Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Adalet

Bu yazı 29/08/2022 tarihinde yayınlamıştır.

* İç Politika ve Hukuk Koordinatörü Tevfik ERDEM

İslam peygamberi el-emin sıfatını daha peygamber olmadığı bir dönemde kazanmıştı yani henüz peygamber olmadığı bir dönemde insanların gözünde dürüstlüğünden şüphe duyulmayan, yalan söylemeyen ve kendisine güvenilen birisi olarak tanınıyordu. Bütün hayatı boyunca da bu sıfatı taşıdı.

Güvenilir ve adil olmanın İslam’ın yayılması için ne kadar büyük bir cazibeye sahip olduğunun birçok örneği vardır. Peygamberin davranışları ayetlerle de pekişir. “Allah adaleti emreder” (Nahl:90), “(Allah) İnsanlar arasında hükmettiğinizde adaletli olmanızı size emreder” (Nisa:58) gibi ayetler adil olmanın, adaletle davranmanın Müslümanlar için ne kadar önemli olduğunu gösterir. Adil davranmak İslam toplumunda toplumsal düzen ve istikrarın gereğidir.

İdeal İslam toplumu (ümmet), hak ile adaleti gerçekleştiren (adil davranan) topluluktur: “Yarattıklarımızdan bir ümmet de vardır ki, (insanlara) hak ile doğru yolu gösterirler ve onunla adâleti tatbîk ederler” (Araf 181).

Adaletle davranmak Kur’an’da tavsiyenin ötesinde emredilen bir davranış türüdür: “Adâleti uygulamada daima titiz davranın. Çünkü Allah, hak ve adâlet hususunda titiz olanları sever” (Hucurat 9).

İslam hakkı olana hakkını teslim etmeyi (adaleti) önemli bir ilke olarak ortaya koyar. Öyle ki adalet ilkesi Müslümanların Müslüman olmayanlara karşı da hakkaniyetle davranmalarını gerektirir: “Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever (Mümtehine:8). Allah’ın sadece Müslümanlar için değil Müslüman olmayanlar için de adil davranılması gerektiği yönündeki ayeti, devletin hukuk kuralları çerçevesinde hareket etmesini akla getirir. İslam’ın adalet ilkesinin bu pratiği öyle büyük bir cazibe üretmiştir ki, Müslümanlığın yayılmasına da katkı yapmıştır.

İslam’ın adalet ilkesi tarafsızlığı, hakkaniyeti beraberinde getirir. Bu pratik ne kabile, ne sınıfsal pozisyon ne de cinsiyet için değişmez.

Mekke’nin ekonomik ve siyasî açıdan güçlü ailelerinden biri olan Mahzumoğulları neredeyse Kureyş ile eşanlamlı olarak görülmektedir. İslamiyet’in yayılma sürecinde “Resûlullah, tebliğ görevi sırasında Kureyş’in lideri durumundaki Mahzûmoğulları’ndan Velîd b. Mugîre’nin Müslüman olması için büyük çaba sarfetti. Hatta böyle bir davet esnasında yanına gelen âmâ Abdullah b. Ümmü Mektûm’a iltifat etmediği için kendisini uyarma mahiyetindeki Abese sûresinin ilk on âyeti nâzil olmuştu. Resûl-i Ekrem’in Müslüman olmasını arzu ettiği kişilerden biri de Ebû Cehil idi[1].” Yani Mahzumoğulları kabilesi güçlü ve etkili bir kabileydi, Hz. Peygamber bu kabilenin ileri gelenlerini Müslüman yaparak İslam’a güç katacaktı, katmaya niyetliydi. Ancak Allah, bir âmânın bu güçlü aileye tercih edilebileceği yönünde bir ikazda bulundu peygamberine. Bu örnek kısa yoldan hedefe ulaşmak için uygun olmayan kişi ya da yollara tevessül etmenin İslam’a kazanç sunamayacağına dair bir örnek olarak okunabilir.

İslamiyet’in yayılma sürecinde önemli bir basamak olarak görülen bu güçlü ailenin Kureyş için ne kadar önemli olduğu açıktır. Söz konusu ailenin siyasi ve ekonomik gücünü İslam toplumunda nasıl göstermek istediğine dair bilinen örnek, güçlü ilişki ağlarıyla İslam’ın adalet anlayışı arasındaki ilişkinin nasıl işlediğini çok iyi gösterir. Olay şudur: Kureyş’in ekonomik ve siyasi açıdan bu güçlü kabilesine yani “Mahzumoğulları’na mensup bir kadın hırsızlık yapar. Kabile ileri gelenleri hırsızlık yapan kadına cezanın tatbik edilmemesi için Üsame bin Zeyd’i aracı yaparlar. Üsame durumu Peygamberimize söyleyince Peygamberimizin yüzü renkten renge girmiş ve şöyle buyurmuştur: “Ey Üsame, sizden evvelkilerin helak olmalarının sebebi: zengin ve soylu birisi hırsızlık yaptığında, bir suç işlediğinde  onu bırakırlar, zayıf ve gariban birisi suç işlediğinde ise ona ceza verirlerdi. Allah’a yemin ederim ki eğer Muhammed’in kızı Fatıma da suç işlese aynı cezayı verirdim.[2]

Hülasa İslam’ın adalet anlayışı ne kabile ne etnik ne sınıfsal ne de başka bir değişkene bağlı kalmaksızın işler.

 

 

 

[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/mahzum-beni-mahzum

[2] https://islamansiklopedisi.org.tr/adalet