Almanya’nın Dış Politikası: Yeni Güç, Yeni Sorumluluk!
Bu yazı 24/11/2022 tarihinde yayınlanmıştır.
*Mehmet DOĞAN / Yazar
Dünya ve Avrupa jeopolitiği yeniden tasarlanırken, Almanya’nın bu süreçte nasıl bir dış politika güdeceği ve bunu hangi kimlikle yapacağı makalenin mihenk noktasını oluşturuyor.
Bir önceki makalede “Almanya Dış Politikası ve Düşündürdükleri” bağlamında Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Kasım ayında Çin ziyaretini değerlendirmiştik.
Ziyaret öncesi Almanya ve Avrupa Medyasında ağır eleştiriler yapılmıştı. Eleştirilerin odak noktası, Almanya'nın Çin politikasında AB'den ayrı olarak tek başına hareket etmesi ve insan hakları konusunda duyarsız olan Çin ile kurulan diyalog “Avrupa Birliği’nin değerleriyle bağdaşmıyor” şeklinde odaklaşmıştı.
Şansölye Scholz’un ziyaret öncesi Frankfurter Allgemeine Zeitung’ta yayımlanan makalesinde, “Çok kutuplu bir dünyada yeni güç merkezleri ortaya çıkıyor. Bu küresel güçlerle ortaklıklar kurmayı ve ortaklıkları genişletmeyi hedefliyoruz” ifadesi yoğun eleştiri konusu olmuştu.
ABD’nin Çin’i kuşatma ve ticari tecrit projesine Almanya’nın karşı olduğu yorumları yapılmıştı.
Scholz ise ziyaret dönüşü uçakta gazetecilere “Eleştirilerden dolayı ziyaret öncesi giderken gergindim, ancak ziyaret sonrası çok rahatladım, bütün yerli yersiz eleştirilere değerdi ziyaretimiz” diyerek, yeni Alman dış politikasının geleneksel rotasından saptığı izlenimini vermişti.
Şüphesiz ki Almanya, yeniden dizayn edilecek olan Dünya ve de Avrupa jeopolitiğini öngörerek kendi ulusal dış politik çıkarını gözetiyor.
Bahsi değer diğer bir husus, Almanya’nın ABD, Birleşik Krallık ve Fransa'dan farklı ve daha otonom ve bağımsız bir Çin (ve belki de Rusya) politikası izlemek istediğidir.
Almanya’nın değiştirmek istediği Dış Politika Paradigması, Rusya-Ukrayna savaşı akabinde alınmış ve tasarlanmış bir karar da değildir.
Aşikâr olan Almanya’nın, ABD ile “göz hizasında” bir dış politika izlemek istiyor olmasıdır. “Benim dış politikam, Berlin’de inşa edilir” demeye getiriyor.
Almanya… İkinci Dünya Savaşı sonrası kaybeden taraf olarak zecri kabul ettiği ve izlediği geleneksel dış politika çizgisinden kopmak istiyor!
Ne Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ilk Şansölyesi Konrad Adenauer’ın (1950’liler) uysal dış politikasının; ne de Şansölye Willy Brandt ile Helmut Schmidt’in Batı-Doğu Uzlaşması Ostpolitik-dış politikasının Birleşmiş Almanya’ya yeterli olduğunu düşünüyor.
“Yeni Güç ve Yeni Sorumluluk” almak istiyor.
Almanya, güç kavramın uluslararası sistemin günümüzde olduğu gibi belirsiz bir hal aldığı ve kaotik bir yapıya dönüştüğünün farkında.
Uluslararası politikada etkili olmanın daha fazla güç ve daha fazla sorumluluk almaktan geçtiğini biliyor.
Kuskusuz güç sahibi olmak, uluslararası politikada tartışmasız önemli bir yere sahiptir.
Ekonomide kazanç, kâr, başarı ne anlama geliyorsa; politikada da güç aynı anlamdadır.
“Güç, kazandırır” yaklaşımı, jeopolitik dengelerin değişmesinde önemli bir parametredir.
Dolayısıyla, devletler “güç sahibi” olmak isterler, Almanya da politik güç sahibi olmak istiyor.
İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) sonrası “taş üstünde taş kalmayan bir ülke” olarak kurulan Batı Almanya Cumhuriyeti, 1949’dan itibaren göreceli olarak güçten uzak temkinli ve uysal bir dış politika izlemişti.
Savaş sonrasındaki hedefi, ekonomik refah ile istikrar sahibi egemen bir devlet olmaktı. Ve bu hedefin ancak “Batı Entegrasyonu içinde yer almakla mümkün olduğu” bilinci ile uyumlu hareket etmişti.
Batı Almanya Cumhuriyeti Şansölyesi Konrad Adenauer 1950’lerde bu nedenle tarihsel düşmanı Fransa ile uzlaşmanın ve ABD’nin prangasında sıkı müttefik ilişkisine dayanan bir dış politikanın temelini atmış ve bin dokuz yüz altmışların sonuna kadar devam etmişti bu politika.
1969’da Federal Almanya Cumhuriyeti’nin dış politikasını Batı-Doğu uzlaşması üzerine tekrardan inşa eden Willy Brandt Almanya’nın sivil güç karakterinin temel taşlarını döşedi.
Almanya, bu dış politika karakterini Doğu Almanya-Batı Almanya birleşmesini izleyen 1990’lı yıllara kadar sürdürdü.
Devletlerin temel parametrelerinden birisi dış politikadaki seyir defteridir. Seyir çizgisini oluşturan ve şekillendiren değerler dizisi yani paradigması, jeopolitik konumundan kaynaklanır.
Gerek iç siyasi faktörler, gerekse uluslararası politikada meydana gelen köklü değişiklikler, devletlerin geleneksel tutumlarında değişikliğe gitmelerine sebebiyet verir.
Diğer bir ifade ile devletler, iç ve dış politik çevrede oluşan gelişmelere kayıtsız kalamazlar ve ulusal çıkarlarını savunmak kaygısı ile yeni yöntem ve arayışlara yönelirler. Her devlet gibi Almanya da bunu yapmaktadır.
Almanya’nın 1990 yılında birleşmesinin, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile sona eren Soğuk Savaş’ın ardından; Federal Almanya için yaklaşık kırk yıl boyunca izlediği temel dış politika anlayışını değiştirmek yönünde farklı adımlar attığını biliyoruz. 90’lı yıllar boyunca Balkan Coğrafyasında jeopolitik denge kurmak isteyen Almanya pek de başarılı olamamıştır.
Almanya’nın gerek bölgesindeki jeopolitik dış politika arayışları, gerekse uluslararası düzlemde 21.yüzyılın başına kadar ki jeopolitik görüntüsü, ekonomik olarak bir devi andırırken, politik olarak bir cüceyi yansıtmaktaydı.
Almanya, Avrupa’nın birinci büyük ekonomisine ve dünyanın beşinci büyük ekonomisine sahiptir. Ancak politik olarak dev-cüce paradoksunu/tenakuzunu yaşamaktadır. Bu çelişkinin sebepleri, ayrı bir değerlendirme yazısıdır.
Almanya’nın, 2010 yılından itibaren “ekonomik dev, politik cüce” siyasi duruşunu güncellediğini görüyoruz.
Dünya ve bölgesindeki jeopolitik durumu ve konumunu gözeten Almanya, dikkate değer bir değişime ihtiyaç hissetti ve bu yönde de stratejik adımlar attı.
Münih Mutabakatı
Almanya 2013 ve 2014’te bir devlet politikası olarak “Yeni Güç, Yeni Sorumluluk” projesini hayata geçirerek bölgesel ve küresel politikasını yenilemeye karar verdi ve köklü değişikliğe gitti.
2013-2014 dönemindeki Münih Güvenlik Konferansı sırasında…
Dönemin Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ve Savunma Bakanı Ursula von der Leyen tarafından yapılan konuşmalarda; Almanya’nın takip ettiği dış politika ile özellikle müttefik ülkelerin Almanya’dan beklentileri arasındaki uçurum, üst düzey Alman siyasetçiler tarafından ilk kez bu kadar açık bir dille ifade edildi.
“Almanya’nın müttefikleri gibi uluslararası arenada daha fazla sorumluluk alma gerekliliği” net bir şekilde ortaya kondu.
Münih Güvenlik Konferansındaki müzakereler ve alınan kararlar, Alman siyaset literatürüne “Münih Mutabakatı” olarak geçti.
Dışişleri Bakanlığı’nın başlattığı “Review 2014” projesi çerçevesinde, çeşitli ülkelerden birçok dış politika uzmanından “Alman dış politikasının problemli alanları ve buna karşı hangi politika değişikliklerine gidilebileceği” hakkındaki görüşleri alındı.
Bu proje akademik çevrelerle birlikte geniş bir katılıma ulaştı.
Yeni Dış Politikada yeni bir yol belirlenmesinde kamuoyu desteğine oluşturmak için ciddi çalışma yaptı.
2016 yılında Alman hükümeti tarafından yayınlanan “Beyaz Kitap” (Weißbuch) isimli güvenlik strateji belgesi oluşturuldu.
Bu belgede “Almanya’nın ekonomik, politik ve askeri açılardan küresel düzenin şekillenmesinde liderlik rolü alarak daha aktif yer alma sorumluluğu” özellikle vurgulandı.
Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşan dönemin Almanya Dışişleri Bakanı (şimdinin Cumhurbaşkanı) Frank-Walter Steinmeier; Alman dış politikasında değişikliğe gideceklerini, yeni dönemde daha fazla sorumluluk üstleneceklerini beyan etmiş, Almanya’nın dış ve güvenlik politikalarında daha erken, daha kararlı ve daha azimli bir şekilde harekete geçmesi gerektiğinin altını çizmişti.
Aynı konferansta, dönemin Almanya Cumhurbaşkanı Protestan papaz Joachim Wilhelm Gauck Almanya’nın dünyada yeterince aktif politik duruşunun olup olmadığı sorusunun cevabının “olumsuz” olduğunu söyleyerek “daha az sorumluluk, bundan böyle yetinebileceğimiz bir şey değildir, ancak daha fazla sorumluluk ise henüz alışmamız gereken bir süreçtir” demişti.
Almanya Şansölyesi (Başbakan), Cumhurbaşkanı, Dış İşleri Bakanı ve Savunma Bakanı da dâhil olmak üzere, farklı siyasi partilere mensup dönemin Alman liderleri, Almanya’nın savaş sonrası uyguladığı temkinli ve uysal politikaların sona ermesi gerektiğini savunmuş ve yeni bir çerçeve önerisi geliştirmeye başlamışlardır.
Farklı siyasi parti ve görüşlerden oluşturulan Yeni Güç Yeni Sorumluluklar Vizyonu, Alman devlet aklının bir tezahürüydü.
Dışişleri Bakanlığı Planlama Dairesi tarafından hazırlanan “Yeni Güç Yeni Sorumluluk” projesi için parlamento, bürokrasi, bilim, iş dünyası, vakıf, düşünce kuruluşları, medya ve sivil toplum örgütleri çevresinden oluşan uzman kişilerle birlikte çalıştaylar düzenlendi.
Dışişleri ve güvenlik politikaları alanında Almanya’yı gelecek yıllarda bekleyen temel zorluklar hakkında tartışmalar yürütüldü. Rapor olarak yazıldı ve bülten olarak bakanlıkça basıldı ve kamuoyunda tartıştırıldı.
Başbakanlık makamından Dışişleri Bakanlığı’na, Ekonomi ve Çevre Bakanlığı’na uzanan politik bir yelpazede; DGAP ve European Council on Foreign Relations (ECFR) gibi düşünce kuruluşları, Bertelsmann Vakfı, Konrad-Adenauer Vakfı, Friedrich-Ebert gibi vakıflar projede temsil edildi.
Alman Sanayiciler Birliği (Bundesverbant der Deutschen Industrie-BDI) Daimler A.Ş temsilcileri de katıldılar bu toplantılara…
Şansölye Scholz’nun Çin ziyaretini ve Almanya’nın gelecekteki dış politika ataklarını, çok kutuplu süper güçleri kendi göz hizasında tutma isteği olarak okumak gerekiyor.
Münih Mutabakatında alınan dış politika kararı; Yeni Güç Yeni Sorumluluk Vizyonunu, bakalım, politik olarak uygulayabilecek mi?
Bunu yaşayarak göreceğiz…
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya