Acı Tebessüm Ülkesi Keşmir
Bu yazı 8.12.2021 tarihinde yayınlanmıştır
Sinan TAVUKCU
Keşmir Neresi?
Keşmir, doğusunda ve kuzeyinde Çin, batısında Pakistan, güneyinde Hindistan tarafından çevrili bir vadi olup 222.236 km2 yüzölçümüne sahiptir.
Tabii güzelliği dolayısıyla “cennet vadisi” olarak adlandırılan Keşmir bugün;
78.114 km2’si (Gılgıt Baltıstan ve Azad Keşmir) Pakistan,
42.685 km2’si (Aksai Çin ve Şaksgam Vadisi) Çin,
101.307 km2’lik kısmı (Cammu, Ladak ve Keşmir Vadisi) Hindistan kontrolünde olmak üzere üç parçadan oluşmaktadır.
Âzad Keşmir’in merkezi Muzafferâbâd, Cammû-Keşmir’in merkezi ise Srinagar’dır.
Keşmir haritası
“Cammu ve Keşmir” 1947 yılındaki bölünmeden önce, Pakistan ve Çin tarafında kalan bölgeler de dâhil bütün Keşmir coğrafyasının adı iken, bugün Keşmir’in Hindistan tarafında kalan kısmını ifade etmektedir.
Keşmir Halkı
Pakistan, Hindistan ve Çin tarafından kontrol edilen Keşmir’de eyaletler itibariyle nüfus yapısı şöyledir.
Pakistan kontrolündeki Keşmir
Azad Keşmir’in nüfusu yaklaşık 5 milyondur. Buradaki halkın neredeyse tamamı Müslüman olmakla birlikte etnik yapı oldukça çeşitlidir. Halk genel olarak Pencabi’dir. Azad Keşmir’in kuzeyindeki Müslümanlar Sünni, Caferi Şii ve İsmaili şii’dir. Nüfusun yoğunlaştığı güneyde konuşulan dil çoğunlukla Dogri ya da Pencabidir. Bölgede Keşmirce konuşan halk daha çok Neelam ve Leepa vadilerinde yoğunlaşmaktadır. Azad Keşmir İslam Cumhuriyeti’nin savunması, dış politikası ve parası Pakistan'ın doğrudan kontrolündedir.
1970’e kadar Kuzey Bölgeleri olarak anılan özerk Gilgit-Baltistan’ın nüfusu ise 1,8 milyondur. Bölgenin batısında Tibet menşeli Budist topluluklarla Müslümanlar yaşamaktadır. Gilgit şehirleri ve çevreleyen vadilerde Şii topluluklar yoğunlaşırken Gilgit’in kuzeyi ve Ghizer bölgesinde İsmaililer yoğundur. Sünniler ise güneybatıda Chila ve Astore’de çoğunluktadır. Urduca, Peştuca, Wakhi, Shina, Balti, Khuar ve Buruşaski dilleri konuşulmaktadır.
Hindistan kontrolündeki Keşmir
2011’deki son nüfus sayımına göre 12,5 milyon nüfusa sahip olan Cammu Keşmir’in yüzde 68,3’ü Müslüman, yüzde 28,4’ü Hindu ve yaklaşık yüzde 1’i Budistlerden oluşmaktadır.
Keşmir Vadisi’nin nüfusu 7 milyon civarındadır. Nüfusun neredeyse tamamına yakını (%97-98) Müslüman’dır. Vadide Keşmirce konuşan Müslümanlar ve Keşmirli Panditler yaşamaktadır.
Keşmir Vadisi
Cammu bölgesinin nüfusu, yaklaşık 5,5 milyon olup %62’si Hindu, %36’sı Müslüman, kalanı ise genel olarak Sih’tir. Dogrice burada en yoğun konuşulan dildir.
Ladak’ın nüfusu ise, yaklaşık olarak 275.000 civarında olup çoğunluğu Budist’tir. Bu bölgede yaşayan Müslüman nüfus genellikle Şii’dir.
Çin Kontrolündeki Keşmir
Aksai Çin, Çin ve Hindistan arasındaki problemli bölgedir. Çin tarafından Hotan İdari Bölgesi’nin bir parçası olarak yönetilmektedir. Hindistan bu bölgenin Ladak’ın bir parçası olduğu iddiasındadır.
Şaksgam Vadisi-Geçidi, Çin Halk Cumhuriyeti idaresi altında, Sincan Otonom Bölgesi’ndeki Kaşgar eyaleti Kargilik ve Taxkorgan Tacik Otonom İdari Bölgeleri’nin bir parçası olarak yönetilmektedir. Pakistan bölge üzerinde 1963’e kadar hak iddia etmiş, ancak iki ülke arasında aynı yıl varılan anlaşma sonucu bölge Çin’e verilmiştir. Hindistan bölgenin Cammu ve Keşmir eyaletinin bir parçası olduğu iddiasıyla vadi üzerinde hak iddia etmektedir.
Keşmir’in Tarihi
Keşmir’in tarihi Hint Kralı Aşoka ile (m.ö. 269-232) başlatılmaktadır. Bölgenin bilinen daha sonraki tarihi ise, milâttan sonra 78-248 yılları arasında hüküm süren ve Orta Hindistan’a kadar hâkimiyetini kabul ettiren Orta Asya’daki Kuşana İmparatorluğu dönemine aittir. IV-V. yüzyıllarda Gupta İmparatorluğu’nun hâkimiyet alanına giren bölge, VI. yüzyıldan itibaren bu devleti yıkan Akhunlar’ın (Eftalit) saldırılarına mâruz kaldı. VII. yüzyılın ilk yarısında Keşmir, İmparator Harşa’nın (606-647) eline geçtiyse de Harşa burayı kendi haline bıraktı ve onun çekilmesinden sonra ortaya bazı küçük krallıklar çıktı.
Müslümanların Keşmir’e Gelişi
Keşmir, VII’inci yüzyıldan itibaren Müslümanların ilgi alanına girdi. Hindistan genel olarak İslam hâkimiyetine girerken Keşmir, coğrafyasının sağladığı avantajla direnmiş, Müslüman yöneticilerin hâkimiyeti ve Keşmir halkının Müslümanlaşması Hindistan’a göre daha geç tarihlerde olmuştur.
Bölgeyi askeri olarak hâkimiyeti altına alma ve Müslümanlaştırma teşebbüsü Gazneliler zamanında başlamıştır. Hindistan üzerine 17 sefer düzenleyen Gazneli Mahmud 1015 ve 1021 yıllarında iki defa Keşmir’i alma girişiminde bulunmuş olmasına rağmen başarılı olamamıştır.
1320’de başlayan Müslüman akınları Keşmir’de Hindu yönetimini sona erdirmiştir. Keşmir’in Hindu Kral Rincana 1323’te Müslüman olmuştur. Ancak aynı yıl ölümünden sonra veziri Mir Şah yönetime el koyarak Şemsüddin (1417-1467) adını almış ve Keşmir’de Müslümanların yönettiği dönemler başlamıştır. Onun kurduğu hanedan iki yüzyıl Keşmir bölgesini yönetip, vadideki Hinduları kendine bağladı. Gılgıt, Baltistan ve Dardistan ile Pencap’ın bir kısmını fethetti.
Babür İmparatorluğu, Ekber Şah dönemi
1551’de Şii Çak Hanedanlığının hâkimiyeti altına giren Keşmir, 1588’de Babür Hükümdarı Ekber Şah’ın Keşmir’i ele geçirmesiyle Babür Devleti’nin eyaleti haline geldi ve atanan valiler eliyle yönetildi. Bölge halkının Müslümanlaşmasında önce Kübrevî şeyhleri, daha sonra Nakşibendi ve Kadiri şeyhleri önemli rol oynadılar.
Babür Devleti’nin zayıflamasından istifade eden Keşmir valisi Ahmed Şah Dürrrani 1752’de Keşmir’e hâkim oldu. Bu tarihten, Sihlerin kontrolüne girene kadar Keşmir 67 yıl Afganlı Duraniler tarafından idare edildi.
Dogralar Dönemi
1819’da Maharaca Rancit Singh Keşmir’i ele geçirdi ve kendi topraklarına kattı. Bu tarihten itibaren Keşmir’de Müslüman hâkimiyeti sona erdi ve Müslüman halka yönelik zulüm dönemi başladı.
Sih hükümdarı Rancit Singh, Keşmirli Dogra ailesinden Hindu Gulab Singh’e ‘Raca’ unvanı vererek onu Cammu valisi yaptı.
Sih hâkimiyeti döneminde pek çok cami ibadete kapatıldı, ezan okunması yasaklandı ve büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu halka ağır vergiler konuldu, angaryalar yüklendi. Canından bezen Müslümanlar 1830’da İslâmî ıslah hareketini başlatan Seyyid Ahmed Birîlvî önderliğinde Sihler karşı savaş açtı, ama başarılı olamadı, Seyyis Ahmed savaşta şehid düştü.
Gulab Singh
1845’te Sihlerle İngilizler arasında başlayan savaşı Sihler kaybetti, 9 Mart 1846 tarihinde imzalanan ‘Lahor Antlaşması’yla Keşmir İngilizlerin eline geçti. 16 Mart 1846’da imzalanan ‘Amritsar Anlaşması’ ile İngilizler Keşmir’i halkıyla birlikte yedi buçuk milyon rupiye Gulab Singh’e sattılar. Bu, Gulab Singh’in İngilizler’in Pencap’ı almasına yardım etmesinin ödülüydü. Anlaşmaya göre Gulab Singh Keşmir’i İngilizlere tam bağımlı şekilde yönetecekti. Onun zulüm ve inançlara baskıya dayalı yönetimine karşı yükselen İtirazları İngilizler duymazlıktan geldiler.
1891’de Keşmir’de ilk defa nüfus sayımı yapıldı. Sayıma göre büyük çoğunluğu Müslüman olmak üzere nüfus 814.241 idi.
Müslümanların Direnişi
Dogra yönetiminin baskı ve zulmüne karşı mücadele etmek üzere 1909’da, Müslüman Gençler Kuruluşu (Young Men’s Muslim Association) isimli bir platform oluşturuldu, Okuma Odası Cemiyeti (Reading Room Party) adı altında Müslüman halka yönelik okuma faaliyetleri başlatıldı.
İlk ciddi muhalefet hareketleri 1924’te Srinagar’da başladı. Hindistan’da eğitim alıp dönen Keşmirli gençler (özellikle Aligarh Üniversitesi’nde tahsil görmüş gençler) halkta hürriyet şuuru oluşturmaya başardılar. 1931’de Srinagar halkı, polisin ateş açarak yirmi bir kişiyi öldürmesini protesto etmek için sokaklara döküldü. Gulab Singh yönetimi göstericilere ateş açıp, önder durumundaki kişileri tutuklayarak ve sıkıyönetim ilan ederek protestolara karşılık verdi.
Bu olaylar üzerine, Müslümanların haklarını savunmak üzere, 1932’de Müslüman Konferansı (All Cammu and Kashmir Muslim Conference) kuruldu. Başkanlığına Şeyh Muhammed Abdullah seçildi. Konferans, 1934 yılında Keşmir’de yapılan seçimlerde meclisteki 21 sandalyenin 16’sını, 1936’daki seçimde 19’unu elde etti.
Müslümanlar arasındaki birlik ve Müslüman Konferansı’nın başarısı Hinduları ve İngilizleri rahatsız etti. Hindistan Kongre Partisi liderlerinden Jawaharlal Nehru, Şeyh Muhammed Abdullah’ı ikna ederek 1939’da Ulusal Kongre (National Congress)’yi kurdurdu. Partinin gayesi, dini birlik yerine ortak bir Keşmirli kimliği yaratarak, Müslüman-Hindu bütün Keşmirlileri seküler-milliyetçi bir kimlik altında toplamaktı. Ancak bu fikir, fazla taraftar bulmadığından başarılı olmadı.
Çhouduri Gulam Abbas, 1940 yılında Cammu ve Keşmir Müslüman Birliği’ni yeniden kurdu.
Şeyh Muhammed Abdullah Çhouduri Gulam Abbas
1944’te Keşmir’e gelen Hindistan Müslümanları Birliği’nin lideri Muhammed Ali Cinnah Keşmir Müslümanlarını ülkelerinin bağımsızlığı için Müslüman Konferansı çatısı altında mücadele etmeye çağırdı. Cammu ve Keşmir Müslüman Birliği Tüm Hindistan Müslüman Birliği (All India Muslim League) ‘ne, Ulusal Kongre’de Tüm Hindistan Kongre Partisi (All India Congress Party) ‘ne katıldı.
Mayıs 1946’da Şeyh Abdullah, “Keşmir’i tek et” (Quit Kashmir) hareketini başlattı. Konuşmalarında, Maharaca’nın İngilizlerle 1846’da yaptığı antlaşmanın geçersiz olduğunu, Dogra hanedanının Keşmir yönetiminden ayrılması ve Keşmir’i terk etmesi gerektiğini dile getiriyordu. Şeyh Abdullah, Müslüman Konferansı lideri Çhouduri Gulam Abbas ve birçok Keşmirli siyasetçi tutuklandılar. 1947’den itibaren Keşmirli Müslümanları temsil eden siyasi hareket Müslüman Konferansı oldu.
Hindistan-Pakistan ayrışması
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere, sömürgesi Hindistan’dan çekilmeye karar verdi. 1945'te İşçi Partisi'nin seçimlerde kazandığı zafer İngiltere’nin Hint alt kıtasından geri çekilme sürecini hızlandırdı. İngilizler, Hindistan’da mevcut 500’ün üzerindeki prensliğin nereye bağlanacağını belirlemek üzere, 3 Haziran 1947 tarihli bir "Bölünme Planı" hazırladı.
1909 yılı itibariyle Müslümanların yaşadığı bölgeler
Bölünme öncesi bütün Hindistan’daki nüfusun %25’ini Müslümanlar teşkil ediyordu. Bölünmenin hemen öncesinde yaşanan ayaklanmalar, özellikle 1946 Ağustos'unda Kalküta isyanı sırasında Müslüman ve Hindu binlerce kişinin çatışmalarda ölmesi, Müslüman ve Hinduların tek devlet çatısı altına bir arada yaşama eğilimine zarar verdi. Karşılıklı güvensizlik ortamının kışkırtılması, iki uluslu devlet fikrini güçlendirdi.
1946 Kalküta katliamı
Bugün hala, ayrılma fikrinin doğru bir karar olup olmadığı hem Müslümanlar hem de Hindular arasında tartışma konusudur. Ayrılmaya karşı olanlar, Pakistan ve Bengladeş’in de içinde yer alacağı bir Hindistan’da Müslümanların çok daha güçlü bir pozisyonu olacağını, halbuki ayrılma sonucunda Müslümanların azınlıktaki eyaletlerde Hindu çoğunluğunun idaresine karşı daha savunmasız kaldığını, ayrılmanın iki kesim arasında çatışmanın sürmesini hedefleyen İngiliz amaçlarına uygun gerçekleştirildiğini iddia etmektedirler.
Lord Louis Mountbatten, 15 Ağustos 1947’de Hindistan’ın Bağımsızlığını ilan etti.
Bölünme planı, alelacele ve sonuçları iyi hesaplanmamış bir plandı. Bir kısım araştırmacılara göre ise, İngiltere tarafından bölünme sonrası kaosa yol açacak şekilde çok ince hesaplanmış bir plandı.
15 Ağustos 1947’de yapılan anlaşmaya göre İngiltere Hint alt kıtasından çekilecek, Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgeler Pakistan’ı oluşturacak, diğer bölgeler Hindistan’a kalacaktı. Prenslikler iki devletten birine katılma hususunda serbest bırakılmışlardı.
Kaynak: https://newsjobgk.com/2019/08/22/indian-states-1947-since-history-and-date-of-formation/
Üç eyalet dışında diğer prenslikler tercihlerini yaptılar. Haydarabad, Cunagarh ve Keşmir için istisnai bir uygulama yapıldı. Nüfusun çoğunluğunu Hinduların oluşturduğu ama Müslüman prensler tarafından yönetilen Haydarabad ve Cunagrah eyaletleri prensleri Pakistan’a katılma eğilimi gösterince Hindistan, halk çoğunluğunun Hindu olduğu gerekçesiyle müdahale ederek bu iki eyaleti kendisine bağladı. İngiliz bölünme planına göre nüfus çoğunluğu dikkate alınarak Keşmir’inde Pakistan’a katılması icap ediyordu. Yine, Cammu ve Keşmir’in coğrafi konumu, Pencap’a giden nehirlerin buradan doğuyor olması, müşterek sınır hattının uzunluğu, din, dil ve kültür yakınlığı bölgenin Pakistan’a katılması için diğer yeterli sebeplerdi.
Bölünme, Hint alt kıtasında devasa bir göç dalgasını tetikledi. Milyonlarca insan (14-16 milyon), daha güvenli bir bölge olacağını umdukları yerlere taşındı, Müslümanlar Pakistan'a, Hindular ve Sihler de Hindistan’a göç ettiler.
Büyük Göç
Cammû-Keşmir Krizi
1941 yılında yapılan sayıma göre, Cammû-Keşmir Mihraceliği’nin nüfusu 4.021.616 idi. Nüfusun 3 milyonunu Müslümanlar, 809.000’unu Hindular teşkil ediyordu. Maharaca, Müslüman çoğunluğun Pakistan’a bağlanma taleplerini kabul etmedi. Bunun üzerine Ponç ve Mirpûr Müslümanları yönetime karşı ayaklandılar. Maharaca’nın askerî güçleri ayaklanmayı kanlı şekilde bastırdı.
Çhouduri Gulam Abbas, 24 Ekim 1947’de Hayber, Veziristan ve Gilgit’ten gelen kabilelerin yardımıyla ele geçirdiği topraklarda Azad Keşmir’i ilan etti. Keşmirlilerin yardım talebi üzerine kabileler ile birlikte başkent Srinagar’a doğru ilerledi. Maharaca Harri Singh kaçarak Cammu’ya geçti, Hindistan Başbakanı Nehru’dan askeri yardım istedi. Hindistan genel valisi olan İngiliz Lord Mountbatten yardım karşılığında kendisine Cammu ve Keşmir’in Hindistan’a ilhakını teklif etti, Maharace’nin 26 Ekim 1947’de Katılım Antlaşmasını (The Instrument of Accession) imzaladığı duyuruldu. Anlaşmada, katılımın Keşmir’in “Pakistan’da bulunan silahlı kabile güçlerinden temizlendikten sonra halkın talebi doğrultusunda olması gerektiği” hususuna yer verildi. Bundan sonra Hindistan birlikleri Srinagar’a girdiler. Çatışmalar Pakistan’a sıçradı.
Maharaca Harri Singh
Cammu ve Keşmir’in Hindistan’a Katılımı Anlaşması’nın gerçekten mevcut olup olmadığına dair şüpheler hala giderilememiştir. Bu anlaşma BM’ye sunulmadığı gibi, aslını gören de yoktur. Nitekim, 1995 yılında, Hindistan otoriteleri Ekim 1947’de Maharaca’nın imzaladığı iddia edilen ilhak belgesinin aslının kaybedildiğini açıklamıştır (Lubna Mohiuddin, “Human Rights Violations a Case Stuyd of Kashmir”, Pakistan Horizon, S. 50, No. 2, Nisan 1997, s. 76.)
Hindistan’ın Keşmir’i Pakistan’a kaptırmama çabasının önemli bir nedeni de İndus Havzası’ndan Pakistan’a akan bütün suları kontrolü altına alarak, ekonomisi tarıma dayalı Pakistan’ın can damarını elinde tutmaktı. Nitekim, 1948 yılında üç ay süreyle İndus Havzası sularını kesmesi, Pakistan tarımını felç etmeye yetmişti.
İndus Nehri ve Keşmir
Maharaca’nın Gilgit bölgesi ve Ponç’ta kontrolü kaybetmesi, Azad Keşmir olarak adlandırılan bölgede bir devlet kurulması, Maharaca’nın sadece Cammu ve Ladak’ta hükmü geçiyor olması dolayısıyla bütün bir Keşmir için bir anlaşma yapma yetkisinin olmadığı hususu Keşmirliler ve Pakistanlılar tarafından iddia edilegelmiştir.
Konunun BMGK’ya Götürülmesi
Hindistan hükümeti 1 Ocak 1948’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne başvuruda bulunarak, Pakistan’ın işgalcilere yardım ettiğini ileri sürdü ve Keşmir Meselesinin BM Antlaşmasının VI. Bölümünün 35’inci maddesine göre çözümlenmesini talep etti. Hindistan’ın meselenin 35’inci maddeye göre çözülmesi talebiyle BM’ye başvurması, Keşmir’in Hindistan’ın bir parçası olarak görülmediğini, konunun bir “ihtilaf/anlaşmazlık” olarak kabul edildiğini ve uzlaşmayla çözümlenmesini tercih ettiğini göstermektedir. Hindistan o tarihte konuyu iç mesele olarak görseydi, BM Antlaşmasının VII. Bölümüne göre BMGK’ne müracaat edip, topraklarının saldırıya uğradığı iddiasında bulunabilirdi.
Hindistan Hükûmeti’nin Keşmir Konusundaki Tutumu
Hindistan başbakanı Jawaharlal Nehru, 1947’den itibaren gerek Hindistan Parlamentosu’nda gerekse Birleşmiş Milletler nezdinde yaptığı pek çok açıklamada, Keşmir’in kaderini tayin etme hakkının Keşmirlilere ait olduğunu ifade etmiştir.
24 Eylül 1949, Srinagar’da Tüm Cammu ve Keşmir Ulusal Konferansı açılışı. (Jawahrlal Nehru ve Şeyh Abdullah birlikte)
Nitekim Nehru, 12 Şubat 1951’de Hindistan Parlamentosunda yaptığı konuşmada "Konuyu Birleşmiş Milletlere aldık ve barışçıl bir çözüm için şeref sözü verdik. Büyük bir millet olarak geri dönemeyiz. Kesin çözüm sorununu Keşmir halkına bıraktık ve kararlarına uymaya kararlıyız” demişti.
Yine, 31 Mart 1955 günü Hindistan Parlamentosundaki konuşmasında, "Biz Keşmir halkına ve ardından Birleşmiş Milletlere söz vermiştik; yanında durduk ve bugün yanındayız. Keşmir halkının karar vermesine izin verdik." sözleriyle, İngiltere’den bağımsızlık kazanılmasından sonra Hindistan hükûmetinin Keşmir meselesine dair pozisyonunu net bir şekilde ifade etmişti.
Birleşmiş Milletler Kararları
20 Ocak 1948'de BM Güvenlik Konseyi, anlaşmazlığı soruşturmak ve arabuluculuk yapmak üzere Birleşmiş Milletler Hindistan ve Pakistan Komisyonu (UNCIP) kurdu.
BMGK’nın 21 Nisan 1948 tarihli (47) no’lu kararında; Hem Hindistan’ın hem de Pakistan’ın Cammu ve Keşmir’in Hindistan’a ya da Pakistan’a katılımına ilişkin soruna, özgür ve tarafsız bir halk oylaması yoluyla demokratik yöntemle karar verilmesi gerektiğini memnuniyetle dile getirdikleri ifade edildi.
Kararda; Pakistan’ın bütün Pakistanlı kabileleri ve askeri personeli Keşmir'den uzaklaştırması, Hindistan’ın tüm askeri birliklerini geri çekmesi, Keşmir meselesinin çözümünün Keşmir Halkının hangi ülkeye katılmak istediklerini belirleyecek demokratik, özgür ve dürüst bir halk oylaması yaparak belirlemesi gerektiğine dair üç husus yer alıyordu.
1 Ocak 1949 tarihi itibarıyla BM tarafından belirlenen 742 km'lik Kontrol Hattı (Line of Control/LoC) ile Keşmir, Hindistan ve Pakistan arasında fiilen bölündü.
27 Temmuz 1949 tarihli Karaçi Anlaşması'yla iki taraf ateşkes hattı kurulması konusunda anlaştı. Ateşkes hattının belirlenmesinden sonra Cammû kesimindeki Âzad Keşmir bölgesinin varlığı Birleşmiş Milletlerin ilgili komisyonu tarafından kabul edildi.
UNCIP, 5 Ocak 1949 tarihinde “Cammu ve Keşmir eyaletinin Hindistan ya da Pakistan’a katılımı sorunu, yapılacak tarafsız bir plebisit ile demokratik metotla çözülecektir.” kararını aldı. Karar, hem Hindistan hem de Pakistan tarafından kabul edildi.
UNCIP’in rolü Mart 1951'e kadar devam etti. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu 91 (1951) sayılı Kararı ile Birleşmiş Milletler Askeri Gözlemci Grubu'nun Hindistan ve Pakistan'daki çekirdeğini (UNMOGIP) oluşturdu.
Hindistan’ın İki Taraflı Oyunu
Pakistan, Keşmir konusunda BM’nin verdiği kararlara uymayı savunurken Hindistan, Pakistan askerlerinin bölgeden çekilmemesini gerekçe göstererek referanduma gitmemeyi seçti. Resmen Keşmir halkının kendi kaderini tayin hakkına ilişkin BM kararlarını kabul eden Hindistan merkezî yönetimi, diğer taraftan plebisit kararını geçersiz kılacak ve Cammu ve Keşmir’i kendisine bağlayacak yöntemler geliştirdi.
26 Ocak 1950’de yürürlüğe giren Hindistan Anayasa’sının 1’inci maddesinde Cammu ve Keşmir Hindistan’ın bir devleti olarak tanımlandı. Anayasaya eklenen geçici 370’inci madde ile, Cammu ve Keşmir Devleti kendi anayasasına ve bayrağına sahip, dışişleri, savunma ve iletişim konuları haricinde tüm konularda bağımsız yasama hakkı olan özel statülü bir devlet olarak tanındı. Böylece, 370. madde Cammu ve Keşmir ile ilgili olarak Hindistan Parlamentosu’nun yasama gücünü dış işleri, savunma ve haberleşme ile sınırlandırmıştı. Hindistan Anayasası’nın diğer hükümleri sadece Eyalet Hükümeti’nin onayı halinde eyalete uygulanabilirdi ve bunlar Kurucu Meclis’in onayına tabiydi. 370. madde Hindistan Birliği ile Cammu ve Keşmir Eyaleti’nin anayasal ilişkilerini düzenleyen tek maddeydi.
1951’de Cammu ve Keşmir Devlet anayasasını oluşturmaktan sorumlu organ olan Kurucu Meclis (Constituent Assembly) toplandı. Meclisin bütün üyeleri, Yeni Delhi tarafından desteklenen Şeyh Abdullah’ın Ulusal Kongre Partisi’ne mensuptu. Parti, Keşmir halkının BMGK kararları doğrultusunda seçimle tercih yapmasına karşıydı. Cammu ve Keşmir devletinin özerk bir yapıda, Hindistan'ın ayrılmaz bir parçası olduğu konusunda kesin bir tavır sergiliyordu.
Hindistan aynı yıl (1951), Kontrol Hattı’nın kendi sınırları içinde kalan kısmında bir seçim düzenledi. Hiçbir muhalefet partisi veya temsilcisinin seçime katılmasına izin verilmedi. İlginç bir şekilde, Keşmir Meclisi'ne seçilen 75 milletvekilinin 73'ü Keşmir’in Hindistan’ın ayrılmaz parçası olduğu görüşündeydi. Kurucu Meclis’in 31 Ekim 1951'deki toplantısında Şeyh Abdullah, Devletin Hindistan'a katılımını onaylamak istedi, ancak Nehru reddetti. Nehru, 21 Haziran 1952'de Yeni Delhi'de düzenlenen basın toplantısında, “Kurucu Meclis, Keşmir'de ilk defa bir araya geldiğinde, Devletin Hindistan'a katılımını onaylayan bir karar alma niyetinin olduğunu size söyleyebilirim. Birleşmiş Milletlerden utanmayacak şekilde yapmamasını istedik” dedi.
Nehru’ya rağmen Hintli yöneticilerin çoğunluğu, Cammu ve Keşmir meselesinin kendi iç meselesi olduğunu, genel seçimlerle halkın iradesinin yansıdığı, dolayısıyla plebisite gerek kalmadığını savunmaya başladı.
Jawaharlal Nehru
Cammu ve Keşmir’e özel statü tanıyan anayasa maddesine karşı Hindistan içinden yükselen itirazları gidermek ve merkez-eyalet ilişkilerini merkezi yönetimin talepleri doğrultusunda düzenlemek üzere, Hindistan ve Cammu ve Keşmir hükümetleri Delhi’de toplandılar ve Temmuz 1952’de, ‘Delhi Antlaşması’ olarak adlandırılan antlaşmayı imzaladılar.
Şeyh Abdullah, Keşmir’in özerkliğinin kaldırılmasına yönelik Hint politikalarına itiraz ettiği için 9 Ağustos 1953’te yeniden tutuklandı, başbakanlığa Yeni Delhi’ye itiraz etmeyecek Bahşî Gulâm Muhammed tayin edildi.
Bahşî Gulâm Muhammed
1954 yılında Hindistan Anayasa’sına 35A maddesi eklendi. 35A maddesiyle, Cammu ve Keşmir’de mülk ve toprak edinmeyle ve kamusal işleyişle ilgili düzenlemeler Cammu ve Keşmir Eyalet Yasama Meclisi yetkisine bırakıldı. Meclise, devletin 'daimi sakinlerinin' kim olduğuna karar vermede tam takdir yetkisi tanındı. Devlette çalışma, mülk edinme, yerleşme ve devlet hükümetinin sağladığı burslar ve diğer yardımlarla ilgili haklar ve imtiyazları belirleme, daimi ikamet sakinleri dışındaki kişilere herhangi bir kısıtlama getirme yetkisi Yasama Meclisi’ne ait oldu.
Ekim 1956’da Keşmir Eyalet Meclisi, Keşmir’in Hindistan’ın ayrılmaz bir parçası olduğu kararını kabul etti. Ancak BMGK, 24 Ocak 1957 tarih ve 122 sayılı kararı ile, böyle bir kararın meclis değil, yapılacak plebisit sonucu Keşmir halkı tarafından verilebileceğini açıkladı. Bu karar üzerine Hindistan, Keşmir’in kendi parçası olduğunu ve plebisite gerek kalmadığını ileri sürmeye başladı.
Cammu ve Keşmir Eyaletinde 1957’de yasama seçimleri yapıldı. Kurucu Meclisin yerini Yasama Meclisi aldı. Nisan 1959’da Hindistan vatandaşlarının Keşmir’e özel izinle girmelerine dair olan kanun kaldırdı. Ekim 1959’da Hindistan Ulusal Seçim Komisyonu, yargı yetkisini Keşmir’de uygulama kararı aldı.
Bu uygulamalara yönelik itirazlar BMGK’ya getirilmiş olmasına rağmen, Hindistan’ın ilişkilerini sıkılaştırdığı BMGK daimi üyesi Sovyetler Birliği tarafından veto edildi. Keşmir problemine ilişkin olarak 1948 ve 1965 arasında BMGK’da 23 karar çıkmış olmasına rağmen hiçbir ilerleme sağlanamadı.
Keşmir Meselesine Çin’de Dahil Oluyor
1962 yılında Tibet meselesi yüzünden Çin ile Hindistan arasında çatışma yaşandı (20 Ekim-21 Kasım). Savaş sonrasında Keşmir’e bağlı olan “Aksai Çin” bölgesi Çin denetimi altına girdi. Bu işgalle Çin de Keşmir meselesinin 3'üncü tarafı haline geldi. Pakistan, 1963'te Keşmir'in Karakurum bölgesini Çin'e devretti. Pakistan’ın Çin’e devrettiği toprak Hindistan’ın hak iddia ettiği, Çin’e Hindistan’a karşı stratejik üstünlük sağlayan topraklardı. Bu savaş sonrasında, Hindistan’a karşı Pakistan ve Çin arasında özel bir ilişki kuruldu.
Cammu ve Keşmir’in Özel Statüsünün Aşındırılması
1963-1964 arasında Hindistan yönetimi Keşmir’i hukuki olarak topraklarına ilhak edebilmek için birtakım anayasal düzenlemelere girişti. 1963’te Bahşî Gulâm Muhammed, Nehru’nun yeni düzenlemelerine zemin hazırlamak üzere görevinden ayrıldı.
1965 Mayıs’ında Hindistan Parlamentosu, Cammû-Keşmir yönetiminden devlet başkanlığı statüsünü kaldırarak statüsünü eyalet valiliğine, başbakanlığı da bakanlık seviyesine dönüştürdü. Yapılan düzenlemelerle Cammu ve Keşmir, Hindistan içerisindeki diğer eyaletlerle eşit konuma getirildi. Böylece Keşmir’in Hindistan Anayasa’sının 370. Maddesi’yle belirlenmiş olan devlet statüsü ortadan kaldırıldı.
Haziran 1965’te, Şeyh Abdullah’ın Ulusal Kongre Partisi, Hindistan Ulusal Kongresi ile birleşti.
Özerk devlet statünün kaldırılması, seçimleri Yeni Delhi’nin manipüle ederek Keşmir’in Hindistan’ın bir parçası olduğunu savunanların dışındakileri meclise yerel meclise sokmaması, yoksulluk, işsizlik ve kötü yönetim Keşmirlilerde bağımsızlık taleplerini güçlendirdi.
Pakistan-Hindistan Savaşları
Keşmir meselesi yüzünden Pakistan ve Hindistan arasında 1965 ve 1971’de iki büyük savaş yaşandı.
1965’te yaşanan ve İkinci Keşmir Savaşı olarak anılan savaşta, her iki taraf da çok ağır zayiat verdi ve on binlerce can kaybı yaşandı. Savaş, SSCB ile ABD'nin devreye girmesi ve Taşkent Deklarasyonu'nun imzalanmasıyla sona erdi. Taşkent'te bir araya gelen Hindistan Başbakanı ve Pakistan Cumhurbaşkanı, her iki tarafın tüm silahlı personelinin geri çekilmesi konusunda anlaştıklarını açıkladı. Her iki taraf 5 Ağustos 1965'ten önceki pozisyonlarına dönmeyi kabul etti.
Taşkent Anlaşma töreni (Pakistan Cumhurbaşkanı Eyüb Han ve Hindistan başbakanı Lal Bahadur Shastri)
Pakistan-Hindistan arasında çıkan ve13 gün süren (3 Ararlık-16 Aralık) 1971 Savaşı, Pakistan'ın parçalanmasıyla sonuçlandı. Bu savaşın sonunda, Bengladeş (Doğu Pakistan)’in bağımsızlığını elde etmesiyle Pakistan nüfusunun neredeyse %54'ünü kaybetti, 93.000 Pakistanlı asker ve sivil Dakka’da esir oldu. Savaş 1972'de Simla Anlaşması ile son buldu. Anlaşma hükümleri uyarınca, her iki taraf işgal ettiği bölgelerden kuvvetlerini geri çekti. Anlaşmada, “hiçbir tarafın Keşmir üzerinden karşılıklı farklılıkları öne sürerek mevcut kontrol hattını değiştirmeye kalkışmayacağı, her iki tarafın da sınır ihlallerinde tehdit veya güç kullanmayacağı” hükmü yer aldı. Ateşkes hattının adı Kontrol Hattı olarak değiştirildi. Bu hat Cammu ve Keşmir’i fiilen böldü ve sınır hattı boyunca her iki tarafın askerleri konumlandı. Hat, halkın geçişini oldukça zora soktu.
Doğu Pakistan’ın kopması ve ardından yaşanan iç siyasi krizler dolayısıyla güç kaybına uğrayan Pakistan’ın Keşmir meselesine çözüm bulma iradesi ve gücü zayıfladı. Dünya kamuoyunun da dikkatinin azalması ile Keşmir’de Hindistan büyük bir inisiyatif yakaladı.
Simla Anlaşması (Pakistan başbakanı Zülfikar Ali Butto ve Hindistan başbakanı İndra Gandi)
Yeni Delhi’nin şartlarını kabul ettikten sonra, Ocak 1975’te Şeyh Abdullah, yirmi iki yıllık aradan sonra, bakan sıfatıyla tekrar Keşmir’in idaresini eline aldı. “1953 öncesi Hint Birliği ve Cammu ve Keşmir arasındaki ilişkilere geri dönülemez, Cammu ve Keşmir Hindistan'ın ayrılmaz bir parçasıdır” diyen Hindistan başbakanı İndra Gandi ile yaptığı anlaşma ile halk oylaması talebini reddetti. Şeyh Abdullah Eylül 1982’deki ölümüne kadar bu görevde kaldı.
Ölümünden sonra başbakanlığa getirilen oğlu Faruk’un Hint yanlısı tutumu onu, halkın gözünde işbirlikçi konumuna getirdi.
Hindistan-Pakistan Nükleer Güç Yarışı
Keşmir meselesi, Hindistan ve Pakistan arasında askeri güç yarışına sebep oldu. Hindistan, gizlice ürettiği ve Smiling Buddha (Gülümseyen Buda) adını verdiği atom bombasını 1974’te denedi. Bu deneme Hindistan-Pakistan arasında nükleer güç olma yarışını başlattı. Hindistan 1998’de bir hidrojen ve dört atom bombasını yer altında patlatınca, Pakistan da Hindistan’dan 15 gün sonra 5 atom bombası patlatarak nükleer gücünü ortaya koydu.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'ne (SIPRI) göre, halihazırda Hindistan 130 nükleer savaş başlığına sahip iken Pakistan'ın elindeki nükleer başlık sayısı 150’dir.
1987 Seçimleri, Umudun Kayboluşu
Hindistan, Cammu ve Keşmir bölgesinde kendisine müzahir şahısları iş başına getirme, bunlardan oluşturduğu meclislerle halkı bypass etme ve bu meclislerin kararlarını halkın kararıymış gibi dünya kamuoyuna sunmakta oldukça başarılıydı.
1992'den 1994'e kadar Cammu ve Keşmir Valisi olan B.K Nehru, Cammu ve Keşmir seçimleri ile ilgili olarak 1997'de şunları yazmıştı: “1953'ten 1975'e kadar bu Devletin Devlet Başkanları Delhi'nin adayıydı. Bu görevdeki atamaları, Delhi’nin adayı önderliğindeki Kongre Partisi’nin çok büyük çoğunluklar tarafından seçildiği çok yönlü ve tamamen hileli seçimler yapılarak meşrulaştırıldı” (Nice Guys Finish Second ; sayfa 614-15).
23 Mart 1987'de yapılan Cammu ve Keşmir seçimlerine, Hindistan hükümetinin yönlendirmesi ile hareket eden Ulusal Konferans (NC)’a rakip olarak Muhammed Yusuf Şah liderliğindeki Müslüman Birleşik Cephesi (MUF)’de katıldı. Merkezi hükumet, eyalette kontrolünü kaybetmemek için, Cammu ve Keşmir Ulusal Konferansı (NC) lideri Faruk Abdullah’ı kazandırmak üzere kurgulanan bir seçim organize etmişti.
Rajiv Gandhi (ortada) Farooq Abdullah (solda) ve Müftü Mohammad Sayeed (sağda) ile (1986)
Sayım sırasında ani bir sokağa çıkma yasağı uygulandı, tüm muhalefet liderleri ‘ulus karşıtı faaliyette bulunmak’ suçlamasıyla tutuklandı, kötü muameleye maruz kaldılar. Bu şaibeli seçim, Keşmirlilerin seçimle ve barışçı yollarla iradesini ortaya koyma inancını yok etti. Özellikle Keşmir’deki Müslüman gençlik, yönetime karşı yabancılaştı ve militanlaştı. Silahlı mücadelenin yolunu açan serbest ve adil olmayan bu seçimin Hindistan’a ve Keşmir halkına maliyeti ağır oldu.
Halkın güvenini kaybeden yerel yönetim ve Hindistan merkezi yönetimi, eyaletteki sarsılan düzeni askeri güç yolluyla sağlamaya yöneldi.
Seçimlere aday olarak katılan MUF lideri Muhammed Yusuf Şah, Seyid Salahaddin adını alarak 1989’da kurulan Hizb-ül Mücahidin başına geçti ve Keşmir’in Hindistan’a ilhakına direnmek ve Pakistan’a katılmak üzere silahlı mücadele yolunu seçti.
MUF’un seçim müdürü Yasin Malik, Cammu Keşmir Özgürlük Cephesi (Cammu Kashmir Liberation Front)’nin lideri oldu. Cammu ve Keşmir bölgesinin hem Hindistan hem de Pakistan’dan ayrılıp bağımsız bir devlet olması için çalışan milliyetçi kimlikli bu örgüt, 1994 yılına kadar silahlı mücadeleyi sürdürdü.
Seyid Salahaddin Yasin Malik
1990’lar: Keşmir’de Çatışmalar Yükseliyor
1990’lı yıllardan itibaren Hindistan siyasetinde Bharatiya Janata Partisi (BJP)’nin ağırlığı hissedilmeye başladı. 1980 yılında kurulan bu parti, çok ırklı Hindistan'ın temelde bir “Hindu Rashtra” (Hindu Ulusu) olduğunu iddia eden, Hint kültürünü Hindu değerleri olarak tanımlayan ırkçı bir partidir. Hindistan’ı bir Hindu ülkesi olarak tanımlayan ve Hindu üstünlüğünü savunan faşist Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS) örgütü ile aynı ideolojik köklere sahiptir.
BJP, Keşmir’in demografik yapısını değiştirerek Keşmir’in Hindistan’a ilhakını hedefleyen politikaları hayata geçirmek için uğraşmaktadır. Partinin 1998 Manifestosu’nda, Hindistan’ın Cammu ve Keşmir üzerindeki egemenliğinin sorgulanamaz olduğu, yabancı işgalinde olan bütün bölgelerin ele geçirileceği ilan edilmiştir. Cammu ve Keşmir’e özel statü tanıyan Hindistan Anayasası’nın 370. maddesinin kaldırılması, bölge dışında yaşayanların Cammu-Keşmir’de toprak ve mülk edinimini yasaklayan 35 A maddesinin iptali partinin vaatleri arasındadır.
Hindu ırkçılığının artması ve siyaseti de etkilemesiyle, 1989’da Cammu-Keşmir’de meydana gelen birtakım olaylar sonrası Müslüman halkın protestoları başladı. Hindistan, Cammu ve Keşmir'de Silahlı Kuvvetler Özel Kuvvetler Yasası (AFSPA)’nı yürürlüğe koyarak, protestoları önlemek için, sokağa çıkma yasağı, kitlesel tutuklamalar şeklinde devlet şiddeti uygulamaya yöneldi.
Srinagar’da Keşmir’in bağımsızlık taleplerine baskıyı protesto eden göstericilere Gaw Kadal Köprüsü üzerindeler iken Hint askerlerinin açtığı ateş sonucu 38 kişi ölmesi, protestoları isyana dönüştürdü.
“Halkın Eylem Komitesi” (ACC) lideri Mirwaiz Maulvi Muhammad Faruk, 21 Mayıs 1990'da öldürüldü. Yas merasimine katılanlara Hint güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu 70 kişi öldürüldü. 250'den fazla kişi kurşunla yaralandı.
Ocak 1990’dan itibaren Keşmirli Müslümanlar Hindistan’ın topraklarını terk etmesi için silâhlı mücadeleye giriştiler. 15 Şubat 1989’da Afgan-Rus savaşının sona ermesi ve Rusya’ya karşı savaşan ve zafer kazanan Afgan Mücahitlerin başarısı Keşmirlileri, gerilla savaşı için cesaretlendirmişti.
Temmuz 1990’da Hindistan hükümeti Keşmir devlet meclisini askıya aldı ve Keşmir'e doğrudan vali atadı. Hindistan Cammu ve Keşmir’de 400 bin asker bulunduruyordu.
Radikal Hindular’ın Aralık 1992'de Babür İmparatorluğu döneminde inşa edilen Faizabad (Ayodhya) şehrindeki Babri Camisi'ni yıkmaları ve ülke çapında 2 bin civarında kişinin ölümüyle sonuçlanan ayaklanmalar Keşmir’deki Müslümanları da derinden etkiledi.
Babri Camii Yıkımı
1990’lı yıllar boyu yaşanan çatışmalarda Hint askerleri binlerce Keşmirli’yi öldürdü. Binlerce Keşmirli mülteci olarak başka ülkelere sığındı.
ABD Kongresi tarafından 2005 yılında yayınlanan raporda Hindistan hükümeti tarafından 1988’den beri yaklaşık 90,000 Keşmirli Müslümanın öldürüldüğü kayıtlara geçti. (Congressional Record Proceedings and Debates of the 109th Congress. 151 Part 2. Government Printing Office. p. 2368). ABD, Cammu ve Keşmir’deki insan hakları ihlalleri, güvenlik güçleri tarafından işkence, tecavüz ve yargısız cinayetler işlenmesi dolayısıyla Hindistan’ı eleştirdi (Agence France Presse, 02/27/99).
Yine, İnsan Hakları İzleme Örgütü’de Keşmir’de çıkan çatışmalarda 1989 yılından beri 50,000’den fazla kişinin öldüğünü tespit etmiştir ("State data refutes claim of 1 lakh killed in Kashmir". The Times of India. 20 June 2011. Retrieved 28 April 2015).
1989’dan itibaren Cammu ve Keşmir’de yükselen şiddeti durdurmak, toplumsal huzursuzluğu gidermek ve ana akım partilerin bıraktığı siyasi boşluğu doldurmak amacıyla yaklaşık otuz siyasi ve dini örgütün biraraya gelmesiyle1993 yılında Tüm Partiler Hurriyat Konferansı (APHC) kuruldu. APHC, kısa süre içinde uluslararası bir tanınırlık kazandı, İslam Konferansı Örgütü’nde (İKÖ) gözlemci statüsü edindi. Hurriyat Konferansı’na göre; Cammu ve Keşmir ‘ihtilaflı bir toprak parçası’dır ve Hindistan’ın bu bölge üzerindeki denetimi meşru değildir, Hint Anayasası altında bir çözüm kabul edilemez, ‘Halka seçme hakkı’ verilmelidir. APHC, Hindistan Anayasası altında düzenlenen seçimlerin hiçbir sonuç vermeyeceği iddiasıyla seçimlere katılmadı ve boykot etti.
Lahor Deklarasyonu
Keşmir’de şiddet olayları yaşanırken, Pakistan başbakanı Nawaz Şerif’in daveti üzerine Hindistan başbakanı Atal Behari Vajpayee Pakistan’a iki günlük ziyarette bulundu. Bu, 10 yıl aradan sonra bir Hindistan başbakanının ilk Pakistan’ı ziyaretiydi. Bu ziyaretin ardından 21 Şubat 1999’da yayımlanan ve Lahor Deklarasyonu olarak bilinen bildiride; Hindistan ve Pakistan arasındaki Keşmir de dâhil bütün problemlerin çözülmesi, iki ülkenin birbirlerinin içişlerine karışmaktan kaçınması, terörle mücadele ve insan haklarını korumak için birlikte çalışma gibi konularda görüş birliğine varıldı.
Lahor Deklarasyonu imza töreni
Üçüncü Keşmir Savaşı
İki ülke ordusu Lahor Deklarasyonundan birkaç ay sonra yeniden karşı karşıya geldi. 2.440 metre rakımdaki Keşmir’in Kargil bölgesine Pakistan askerlerinin sızması üzerine, Mayıs-Temmuz 1999 arasında ağır çatışmalar yaşandı. Her iki taraftan da yüzlerce kişi öldü. Kargil Savaşı ile Lahor Anlaşması boşa çıktı.
Kargil
ABD’nin de baskısıyla Pakistan askerleri Kargil’den geri çekildi. Genel kurmay başkanı Pervez Müşerref, bir askeri darbeyle başbakan Nawaz Şerif’i devirdi ve Suudi Arabistan’a sürgüne gönderdi.
ABD-Hindistan İlişkileri Yeni Bir Evreye Giriyor
Kargil savaşı, Washington ve Yeni Delhi ilişkilerinde yeni bir dönemin başlamasını sağladı. ABD başkanı Bill Clinton’ın 2000 Mart ayında gerçekleştirdiği 5 günlük Hindistan ziyaretinde, Hindistan Başbakanı Atal Bihari Vajpayee nükleer denemelere son vereceklerini açıkladı.
Soğuk savaş döneminde SSCB’nin yeşil kuşakla çevrelenmesi politikasında ABD’nin en değerli müttefiki olan Pakistan, SSCB’nin dağılmasından sonra ABD tarafından terk edilmeye başlandı. SSCB işgaline karşı mücadelede Afganlı mücahitlere en büyük desteği veren Pakistan, Afgan mücahitleri ABD tarafından “terörist” olarak tanımlanınca terörün destekçisi konumuna dönüştü. Tek küresel güç haline gelen ABD, bu defa Çin tehlikesine karşı Hindistan ile siyasi ve askeri ittifak ilişkisine yöneldi.
Eylül 2000’de Rus başbakanı Vladmir Putin’de Hindistan’ı ziyaret etti, Hindistan yönetimi ile uluslararası terörizm ve dini aşırılıkla mücadele için Stratejik Ortaklık Anlaşması imzaladı.
Hindistan başbakanı Vajpayee, Kasım 2000'de Ramazan dolayısıyla Keşmir'de tek taraflı ateşkes ilan etti, daha sonra ateşkesin süresini uzattı. Temmuz 2001’de Pakistan devlet başkanı Müşerref ile Vajpayee, Hindistan'ın Agra kentinde biraraya geldi. Ancak iki lider, sorunların çözüm yolları konusunda bir fikir birliğine varamadı.
11 Eylül Saldırıları Keşmir Meselesini Kökünden Etkiledi
11 Eylül 2001 saldırıları Keşmir meselesinin çözümüne ilişkin çabaları kökünden etkiledi. Hindistan bundan sonra, Cammu ve Keşmir’i tamamen ilhak etme politikasını terörle mücadele kavramı ile meşrulaştırma yoluna gitti. Keşmirlilerin hak mücadelesi artık terörist faaliyet olarak dünya kamuoyuna sunulmaya başlandı. Pakistan, ABD talebi doğrultusunda Leşker-i Taliba ve Ceyş-i Muhammedi örgütlerini terörist ilan etti.
Ekim 2001’deki Srinagar'da Keşmir parlamentosuna düzenlenen saldırıda 38 kişi öldü. Bunu, 11 Aralık 2001’de 14 kişinin öldüğü Hindistan parlamentosuna yapılan saldırı izledi.
Hindistan parlamentosuna saldırı
Yeni Delhi, saldırıdan Pakistan tarafından desteklendiği ileri sürdüğü Leşker-i Tayibe ve Ceyş-i Muhammed'i militanlarını sorumlu tuttu, Pakistan suçlamaları reddetti. Hindistan, Pakistan ile hava ve kara ulaşımını kesti, Pakistan'daki diplomat sayısını azalttı, Pakistan sınırına yüzbinlerce asker yığdı. İslamâbad aynı şekilde karşılık verdi. İki ülke arasında yeni bir savaş ihtimali belirdi.
27 Şubat 2002’de Gujarat'ta yaşanan Müslümanlara yönelik katliamda resmi rakamlara göre, isyanlar 790 Müslüman ve 254 Hindu öldü, 2 bin 500 kişi yaralandı ve 223 kişi kayıp olarak kayıtlara geçti. Sivil kaynaklara göre ölen Müslüman sayısı en az 2000’di. Olaylar, Hindu hacılarını taşıyan bir trende Gujarat'tın Godhra istasyonunda yangın çıkması sonucu elli sekiz kişinin ölümünden Müslümanların sorumlu olduğu şayiası üzerine çıkmıştı. Nisan 2002’de İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Nisan 2002’deki açıklamasına göre, “Gujarat’ta olanlar kendiliğinden bir ayaklanma değildi, saldırılar önceden planlanmış ve polis ve devlet yetkililerinin geniş katılımıyla organize edilmişti. Müslümanlara yönelik bu katliam Keşmir Müslümanlarında Hindistan aleyhtarı duyguları artırdı. ABD Dışişleri Bakanlığı, Gujarat valisi Narendra Modi'nin saldırılardaki rolü nedeniyle ABD'ye seyahat etmesini yasakladı.
2002 Gujarat'taki katliam
Ekim 2002’de, ABD'nin önderlik ettiği uluslararası baskı sonucunda iki ülke sınırdaki askerlerini çekmeye başladı. Ve ilişkiler yumuşadı.
2003 Temmuz’undan itibaren Yeni Delhi ile Lahor arasında otobüs seferleri yeniden başlatıldı. Kasım 2003’te Pakistan Başbakanı Zaferullah Han Cemali, Keşmir'deki askeri kontrol bölgesinde ateşkes ilan etti. Hindistan ateşkesi kabul etti.
2004 Ocak ayında, 12. Güney Asya Bölgesel İşbirliği Örgütü zirvesine katılmak üzere Hindistan Başbakanı Atal Bihari Vajpayee İslamâbad’a geldi. Pakistan Devlet Başkanı Müşerref ve Vajpayee, Pakistan ve Hindistan’ın diyalog sürecini yeniden başlattıklarını duyurdular.
Müşerref ve Vajpayee
Pervez Müşerref Döneminde Keşmir Meselesi
Pervez Müşerref devlet başkanlığı döneminde, Ekim 2004 ve Aralık 2006’da Keşmir meselesinin çözümü için iki farklı plan teklif etti.
Ekim 2004’te açıklanan plan, bölgedeki yedi eyaletin silahsızlandırması ve statülerinin yeniden belirlenmesi temeline dayanıyordu. Azad Keşmir, Kuzey Bölgeleri olan Gilgit-Baltistan, Hindistan tarafındaki Müslüman çoğunluğun yaşadığı Doda-Ponç-Rajouri Pakistan’a katılacak, Keşmir Vadisi ya bağımsız olacak ya da Hindistan ve Pakistan’ın ortak kontrolü altında olurken, Cammu, Samba ve Kathua ise Hindistan’da kalacaktı.
Aralık 2006’daki ikinci plan ise dört aşamalı bir teklifi ihtiva ediyordu. Teklif, sorunlu bölgelerin belirlenmesi, sorunlu bölgelerin askerden ve silahlardan arındırılması, öz yönetimin Keşmirlilere devredilmesi, Keşmirliler, Pakistan ve Hindistan’ın dâhil olduğu bir yapı ile öz yönetimin işleyişini kontrol eden bir mekanizma kurulması hususlarını kapsıyordu. Plana göre, eyaletteki bölgelerde öz yönetim, otonomi ve Kontrol Hattı boyunca insanlar hareket özgürlüğüne sahip olacaklardı.
Bu dönemde Pakistan, BM kararı gereği plebisit yapılması gerektiği ısrarından vaz geçti. Müşerref’in 2008 yılında görevden azledilmesi ile bu süreç de akamete uğradı.
Hindistan-ABD İşbirliği İttifaka Dönüşüyor
2006 yılı ABD-Hindistan ilişkilerinin yeni bir evreye girdiği yıl oldu. ABD başkanı George Bush, 2 Mart 2006’da Hindistan başbakanı Manmohan Singh ile Nükleer İşbirliği Anlaşması’nı imzalayarak Hindistan’a uyguladığı 30 yıllık nükleer ticaret yasağını kaldırdı. Benzer durumda bulunan Pakistan’ın nükleer işbirliği talebi ise Washington’da kabul görmedi.
George Bush-Manmohan Singh (2 Mart 2006)
Bush’un ziyaretiyle birlikte Pakistan Ordusu Kuzey Veziristan’da Miranşah Bölgesi’nde "terörist" mevziileri vurmaya başladığını açıkladı. Çatışmalarda en az 200 kişi öldü.
Hindistan'ın Mumbai (eski adı Bombay) kenti 11 Temmuz 2006'da bir seri saldırıların hedefi oldu. Mumbai'de yolcu trenleri ve garlarda gerçekleştirilen saldırılarda yaklaşık 190 kişi öldü, 700'den fazlası yaralandı. Bu saldırılar, Hindistan'ın finans ve ticari başkentinin ulaşım ve iletişim ağlarını felç etti. Hindistan hükumeti saldırıdan Leşker-i Taliba örgütünü sorumlu tuttu ve arkasında Pakistan istihbaratının olduğunu iddia etti. Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref saldırıları kınadı, Pakistan suçlamaları reddetti. 19 Keşmirli grubun bir araya gelmesiyle oluşturulan Birleşik Cihad Konseyi, Hindistan yönetiminin Keşmir’de yürüttüğü politikanın, katliam ve tehcire dayandığını söyleyerek, “devlet terörü” şeklindeki politikalarının sürmesi durumunda Bombay tipi saldırıların çok normal olduğunu savundu.
Mumbai'de yolcu trenlerine yapılan saldırı
7 Temmuz 2008’de, Kabil'deki Hindistan büyükelçiliğine yönelik bir intihar saldırısında 58 kişi öldü,141 kişi yaralandı. 26 Kasım 2008'de yine Mumbai'de lüks otellere, ana tren istasyonuna, bir Yahudi merkezine yapılan silahlı saldırılarda 70'den fazla kişi öldü. Hindistan, saldırıların Leşker-i Taliba örgütü tarafından düzenlendiğini ve arkasında Pakistan istihbaratının olduğunu iddia etti.
2009’dan itibaren şiddet dozajı düşmekle beraber, Cammu ve Keşmir’de ayrılıkçı militanlar ile Hint güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar düşük yoğunlukta devam etti. 2013 Eylül ayında Hindistan ve Pakistan Başbakanları, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bir araya gelerek Keşmir'de her iki tarafın orduları arasındaki gerilimi sona erdirme konusunda anlaştılar. Ancak, 2014 Ağustos’unda Hindistan, iç işlerine müdahale etmekle suçladığı Pakistan ile görüşmelerini iptal etti.
27 Mayıs 2014’te, Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Yeni Delhi'de Pakistan Başbakanı Nawaz Şerif ile görüşmelerde bulundu. Her iki taraf da yeni bir ikili ilişki dönemi başlatmaya istekli olduğunu ifade etti.
Nawaz Şerif, Narendra Modi buluşması
Hindistan'ın iktidardaki Bharatiya Janata Partisi (BJP) partisi, yerel Halk Demokrat Partisi (PDP) ile bir koalisyon kurarak 2015 Mart’ta Cammu ve Keşmir'de hükümeti kurdu. PDP'nin başkanı Müftü Muhammed Sayeed, başbakan olarak yemin etti.
Şiddet Yeniden Yükseliyor
Aralık ayında, Afganistan'dan dönen Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Başbakan Nawaz Şerif'in doğum günü ve torununun düğünü için Lahor'a sürpriz bir ziyarette bulundu. Bu ziyaretten bir hafta sonra, 2016 Ocak ayında Hindistan'ın kuzeybatısındaki Pencap eyaletindeki Pathankot hava üssüne militanlarca saldırı düzenlendi. 7 Hint askeri ve 6 militan öldü.
Nisan ayında, Halk Demokrat Partisi (PDP) lideri Müftü Muhammed Sayeed'in ölümünün ardından kızı Mehbuba Müftü Sahiba Cammu ve Keşmir'in ilk kadın başbakanı oldu.
Mehbuba Müftü Sahiba ve BJP lideri Amit Shah
08 Temmuz 2016’da Hizbul Mücahidin Hareketi’nin önemli isimlerinden Burhan Muzaffar Wani, Hint askerleri tarafından öldürüldü. Müslüman Keşmirli gençler arasında popüler olan Wani’nin öldürülmesi şiddetli sivil protestolara neden oldu. Yönetim Keşmir’in çoğu yerinde sınırsız bir sokağa çıkma yasağı ilan etti. 50 gün sonra yasak kaldırıldı. Bu sürede yaşanan şiddet olaylarında, resmi açıklamalara göre, 68 sivil ve iki güvenlik görevlisi öldü ve 9.000'den fazla kişi yaralandı. Sokağa çıkma yasağı kaldırılmasına rağmen okullar, dükkanlar ve çoğu bankalar kapalı kaldı, mobil erişim ve internet hizmetleri askıya alındı.
Muzaffar Burhan Wani’nin öldürülmesini protesto eylemleri
Eylül 2016’da Cammu ve Keşmir’de yer alan Uri askeri üssüne saldırıda 19 Hint askeri öldü. Müteakiben Hint Özel Kuvvetleri, Azad Keşmir’ deki terörist örgüt kampını vurduğunu açıkladı ancak Pakistan bunu reddetti.
Mayıs 2017’de, Hizb-ül mücahidin komutanı Sabzar Ahmad Bhat'in Srinigar yakınlarında Hint askerlerince öldürülmesinin ardından binlerce kişi sokağa çıkma yasağına rağmen cenazesine katılmak üzere sokaklara yürüdü ve çatıştı.
Temmuz ayında Burhan Wani'nin ölüm yıldönümünde de Hint kuvvetleri ile protestocular arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Aynı ay içinde Cammu ve Keşmir'deki Hindu hacıları saldırıya uğradı, saldırıda en az yedi kişi öldü, 16 kişi yaralandı. Aralık ayında, Hindistan askerleri Cammu ve Keşmir'deki LoC'yi geçip üç Pakistan askerini öldürdü.
Cammu ve Keşmir Meclisi’nin Feshi
2018 yılında Cammu ve Keşmir’de hükümet krizi damgasını vurdu. Haziran 2018’de BJP, üç yıl süren PDP ile koalisyondan çekildi. Hindistan Anayasa’sının 356’ıncı maddesine göre Vali Satya Pal Malik 21 Kasım 2018’de vali olarak atandı ve Cammu ve Keşmir yasama meclisini feshetti.
Vali Satya Pal Malik
14 Şubat 2019’da, Pulwana bölgesindeki Hint paramiliter birlik konvoyuna bir Ceyş-i Muhammed Örgütü militanı intihar saldırısı düzenledi. Saldırıda 48 asker öldü. Pakistan Başbakanı Imran Han, 19 Şubat'ta Pulwama saldırısı konusunda Hindistan'la müzakere ve işbirliği yapma isteğini açıkladı.
Pulwama saldırısı
Saldırının ertesi günü Hint savaş uçakları, Pakistan’ın Balakot bölgesinde, Ceyş-i Muhammed Örgütü kampının konuşlu olduğu iddia edilen bir alanı bombaladı. Bu saldırı Hindistan’ın, “Azad Keşmir” dışındaki bir Pakistan toprağını vurması anlamında bir ilki teşkil etti.
27 Şubat'ta Pakistan Ordusu, ateşkes hattı üzerinde uçan iki Hint savaş jetini düşürdü ve bir Hint pilotunu sağ olarak ele geçirdi. İki ülke savaşın eşiğine geldi. Başbakan İmran Han, yakalanan Hintli pilotu “barış niyetinin göstergesi” olarak serbest bıraktı.
Hindistan Seçimleri ve Özerkliğin Kaldırılması
Hindistan’da 11 Nisan-19 Mayıs 2019 tarihleri arasında gerçekleştirilen seçimlerde 543 sandalyeli Halk Meclisi’nde, Başbakan Narendra Modi’nin mensubu olduğu iktidardaki Bharatiya Janata Party (BJP-Hindistan Halk Partisi)) liderliğindeki ittifak 349, ana muhalefetteki Rahul Gandhi’nin liderliğindeki Kongre Partisi’nin teşkil ettiği ittifak 83 sandalye elde etti.
İkinci kez başbakan seçilen Narendra Modi’nin yemin töreni
BJP’nin seçim sürecinde kullandığı Hindu milliyetçiliği, ulusal güvenlik, güçlü liderlik ve Pakistan karşıtlığına dayalı söylem Hintli seçmeni konsolide etmeyi başardı. Seçim öncesinde Pakistan’la Keşmir bölgesinde ortaya çıkan gerilim Mondi’ye yaradı. Paramiliter Rashtriya Swamsewak Sangh (RSS-Ulusal Gönüllüler Organizasyonu) ‘ın örgüt kadrolarının aktif desteği ve saldırgan Hindutva milliyetçiliği ideolojisi bu başarıda kilit rol oynadı.
BJP’nin seçimden kesin bir zaferle çıkmasının ardından Başbakan Modi, BJP’nin seçim vaadlerine uygun olarak, Keşmir’in mevcut statüsünü değiştirmek üzere harekete geçti.
5 Ağustos’ta Cammu ve Keşmir’in mobil ve internet iletişim hatları kesildi, protestoları bastırmak için pek çok yerde süresiz sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Eyaletin eski başbakanları Ömer Abdullah ve Mehbuba Mufti ile birlikte çok sayıda siyasetçi ev hapsine alındı. Srinagar’da tüm okullar kapatıldı. Bütün bir Cammu ve Keşmir açık hava cezaevine döndürüldü.
6 Ağustos'ta yayımlanan CO 273 sayılı Başkanlık emri ile; Hindistan Anayasa’sının geçici 370/3 maddesinin ile verilen yetkiye istinaden, Hindistan Anayasa’sının bütün hükümlerinin Cammu ve Keşmir’e uygulanacağı ifade edilerek, özel statü veren 370. Maddenin tüm hükümleri yürürlükten kaldırıldı.
Ardından, Cammu ve Keşmir’i ikiye bölen Cammu ve Keşmir Reorganizasyon Yasası önce federal parlamentonun üst kanadı Rajya Sabha'da (Eyaletler Meclisi) 61 ret oyuna karşı 125 evet oyuyla, akabinden parlamentonun alt kanadı Lok Sabha'da (Halk Meclisi) 70 ret oyuna karşı 370 evet oyuyla onaylandı. 9 Ağustos’ta yayımlanan bu yasayla Cammu Keşmir, Cammu Keşmir Birlik Toprağı ve Ladakh Birlik Toprağı olarak ikiye bölündü.
Bölünmüş Cammu ve Keşmir
Sorunun Uluslararası Sistemdeki Yeri
Hindistan, yönetimi altındaki Keşmir’i kendisinin ayrılmaz bir parçası olarak görmekte ve her türlü uluslararası arabuluculuk teklifini Keşmir’in kendi iç meselesi olduğu gerekçesiyle geri çevirmektedir.
Hindistan, Keşmir’in kaderini halkının belirlemesi gerektiğini savunan ve Hindistan’a bağlanmasına direnen kişi ve grupları terörist faaliyette bulunmakla suçlamakta, Pakistan’ı terörü besleyen, onların kaynaklarını güçlendiren bir devlet olarak takdim etmektedir. Dünyaya Keşmir sorununu kendi ulusal güvenlik meselesi olarak yansıtan Hindistan, Keşmir’i ilhak için bölgeye asker yığmasını terörle mücadele söylemi ile meşrulaştırmaktadır. Nüfusu 12,5 milyon olan bölgeye yaklaşık 1 milyon asker yığılmasının terörle mücadele için olmadığı açıktır.
İktidardaki Hindu milliyetçisi BJP partisinin açıklamalarından, Hindistan’ın kendi yönetimindeki Cammu-Keşmir ve Ladakh’ın ilhakı ile yetinmeyeceği, Pakistan hakimiyetindeki halkının tamamına yakını Müslüman olan Gilgit Baltistan ve Azad Keşmir topraklarını da Hindistan’a katmak istedikleri ortaya çıkmaktadır. Hindistan konuyla ilgili hiçbir müzakere ortamı bırakmadığı için, sorunun diyalogla çözülmesi çağrılarının bir karşılığı bulunmamaktadır.
Keşmir Meselesi 50 Yıl Sonra BMGK'da
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), 1971’den bu yana (yaklaşık 50 yıl sonra) ilk kez Keşmir sorununu görüşmek üzere 16 Ağustos 2019’da kapalı olarak toplandı. Oturum Pakistan ve Çin’in talebi üzerine gerçekleştirildi.
Hindistan'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Syed Akbaruddin oturum sonrası yaptığı açıklamada, “Uluslararası kurumların bize hayatımızı nasıl yönetmemiz gerektiğini söylemesine ihtiyacımız yok. Bir milyardan fazlayız” diye konuştu. Akbaruddin, Hindistan’ın Keşmir’in özel statüsünü kaldırma kararının bir içişleri meselesi olduğunu vurgulayarak, ülkesinin durumun “kontrollü ve barışçıl” kalmasını sağlamaya kararlı olduğunu ifade etti.
Çin’in BM Daimi Temsilcisi Zhang Jun ise "Hindistan tarafından yapılan anayasa değişikliğinin Keşmir'deki statükoyu değiştirdiği, bölgede gerginliğe yol açtığı açık" dedi ve konunun BM Şartı, Güvenlik Konseyi kararları ve ikili anlaşmalara göre barışçıl yollarla çözülmesi çağrısında bulundu.
Pakistan'ın BM Büyükelçisi Maleeha Lodhi, gazetecilere verdiği demeçte, "Bu toplantının gerçekleştiği gerçeği, bunun uluslararası alanda kabul görmüş bir anlaşmazlık olduğu gerçeğinin kanıtıdır" dedi.
Çin’in Cammu Keşmir’deki duruma ilişkin Güvenlik Konseyi’nin acil durum toplantısı yapması ve bir bildiri yayınlaması çağrısına diğer BMGK üyeleri ABD, Fransa ve Rusya karşı çıkarak, konunun Hindistan ve Pakistan arasında çözülmesi gerektiği yönünde eğilim gösterdiler. Bu tutum, Keşmir Meselesi’nin uluslararası bir sorun olmadığını iddia eden Hindistan politikasına zımni bir destek olarak görülüyor.
BMGK Daimi Üyeleri’nin Keşmir Meslesinde aldığı pozisyon
BMGK Daimi Üyeleri (ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa) modern uluslararası sistemin hegemon güçleri olarak, kriz çözme değil, krizin devamını ulusal çıkarları için avantaja dönüştürmeyi tercih etmektedirler. Devam eden krizler, hem kendilerine olan ihtiyacı devam ettirirken hem de çatışmanın taraflarını üyelerin desteğini sağlamak üzere bağımlı ve tavizkar hale getirmektedir. Uluslararası konjonktür değiştiğinde BMGK üyeleri pozisyonlarını da kolaylıkla değiştirebilmektedirler. Keşmir Meselesi en canlı örnek olarak ortada durmaktadır.
BMGK Daimi Üyeleri’nin Keşmir Meselesi’nde Aldıkları Tutum Şöyledir.
ABD
Soğuk Savaş döneminde Hindistan’ın uyguladığı bağlantısızlık politikası, buna ilaveten 1971’de Sovyet-Hint dostluk anlaşmasının imzalanması, Hindistan-ABD ilişkilerinin soğuk ve güvensiz şekilde devam etmesine yol açtı. Bu dönemde ABD-Pakistan ilişkileri ise müttefiklik düzeyinde sürdürüldü.
Hindistan’ın 1990’larda yürürlüğe koyduğu liberalleşme politikalarıyla birlikte, Hindistan’ın ABD ile ticari işbirliği yükselme seyrine girdi. 11 Eylül saldırısından sonra, Ekim ayında Cammu ve Keşmir Devlet Meclisi dışında gerçekleşen intihar saldırısı ve Aralık 2001'de Hindistan Parlamentosu'na karşı terör saldırısı İki ülke arasında terörizme karşı askeri ve istihbari işbirliğini getirdi. İki ülke arasında 2005’de “savunma anlaşması”, 2008’de de “sivil nükleer işbirliği anlaşması” imzalandı. 2016 yılında teknoloji transferi ve Hindistan ile ABD arasında, tarafların karşılıklı olarak birbirlerinin üslerini/tesislerini kullanmalarına imkân veren bir anlaşma onaylandı. Hindistan, Çin’e karşı geliştirilen ABD, Japonya ve Avustralya ittifakının (Quad) paydaşlarından biri olmayı kabul etti. Halihazırda Washington, Hindistan'ı Asya'da Çin'i dengeleyecek bölgesel bir aktör ve 'terörle mücadelede' yakın müttefiki olarak görüyor, Keşmir Meselesinde Hindistan’ı rahatsız etmeyecek bir politika izliyor.
Çin
Çin ile Hindistan arasında 1962 yılında Tibet meselesi yüzünden yaşanan savaş sonrasında Keşmir’e bağlı olan “Aksai Çin” bölgesi Çin denetimi altına girdi. Pakistan, 1963'te Hindistan’ın hak iddia ettiği, stratejik önemi bulunan Keşmir'in Karakurum bölgesini Çin'e devretti. Bu savaş sonrasında, Hindistan’a karşı Pakistan ve Çin arasında özel bir ilişki kuruldu
Pakistan-Çin Ekonomik Koridoru her iki ülke ilişkilerini daha da stratejik hale getirdi. Çin, Pakistan'a 62 milyar dolarlık alt yapı yatırımı yaparak Pakistan’ın Gwadar Limanı’nı kendisi için alternatif açık denizlere açılma kapısı haline getirdi. Öte yandan, Çin’in Pakistan’a savunma alanında yaptığı teknoloji transferleri iki ülke arasındaki ilişkiyi askeri boyuta da taşıdı.
İki ülke arasındaki bu güçlü ilişkiye rağmen Hindistan, Keşmir’deki ayrılıkçı hareketleri terörizm, Pakistan’ı terör destekçisi devlet olarak damgalamak suretiyle, Çin’in BMGK’da Pakistan lehine veto yetkisini kullanmaması yönünde çalışmaktadır. Ancak, şu ana kadar Çin, Keşmir Meselesinde Pakistan’ın yanında durmaya devam etmiştir.
Rusya
Sovyetler Birliği Komünist Partisi Sekreteri Nikita Khrushchev, 10 Aralık 1955'te Srinagar (Keşmir) ziyaretinde Keşmir'i Hindistan'ın ayrılmaz bir parçası olarak ilan etti. Rusya,1957, 1962 ve 1971’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde, Batı’nın desteklediği kararları veto eden tek ülkeydi. 1971’de Sovyet-Hint dostluk anlaşması imzalandı ve soğuk savaş döneminde iki ülkenin işbirliği devam etti.
Hindistan, “Rusya'nın Kırım'da meşru çıkarları olduğunu” söyleyerek, Kırım'ın ilhakında Rusya'yı destekledi. Rusya’da Keşmir’i ilhak konusunda Hindistan’a açık destek vermektedir.
Ancak, Rusya’nın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Yardımcısı Dmitry Polyanskiy’nin UNSC’nin danışma toplantısına katılırken gönderdiği tweetlerde, Rusya'nın Keşmir sorununu ve diğer anlaşmazlıkları çözmek için Hindistan ile Pakistan arasında ikili diyalogu desteklediğini ve diyaloğu “BM tüzüğü, ilgili BM kararları ve ikili anlaşmalar” uyarınca yapmaları gerektiğini ifade etmesi Hindistan’ı şaşırttı.
İngiltere
1947 Hint alt kıtasının bölünme planı ile Keşmir Meslesinin ortaya çıkmasına sebep olan İngiltere, taraflar arasında net bir tercih yapmadan ve tarafları küstürmeden bir politika yürütmeye çalışmaktadır.
Son BMGK toplantısında İngiltere, sadece Cammu ve Keşmir’deki insan hakları ihlalleri ile ilgili endişelerini dile getirmekle kalmayıp, aynı zamanda Çin’in BMGK’ya Hindistan’ın özel statüyü aşmaya yönelik son hamleleriyle ilgili kamuoyu açıklaması yapılması talebine de destek vermiştir.
Fransa
Fransa, Pakistan ve Hindistan geriliminde Hindistan'ı desteklediklerini ilan etti. Hindistan'ın terörle mücadelesini ve Keşmir üzerindeki hak iddialarını tanıdıklarını açıkladı. Pakistan'a da terörist gruplarla irtibatını kesmesi gerektiğini söyleyerek pozisyonunu ortaya koydu. Fransa, ürettiği silahlar için iyi bir pazar olan Hindistan’ı elde tutabilmek için Keşmir Meselesinde bu ülkenin politikalarına destek vermektedir.
Keşmir Meselesinin çözümüne dair senaryolar
Hindistan, başkanlık emri ve anayasa değişiklikleri ile, Cammu ve Keşmir’i parçalayarak kendi hakimiyeti altındaki Keşmir’in bütünlüğünü ortadan kaldırmak suretiyle kendince bir çözüm üretmiştir.
Ancak, 1947’den itibaren Keşmir meselesinin çözümüne dair pek çok senaryo gündeme gelmiş ve tartışılmıştır. Çözüm modellerini temel olarak 7 senaryo halinde özetlemek mümkündür.
1-Statükonun resmileştirilmesi
Kontrol hattının bölgeyi ikiye ayırdığı mevcut statükoda Keşmir’in bir kısmı Hindistan bir kısmı da Pakistan tarafından yönetilmektedir. Hindistan’ın bu statükoyu, uluslararası kabul edilen resmi bir sınır haline getirerek, kontrol hattının altında kalan Cammu, Ladak ve Keşmir Vadisini Hindistan devletinin resmi bir parçası haline dönüştürdüğü senaryo Pakistan ve Keşmirli aktivistler tarafından reddedilmektedir.
2-Bütün Keşmir’in Pakistan’a katıldığı senaryo
Pakistan’ın en iyi çözüm olarak gördüğü bu senaryoda, yapılacak halk oylaması ile, Gılgıt Baltıstan, Azad Keşmir, Cammu, Ladak ve Keşmir Vadisi’nin çoğunluğu Müslüman olan halklarının Pakistan’a katılma yönünde oy kullanacağı varsayılıyor. Ancak, nüfusları az da olsa bölgede yaşayan Cammu Hinduları ve Ladakh Budistlerinin bu senaryoya sıcak bakmayacağı öngörülüyor.
3- Bütün Keşmir’in Hindistan’a ait olduğu senaryo
Yabancı işgali altında olduğunu iddia ettikleri Gılgıt Baltıstan ve Azad Keşmir ile birlikte Cammu, Ladak ve Keşmir Vadisi’nin bir bütün olarak Hindistan’ın parçası sayan senaryo. Hindistan’ın faşist Rashtriya Swayamsevak Sangh'ın (RSS) örgütünün savunduğu bu model, iktidardaki Bharatiya Janata Partisi (BJP) tarafından da benimsenmiştir.
4-Bağımsız Keşmir devleti senaryosu
Bu senaryo, Keşmir’in eskiden bağımsız bir prenslik olduğunu iddia ederek hem Hindistan hem de Pakistan'ın işgal ettikleri alanları boşaltmasını ve burada bağımsız bir Keşmir Devleti kurulmasını isteyen Keşmirliler tarafından desteklenen senaryo.
5-Daha küçük, bağımsız bir Keşmir
Halen Hindistan yönetimi altında bulunan Keşmir Vadisi ile Pakistan yönetimindeki Azad Cammu ve Keşmir Devleti topraklarının birleştirilmesi suretiyle bağımsız bir Keşmir Devleti oluşturma senaryosu. Bu senaryoda, Müslüman Kuzey Bölgeleri (Gılgıt Baltıstan) Pakistan'ın bir parçası olarak, Budist Ladakh ve çoğunluk nüfusu Hindu olan Cammu bölgesi Hindistan'ın bir parçası olarak bırakılmaktadır. Bu senaryoda, Keşmir’in Çin ile sınırı bulunmamaktadır.
6- Bağımsız Keşmir Vadisi
Yaklaşık 1.800 kilometrekarelik (80 mil uzunluğunda, 20 ila 25 mil genişliğinde) Keşmir Vadisi’nde, halkı Müslümanlardan oluşan bağımsız bir Keşmir Devleti kurulmasını öngören bu senaryoya Hindistan sıcak bakmamaktadır. Zira, BM kararlarına rağmen Keşmir Vadisi’nin kendi toprağı olarak görmektedir. Bağımsız bir Keşmir Vadisi'nin ekonomik olarak hayatta kalabilmesi komşularıyla kuracağı iyi ilişkilere bağlı olmak durumundadır.
7-Chenab formülü
İlk olarak 1960'larda öne sürülen bu plan, Keşmir'in Chenab Nehri boyunca ayrılmasını öngörmektedir. Halkının tamamına yakını Müslüman olan nehrin üstündeki bu bölge Pakistan'da kalacaktır.
Kaynak: http://news.bbc.co.uk/2/shared/spl/hi/south_asia/03/kashmir_future/html/
SONUÇ
Hindistan Keşmir konusunda 1947’den itibaren üç aşamalı bir politika uygulamıştır:
1-1947-1953 arasında Keşmir halkının plebisit yapma hakkı olduğu ve bunu sağlamanın Hindistan Parlamentosu’nun şeref sözü olduğu,
2-1953 sonrasında Yeni Delhi’nin şaibeli seçimlerle oluşturduğu Cammu ve Keşmir Meclislerinin, Cammu ve Keşmir’in Hindistan’ın ayrılmaz özerk statülü bir parçası olduğu kararlarıyla Keşmir halkının iradesinin yansıdığı ve plebisite gerek kalmadığı,
3-2018’den başlayarak, Cammu ve Keşmir’in özerk statüsünü kaldırıp iki idari bölgeye ayırarak parçalanmış biçimde Hindistan’a bağlanması.
BMGK üyelerinin bir kısmının Keşmir Sorununu Hindistan’ın iç meselesi olarak görmesi, Hint ırkçı hareketi RSS’nin güçlenerek BJP iktidarı yolu ile görüşlerinin hükümet politikası haline gelmesi, Hindistan’ın gelişen ekonomisini uluslararası politik bir güç ve pazarlık aracı haline getirmesi BJP iktidarına Cammu ve Keşmir meselesini güç ve şiddet yoluyla çözme cesareti vermiştir.
Hindistan dünya efkarını, Hindistan’ın dünyanın en büyük laik demokrasisi olduğu, Cammu ve Keşmir’in ilhakına direnenlerin terörist olduğu, Keşmir’e bir milyon civarında asker ve paramiliter güç yığmasının terörle mücadele kapsamında bir iç mesele olduğu, insan haklarının ihlalinin söz konusu olmadığı propagandası ile yönlendirmeye çalışmaktadır.
Ancak işin hakikati, RSS’nin politik yüzü olan BJP iktidarında, “Hindutva” ideolojisinin bütün bir Hindistan’ı sert, tahammülsüz, halklar ve inançlar arasında yoğun bir çatışmanın yaşanacağı, devlet şiddetinin her yerde egemen olacağı bir döneme götürmekte olduğudur. Hindistan'ın ulusal kimliğinin bir Hindu devleti olduğunu savunan, Müslümanları kovulması gereken istilacılar olarak gören RSS için hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar kendilerini Hindu kültürünün bir parçası olarak kabul edip, inançlarını buna göre yapılandırmak kaydıyla değer görebilirler.
2019 seçimlerinden kesin bir zaferle çıkan BJP hükumeti, Cammu ve Keşmir’in özerkliğine son verdikten sonra, Yeniden Yapılanma Yasası ile Cammu ve Keşmir’in bütünlüğünü de ortadan kaldırmıştır.
Peşinden “Vatandaşlık Değişikliği Yasası” ile vatandaşları arasında net bir inanç ayrımı yapmaya yönelmiştir. Bu kanun netice olarak, Müslümanları ikinci sınıf vatandaş yapma, gettolaşmaya mahkum etme ve RSS’nin yükselen Müslüman karşıtı propagandaları ile bütün bir ülkede Müslüman katliamlarına yol açma tehlikesini barındırmaktadır. 2002 yılında Narendra Modi’nin başbakanlık yaptığı Gujarat Eyaleti’nde yaşanan Müslüman katliamı bunun habercisi mahiyetindedir.
Keşmir Meselesi asla güç yoluyla ve dayatma yapılarak çözülemeyecektir. Keşmir Meselesi, BMGK kararları ile kazanılmış bir hak olarak plebisit yoluyla çözüme kavuşturulmalıdır.
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya