

Covid19 gündeme gelince aşı çalışmaları da hızla başladı. Belirli bir aşamadan sonra acil kullanım izinleri verildi. Ama bu arada ülkeler birbirlerine aşı vermeme eğilimine girdi. Avrupa Birliği’nin kendi içerisinde bile aşı tedariki sorun oldu maalesef. AB’den gelen açıklamalar tam da bununla ilgili.

Tabi bu haberler çıkınca bir şey daha oldu. Aşı üreten firmaların hisselerinde düşüşler oldu. Çünkü bu salgın ortamında aşıya çok ihtiyaç olacaktı ve firmalar yüklü kazançlar elde edecekti. Bunun da garantisi fikri mülkiyet hakları idi. Sağlık kaygılarıyla bu düzenlemelerin gevşetilebileceği eğilimi ortaya çıkınca elde edilecek kazançların da düşeceği beklentisi ile hisseler değer kaybetti.

Çok konuşuldu ama bir musibet bakışı değiştirmeye yetti gibi. Yine konuşulduğu gibi olmayacak elbette. İnsanlık ortak değerler etrafında bir araya gelmeyi kabullenmedikçe bu sorunlar devam edecek. Çünkü meseleye sadece ekonomik çıkar olarak da bakılmıyor. İnsan sağlığını ilgilendiren bu konu siyasi anlaşmazlıkların da malzemesi olabiliyor.

Umarız bu musibet sadece iktisadi kazançların değil siyasi anlaşmazlıkların da göz ardı edilmesine yardımcı olur. Zira bu insanlığın karşılaştığı ilk musibet değil, son da olmayacak.