Prof. Dr. Çağrı Erhan*
Amerika soğuk savaş bittikten sonraki en yalnız günlerini yaşıyor. Uluslararası alandaki yalnızlık beraberinde bir korku ve endişeyi de getiriyor. Bu korku ve endişeyi Amerika Birleşik Devletleri'nin geçen iki yıl içerisinde yayınladığı iki resmi raporda çok net ifadelerle görmemiz mümkün. Bu 2 resmi rapordan bir tanesi her Amerikan başkanının kendi döneminde yayınladığı Biden’ın da bu çerçevede 2022’de yayınladığı ulusal güvenlik strateji belgesi. Henüz ortada Gazze hadisesi yok. İkinci belge de 2023 Mart ayında Amerikan İstihbarat Topluluğu dediğimiz Amerika'daki 16 ayrı istihbarat biriminin en tepe kuruluşu yani CIA’den tutun da askeri istihbarata kadar bütün istihbarat birimlerinin tepe kuruluşu olan istihbarat topluluğunun (NSA) başkanı tarafından Amerikan kongresine sunulan yıllık tehdit değerlendirmesi raporu. Şimdi 2 raporu yan yana koyup okuduğumuzda Amerika'nın nasıl bir korku ve endişe içerisinde olduğunu görüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri bu 2 rapora baktığımızda Çin Halk Cumhuriyeti'ni kendisine en büyük rakip ve tehdit olarak görüyor. Amerika Birleşik Devletleri önümüzdeki yaklaşık 25 yıllık bir takvim içerisinde ekonomide, arkasından askeri güç olarak, en sonunda da uzayda Çin'in onları geçeceğini düşünüyor. Bu bilgileri kendi raporlarındaki ifadelerden okuyoruz. Bunun için acilen tedbir alınması gerektiğini istihbarat teşkilatları söylüyor. Çin'e karşı alınacak tedbirleri Çin'in çevrelenmesi olarak görebiliriz. 1947’den itibaren NATO gibi bir takım uluslararası savunma, askeri örgütlerin kurulmasıyla devam eden bir sürecin Amerika tarafından şu anda Çin'e karşı tetiklenmeye başladığını görüyoruz. Avusturalya, Yeni Zelanda, İngiltere ve ABD arasında bir işbirliği söz konusu. Aynı zamanda Hindistan’ı yanlarına alarak Çin'e karşı ve Çin'in bir takım açılımlarını engellemeye dönük çabalar içerisinde olduklarını görüyoruz. Özellikle Çin'in kuşak yol projesini baypas edecek onu devredışı bırakacak bir Baharat Projesi’ni ortaya attılar.
ABD, Rusya’yı şeytanlaştırmaya çalışıyor
İkinci önemli nokta Amerika’nın Rusya'yı bir düşman olarak görmesi: ABD sadece bir rakip olarak değil, bir düşman olarak belgelerine Rusya'nın adını yerleştirmiş. Rusya'yı dünyadaki otokratik güçlerin lideri olarak nitelendiriyor. Bu otokratislere karşı bütün demokrasilerin ABD öncülüğünde birlikte hareket etmesi gerektiğini ifade ediyor. Şimdi burada Rusya'nın bir şeytanlaştırılma sürecine tabi tutulduğunu, başta Putin olmak üzere Rusya’ya karşı her türlü önlemin alındığını görüyoruz.
Onun dışında diğer yıllarda gördüğümüz Kuzey Kore, İran gibi devletlerin isimleri de bu raporlarda geçiyor. Amerika ayrıca bazı küresel tehditlere karşı iş birliği yapılması gerektiğini ifade ediyor. Bunlar pandemi, terörle mücadele, sınır aşan örgütlü suçlar, silahların yayılması, bilhassa nükleer silahların yayılması ve doğal afetlerdir. Yapay zeka yolunun doğurabileceği tehditlerle mücadelenin de dünyanın geleceği açısından önemli olduğunu düşünüyorlar.
Amerika Birleşik Devletleri neden yalnızlaşıyor. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri'nin düşman gördüğü Çin'le kendi şirketleri işbirliği yapıyor. Kendi müttefiklerinin içerisinde Çin ile çok yoğun ticari ilişkiler kuranlar var. Artık dünyada Amerika'nın her dediğine evet diyecek bir yapı söz konusu değil. Çin'e karşı mücadelede yanına almak istediği Japonya, tarihinin en büyük resesyonu içerisine girdi ve Amerika'nın arzu ettiği şekilde savunmaya para ayırması mümkün değil. Çin'e karşı da anayasasını değiştirerek güçlü bir ordu kurmak gibi bir niyetleri yok. Aynı şekilde Ukrayna'ya bugüne kadar yaptığı bütün yardımlara rağmen Ukrayna'nın bir zafer elde edememesi. Avrupa ülkelerinin Rusya'ya uygulanan ambargolar sebebiyle zarar görmesi.
ABD’nin gündemi seçim
Şu anda ABD’nin en önemli gündemi seçim. Cumhuriyetçi Partinin başkan adayının kim olacağı da en önemli tartışma konularından biri. Eski başkan Trump’ın karşı karşıya kaldığı birtakım hukuki süreçler var. Ama şuanda Cumhuriyetçilerin en güçlü başkan adayı Trump. Trump’ın başkan adayı olması durumunda Biden’ın kaybedeceğine de kesin gözüyle bakılıyor.
Ekonomi, göçmenlerin durumu, sivil silahlanma dediğimiz mesele bu zaman zaman kampüs saldırılarıyla ciddi siyasi tartışmalara, münazaralara konu oluyor. Bunlar şu anda tartışılan konular ve buna göre Amerikan seçmeni oy verecek. Trump sürekli olarak şunun altını çiziyor. Ben ABD’yi kendi dönemimde hiçbir savaşa sokmadım. Dolayısıyla Amerikan halkının cebinden savunma(savaş) için para çıkmadığını ifade ediyor. Pandemi sonrası dönemde Amerika Birleşik Devletleri’nin süratle rehabilite olmasını sağladım diyor. Çünkü savunma harcamaları Amerika Birleşik Devletleri bütçesinde çok önemli bir boşluk oluşturuyor.
PKK/YPG ABD’nin kendilerini yalnız bırakmasından korkuyor
Irak’ta işler istedikleri gibi gitmiyor. Yeni hükümet Amerikan askerlerinin çekilmesini istiyor. Zaten 2500 askeri bulunuyor. Bir günde askerlerini çekebilirler. Suriye'de de işler istedikleri gibi gitmiyor. Çünkü Suriye'de desteklemiş oldukları terörist grup şu anda aynı zamanda Ruslarla da işbirliği yapıyor. ABD’nin bir gün buradan çekilebileceği ihtimaline karşı PKK-PYD acaba onların yerine Ruslarla işbirliği içerisinde olabilir miyiz diye düşünüyor.
ABD tarihteki en yalnız günlerini yaşıyor
ABD, Kızıldeniz’de Husiler’e karşı operasyon yaptı. Bu saldırıyı İngiltere ile beraber gerçekleştirdi. Husiler’e karşı kurulan bu koalisyonda görünürde 10 ülke var ama İngiltere'den başka kayda değer hiçbir ülke yok. Şu an Amerika'da dış politika ile ilgili tartışılan en önemli konu İsrail konusu. Çünkü İsrail olayları yüzünden de Amerika uluslararası alanda yalnızlaşıyor. Tarihte hiç olmadığı ölçüde Amerikan derin devletinin dış politikaya hakim olduğu bir dönemden geçiyoruz. Amerikan derin devleti dediğimiz zaman da bunu Pentagon ve CIA olarak düşünmemiz lazım. Bizim bölgemize ilişkin politikaların aslında hem mimarı hem de uygulayıcısı artık net bir şekilde gözüktü. Bu CENTCOM tarafından oluşturuluyor. CENTCOM Türkiye'nin bütün itirazlarına rağmen PKK-PYD’ye destek olmaya devam ediyor. Onları en güçlü müttefiki olarak görüyor. Biden'a zaman zaman yazılar yazdırarak, kongreye mesajlar yollattırarak, Türkiye'yi ağır bir dille eleştirmesini temin ediyorlar. Suriye’yi bölme ve orada bir Kürt devleti kurma ve orayı Irak’ta ki bölgesel yönetimle birleştirmeye yönelik bir politikayı sürdürüyorlar.
(*) Prof. Dr. Çağrı Erhan Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi