61 yıldan bu yana zalim BAAS diktatörlüğünün dehşeti ile yaşamak zorunda kalan Suriye halkı, 13 seneden beri de iç savaş sebebiyle darmadağın olmuştu.
İran ve Rusya, BAAS rejimini açıkça destekleyip korurken, ABD, İsrail, Fransa, İngiltere, Almanya gibi devletler ise IŞİD’le mücadele kılıfı ardında bu katil rejimi örtülü olarak ayakta tuttu.
Türkiye, bunların farkındaydı. Sakin, sabırlı ve akıllı bir strateji ile hareket etti. Bunu anlayabilmek için sadece Suriye’ye bakmak yeterli olmaz. Bölgeye ve dünyaya genel olarak bakmak ve farklı coğrafyalardaki gelişmeleri düşünüp aralarındaki ilişkileri irdelemek gerekir.
Şam’a giden yolu anlatmak için Karabağ hamlesini bilmek yararlı olacaktır. Libya’yı düşünmek, Ukrayna’da çıkan ve devam eden savaşı göz önünde bulundurmak icap eder. 7 Ekim 2023’te başlayan Aksa Tufanı’nın uza(tıl)masının sebebini iyi düşünmek lazımdır.
Aksa Tufanı’nın uzaması, bu bölgede, başta İsrail olmak üzere dünyadaki İslam düşmanları ile gizli ilişki içinde olan hain, münafık ve gafillerin kimler olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yine Aksa Tufanı’nın uzaması, düşmanların gücünün ve kapasitesinin ölçülmesi ve sınanmasını sağlamıştır.
Adına “İslam Devrimi” denilen İran’ın gerçek yüzü ve kimliği, hem İran içindeki hem de başka ülkelerdeki samimi Müslümanlar tarafından alenen görülür olmuştur.
Ankara son 8 ayda iç birliğini sağlamak için akıllıca hazırlıklar yapmış, 3. Dünya Savaşı tartışmaları başladığında en üst makamlardan “Biz hazırız” diyerek meydan okumuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Esad’a bir yandan el uzatıp “konuşalım” derken bunu acziyet olarak görmemesi için Suriye’de teröre karşı operasyonlarını sürdürmüş “Bir gece ansızın gelebiliriz” uyarısını yapmış, MHP Lideri Devlet Bahçeli, 22 Ekim 2024’te PKK/YPG/DEM Parti’ye Öcalan’ın Mecliste konuşarak teröre son verme fırsatı tanımıştır. Bahçeli, 15 Kasım 2024’te ise “Vakit Tamam” işaretini yapmış olup Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler de 26 Kasım’da işaret fişeğini çakmıştır.
26 Kasım’da Kuzey Irak'ta kilit kapandı 27 Kasım’da Suriye muhalefeti harekete geçti
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Mehmetçiğin büyük özverisi ve gayretiyle 2019'dan bu yana operasyonların sürdüğü Kuzey Irak'taki kilidin kapandığını açıkladı. Güler, "Bölgedeki faaliyetlerimiz devam ediyor" dedi. Yaşar Güler bu konuşmayı 26 Kasım 2024’te yaptı. Suriye muhalefeti ise 27 Kasım’da harekete geçti ve 10 gün içinde neredeyse Suriye’nin tamamını kontrol altına aldı. Üstelik bunu ciddi bir tahribata ve iki taraflı can kaybına yol açmadan başardı. Bu sıradan bir zafer değil destansı bir başarıdır.
Başarının temelinde neler var?
Batı dünyası son bir asırdan bu yana ülkeleri elde tutmak için oradaki azınlıkları yanına çekip çoğunluk halkı baskıyla yönetti. Çünkü diğer tarafı yanına alsaydı çoğunluk kitle dış desteğe ihtiyaç duymayacağı için egemen devletlere rest çekebilirdi. Ancak azınlıklar hiç bir zaman tek başına ayakta kalamayacağı için her zaman sömürgeci güçlere itaat edeceklerdi. Öyle de oldu.
Türkiye, azınlıklara değil halka oynadı
Fakat Türkiye, Batı dünyasının aksine, daima halkların bütün kesimlerini gözetti. Azınlıkların tasallutuna meydan okudu. Halk arasında ayrım yapmadı. Adaleti teşvik etti.
Din, dil, ırk, bölge ve statü ayrımı yapılmaksızın dünyanın her yerinde mazlumun sesi, zalimin korkusu oldu. “Dünya 5’ten büyüktür” çıkışıyla küresel zalim düzeni sarstı.
Türkiye’nin insan odaklı dış siyasetinin sembol örneklerinden biridir Suriye. Lakin tek örnek değildir. Erivan bir asırdan beri Türkiye’yi “soykırımcı” gösterip dünyanın her yerinde Türkler aleyhine çalışmasına rağmen Azerbaycan’ın kadim toprakları Karabağ Ermenistan işgalinden kurtarılırken, Bakü’ye destek sırasında masum olan Ermenilere zarar gelmesini istememiştir.
Libya’da meşru hükümeti desteklemiş ama ülkedeki muhalif gruplara haksızlık yapılmasına razı olmamıştır.
Sudan’da devlete ve halka destek verirken hükümetten hoşnut olmayan toplum kesimlerinin isteklerine değer vermemiştir.
Türkiye tıpkı BAAS rejimi gibi Bangledeş’te yarım asırdan fazla, masum halka zulmeden ve Suriye Nusayrileri benzeri marjinal bir azınlık kitleyi temsil eden Hasine diktatörlüğünün yıkılmasında da sessiz ve kilit bir rol oynamıştır. Diktatör, ülkeden kovulup, Bangledeş, halka teslim edilmiştir.
ABD liderliğindeki Haçlı ordularının işgali ile yerle bir edilen Irak’ta, Arap, Kürt, Türkmen, Şii, Sünni veya başka itikattan olmalarına hiç bakılmaksızın her kesime kucak açmış, tamamının beklentilerine adil bir çare bulmaya gayret etmiştir.
Suriye ise şimdilik son örnektir. Ama devamı başka ülkelerde de olacaktır. Ankara, Suriye’de bir sömürge kurma veya kukla bir yönetim ihdas etme niyetinde değildir. Bütün kesimleri kuşatan ve bağrına basan, huzur ve refah içinde yaşayan ve iyi komşuluğu gözeten kardeş bir ülke olmasını arzu etmektedir.
Bu son derece masum bir beklentidir. Buna karşı olanlara da fırsat vermeyecektir. İnsani dilden anlamayan işbirlikçi kesimlere de anladıkları dilden cevap vermekten asla imtina etmeyecektir.
Yeni devir başladı
Suriye’nin kurtarılmasından sonra Dünyada bir devir kapanmış ve artık yeni bir devrin kapıları açılmıştır. Küresel denge değişmiştir. Son 2 asırdır devam eden Batı hegemonyası çökmüştür. Bundan böyle Dünyanın özgül ağırlığı Asya’da hissedilecek ve bunun kurmay merkezi İstanbul olacaktır.
Başka neler olabilir?
Suriye’nin özgürleşmesiyle:
-Türkiye dahil olmak üzere farklı ülkelerdeki Suriyeli mülteciler evlerine dönmeye başlayacaklardır
-Suriye, “Direniş Ekseni” illüzyonu ile aldatılmaktan ve İran’ın istismarından çıkarılacaktır. *Rusya’ya ihtiyaç kalmadığı için Suriye topraklarından ayrılacak ülke gerçek manada bağımsızlığına kavuşacaktır.
-Kurtarıcı mehdi edasıyla Suriye’ye giren ve on binlerce masumu katleden Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları’nın diğer gayrimeşru milisleri etkisini kaybedecek ülkeden çekilecektir.
Suriye’nin düzene girmesi Avrupa’yı da rahatlatacaktır. En önemli sonuçlarından birisi Avrupa'ya mülteci akışınının duracak olmasıdır.
Kısacası, İran ve Şii ekseni kılıfıyla yürütülen Pers yayılmacılığı sona ermiştir.
Rusya hakimiyeti engellenmiştir.
ABD hakimiyeti yıkılmaktadır.
İsrailin vaad edilmiş topraklar hayali vaad edilmiş Cehennem haline dönüştürülmüştür.
Sırtını ABD, İsrail ve Avrupa’ya dayayan PKK/YPG/DEM şımarıklığı, kahredici bir tokatla hipnozdan çıkarılmıştır.
Soykırımcı İsrail’in akıbetini merak edenler Suriye’ye baksınlar. Suriye’deki putların devrildiği gibi meydanlardaki ve zihinlerdeki yerel, bölgesel ve küresel putlar da yıkılacaktır.
İslam Ümmet’ine, insanlığa hayırlı olsun.
Kendisine uzatılan barış ve emniyet elini havada bırakanlara ve bu iradeye meydan okuma cüreti gösterenlere de ders olsun.
Alper Tan
8 Aralık 2024