Ülkemizdeki tasarruf sahiplerinin dolar yerine yuan’ı tercih etmeleri ne anlama gelir? Bu sorunun cevabına geçmeden önce meselenin özüne bakalım. Asıl mesele dünya ekonomisindeki karar alıcıların neye güvendiğidir. Hem yatırımcı hem de tasarrufçuların neyi, hangi aracı, hangi ülkenin garantisini güvenli liman olarak gördükleridir. Sadece özel sektördeki karar alıcılar için değil, devletler için de durum aynıdır. Borçlanırken veya eldeki varlıkları değerlendirirken hangi araçlar neden tercih edilmektedir? Mesele rezerv paradır. Bir para birimi diğer paralar karşısında istikrarlı bir değere sahipse, genel kabul görüyorsa ve diğer ülke paralarına kolayca dönüştürülebiliyorsa rezerv para olabilir.
Uluslararası Para Fonu (IMF) 1969 yılında rezerv para birimi uygulamasına geçti. Buna göre üye ülkeler, dış ödeme ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için rezerv para sepetindeki para birimleri ile borçlanabilecekti. Ayrıca ülkelerin para birimleri cinsinden varlıklarına ek olarak IMF, SDR (special drawing rights-özel çekme hakkı) adında bir yapay para sepeti de belirledi. Altın ve dolar’ın uluslararası ödeme sisteminde oluşturduğu kısıt nedeniyle bu yola başvuruldu. Tabi bu sepet de yine ulusal para birimlerinden oluşuyor. Lakin her ülkenin parası değil. 2015 yılına kadar bu sepette ABD dolar’ı, AB euro’su, İngiliz sterlin’i ve Japon yen’i bulunuyordu. 1 Ocak 2016 yılından itibaren bu sepete beşinci para birimi olarak Çin yuan’ı eklendi. Bunda Çin’in ekonomik başarısı, para birimindeki istikrar ve yapılan reformlar etkili oldu elbette. Bu sepetteki paraların ağırlığı da eşit değil. Yuvarlak oranlarla dolar %41, euro %31, sterlin %11, yen ve yuan da %8’er civarında ağırlığa sahip. Nihayetinde rezerv para havuzuna kabul edilmek ekonomik güç ve istikrar anlamına gelmektedir.
Şimdi gelelim yerli tasarrufçuya. Son günlerde haberlere yansıdı. “Yerli yatırımcı yuan’ı tercih ediyor” diye. Aslına sözkonusu kesim yatırımcı değil tasarrufçu. Galat-ı meşhur ile yatırımcı deniyor ama değil. Çalışıp para kazanan ve bir miktar birikimi olan bu kesim, ya da iktisadi faaliyetlerde bulunurken zaman zaman kasasında nakit biriken iş kesimi bunu hangi araçta tutmalı? Türk lirası olarak kasada mı durmalı? TL cinsinden mevduatta mı? TL cinsinden devlet borç senetlerinde (tahvil-bono) mi? Altın mı? Yoksa yabancı bir para cinsinden mi tutulmalı?
Meseleye şöyle bakalım. Küresel ekonominin bir parçası olan kişi ve kurumlar bütün işlemlerini yerli para cinsinden yapamaz. İthalat yapacak olan firma, ödeme için yabancı para bulundurur. Yurt dışına çıkacak bir insan gideceği ülkenin parasını cebinde veya hesabında bulundurabilir. İhracat yapan bir firma, buradan kazandığı parayı, kazandığı cinsten hesabında veya kasasında bulundurabilir. Bu ve benzeri durumda olan kişi ve firmaların bu davranışlarında abes bir durum yok aslında. Abes olmasa da tartışılması gereken konu, TL kazanıp TL harcayan, herhangi bir işleminde yabancı bir para birimine zorunlu olarak ihtiyaç duymayan kesimlerin TL dışında bir para arayışları. Tam da ABD ile gerginlik ve parasına da tepki varken, neden TL değil de yuan? Mesele bu.
Nedeni açık aslında. İktisadi faaliyetleri dolayısıyla TL dışında herhangi bir zorunluluğu olmayan kesimlerin “madem dolar kötü, o zaman yuan alalım” davranışı kendi ülke parasına olan güvensizlikten başka bir şey değil. Hani rezerv para genel kabul gören, istikrarlı ve kolayca diğer ülke paralarına dönüştürülebilen paraydı ya. İşte bu ülke insanı kendi devletinin mühür bastığı ve garanti ettiği paraya değil, diğer ülke paralarına ve şimdi de Çin yuan’ına güveniyor. Bunu nereden anlarız? Objektif bir göstergesi de var. Bankalardaki yerli ve yabancı para mevduatına bakabiliriz. Yıl başından bu yana TL mevduatındaki artış %12 civarında iken, yabancı para mevduatında bu artış %45 civarında. Bu yeterli bir gösterge midir? Değildir ama yastık altının da bir göstergesidir. Hatta resmi ve görünür olduğu için yastık altından daha masumdur. Eğer bankacılık sisteminde yabancı para mevduatı yerli para mevduatını geçtiyse, yastık altındaki birikimin çok daha fazlasının yabancı para lehine olduğunu düşünebiliriz.
Bu görüntüde kişi ve firmaları mı suçlayacağız? Elbette kastım bu değil. Üç şeyi kastediyorum. Birincisi, milli paranın itibarı için iktisadi olarak güçlü olacağız. İkincisi, önce devlet olarak yerli paraya itibar kazandıracak tutum ve eylem içerisinde olacağız. Üçüncüsü, dürüst olacağız. ABD ve dolar’a ateş püskürürken hiçbir zorunluluk yok iken TL yerine yuan almak bizi milli yapmıyor.
Şöyle bir rasyonel neden yadsınamaz. Eğer Çin ile dış ticaretimiz artıyorsa ve dolar yerine milli paralar kullanmak istiyorsak bu gayet doğaldır. Çin’den yapılan bir ithalatın faturası ödenecekse ve karşı taraf kabul ediyorsa, ilgili kişi ya da firmanın kasasında yuan bulundurmasından daha doğal bir şey olamaz. Gönül ister ki Türkiye’ye ihracat yapan Çinli bir kişi ya da firma da TL cinsinden fatura ve ödemeyi kabul etsin.
06.09.2018