Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr
31 Mart Yerel Seçimleri ve Seçmen Davranışları
Dr. Emel SARAÇ*
09 Mayıs 2024 15:11
A-
A+

31 Mart yerel seçimleri tüm ülkede demokratik bir şekilde gerçekleşti. Türkiye demokrasi sınavını suhuletle vermiş oldu. 1977 ‘den sonra CHP ilk kez yerel seçimlerden 1. parti olarak çıktı. AK Parti 17 seçimden sonra 2. parti oldu.  CHP açısından artık ulaşılamayacak bir zafer, AK Parti açısından bırakılamayacak bir birincilik gibi görünse de seçim sonuçları Türkiye için yeni, daha gerçekçi siyaset üretme mecburiyetini doğurmuştur. Türk siyasetinin ve partilerin temel seçim dinamiklerinde dönüşümlere şahit olduğumuz bir yerel seçimi geride bıraktık.

Ne oldu da seçmen 17 kez seçimlerde birinciliği bırakmayan AK Parti’yi ikinci sıraya yerleştirdi ya da 30 yıldır zafer yüzü görmeyen CHP’yi yerel seçimde zafer kazandırdı?

Bunu üç başlıkta incelememiz daha doğru olur. Birinci sebep tüm dünyayı etkisine alan özellikle pandemi sürecinden sonra Türkiye’de fazlasıyla hissettiğimiz sabit gelirli vatandaşın ekonomik olarak ağır etkisini gördüğü enflasyon ve alım gücünün zayıflaması. Bu maddeyi kendi içerisinde ülke genelinde 6 Şubat depremlerinden sonra artan kira artışları, emekli maaşlarının yetersizliği, her gün değişen gıda fiyatları, paranın alım gücünün zayıflaması gibi nedenlerle çoğaltabiliriz. Genel seçimler öncesi EYT emeklilerinin bütçeye getirdiği yük ekonomik sorunların derinleşmesinin sebeplerinden sadece bir tanesi. Burada hemen şu soruyu sorabiliriz. Bu süreçlerin tamamı genel seçimlerde de yaşanmıştı ancak genel seçim sürecinde AK Parti seçim propagandasında ana kurgusunu devlet bekası ve güvenlik meselesine dayalı oluşturduğu ve seçmeni buna ikna ettiği için seçimden zaferle ayrıldı. Burada muhakkak ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a olan güven etkili olmuştur.

İkinci sebep, daha keskin çizgilerle genel seçimlerde ayrışmış, kutuplaşmış partilerin daha gelenekçi davranmasıydı. CHP adaylarının ülke genelinde özellikle büyükşehir adaylarının her seçim ezberlenen laiklik savunuculuğunu vurgulamaktan kaçınan daha milliyetçi ve dindarlıklarını ön plana çıkartan kendi içinde eksen değiştiren aday profilleriyle seçmen karşına çıkması, CHP adaylarının seçim çalışmalarında AK Parti’nin daha önceki seçimlerinde uyguladığı metotlarla benzerlik gösteren seçim çalışması gerçekleştirmesi gibi nedenlerle açıklanabilir. Ayrıca AK Parti’nin kendi seçmenini konsolide edemediğini, sandığa götürmede başarılı olamadığını görüyoruz. Kısaca, emekli ve geçim güçlüğü çeken ama başka partiye de oy vermek istemeyen seçmenini sandık konusunda ikna edememiştir.  Ayrıca, burada kendi tabanında benzer özellik gösteren YRP ile yarışa girdiğini de unutmayalım.

Üçüncü sebep ise, şehrin dinamikleri dikkate alınmadan adayın belirlemesidir diyebiliriz. İlçe belediyelerinde değişim bekleyen seçmene kulak verilmemesi seçmeni küstüren başka bir sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da söylediği gibi sadece oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı da görülüyor ve ‘milletin sinesinden doğmuş bir siyasi partinin en büyük düşmanı vatandaşla arasına duvarlar örmesidir’ cümlesi bu durumu tam olarak özetlemektedir.

Türkiye’de son 40 yılın seçimlerini özellikle yerel seçimlerini incelediğimizde seçmen sayılarında partilerde değişiklik olmuşsa da seçmen tercihlerinde büyük değişiklik olmadığını görüyoruz. Örneğin 1994 seçimlerinde İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde ulaşım, çöp, hava kirliliği, temiz su, barınma ihtiyaçlarının karşılanması, belediye başkanlarının adil dürüst, lüks ve israftan kaçınan başkan adayları, belediyelerin sosyal yardımları artırmaya vadetmeye kadar bütün seçim vaatlerinin aynı olduğunu görüyoruz. Yani seçmen, daha hızlı kendisine ulaşabilecek, kendisine özel verilen sosyal yardım veya ihtiyaç kartı gibi maddi destekleri oy vermede, yerel seçimlerde birinci tercih sebebi olarak dikkate almıştır.

 

 

*Dr. Emel SARAÇ 

Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nü 2007 yılında bitiren Dr. Emel Saraç, Türk Hava Kurumu Üniversitesi’nde 2016 yılında yüksek lisansını, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde 2022 yılında doktorasını tamamladı. Halen, Ostim Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde girişimcilik finansmanı, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde genel muhasebe dersleri vermektedir.