İki soru. Birincisi yüksek faize rağmen dolar kuru yükselir mi? Diğeri ise yüksek faize rağmen ekonomik büyüme korunabilir mi?
Birinci soru uzun süredir gündemde. Merkez Bankası fonlama faizini %8’de tutarak değiştirmedi. Ancak piyasada devlet borçlanma senetleri ve mevduat faizleri yükselmiş olduğu için piyasaya fonlama faizi üzerinden değil, geç likidite penceresi (GLP) oranından para verdi (%13,5). Bu da yetmedi ve dolar kuru 5 TL’ye yaklaştı. Sonunda 3 puanlık bir artışla GLP %16,5’e çıkarıldı. Kurda bir gevşeme oldu ama yukarı yönlü eğilim devam ediyor. Peki, faiz artışına rağmen, hatta birkaç puan daha arttırılsa kur artışı yavaşlar mı?
Normal şartlarda yavaşlar. Ancak bu yavaşlamayı olumsuz etkileyen iki neden var. Bunlardan birisi özel sektörün dolar borcu. Başka nedenleri de olabilir ama spekülatif davranışların bir kısmı beklentilerden kaynaklanır. Yani eğer dolar borcunuz varsa ve dolar yükselme eğiliminde ise, vadesine henüz uzun bir zaman olsa bile “ne olur, ne olmaz” deyip kendisini sağlama almak için borçlu birim çok önceden dolar alımına gidebilir. Bu da bir tür spekülasyondur, lakin reel bir nedeni vardır. Çünkü o borç bir gün ödenecek.
Diğer neden ise, şu veya bu nedenle geleceğe yönelik bekleyişlerin olumsuz olması durumunda, hem bir önceki reel neden, hem de tamamen spekülatif, yani dolar artışından para kazanmak için ortaya çıkan davranıştır. Önümüzde bir seçim var. Üstelik bu seçimle beraber ülkemizde hükümet etme biçimi tamamen değişecek. Bu nedenle, mevcut iktidarın seçimleri çok yüksek ihtimalle kazanacağından emin olunsa bile, ekonominin nasıl yönetileceğine dair bir kafa karışıklığı olduğundan, ekonomik birimlerin davranışı da bundan bir ölçüde olumsuz etkilenmektedir.
Döviz kuruna ilişkin olarak söylenebilecek şey şudur. Faiz artışı kuru gevşetti ve tekrar bir atak olması durumunda yeni sıkılaştırmaların gelmesi halinde yine gevşeyecektir. Ancak istikrarlı bir patikaya oturması için yeni hükümetin iş başına gelmesi ve ekonomik birimlerin önünü görmesi gerekecektir.
Gelelim ekonomik büyüme meselesine. Yüksek faizlere rağmen ekonomik canlılık korunabilir mi? Öncelikle şunu tespit etmekte yarar var. Yüksek faizler ekonomiyi yavaşlatır. Birinci neden risksiz bir şekilde paradan para kazanmak varken, yatırım yapıp risk almak pek de rasyonel gelmez ekonomik birimlere. İkinci neden, konut ve taşıt kredilerinin pahalı hale gelmesiyle bu sektörlerde talep azalır. İhtiyaç kredisi ise ancak çok zorunlu durumlarda alınabilir.
O halde bu faiz meselesi bir kısır döngü müdür? Dışa açık ekonomilerin bir kurgusu var. Mal hareketliliği dışa açık ekonomilerin doğal bir unsurudur. Burada bir sorun yok ama sermaye hareketleri de serbest ise durum daha karmaşık hale geliyor. Ekonomik büyüme kaynak ihtiyacını, bu da yabancı kaynak ihtiyacını arttırmaktadır. Belirli bir eşikten sonra da şu an yaşadığımız gibi, kurlar harekete geçmektedir. Kendi haline bıraktığınız zaman şirketler zora düşer. Hatta iş durdurma, yabancılara ucuza satılma veya iflaslara kadar gidebilecek bir süreçtir bu. Faizi arttırırsanız, bu defa da ekonominin farklı katmanları zarar görecek, talep azalacak ve başta inşaat şirketleri olmak üzere bu defa başka türlü bir daralma yaşanacak.
Bu kısır döngüyü daha az hasarla atlatmanın bir yolu var mı peki? Aslında var. Tamamen siyasal bir karardır bu. Kamunun yükünü arttırsa da, mevcut hukuk ve bütçe uygulamaları çerçevesinde yapılabilir. Faiz artışlarından etkilenecek olan sektörlerde sübvansiyone edilmiş faiz oranları uygulanabilir. Bu da kamu bütçesinden karşılanır. Örneğin, faizler %16,5 olduğu halde, konut sektörüne %13,5 oranından kredi verdirip, aradaki fark görev zararı olarak devlet bütçesinden karşılanabilir. Daralma döneminde devletin bu tür uygulamalara gitmesi pekâlâ mümkündür. Ancak muhtemel kredi hacmi hesaplanarak devlet tarafından ne kadarlık bir destek verilmesi gerektiği ortaya konulmalıdır. Normal zamanlarda kamu bütçesine yük getirecek uygulamalar tartışmaya açık olmakla beraber, bu tür daralma ihtimali olan dönemlerde bu tür uygulamalara gidilebilir. Kaynak ihtiyacı ve uygulama şeffaf bir şekilde ortaya konulmak kaydıyla…
24.05.2018