Alper TAN
Tüm YazılarıÖnceden bilenler zaten biliyordu ama Aksa Tufanı 7 Ekim 2023’te başladığından bu yana dünyada herkesin gerçek yüzü iyice ortaya çıkıyor. Batıya özenenler, imrendikleri modern dünyanın hakikatte ne olduğunu şimdi daha net görüyorlar. Yüzlerdeki yaldızlı boyalar, cilalar, makyajlar pul pul dökülüyor. O boyanın altındaki hortlaklar ortaya çıkıyor.
27 Kasım 2024’te Suriye’deki muhalif örgütler, öz vatanlarını işgalden kurtarmak üzere, Batının gizli desteği ile 13 senedir ayakta kalan Esad rejimi ve Batının açıkça ve resmen desteklediği terör örgütü PKK/YPG’ye karşı saldırı başlattılar. Bir hafta bile sürmeden Halep başta olmak üzere çok sayıda şehir kasaba ve köyü işgalden kurtardılar. Dünya şok oldu. Kimse böyle bir hamle beklemiyordu. Sanki bu da Suriye’ye yapılan bir Aksa Tufanı gibi oldu.
Zamanlama
Suriye hamlesi, ABD’de mevcut başkanın kaybettiği, yeni başkanın göreve henüz başlamadığı bir boşluğa denk getirildi. ABD gafil avlandı. İsrail ve Esad destekçisi Almanya’da müstafi bir hükümet işbaşında ve Mart’ta seçim yapılacak. Burası da ABD gibi siyasi bir belirsizlik içinde. Esad destekçisi Fransa, Afrika’dan hızla kovuluyor. Sömürge ülkelerinden gasp edilen avanta gelirler süratle düşüyor. Ekonomi kötü, halk kitleleri Macron’a çok öfkeli, Sarı Yelekliler sahnede. Rusya, Ukrayna konusunda zorda. Nükleer savaş ihtimali, liderler tarafında açık açık dile getiriliyor. Bu sebeple Moskova, Suriye’deki askeri kapasitesini azalttı. İngiliz istihbaratı MI6’nın Başkanı, Richard Moore “İstihbarat mesleğinde geçirdiğim 37 yıl boyunca dünyayı hiç bu kadar tehlikeli bir durumda görmemiştim. Ortak evimiz olan Avrupa üzerindeki etkisi de bundan daha ciddi olamazdı." diyor.
14 aydır devam eden savaşta Hamas karşısında İsrail bitik durumda ve Lübnan’la ateşkes anlaşmasına mecbur kalmış vaziyette. Mahsa Amini isimli kızın gözaltında ölümünden sonra yükselen ve aylarca süren protestoların kutuplaşmayı iyice gerdiği dönemin ardından, muhtemelen bir iç siyasi hesaplaşma gereği düş(ürül)en helikopterde cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanını kaybetmiş İran’da dışarı fazla yansımayan devlet içi krizler.. Humeyni dokusuna fazla uymayan Pezeşkiyan’ın, Helikopter olayından sonra cumhurbaşkanı seçilmesini hazmedemeyen Devrim Muhafızları’nın öfkesi ve bu öfkenin üst yönetimde oluşturduğu güvenlik tehdidi.. Rehber, Cumhurbaşkanı ve Devrim Muhafızları arasında derinleşen güven bunalımı.
İşgalci ABD’yi alenen küfrederek ülkesinden kovan Irak başbakanının, ABD, Batı Dünyası ve İran’a karşı tavizsiz duruşu... Bağdat’ın İran bağlantılı unsurları ülkeden çıkarma konusunda hayli başarılı olması. Bu süre zarfında Irak-Türkiye arasında geniş ve derin bir ittifak kurulması, iki ülke komutanlarının görev yaptığı ortak Operasyon Odası kurulması.
Devrim Muhafızları tarafından Lübnan Hizbullahı’na dağıtılan çağrı cihazları ve telsizlerin eş zamanlı patlatılması sonucu ölen ve yaralanan binlerce Hizbullah askerinin, bu olaydan İran’ı sorumlu tutması ve Ortadoğu’daki bazı ülkelerde İran’a vekalet eden örgütlerin Tahran’a olan güvenlerinin ortadan kalkmasıyla birlikte bunun bir öfke ve nefrete dönüşmesi…
Bütün bu sıraladığımız faktörlerin hepsinin üst üste gelmesi, Şam rejimi için hayati derecede gelişmelerdir. Suriyeli muhalifler işte böyle stratejik bir zamanlama ile harekete geçmişlerdir.
Suriye’deki rejim karşıtı harekatı kim yapıyor?
Bu sorunun cevabı hiç de zor değil. Beşşar Esad’ın rejimi tam 13 seneden bu yana Suriye’deki masum insanları katlediyor. Ülke nüfusunun yarıdan fazlası Suriye içinde ve dışında sığınmacı durumuna düştü. Bu masum halka karşı yasaklı kimyasal silahlar da dahil her türlü silahı kullanarak, destekçi ülkelerle birlikte yüzbinlerce insanı katletti. Soykırım suçlusu Netanyahu’nun Gazze’de öldürdüğünden en az on kat daha fazla masum insanı öldürdü. Ne yani bu insanlar kıyamete kadar sessiz mi kalacaklardı?
Suriye’de Halep’i alanlar terörist mi?
Eğer Birinci Dünya Savaşı veya İstiklal Savaşı şimdi olsaydı, ülkesini savunan bu insanlarımıza işgalci Haçlılar “terörist” ve bunların teşkilatına da “terör örgütü” diyeceklerdi. Tıpkı ülkesini savunan Hamas’a terörist dedikleri gibi. Tıpkı ülkesini savunan İhvan-ı Müslimin’i terör örgütü olarak gördükleri gibi. Tıpkı ülkesini savunan Taliban’a “terör örgütü” dedikleri gibi. İdlib’i işgalden koruyanlar da Halep’i, Tel Rifat’ı, Münbiç’i işgalden kurtaranlar da vatanını savunan alnından öpülesi kahramanlardır.
Suriye’deki harekatı İsrail ve ABD mi yaptırıyor?
Suriye’de vatanı için imanı için namusu ve iffeti için mücadele eden kahramanları, katil ABD’nin, soykırımcı İsrail’in ve İslam düşmanlarının uşağı ve aparatı gibi göstermek densizliktir. Büyük vebaldir, günahtır, ayıptır. YPG’yi Pentagon destekli, HTŞ’yi de CIA destekli gösteren ve “Suriye’de Pentagon ile CIA savaşıyor” diyerek evlere şenlik yorum yapan TV bülbülleri ya cahil ya gafil ya da haindir.
Onların, “terörist” veya Amerikan ağzıyla küçümsemek için “cihatçı” dedikleri bu kahramanlar olmasaydı, İran sınırından itibaren Irak’ın kuzeyini de içine alacak biçimde Suriye’nin kuzeyi boyunca doğudan batıya oluşturulan ABD’nin PKK’ya açtığı koridor, Akdeniz’e açılacak, Türkiye güneyden kuşatılacak, Ankara devre dışı bırakılarak Irak petrolleri bu koridordan Akdeniz’e ulaştırılacak iş bitecekti. ABD/PKK’yı İdlib’de kim durdurdu! Birilerinin “terör örgütü” dediği HTŞ ve benzeri vatansever kahramanlar durdurdu.
Halep’in alınmasını İsrail ve ABD istedi ise, tekbirlerle Halep’e girince, camilerde ezan okuyup şükür namazı kılmalarını, Halep Kalesi’ne Filistin bayrağı çekilmesini, karargahlarına Türk bayrağı asmalarını ve Türkiye’ye teşekkür etmelerini de ABD ve İsrail istemiş olmalı!
6 ay önceye kadar bakanlık da yapmış olan dönemin İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Abdullahiyan, 11 Ekim 2014 tarihinde The Times of Israil gazetesinde manşetten yayınlanan konuşmasında “Suriye’de Beşşar Esed rejimi düşerse İsrail'in güvenliği yok olur” demişti. Bunun ne anlama geldiği açıktır. Suriye’yi elinde tutan Beşşar Esad, soykırımcı İsrail’in güvenliğini sağlıyor demektir. Öyleyse Beşşar Esad’ı devirmek isteyen muhalifler, İsrail için büyük bir tehdittir. Halep Kalesi’ne hemen Filistin bayrağı asmaları ve kollarında Gazze şehidi Yahya Sinvar yazan işaretler taşımaları da bunu teyit ediyor. İran daha önce böyle derken şimdiki Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, “Suriye’deki terör gruplarının ABD ve İsrail’le ilişkileri var” diyerek, Suriye halkına hakaret edip “terörist” demekle kalmıyor, bir de soykırımcı İsrail ve ABD ile ilişkilendirerek iftira atıyor.
İsrail ev ABD’yi suçlayıp Türkiye’yi protesto ediyorlar
İran resmi makamları bu iftirayı dillendirirken rejim tetikçisi kitleler, Tahran’daki Türkiye Büyükelçiliği önünde toplanarak Suriye’deki olaylardan dolayı Ankara’yı suçluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “İslam’ın baş belası,” “nifakçı” ve “terörist” olarak yaftalıyorlar. Madem Suriyeli muhaliflerin arkasında İsrail ve ABD var, eden onları protesto etmiyorsunuz. Tahran, Suriye olayları konusunda dışarda İsrail ve ABD’yi suçlarken içerde Türkiye’yi hedef gösteriyor. Bu absürt açıklamalara en açık cevabı Dışişleri Bakanı Hakan Fidan verdi: “Suriye’de olanlar dış müdahale ile açıklanamaz. Bu, Suriye’deki gelişmeleri anlamak istemeyenlerin sığındığı bir sığınaktır.” Suriye’de olup bitenlere şaşı bakmak ve muhaliflere “ABD, NATO ve İsrail destekçisi” yaftasını vurmak, onlara kurşun sıkmak, bomba atmak kadar ağır bir saldırıdır, iftiradır. Bu konuşmalar, vatansever Suriyeli mücahitleri yaralar. İsrail’e hizmet eder.
Türkiye’nin içinde de YPG’yi Pentagon destekli, HTŞ’yi de CIA destekli gösteren ve “Suriye’de Pentagon ile CIA savaşıyor” diyen evlere şenlik yorum yapanlar ne yazık ki ekranlarda şakımaya devam ediyor.
Türkiye Heyetu Tahriru'ş Şam’ı ((HTŞ) 2018’de terör listesine aldı!
ABD, PKK’yı terör listesine yazıyor YPG’ye “SDG (Suriye Demokratik Güçleri)” diyor destekliyor ve PKK-YPG bağlantısını kabul etmiyor. Ankara da HTŞ’yi terör listesine yazıyor SMO (Suriye Milli Ordusu)’u destekliyor, HTŞ-Türkiye ilişkisini kabul etmiyor. Olay bu kadar basit. SDG, PKK ile ortak hareket edince sorun olmuyorsa Suriye Milli Ordusu (SMO) da HTŞ ile ortak çalışınca sorun olmaması gerekir.
Suriye’de muhaliflerin yıktığı denklem ve gösterdiği gerçek!
Beşşar Esad’ın Halep’teki karargahında PKK paçavrası ve Rus bayrağı asılı, Halep’i ele geçiren Suriyeli muhalifler Türkçe konuşuyor ve Türkiye’ye teşekkür ediyor. TV ekranlarında, ellerinde bir değnek, çokbilmiş edasıyla saçma sapan konuşmalar yapanlar, Türkiye’nin ve Müslümanların başarılarına gölge düşürmeye çalışıyorlar.
Bu tür yorumlar, ithamlar, karalamalar asla unutulmayacak ve yeri geldiğinde ortaya konulacaktır. Yapılan resmi açıklamalara bakarak Türkiye, Suriye’de olup bitenleri sadece seyrediyor diye düşünenler var. Devletin, yaptığı her şeyi size ve hasımlarına söylemesi mi gerekiyor! Düşmanlarımız her şeyi açık açık söylüyor mu?
İç zafiyetlerimiz
Türkiye dışarda destansı başarılar elde ediliyor. Ama içerde bu anlaşılmıyor. Sahaya yansıyan bir iletişim ve kamuoyu stratejisi yok. Bu da kakofoniye yol açıyor. Medya organları genel olarak çok şuursuzca yayın yapıyor. Türkiye’yi, ona buna payanda olmaya çalışan aciz bir devlet gibi gösteriyorlar. Bu yönüyle Türkiye’deki medya, müstemleke medyasından daha zararlı. Batıya payanda ve kuyruk olmaktan hoşnut olan ama kendi tarihinden utanan, ezik, kişiliksiz, silik ve kompleksli bazı kesimler ise devletimizin özüne dönüyor olmasından rahatsızlık duyuyorlar ve korkuyorlar.
Neler olabilir?
Önümüzdeki süreçte konuyla ilgilenen devletlerin nasıl davranacağı yakından takip ediliyor.
Rusya
Son yıllarda gelişen ilişkiler sayesinde Türkiye ve Rusya çok yakın iki müttefik. Ama Rusya Suriye’de binlerce masum öldürdü. Bundan sonra da benzer bir yol takip etmesi Moskova açısından vahim sonuçlar doğurur. Ukrayna Savaşı nedeniyle Batının uyguladığı yaptırımları hiçbir Müslüman ülke Rusya’ya karşı uygulamıyor. Rusya’nın İİT ile ilişkileri bozulur. Rus ordusunda Moskova’nın bekası için ön saflarda mücadele eden Müslüman askerlerin kesinlikle motivasyonu bozulur. Batıya karşı müştereken yürütülen çok kutuplu düzen arayışı zafiyete uğrar. Rusya’nın Suriye’de ve Doğu Akdeniz’de Şam rejimiyle anlaşarak elde ettiği avantajları, muhaliflerle de devam ettirmesi mümkün. Hatta artık daha gerçekçi. Şam düşer Moskova da Esad’tan yana olursa Esad’la birlikte Rusya da her şeyi kaybeder.
İran
İran uzun zamandır derin bir bunalım içinde. Çevre ülkelerde bulunan ve adına Direniş Ekseni dedikleri yapı büyük ölçüde çökmüş durumda. Onlar artık Tahran’a kesinlikle güvenmiyorlar. Esad’ın ve Tahran’ın son çağrılarına rağmen Direniş Ekseni kılını bile kıpırdatmadı. Hatta Muahalifler, Halep’e yürürken Halep’te rejimin Operasyon Odası’na girerek Esad’ın ve İran’ın komutanlarını öldürenlerin İran milis güçlerinin içinden bir grup olduğuna dair önemli ipuçları var. İran bu şekilde devam ederse Türkiye’yi kaybeder ve içerde halk en az ikiye bölünür ve ardından dağılır.
Irak
Irak, Türkiye ile sıkı bir müttefik oldu. Ankara ile yapılan askeri işbirliği çerçevesinde Irak-Suriye sınırına 5-6 tugay asker yığarak PKK’nın, Suriye’deki teröristlere desteğini iki yönlü kesti.
İsrail
Soykırım rejiminin gücü tüketildi. Taşıma su ile değirmen dönmez. Bunun farkındalar ve dehşet içindeler. Bu güne kadar, Esad dahil, bölgede güdümlü aktörlerle kayıkçı kavgası yaparak durumu idare ediyorlardı. Esad düşerse Türkiye’nin Israil’e sınır komşusu olmasından korkuyorlar. O nedenle Türkiye gelmesin, Esad kalsın çağrıları açıkça dile getiriliyor.
ABD’nin façası çizildi
Bu operasyonla Suriye halkı, PKK/YPG destekçisi ABD’nin, Biden’in, Trump’ın façasını çizmiştir. Bu çok büyük bir olaydır. Fransa’nın, Almanya’nın, İngiltere’nin hariçten gazel okumalarına da kimse itibar etmiyor. Önümüzdeki süreçte o ülkelerin ne hale geleceklerini de hep birlikte göreceğiz. Libya’yı, Sudan’ı, Yemen’i, Karabağ’ı ve daha birçok konuyu hatırlasınlar.
PKK/YPG DEM için son çıkış
Türkiye’nin, MHP Lideri Devlet Bahçeli üzerinden yaptığı çağrıyı PKK/YPG ve Dem Parti iyi anlamalı ve bir an evvel adım atmalıdır. Bu işin şakası yok. Mesele gayet açık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bir gece ansızın gelebilirim” dememiş miydi?
Sayın Bahçeli de kısa süre önce “Vakit TAMAM” demedi mi?
Daha ne demek gerekiyor.
Ortadoğu’da yaşıyoruz. Bu coğrafyada ne zaman ne olacağını kestirmek kolay değil her an beklenmedik gelişmeler olabilir. Devran dönüyor. Elbette Allah’ın dediği olacak.
Suriye’nin zaferi kutlu olsun.
Gazze’ye selam olsun.
Alper Tan
3 Aralık 2024
Bu site içeriğinin telif hakları Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne ait olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak alıntılar dışında önceden izin alınmaksızın hiçbir şekilde kullanılamaz ve yeniden yayımlanamaz. Bu sitede yer alan SDE'nin kurumsal bilgileri ile SDE Akademik Personeli'nin çalışmaları dışındaki diğer görüş ve değerlendirmeler, yalnızca yazarının düşüncelerini yansıtmaktadır; SDE'nin kurumsal görüşünü temsil etmemektedir.
Güncel Yazıları
Suriye’nin Kurtuluşu Dünya için Yeni Bir Devrin Açılışıdır
08 Aralık 2024,
Büyük Savaşın Ortasında Yeni Savaş Yöntemleri ve Medya
06 Aralık 2024, Cum
Suriye’de Dünyayı Şok Eden Harekatla İlgili Önemli Noktalar
04 Aralık 2024, Çar
Müslümanlar Nasıl Birleşebilirler?
30 Kasım 2024, Cmt
Cinayet ve Şiddet Haberleri Toplumun Ruh ve Beden Sağlığını Bozuyor
25 Kasım 2024, Pzt
ABD Ne Zaman ve Nasıl Dağılır?
19 Kasım 2024, Sal
Müslümanlar Birleşince ve Ayrışınca Neler Oluyor?!
14 Kasım 2024, Per
Analiz- ماذا يمكن أن يؤدي انتخاب دونالد ترامب رئيسًا للولايات المتحدة في أمريكا والعا..
13 Kasım 2024, Çar
What Could Donald Trump's Election as President Cause in the US and the World?
12 Kasım 2024, Sal
50 Milyon Vatandaşını Öldüren Batı Dünyası Nasıl Birleşti? Biz Niçin Birleş(e)miyoruz..
12 Kasım 2024, Sal
Donald Trump’ın Başkan Seçilmesi ABD ve Dünyada Nelere Yol Açabilir?
10 Kasım 2024,
Avrupa ve ABD Köle Ticareti Konusunda Kanlı Tarihiyle Yüzleşmeye Başladı
06 Kasım 2024, Çar
Keşmir Meselesinin Çözümü Pakistan’ın İç İstikrarına ve Müslümanların Birleşmesine Ba..
29 Ekim 2024, Sal
Analiz-طوفان الأقصى وفلسطين: هل تنتصر إسرائيل أم تخسر؟..
09 Ekim 2024, Çar
The Al-Aqsa Flood and Palestine: Is Israel Winning or Losing?
07 Ekim 2024, Pzt