ABD'de kişisel gelir ve harcamalar mart ayında beklentiyi aştı. Kişisel gelirler aylık %21, tüketim harcamaları ise % 4’den fazla arttı. Şubat ayında %7 azalan kişisel gelirler, Mart ayında uygulanan 1,9 trilyon dolarlık ekonomik destek paketinin etkisiyle rekor seviyede artış gösterdi. Şubat ayında %1 azalan kişisel tüketim harcamaları Mart ayında % 4,2 arttı. Bu oran Covid19’un etkisini yoğun olarak göstermeye başladığı son 9 ayın en yüksek artışı.
2020 yılında ABD ekonomisi %3,5 oranında küçülmüştü ve bu yıl beklenen %4,6 oranındaki büyüme ancak geçen yılın küçülmesini telafi edebilir. Hal böyle iken kişisel gelirlerdeki artışı nasıl açıklamak gerekir?
Cevabı açık. Maliye politikası ile. Devlet hanehalkının cebine doğrudan para koydu. Kişi başına gelir 60 bin dolar civarında. Hanehalkına verilen aylık 1,400 doların hesabı kabaca bu artışa denk düşüyor. Devletin yaptığı desteklerle kişisel gelirler artmış oldu. Tabi harcamalar da. Asıl mesele bu desteklerin nasıl finanse edileceği.
İki yolu var bu finansmanın. Ya vergi alırsınız ya da borçlanırsınız. Şu an ABD’de kamu borçlarının milli gelire oranı %160’ın üzerinde. Hanehalkının borcunun gelirine oranı da %100’ün üzerinde. Olabildiğince borçlu bir ekonomi yani. Devlet Bütçe açığı vererek borçlanabilir. Bunu da mütemadiyen yapıyor zaten. Ancak Biden hükümeti vergileri de arttırma niyetinde.
En üst gelir diliminden alınan vergi oranının Trump döneminde %37’ye düşürülen oranın %39,6'ya yükseltilmesi ve sermaye kazançları üzerindeki vergilerin arttırılması planlanıyor. 1 milyon dolardan fazla kazananlar için sermaye kazançları üzerinden alınan vergilerin iki katına çıkarılması gündemde. %20 olan bu oranın da %39, 6'ya çıkarılması bekleniyor.
Hisse senetleri ve diğer menkul kıymetlerin alım-satımından elde edilen gelir, sermaye kazancı olarak tanımlanır. Tabi bu kazancın realize olması gerekir. Yani menkul kıymetin satılarak gelirinin elde edilmiş olması gerekir. Bu haber ilk çıktığında borsalarda bir hareket oldu. Kazancı erkenden realize edip o yüksek vergiyi ödememek için.
Biden seçim çalışmalarında bu konuyu gündeme getirmişti zaten. Zenginlerin orta sınıf çalışanlardan daha düşük vergi ödemesinin haksızlık olduğunu söylemişti.
Vergilendirme konusunda emek ve sermaye gelirleri üzerinden alınan vergiler hep tartışma konusu olmuştur. Adalet açısından ücretler üzerinden alınan vergilerin sermaye kazançları üzerinden alınan vergilerden daha düşük olması gerektiği savunulurken, tasarrufu özendirmek için tersi savunulur. Bizde de bir dönem sermaye kazançları %5 daha fazla vergilendirilmişti.
Normal gibi görünen bu tartışmanın başka bir boyutunu görmek gerekir kanaatindeyim. Bu dönemde bu kadar yüklü bir transferin asıl dayandığı kaynak nedir? Kanaatimce parasal genişlemedir.
İktisat politikası tartışmalarında maliye politikasının gelir dağılımını doğrudan değiştirdiği, para politikasının ise tarafsız olduğu söylenir. Yani transfer ödemesi doğrudan birilerinin cebine girerek geliri yeniden dağıtır. Halbuki para politikasında parayı daha ucuz ya da pahalı hale getirirsiniz. Birileri borçlanır ya da borçlanmaz. Doğrudan bir etkisi yoktur ve imkanlar herkes için aynıdır. İşte bu doğru değil. Dolaylı bile görünse bir hayli açık bir mekanizma ile parasal genişleme gelir dağılımını değiştirir. Salgın döneminde de bu etki açıkça görülmektedir. Daha önceki bir yazımızda da belirttiğimiz gibi %60’ın üzerindeki parasal genişleme, sermaye kazançlarında ve üretimde girdi olarak kullanılan emtia fiyatlarında yaklaşık bu düzeyde bir artış sağlamıştır.
Diğer deyişle hisseleri %60’ın üzerinde artan ve yüksek düzeyde sermaye kazancı elde edenler bunu ABD merkez bankasının parasal genişlemesine borçludurlar. Sıfıra yakın faiz oranları ile borçlanıp bakır, alüminyum, paladyum vs. stoklayan veya menkul kıymet karşılığını alanların kazançları da öyle. Buradan hareketle sermaye kazançlarından daha yüksek vergi alınarak ABD hanelerinin desteklenmesi hiç de adaletsizlik olarak görülemez.
Yüksek vergilere piyasa etkinliği çerçevesinden karşı çıkanlar için ilk cevabımız bu olur. Pek tarafsız olduğu savunulan para politikası ile yaratılan gelirlerin bir kısmının alınıp aynı mekanizmalardan yararlanamadığı için geliri düşen kesimlere transferi neden piyasa mantığına aykırı olsun ki? Ancak dahası var.
Sermaye kazançlarının bir kısmını ABD vatandaşına transfer edelim de; ABD dâhil bütün dünya ekonomilerinin küçüldüğü bir dönemde bu artan kazançların geriye kalanı kimin cebinden çıktı peki. Tabi ki ABD vatandaşı olmayan ve aynı mekanizmaları kullanarak kendilerini korumaya alamayan kesimin cebinden.
ABD dışında aynı yolla kazanç sağlayan kesimler var mı? Tabii ki var. ABD sermayedarı kadar olmasa da var. Yani salgın dönemindeki parasal hareketler küresel düzeyde kazanç eşitsizliğini arttırdı. Bir kesim bu süreçten fazlasıyla yararlandı. ABD kendi vatandaşı açısından bir miktar telafiye gitti. Başka ülkelerde de yapıldı bu. Ama nihai olarak telafi edilemeyen bir kesim oldu ve bu kazançların bedelini ödeyecekler. Ne ile? Artan fiyatlarla. Maliyet artışı nedeniyle üretici sektörlerin faaliyet azaltması sonucunda işsiz kalarak. Yoksullaşarak.
ABD rezerv paranın sahibi olarak telafi mekanizmasını daha kolay işletiyor. Lakin diğerleri değil. Bu para sistemi ile de hiç mümkün olmayacak. Bizdeki rezerv tartışmasını bir de buradan mı okusak? Yani ABD merkez bankası Fed’in yaptığını bizim merkez bankası veya diğer merkez bankaları yapabilir mi?