Küreselleşme geçen yüzyılın karakteri olarak sunulmuş olsa da ulusal ekonomilerin birbiri ile eklemlenmesi halinde farklı ölçeklerde de olsa hep var olur. Mal, hammadde, Sermaye ve işgücü akışkanlığı arttıkça ekonomiler daha fazla entegre olmaktadır. Dış ticaretin ülkelere kazandırdığı refah düzeyi gözardı edilemez ama döngüde bir bozulma meydana geldiği zaman, kriz de ulusal düzeyde kalmamakta, eklemlenmiş olan bütün ekonomileri etkisi altına almaktadır. Küreselleşmenin ölçeği ne kadar büyük ise, krizin yayıldığı alan da o kadar geniş olmaktadır.
2019 yılının sonunda ortaya çıkan salgınla beraber bu daha çarpıcı bir şekilde ortaya çıktı. Özellikle de çip krizi. Küresel salgının neden olduğu kapanma ve üretimin durdurulması sonucunda hayatımızdaki hemen her şeyde kullanılan yarı iletkenlerin üretiminde hem arz yetersizliği hem de yön değiştirme ortaya çıktı. Elektronik eşyalar ve otomobil sektörünün vazgeçilmez parçası olan çip üretimi önce aksadı, sonra da evde kalma nedeniyle bilgisayar ve benzeri talebi artan mallara yönelmeye başlayınca talebi azalan otomobilden uzaklaşmaya başladı.
Kapanma kısmen de olsa sona erince bu defa otomobile talebin artması sonucu çipe olan talep arttı ancak üretici sektör bunu karşılayamadı. Otomobil fabrikaları üstüste üretimi durdurmaya başladı. Fiyatlar aşırı artmaya başlayınca kaçınılmaz olarak ikinci el otomobile olan talep arttı ve otomobil fiyatları uçtu. Hatta ABD, krizin aşılması için çip üretiminde önemli payı olan Tayvan gibi ülkelere üstü açık veya kapalı olarak kendi şirketlerine öncelik verilmesi için baskı yapmaya başladı. Yani zora düşünce piyasa kuralları değil politik baskılar devreye girdi.
Burada kalsa ne ise ama başka şeyler de oldu. Muhtemel bir gıda sorununa karşı ülkeler stok yapmaya başladılar. Hani ulusal düzeyde stokçuluk yapmak suçtur ama ulusal düzeyi geçtik, stokçuluk uluslararası düzeyde yayılmaya başladı. Hele de Çin gibi bir milyarın üzerinde nüfusa sahip ülkeler de bu işe yönelince bu defa gıda fiyatları uçmaya başladı. Elbette tek nedeni bu değildi. Kuraklık da etkili idi. Kapanmaların etkisi ile hanelerin stoklama davranışı da etkiledi. Ayrıca ABD’nin para politikasındaki yönelimler de bu süreci besledi. Emtia fiyatları artınca üretim maliyetleri gıda üretiminin de maliyetlerini arttırınca fiyatlar çığırından çıktı.
Ülkeler konuya ilişkin ne yapacaklarını düşünürken bu defa enerji fiyatları patladı. İngiltere’deki tedarik krizi ulusal bir mesele olarak değerlendirilirken küresel düzeyde petrol ve doğalgaz fiyatları aşırı artmaya başladı. Hele de kuzey yarımkürede kış ayları yaklaşırken küreyi daha büyük tedirginlik sardı. Krizden çıkış oldu mu, hangi düzeyde oldu, toparlanma başladı mı tartışması devam ederken enerji fiyatlarının artması toparlanma sürecini olumsuz etkileyeceğe benziyor. Gerçi Çin daha önce stokladığı bazı emtiayı ve petrolü daha düşük fiyattan piyasaya sürünce küresel düzeyde fiyatlarda bir gevşeme oldu ama uzun sürmedi.
Covid19 küresel bir salgındı, etkisi de küresel oldu. Ekonomiler birbirleri ile hem ticarette hem de üretimde muazzam derecede eklemlenmiş olduğundan ne virüs Çin’de kalabildi ne ekonomik durgunluk bir ülke ile sınırlı kaldı ne de ABD merkez bankasının para politikası sadece milli bir mesele olarak kalabildi. Çin’de ortaya çıkan virüs bütün dünyaya yayılırken, Tayvan’ın çip üretim kararları bütün sektörleri etkiledi ve ABD merkez bankasının para politikası kararları ülkemizin en ücra köşesindeki çiftçiyi dahi etkiledi.
Sadece ekonomik küreselleşme ile düşündüğümüzde dahi sonuç bu. Küreselleşmenin siyasal ve kültürel tarafına değinmedik bile. Bu kadar eklemlenmiş ulusal coğrafyalar gerçeği varken, eğer nimet küreselleşiyorsa külfet de hiç şüphesiz küreselleşiyor. Refah küresel ise iktisadi krizler de küresel oluyor.
Bununla birlikte dikkat çekmemiz gereken başka bir konu var. Nimet gerçekten küresel miydi? İşte bu nokta tartışmalı. Yani mantığı gereği küreselleşme refahı da maliyeti de küreselleştirir. Ancak bolluk dönemlerinin refahı gerçekten küresel miydi tartışması da ciddiyetle yapılmalıdır kanaatindeyim.
Küresel refah, ulusal ve uluslararası düzeyde bir kesimin refahını arttırırken diğer bir kesime sadece umut verdi. Makro düzeyde bir zenginleşme oldu elbette ancak bu zenginleşmenin toplum refahına dönüşmesi konusu o kadar da iç açıcı görünmüyor. Bunun hiç de böyle olmadığı küresel salgının tetiklediği krizin sonuçları ile açıkça görüldü. Peki bundan ders alındı mı? Emin değilim. Küreselleşmenin maliyeti küresel ama nimeti ne kadar küresel?
Büyük merkez bankalarının ortak dijital parayı ele aldığı bugünlerde bu konuyu da dışarda tutmamak gerekir kanaatindeyim. Ortak para Avrupa Birliği’nde refahın adil dağılımına aracılık etmedi. Kürenin parası dolar da refahın adil dağılımına katkı yapmadı. Ortak dijital para düşüncesi fena fikir olmamakla beraber, sadece finans üzerinden düşünülecek bir ekonomik yapı da mevcut sorunları çözmeyecek.