Abuzer PINAR
Tüm YazılarıDün yapılan seçimlerle ilgili çok şey söylendi ve söylenecek. Elbette her siyasal parti ve cumhurbaşkanı adayı kazanmak için çalışır. Seçmeni ikna etmeye gayret eder. Nihai sözü ise seçmen söyler. Propaganda, söylem, reklam, afiş vs. her biri siyasal seçimlerin vazgeçilmez araçlarıdır. Seçim sürecinde önemsiz de değiller. Ancak seçimler bittikten sonra hepsini bir kenara bırakıp seçmenin ne dediğine bakmak gerekir. Bütün seçim çalışmaları sonucunda seçmen bir mesaj almıştır ve tercihini yapmıştır. Kanaatimce 24 Haziran seçimlerinde seçmen “çoğulcu yasama ve güçlü yürütme” demiştir. Neden mi?
Resmi olmayan sonuçlara göre Recep Tayyip Erdoğan oyların %52,6’sını alarak ilk turda cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı. Partisi ise %42,6 ile birinci parti oldu. Muharrem İnce oyların %30,6’sını alarak ikinci oldu. Partisi ise %22,6 alarak ikinci oldu. Recep Tayyip Erdoğan, partisinden 10 puan daha yüksek oy alırken, Muharrem İnce ise partisinden 8 puan daha yüksek oy aldı.
Diğer iki cumhurbaşkanı adayından Selahattin Demirtaş %8,4 ve Meral Akşener ise %7,3 aldı. Partileri ise sırasıyla %11,7 ve %9,95 aldı. Yani Selahattin Demirtaş partisinden 3,3 ve Meral Akşener partisinden 2,66 puan daha düşük oy aldı. Bütün bunlar ne demek?
Seçmen, partizan ya da stratejik eğilimlerle hareket eder. Yani ne olursa olsun kendi partisinden başkasına oy vermeyebilir. Ya da duruma göre ikinci bir tercih de yapabilir. Bana kalırsa bu seçimlerde küçümsenmeyecek oranda bir seçmen kitlesi stratejik davrandı. Partisi dışındaki bir cumhurbaşkanı adayına oy verenlerin tamamını böyle düşünürsek bu oran %24 civarındadır. Selahattin Demirtaş’a ve Meral Akşener’e oy vermeyen partililerinin tamamının Recep Tayyip Erdoğan veya Muharrem İnce’ye oy verdiği varsayılırsa, bu oran %18’dir. Her durumda ciddi bir oran.
Bütün detay söylemlerin aksine seçmen yeni siyasal yönetim mantığını hızlı kavradı bence. Yönetim boşluğu istemedi. MHP, parti adayı çıkarmayarak daha baştan stratejik davrandı. Seçmen ise sandık başında stratejik davrandı ve bir anlamda “ikinci tura bırakarak daha fazla ülkeyi meşgul etmeye gerek yok” demek istedi. Böylece ilk turda yürütmeyi belirledi.
Seçmen bir şey daha yaptı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk turda yürütmeyi belirleyecek davranışı sergilerken, parlamento seçiminde farklı davrandı. Sonuç itibariyle sandığa giden hemen her seçmenin parlamentoda vekili var. Temsil kabiliyeti yüksek bir parlamento çıktı ortaya. Demokrasinin ruhu açısından bakıldığında bu sağlıklı bir sonuçtur. Türkiye’de yaşayan herkesin parlamentoda vekili var. Kendisi adına konuşacak, düşüncesini dile getirecek, çıkarılacak yasaları kendisi açısından eleştirecek temsilcisi var.
Sonuç olarak, seçmen yönetim boşluğu istemezken, aynı zamanda yönetimi denetleyecek temsil kabiliyeti yüksek bir meclis de istedi. Devamında ne olacak? Anayasa değişikliği yapılmış olmakla beraber, bunun altını dolduracak yasal düzenlemelerin de yapılması gerekmektedir. Bu açıdan da barajın fiilen olmadığı bir ortamda ülkedeki herkesin temsil edildiği bir parlamentonun oluşmuş olmasının katkısı büyük olacaktır. Kanaatimce seçmen bunu söyledi. Şimdi de söz sırası vekillerde olacak. Yeni dönemi, uzlaşma içerisinde ve ülkenin yararına olacak şekilde değerlendirmelerini dileriz…
25.06.2018
Güncel Yazıları
Yeniden Merkantilizm mi?
27 Kasım 2024
Ekonomik Gelişmeler ve Seçmen Davranışı
25 Nisan 2024
Siyasal Devrevi Hareketlerin Maliyeti
03 Nisan 2024
“Aşırı Sağcı” Anarko Kapitalist
26 Şubat 2024
Filistin İsrail ve Ekonomi
12 Şubat 2024
Yeni Ekonomi Yönetiminin İlk Sınavı: OVP
08 Eylül 2023
Nijer Ekonomisi ve Son Darbe
31 Temmuz 2023
Denge Reformları ve Çin Ekonomik Sistemi
04 Temmuz 2023
Arjantin’de Faizler Neden Bu Kadar Yüksek?
16 Haziran 2023
Çin’den Yeni Teşvik Paketi Hazırlığı
14 Haziran 2023
Ekonomide U Dönüşü mü?
09 Haziran 2023
Ekonomik Model ve Navigasyon
06 Haziran 2023
Enflasyon, Döviz Kuru ve Dış Denge
02 Haziran 2023
Enflasyonla Mücadelede Konut Sektörü
01 Haziran 2023
Enflasyon ve Fiyat Kontrolleri
31 Mayıs 2023