Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde başlattığı Aksa Tufanı sonrasında İsrail hiçbir ölçü tanımadan şiddetli saldırılar başlattı. Sivil kayıplar yanında bölgede barınma, beslenme, eğitim, sağlık, ulaşım dahil olmak üzere altyapı ve üst yapı çökme noktasına geldi. Dünyanın dört bir yanında kitlesel protestolar olmakla beraber ABD’nin desteği ile saldırılar hız kesmeden devam ediyor.
İşin ekonomi tarafında Dünya Bankası, UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı) ve diğer uluslararası kuruluşlar raporlar yayınladılar. Filistin ekonomisinin gördüğü zarar, çöken altyapı ve iş kaybının ekonomik faaliyetler üzerindeki etkisi gibi konularda değerlendirmeler yayınlandı. Açıkçası Filistin için yapılan bu değerlendirmelerin fazla detay olduğunu düşünüyorum. Zira olaylar bugün yoğunlaşmış olsa da mesele yeni değil. İsrail, 1967'den bu yana Gazze'yi ve Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'yı işgal etti ve 2005 yılında Gazze'den çekilmiş gibi olsa da hava sahası ile Mısır ile olan 12 km'lik sınır hariç tüm kara ve deniz sınırları üzerindeki kontrolü elinde tuttu. Yani yoğun nüfuslu 365 km²'lik Gazze Şeridi'nde bir abluka var. İsrail hava veya deniz limanlarının inşasına ve işletilmesine izin vermemekte ve kritik önem taşıyan malzemelerin ithalatını bile istediği gibi yasaklamakta veya kontrol etmektedir. Dolayısıyla bu şartlarda Filistin ekonomisinden bahsetmek pek anlamlı değil.
İsrail için ise durum biraz daha ciddiye alınmalı kanaatimce. Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, olayların başlaması üzerinden iki hafta geçmeden, 19 Ekim 2023'te İsrail'in "A1" olan kredi notunu olası bir düşüş için incelemeye almıştı. Moody’s notlarında A1 oldukça yüksektir. Yani o ülkeye rahatlıkla yatırım yapabilir ve borç verebilirsiniz. Geri ödenmeme riski gözardı edilebilecek kadar düşüktür.
Hafta sonu Moody's'ten yapılan açıklamada, İsrail'in kredi notu ve görünümünün revize edilerek, kredi notunun "A1"den "A2"ye düşürüldüğü, kredi notu görünümünün ise negatife çevrildiği belirtildi. A1 ile A2 arasında fazla bir fark yok aslında. Riskin biraz yükseldiğini gösterir. Ama görünümün negatif olması, eğer böyle devam ederse notun daha da düşürülebileceği anlamına gelir. Kuruluş, not düşüşünün temel nedeni olarak devam eden askeri çatışma ve muhtemel sonuçlarını gösterdi. Bu durumun İsrail'in yasama ve yürütme kurumlarıyla mali gücünü zayıflatma riskini artırdığı da raporda not edildi.
Kamu maliyesinin kötüleştiği ve daha önce düşme eğiliminde olan devletin borç yükünün yeniden artışa geçtiği belirtilen açıklamada ülkenin borç yükünün çatışma öncesinde öngörülenden daha yüksek olmasının beklendiği ifade edildi.
Öncelik itibariyle Filistin ekonomisinden daha ciddi olmakla beraber, bunun da detay olduğunu düşünüyorum. Nihayetinde ABD’den açıkça yardımlar devam ettiğine göre meseleyi İsrail’in “ulusal” ekonomisi ile değerlendirilmesinin de fazla anlamlı olacağını düşünmüyorum. Zira mesele uluslararası nitelikte. İsrail, konumlandırıldığı coğrafya itibariyle küresel tedarik zincirinde önemli bir rol oynuyor. Orta Doğu'da önemli bir ticaret merkezi. Şüphesiz İsrail’in ulusal düzeyde de zenginlikleri küçümsenemez. Ülke çip diye bilinen yarı iletkenler yanında önemli bir küresel potas ihracatçısıdır. Dünyanın ilk fosfatlı gübre üreticisidir. Altıncı en büyük potasyum gübresi üreticisi ve dünyanın en büyük ikinci potas üreticisidir. Lakin İsrail’i önemli hale getiren bulunduğu coğrafyada mevcut küresel düzen için ifade ettiği anlamdır.
İsrail çevresindeki kıyılar önemli bir küresel ticaret yoludur. Çatışmanın devam etmesi kaçınılmaz olarak kıyı taşımacılığında aksama riskini ve nakliye maliyetlerini artırıyor. Yüzyıllar önce Batı Avrupa’nın doğuya uzanan ticaret faaliyetlerini Osmanlı etkisinden kurtarmak için Afrika’nın güneyinden yapması ve bu bölgeye ümit burnu adını verdiğini hatırlayalım. Bugünlerde Kızıldeniz’deki çatışmalardan dolayı yeniden gündeme geldi.
Orta Doğu, küresel petrol arzının ana kaynaklarından birisidir ve Filistin-İsrail çatışmasının devam etmesi halinde enerji maliyetleri keskin bir şekilde artabilir. Bazı kesimlerin ısrarla öne sürmeye çalıştığı gibi sadece İsrail-Hamas meselesi olsa etkisi sınırlı kalabilir ve sadece İsrail veya Filistin ile doğrudan ticari ilişkileri olan ülkeler etkilenebilir. İsrail'in Akdeniz'de dikkate değer doğalgaz yatakları var ve çatışmanın daha da tırmanması halinde, gaz üretimi ve tedariğinde aksamalara yol açarak Avrupa enerji piyasalarını etkileyebilir. Zaten enflasyon ile cebelleşen ABD ve AB’nin bundan daha fazla etkileneceği açık.
Ancak bu mesele yüzyılların meselesi ve öyle görünse de görünmese de bütün dünya taraf. Daha somut ve basit bir örnek. Çatışmanın İran ve Suudi Arabistan gibi bölgedeki büyük petrol üreten ülkelere yayılması halinde küresel ekonomi ciddi şekilde etkilenebilir.
31 Ocak’da yayınlanan UNCTAD raporunda çatışma sonrası Filistin’in restorasyonu ile ilgili öneriler yer alıyor. Birleşmiş Milletler, ne de olsa hala bir vicdana sahip ve dengeli bir şekilde önemli bazı noktaları da kaydetmiş. Sadece Ekim 2023 öncesine dönüş değil, ablukanın kaldırılması ve Filistin’in egemen bir devlet olması halinde ancak restorasyonu konuşmak anlamlı olabilir.
Coğrafi konumu ve denize olan kıyısı düşünüldüğünde Filistin’in kalkınmasının önünde nasıl bir engel düşünülebilir. Eğer restorasyonun finansmanı ise mesele, BM yardımları bu insanı dramın sona erdirilmesi için kullanılmayacak da ne için kullanılacak. Kaldı ki eğer siyasal açıklamalar samimi ise İsrail’e yapılan savaş yardımlarının kaçta kaçı ile yapılabilir bütün bunlar?
Söyleyelim. Filistin’in toplam milli geliri 20 milyar dolar civarında. ABD’nin İsrail’e askeri yardım taahhüdü 38 milyar dolar. Fazla söze gerek var mı?