Alper TAN

Tüm Yazıları

Müslümanlar Birleşince ve Ayrışınca Neler Oluyor?!

14 Kasım 2024, Per
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

En az bir asır boyunca Müslümanlar imamesi koparılmış tesbih gibi dağılmış olmanın acısını ve ıstırabını yaşıyor. Tarihte yaşanmış binlerce tecrübe de Allah’ın vahiy olarak gönderdiği ayetler de Hz. Peygamber’in hadisleri de Müslümanların birleşmelerini, ayrılmamalarını, bölünmemelerini ve birbirleriyle uğraşmamalarını kesin bir şekilde emrediyor.

Kur’an ayetleri gayet açık ve net. Bu ayetler, namazı farz kılan ayetler kadar kesin bir hüküm ihtiva ediyor.

Kur’an ayetlerinde “Birlik”

Âl-i İmrân Suresi, 103. Ayet:

   "Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; ayrılığa düşmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız da, Allah kalplerinizi birleştirmişti; O’nun nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz."

Hucurât Suresi, 10. Ayet:

   "Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki size merhamet edilsin."

Enfâl Suresi, 46. Ayet:

   "Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin; birbirinizle çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız ve kuvvetiniz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir."

Âl-i İmrân Suresi, 105. Ayet:

   "Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır."

Ayetler, Müslümanların birbirleriyle dostça ve kardeşçe bağlar kurmalarını, ayrılığa düşmemelerini kesin bir açıklıkla öğütler. Kur'an, birlik ve beraberlik içinde bir topluluk olmayı teşvik eder. Müslümanların bölünmelerini, parçalanmalarını apaçık yasaklayan bazı ayetler de vardır. Bu ayetler, Müslümanlara Allah'ın ipine sarılıp ayrılmamalarını emrederek, birlik içinde kalmaları gerektiğini vurgular. Burada, Müslümanlar açıkça ayrılığa düşmemeleri için uyarılmakta, bölünmenin kötü sonuçlarına dikkat çekilmektedir. İşte bunlardan bazıları:

En'âm Suresi, 159. Ayet: 

   "Dinlerini parçalayan ve gruplaşanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Sonra Allah, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir." 

   Bu ayet, Müslümanların bölünüp gruplaşmamaları gerektiğini açıkça ifade eder.

4. Rûm Suresi, 32. Ayet:

   "Onlar ki dinlerinde bölündüler ve grup grup oldular; her grup kendi yanında olanla sevinmektedir." 

Bu ayet, dini bölüp gruplaşmayı yasaklayarak, Müslümanları bu tür ayrılıklardan sakındırır. Kur’an ayetleriyle, Müslümanların bölünmeleri, parçalanmaları ve çeşitli gruplara ayrılmaları yasaklanmakta ve bir arada kalmaları öğütlenmektedir. Kur'an, birlik ve beraberliği korumanın önemine ısrarla vurgu yapar.

Peygamberin hadislerinde “Birlik”

İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) da Müslümanların birlik ve beraberliğini korumalarını sürekli teşvik etmektedir.

"Müslüman, Müslümanın kardeşidir." (Buhârî, “Edeb”, 57; Müslim, “Birr”, 58)

Hadiste, İslam’ın kardeşlik bağlarını vurgulanıyor. Müslümanların birbiriyle yardımlaşmaları ve dayanışma içinde olmaları gerektiği ifade ediliyor.

"Müminler, birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhamet etmekte ve birbirlerini korumakta bir beden gibidir. Vücudun bir uzvu rahatsızlandığında diğer uzuvlar da bundan etkilenir."  (Buhârî, “Edeb”, 27; Müslim, “Birr”, 66)

Hz. Peygamber, Müslümanların bir bütün gibi hareket etmeleri gerektiğini anlatıyor. “Bir Müslümanın sıkıntısı, diğer Müslümanları da etkilemelidir” diyor.

"Birbirinize kin tutmayın, haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun." (Buhârî, “Edeb”, 57; Müslim, “Birr”, 23)

Peygamber Efendimiz, Müslümanların kalplerinde kin, nefret ve haset gibi olumsuz duyguların olmaması gerektiğini vurgulamıştır.

"Birbirinizi kıskanmayın, aldatmayın, birbirinize sırt çevirmeyin ve birinizin satışı üzerine başkasının satışını yapmayın. Allah’ın kulları, kardeş olun." (Müslim, “Birr”, 24)

Bu hadis de Müslümanların arasında rekabet ve aldatma gibi davranışların olmaması gerektiğini ifade eder.

"Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin ve birbirinize sırt çevirmeyin. Birbirinizin alışverişi üzerine alışveriş yapmayın. Allah’ın kulları, kardeş olun. Müslüman, Müslümanın kardeşidir.” (Müslim, “Birr”, 25)

Bu hadis, Müslümanların arasındaki kardeşlik hukukuna vurgu yaparak, aralarında kıskançlık ve nefret gibi olumsuz davranışların yeri olmadığını belirtir.

"Kim cemaatten bir karış kadar ayrılırsa boynundaki İslam bağını çözmüş olur." (Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 17)

Diğer hadislerde olduğu gibi bu hadis de, Müslümanların topluluk içinde kalmasının ve birlikteliğin önemine işaret eder.

Hadisler, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Müslümanlar arasındaki birliği ve kardeşliği güçlendirmeye yönelik tavsiyelerini içerir. Peygamber Efendimiz, Müslümanların birlikte hareket etmelerini ve aralarında sevgi, merhamet ve dayanışmayı gözetmelerini sık sık teşvik etmiştir.

İslam tarihi boyunca Müslümanların birleşmeleri halinde elde ettikleri büyük başarılar ve ayrıştıklarında karşılaştıkları zorluklar, ders alınacak örneklerle doludur. İşte bazı dönemlerden örnekler:

Dört Halife Dönemi (632-661): 

Dört Halife Dönemi, bazı olumsuz olaylar olsa bile genel olarak Müslümanların birlik içinde olduğu, adalet ve kardeşlik üzerine kurulu bir dönemdir. Bu dönemde İslam, Arabistan dışına yayılmış ve Müslümanların birliği sayesinde Bizans ve Sasani İmparatorluklarına karşı büyük zaferler elde edilmiştir. Örneğin, Hz. Ömer zamanında yapılan Kadisiye Savaşı ile Sasani İmparatorluğu’na karşı zafer kazanılmış, Suriye, Irak, Mısır ve İran fethedilmiştir. Müslümanların birleşik ve disiplinli olmaları, bu zaferlerde büyük rol oynamıştır.

Emevîler ve Abbasîler Dönemi: (Emeviler: 661-750, Abbasiler 750-1258)

Emevîler döneminde de Müslümanların birliği büyük fetihler getirmiştir. Özellikle Tarık bin Ziyad komutasında İspanya’nın fethi, Müslümanların Avrupa’ya ulaşmalarını sağlamıştır. Ancak Emevîlerin sonlarına doğru iç çekişmeler artmış, mezhep ve kabile ayrılıkları başlamıştır. Bu durum, Emevîlerin zayıflamasına ve Abbasîlerin iktidarı ele geçirmesine yol açmıştır. 750-1258 yılları arasında hüküm süren Abbâsîler, İslâm tarihinde Osmanlılar'dan sonra en uzun ömürlü hânedandır. İslâm medeniyeti en parlak devrini bu hânedan zamanında yaşamıştır. Abbasîler döneminde, Müslümanlar bilim, sanat ve felsefede büyük başarılar elde etmişlerdir. Fakat Abbasîler de zamanla merkezî otoriteyi kaybetmiş ve bölünmeler ortaya çıkmıştır. Sonunda, zayıflayan Abbasîler Moğol istilasıyla karşı karşıya kalmış ve Bağdat 1258’de Moğollar tarafından yıkılmıştır.

Endülüs (İspanya) Dönemi (711-1492): 

Müslümanlar, Endülüs’te yaklaşık yedi yüzyıl boyunca bilim, kültür ve hoşgörü içinde gelişmiş bir medeniyet kurmuşlardır. Birlik içinde oldukları dönemde, Endülüs İslam dünyasının en parlak kültür ve bilim merkezlerinden biri olmuştur. Fakat onuncu yüzyıldan itibaren Müslümanlar arasında iç çatışmalar başlamış, küçük emirliklere bölünmüşlerdir. Bu durum, Hristiyan Reconquista hareketi (*) karşısında Müslümanların zayıflamasına ve Endülüs’ün parçalanarak kaybedilmesine yol açmıştır. Müslümanların dağılması, İspanya’daki Müslüman varlığının sonunu getirmiştir.

Haçlı Seferleri (1096-1291):

Haçlı Seferleri, İslam dünyasının zayıf ve bölünmüş olduğu bir dönemde başlamıştır. Müslümanlar arasındaki çekişmeler ve bölgesel mücadeleler, Haçlıların Kudüs’ü almasını kolaylaştırmıştır. Ancak daha sonra Selahaddin Eyyubi gibi liderler Müslümanları yeniden birleştirmeyi başarmış ve Kudüs tekrar fethedilmiştir. Selahaddin’in birleştirici liderliği, Müslümanların ortak düşmana karşı birlikte hareket ettiğinde büyük başarılar elde edebileceğini gösteren çok önemli bir örnektir.

Osmanlı İmparatorluğu (1299-1922): 

Osmanlı Devleti, İslam dünyasında birliği sağlama amacını güden bir imparatorluk olarak kurulmuş ve genişlemiştir. Özellikle on beşinci ve on altıncı yüzyıllarda İslam dünyasının liderliğini üstlenmiş, Müslümanların birliğini korumuş ve Batı’ya karşı güçlü bir duruş sergilemiştir. Osmanlı Devleti'nin Müslümanları bir çatı altında toplaması, Kanuni Sultan Süleyman döneminde zirveye ulaşmış ve İslam dünyası en güçlü dönemlerinden birini yaşamıştır. Ancak son dönemlerinde Osmanlı Devleti de iç ve dış çatışmalar, milliyetçilik hareketleri ve ayrışmalarla zayıflamıştır. Bu da İslam dünyasının Batı karşısında zayıflamasına yol açmış, sonunda Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla Müslüman dünyası parçalanmıştır. Toplam nüfusu 2 milyar 50 milyonu aşmış olmasına rağmen Dünya Müslümanları o gün bu gündür bu parçalanmanın girdabından çıkamadığı için zalim düşmanlara tek tek yem olmaktadır. Afganistan’da, Irak’ta, Bosna-Hersek’te, Arakan’da, Keşmir’de, Sudan’da, Libya’da ve nihayet yaklaşık 80 seneden beri Filistin’de olanlar ortada…

Bu örnekler, Müslümanların birlik içinde olduklarında büyük başarılar elde ettiklerini, ayrıştıklarında ise düşmanları karşısında zayıflayarak zor durumlarla karşılaştıklarını gösteriyor. İslam tarihi, birlikten doğan gücün ve ayrılıktan gelen zayıflığın ders niteliğindeki örnekleriyle doludur.

Tarihi gerçekler de inancımız da İttihad-ı İslam’ı emrediyor. Bunu anlamaz ve gereğini yapmazsak kitlesel olarak bu acıları ve daha beterini yaşamaya devam ederiz. Müslümanlar bu durumun farkındalar artık. Bunun gereğini yapmaya da başladılar. 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı, İslam dünyasının gözünün daha da açılmasını sağladı. Bir yılı aşkın zaman zarfında Müslümanların Gazze’de ve Lübnan’da yapılanları sadece seyrettiğini ve hiçbir şey yapmadığını zannedenler ne kadar yanıldıklarını yakında anlayacaklar.

Bu sessizlik, İslam düşmanları için çok tehlikeli. Korkunun sessizliği değil. Aksine takip edilen stratejinin mükemmel bir şekilde işlediğinin işareti. Aslında İslam dünyasında hiç kimse uyumuyor. Herkes üzerine düşeni yapıyor.

Tıpkı Hz. Musa’yı ve ona inananları yok etmek için devasa bir ordu ile saldıran Firavun’un, bütün kuvvetlerinin Kızıldeniz yatağına kitlesel halde girip toplu halde boğulduğu gibi Soykırımcı İsrail ve onun arkasındaki katil devletlerin, önceden hazırlanan “büyük kapana” tamamıyla girmesi bekleniyor.

Bunun hayal ürünü olduğunu düşünenler olabilir. Öyle düşünenler takip etsinler…

Alper Tan

14 Kasım 2024

 

(*) Reconquista, Endülüs döneminde İber Yarımadasındaki Hristiyanların, yarımadadaki Müslümanların varlıklarını ortadan kaldırma amaçları ve çabalarına verilen addır. 1492 yılında son Endülüs devletinin yıkılmasıyla başarıya ulaşan Reconquista, İspanyolcada "Yeniden fetih" anlamına gelir.

 

Bu site içeriğinin telif hakları Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne ait olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak alıntılar dışında önceden izin alınmaksızın hiçbir şekilde kullanılamaz ve yeniden yayımlanamaz. Bu sitede yer alan SDE'nin kurumsal bilgileri ile SDE Akademik Personeli'nin çalışmaları dışındaki diğer görüş ve değerlendirmeler, yalnızca yazarının düşüncelerini yansıtmaktadır; SDE'nin kurumsal görüşünü temsil etmemektedir.

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA