Serbest piyasa ekonomisinin en önemli problemlerinden birisi istihdam-enflasyon dengesidir. İşsizlikteki kayda değer düşüşler ücretleri harekete geçirerek üretim maliyetlerini yükseltir. Maliyetleri bastıralım derken işsizlik artar.
Enflasyonun başka bir nedeni, normal bir piyasa dengesinde ucuz kredilerle talebin harekete geçirilmesiyle fiyatların artmasıdır.
Enflasyonu tetikleyen diğer bir neden var ki kısa vadede doğrudan çözümü de yok: Arz şoklarının tetiklediği maliyet enflasyonu. Yani piyasada bir sorun yok iken, 1970’lerdeki petrol şokları veya yakın zamanda yaşadığımız salgının etkisi gibi nedenlerle maliyetlerin aşırı artması ve enflasyonun harekete geçmesi. Bu durumda faiz artışına dayalı Ortodoks para politikası da başarısız kalıyor. Şimdilerde olduğu gibi.
Normal bir arz-talep dengesizliği sonucu ortaya çıkan fiyatlardaki hareketler politika faizi gibi konvansiyonel piyasa araçları ile dengelenebiliyor. Ancak maliyetlerdeki artışlardan kaynaklanan hareketlerde merkez bankalarının etkisi sınırlı kalıyor ya da zaman alıyor. Özellikle de ABD, Almanya ve İngiltere gibi gelişmiş ekonomilerde enflasyon son kırk yılın en yüksek seviyesinde ve merkez bankaları ciddi zor durumda.
Heterodoks bir politika aracı olarak devletin fiyatlara müdahalesi son zamanlarda daha fazla konuşulmaktadır. İngiltere’de Nisan ayında ortaya çıkan %19’un üzerindeki gıda enflasyonu sonrasında Başbakan Rishi Sunak'ın temel gıda maddelerine tavan fiyat uygulaması bile gündeme geldi. Tabi bazı bakanlardan ve marketler zincirinden aşırı tepkiler de geldi.
Fiyat kontrolleri, piyasadaki mal ve hizmetlerin fiyatlarını etkilemeyi veya sınırlamayı amaçlayan devlet düzenlemeleri veya politikalarıdır. Bu kontroller, tavan fiyat veya taban fiyat gibi farklı biçimlerde olabilir. Temel amaç, tüketicileri korumak veya ekonomik istikrarı desteklemektir.
Tavan fiyat, devlet tarafından belirlenen ve satıcıların yasal olarak aşamadığı en yüksek fiyattır. Bu uygulama, genellikle tüketicilerin temel mal ve hizmetlere daha ucuza erişimi için yapılır. Taban fiyat ise herhangi bir mal için kabul edilebilecek en düşük fiyattır. Genellikle tarım ürünlerine uygulanır ve amacı çiftçileri desteklemek ve piyasayı istikrara kavuşturmaktır.
Bazen fiyat sübvansiyonları uygulamasına da gidilebilir. Devlet, belirli mal veya hizmetlerin maliyetini düşürmek için mali yardım veya sübvansiyonlar verir. Doğrudan sübvansiyonlar yoluyla veya üreticilere maliyetlerini düşürmeleri için sübvansiyonlar sağlanarak yapılabilir ve bu da tüketicilerin ödeyeceği fiyatı düşürür. Mesela çiftçilere ucuz mazot ve gübre verilerek maliyetlerin düşürülmesi sonucunda tarım ürünlerinin fiyatları düşürülmeye çalışılır.
Fiyat kontrollerinin etkisi, kontrol seviyesi, piyasa koşulları, sektörün yapısı ve ürünün niteliğine bağlıdır. Bazı durumlarda fiyat kontrolleri, özellikle tüketiciler için kısa vadeli faydalar sağlayabilir. Ancak uzun vadede piyasa mekanizmalarını bozabilir ve istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Mesela tavan fiyatlar, kıtlık, karaborsa, düşük kalite ve üreticilerin mal veya hizmet tedarik etme konusunda isteksizliği gibi sonuçlara yol açabilir. Taban fiyatlar ise verimsizliğe ve artan maliyetlere neden olabilir.
Genellikle arz ve talep gibi piyasaya dayalı mekanizmaların fiyatları belirlemede daha etkili olduğu savunulur. Ancak devletler, acil durumlar veya piyasa başarısızlıklarını gidermek için fiyat kontrolleri uygulayabilir. Mesela Covid-19 salgını başladığında maske fiyatları aşırı artmıştı ve devlet müdahalesi ile 1 TL tavan fiyat konuldu. Ya da bazen tarımsal üretim beklenenin üzerinde artabilir ve bu durumda fiyatlar aşırı düşeceğinden çiftçi maliyetini karşılayamaz hale gelir. Belirli bir taban fiyattan kamu alımları yapılarak piyasa dengelenmeye çalışılır.
Devlet, fiyat oynaklığına maruz kalan belirli malların fiyatlarını istikrara kavuşturmak için de piyasaya müdahale edebilir. Mesela fiyat düzeyini belirli bir aralıkta tutmak için stratejik rezervlerden mal satın alma veya satma biçiminde uygulanabilir. ABD ve Çin gibi büyük ekonomilerde devlet aşırı fiyat düşüşleri olduğunda akaryakıt satın alır ve fiyatlar aşırı yükseldiğinde piyasaya sürerek fiyatları aşağı çeker. Ülkemizdeki petrol fiyatlarına yönelik düzenleme de bunun bir örneğidir.
Temel mesele, fiyat kontrollerinin maliyet ve faydalarını dikkatli bir şekilde değerlendirmek ve piyasa bozulmalarına neden olmadan istenen sonuçlara ulaşmak için alternatif politikaları tasarlamaktır.
Özetle, piyasayı serbest bırakıp hiç dokunmamak en kolay yoldur. Fakat bazen piyasadaki oynaklıklar bütün dengeleri bozar. Diğer yandan müdahalenin onlarca biçimi ve olumlu etkileri yanında sayısız olumsuz etkileri olabilir. Enflasyon kendi başına zaten bir sorundur ve ekonomiyi her gün kemirir. Fakat daha kötüsü fırsatçıları harekete geçirerek fahiş fiyatların ortaya çıkmasına neden olur. Bu durumlarda fiyat istikrarı sadece para politikası ile maalesef sağlanamaz.
Sorun şu ki fiyat kontrollerinin sihirli bir yolu yoktur. Hangi fiyatları, ne kadar ve nasıl kontrol edeceğimizi sağlıklı bir şekilde belirlemek zorundayız. Aksi halde bir tarafı düzeltmeye çalışırken başka dengeleri bozabiliriz ve yeni durumun maliyeti eskisinden çok daha yüksek olabilir. Düşük faizli konut kredilerinin konut fiyatlarını ve kiraları aşırı arttırması gibi.
Vatandaşın beslenme, barınma ve ulaşım hizmetine denk düşen gıda, konut ve enerji fiyatları için politikalar geliştirmek zorundayız. Enflasyonu büyük ölçüde azdıran da bu kalemlerdir. Diğer yandan kısa yoldan fiyatları düşürmenin sihirli bir yolu olmadığını da gördük. Devlet müdahalesi bazen kaçınılmaz hale gelir ama ne kadar ve nasıl müdahale edileceği konusunda sağlam modellere ihtiyaç var. Aksi halde müdahalenin etkisi işleri daha da karmaşık hale getirebilir.