Uluslararası ticari ilişkiler soğuk savaş benzeri bir yolda hızla ilerliyor. ABD’de Trump döneminde yalpalayan ilişkilerde yeni arayışlar ortaya çıkarken, Biden ile yeni bir dönem başladı ve AB’den ayrılan İngiltere de harekete geçiyor. Yeni yapılanmaların ağırlık noktası Asya-Pasifik bölgesi. Bütün müzakerelerde bu bölgeden mutlaka bir grup ülke var. İktisadi çıkarlar elbette öne çıkıyor ama ÇHC’nin genişleyen etki alanının kontrol edilmesi de bu çıkarların ayrılmaz bir parçası.
2016 yılında ABD, Avusturalya, Brunei, Şili, Japonya, Kanada, Malezya, Meksika, Yeni Zelanda, Peru, Singapur ve Vietnam arasında serbest ticaret bölgesi oluşturulmasını amaçlayan Trans Pasifik Ortaklık Anlaşması (Trans Pacific Partnership Agreement-TPPA) imzalanmıştı. Dünya ekonomisinin % 40'ı civarındaki bölümünü kapsayan ülkeler arasında yapılan bu anlaşma ile Pasifik bölgesinde ÇHC’nin artan ekonomik etkilerinin kontrol edilmesi hedefleniyordu. Anlaşmanın onayı beklenirken, Donald Trump’ın göreve gelir gelmez ilk icraatı TPPA’dan çekilmek oldu.
Geçen yılın Kasım ayında ÇHC’nin de aralarında bulunduğu Asya-Pasifik bölgesindeki 15 ülke dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması sayılan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Anlaşması’nı (Regional Comprehensive Economic Partnership-RCEP) imzaladı. Sekiz yıl süren müzakerelerin ardından imzalanan anlaşmanın tarafları ASEAN üyeleri (Brunei, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland, Vietnam) ile diyalog ortakları Avustralya, ÇHC, Japonya, Güney Kore ve Yeni Zelanda’yı kapsıyor. 2 milyardan fazla nüfus ve dünya milli gelirinin %30’u civarındaki bir bölümünü kapsayan, küçümsenmeyecek bir alan yani.
Anlaşmanın tarafı ülkeler izleyen yıllarda aralarında uygulanan gümrükleri kademeli olarak azaltacak ve ortak ticaret kuralları çerçevesinde lojistik hizmetlerini geliştirecek. E-Ticaret, hizmetler, yatırımlar, telekomünikasyon ve telif hakları gibi alanları da kapsayan anlaşmanın daha da önemli özelliği ÇHC, Japonya ve Güney Kore'nin ilk defa bir serbest ticaret anlaşmasının tarafı olması. Bu anlaşma ile ÇHC’nin Asya-Pasifik bölgesinde etki alanını güçlendireceği bekleniyor.
Aralık ayında ise yedi yıl süren müzakerelerin ardından AB ve ÇHC geleceğe yönelik yatırım anlaşmasının şartlarına anlaştı. Görüşmelerde AB Komisyonu Başkanı, ÇHC Devlet Başkanı, Almanya ve Fransa’nın devlet başkanları da vardı. Üst düzeyde yapılan bir görüşme yani. Anlaşma, AB ile ÇHC arasında ekonomik ilişkileri geliştirmek anlamında en kapsamlı girişim anlamına geliyor. Buna göre Avrupalı şirketlerin ÇHC pazarına girmesi kolaylaşacak, daha adil rekabet şartları ve yeni iş fırsatları mümkün olacak. Zorlu bir yol olsa da özellikle Alman otomotiv sektöründe heyecanla karşılandı. ÇHC büyük bir Pazar ve Almanya bir otomotiv devi.
Bugünlerde de İngiltere; Kanada ve Meksika ile ticaret anlaşması müzakerelerine hazırlanıyor. Brexit sonrası AB’den bağımsız hareket etme imkânı elde eden İngiltere ticaret anlaşmaları ve yeni işbirlikleri için harekete geçti. Planlanan müzakerelerde Meksika ile dijital veri ve hizmetler alanında, Kanada ile ise otomobil üretimi, içecek ve yiyecek imalatı gibi alanlarda istihdamın arttırılması öngörülüyor. İngiltere’nin beklentisi Kanada ve Meksika ile yapılacak ticaret anlaşmaları ile Kapsamlı Yenilikçi Trans Pasifik Ortaklık Anlaşması’na (CPTPP) dâhil olmak. CPTPP 2018 yılının Aralık ayında Meksika, Japonya, Singapur, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya ve Vietnam arasında imzalanan bir anlaşma idi.
Müzakereler ve yeni işbirlikleri için arayışlar devam edecek. İşbirliklerinde ABD ve İngiltere’nin temel aktörler olacağında şüphe yok. AB adına hareket etse de diğer önemli bir aktör Almanya. İngiltere’nin AB’den çıkışı biraz da bu denge ile ilgili diye düşünüyorum. Bu anlamda kendisi için rasyonel olanını yaptı. Asya’da ise ÇHC ciddi bir aktör. Japonya zaten taraf. Anglo-Amerikan hattı yeniden tahkim edilirse Avustralya ve Yeni Zelanda bu blokun doğal parçası zaten. Diğer irili ufaklı, büyük ve kalabalık olsa da belirleyici düzeyde güçlü olmayan ülkeler de taraf seçecekler.
Öyle görünüyor ki 21. Yüzyıl’ı şekillendirecek oyun İngiltere’nin harekete geçmesiyle yeni başlıyor.