Geçen yılın Mayıs ayında genel seçimler yapıldı. Geçtiğimiz Pazar günü de yerel seçimler. İki seçimi birbiri ile doğrudan karşılaştırmak doğru değil. Zira genel seçimlerin hedefi ve öncelikleri ile yerel seçimlerinki birbirinden farklıdır. Fakat ülkemizde bu iki seçim birbiri ile karşılaştırıldı ve hatta erken seçim telaffuz eden çevreler bile oldu. Bunun iki nedeni var kanaatimce.
Birincisi; yerel seçimler de genel seçimler havasında yapıldı. Belediyecilik, yerel hizmetler, sosyal refahı doğrudan etkileyen programların konuşulması gerekirken, ülkenin genel siyaseti ile ilgili konular öne çıktı. İşin daha ilginç yanı, seçmen bunu böyle algılamadı ve genel seçim davranışı göstermedi. Katılım düştü ve üzerinden henüz bir yıl bile geçmemiş olan genel seçimlerden farklı sonuçlar ortaya çıktı.
İkinci konu ise yine birincisi ile tamamen bağımsız düşünülemeyecek olan ekonomik durum ile ilgilidir. Enflasyon can yakıyor. Gelirleri hızla eritiyor. Ücretlere ve maaşlara yapılan artışlar birkaç ay içerisinde buharlaşıyor. Ödemeler arttıkça enflasyon artıyor; devamında artışlar yeniden gündeme geliyor. Ücret-enflasyon sarmalı ciddi bir sorundur ve maalesef kısa yoldan bir çözümü yoktur. Çünkü enflasyon dinamik bir karaktere sahiptir ve ciddi önlemler alınmadan ve zamana yayılmadan çözülemiyor.
Seçim öncesi kısa vadeli bazı iyileştirmeler yapılmış olsa da kalıcı bir çözüm bulunabilmiş değil. Kaldı ki emekli maaşlarının seyyanen arttırılması gibi bazı adımlar atılmış olsaydı bile kısa vadeli bir etkisi olacaktı ve çok geçmeden tekrar aynı noktaya gelinecekti. Üstelik daha da azmış bir enflasyonla. Çözümü var mı bu meselenin? Var ama kısa yoldan bir çözümü yok. Enflasyonu düşürmede zamana ihtiyaç var ve bir bedeli var. Bu bedelin kim tarafından ne kadar ödeneceği belirsiz sadece. Geniş kitleler bedelin daha fazlasını ödeyince de bu siyasal davranışa yansıyor.
Bugün yaşanılan yüksek enflasyonun geçmişine bakarsak iki temel noktadan değerlendirebiliriz. Öncelikle hem küresel hem de ulusal düzeyde enflasyonu arttıran pandemi ve deprem gibi bazı olaylar meydana geldi. Bunların bir maliyeti oldu. Zaten enflasyon, büyük ölçüde küresel düzeyde maliyetlerin artması ile ivmelendi.
Diğer boyutu ise küresel düzeyde artan bu enflasyona ekonomi yönetiminin bakışı ile ilgilidir. Bu tür bir sorunla karşılaşıldığında durumu idare etmekten başka çare yoktur. Zira küresel düzeyde enflasyon artıyorsa yurtiçi fiyatlar da artacak ve bir bedel ödenecektir. Ancak ülkemizdeki durum, seçim yıllarına denk gelmesi nedeni ile kötüleşti. Aslında yerel seçimlerde ödenen bedeli talihsiz bir gecikmeli siyasal devrevi hareket olarak görebiliriz.
Siyasal devrevi hareketler kavramı, William Nordhaus’ın 1975 yılında yazdığı makale ile daha fazla tartışma gündemine girdi. ABD seçimleri ile ekonomik durum arasında bağlantı kuran Nordhaus’a göre hükümetlerin seçim öncesi genişletici maliye ve para politikaları istihdamı öne çıkarır ve bunun sonucu olabilecek enflasyonu göz ardı eder. İstihdam artışı seçmeni olumlu etkiler. Ancak genişletici politikaların enflasyon etkisi gecikmeli olarak ortaya çıkar. Seçimi takip eden dönemde ise enflasyonu düşürecek daraltıcı politikalarla tekrar başa dönülür.
Ülkemizde genel seçimler öncesinde bir ölçüde pandemi ve depremden kaynaklanan tahribatları telafi edecek bazı politika araçları kullanıldı. Düşük faizli konut kredileri, ücret artışları, artan kamu istihdamı ve şirketler kesimine verilen ucuz krediler bunlardan bazıları idi. Bu araçlar bir süre durumu idare etmeye de yetti. Ancak genişletici politikalar, ciddi ve içerikli bir büyüme patikası yakalanmadan sürdürülemez. Bu yüzden enflasyonist bir etki kaçınılmazdı. Nihayet şu an bu bedel ödeniyor ve yerel de olsa seçimlere de yansıdı.
Eğer genel seçimlerin hemen ardından yerel seçimler olmamış olsa idi, belki bu süreç daha kolay atlatılacaktı. Çünkü anti-enflasyonist politikaların etkisi ikinci yıl hissedilir ve politikadan bir sapma olmazsa üçüncü yılda belirgin etki ortaya çıkar. Seçimin ardından yapılan açıklamalara bakılırsa programdan bir sapma olmayacak. Bu da 2025 yılında olumlu etkilerin ortaya çıkacağı ve enflasyonun 2026 yılında normalleşeceği anlamına gelir. Ne var ki henüz olumlu etkiler görülmeden yerel seçimler yapıldı.
Ekonomik durum seçimlerin tek belirleyicisi değildir elbette, ancak göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir.