NATO ittifakı, ilk Genel Sekreteri İngiliz Lord Ismay’ın ifadesiyle “Amerikalıları içeride, Rusları dışarıda ve Almanları baskı altında tutmak için kurulan bir kollektif güvenlik ittifakıdır.” Ancak zaman içerisinde ABD’nin egemen gücü ile “ABD’yi el üstünde tutan!” bir ittifaka dönüştüğü de görülebilmektedir.
NATO, soğuk savaş döneminde en büyük düşmanı SSCB’ye karşı “savunma ve caydırıcılık stratejisini başarıyla uyguladı. Soğuk Savaş döneminde ABD, NATO içindeki askeri harcamaların yaklaşık yarısını tek başına sağladığı için NATO içerisinde liderlik ve ittifak politikalarını belirlenmesinde etkili oldu.
Soğuk savaş sona erdiğinde 1991 Roma Zirvesi’nde NATO, küresel çapta görev alabilecek “güvenlik örgütü”ne dönüştü. 50’nci kuruluş yıldönümünde Washington Zirvesi’nde “alan dışı“ askeri operasyonları gerçekleştirebilecek duruma gelmiş, soğuk savaş dönemindeki gibi bu dönüşümde de en büyük ekonomik katkı ABD tarafından sağlanmıştır.
Soğuk savaş sonrası başlangıçta “düşman”ın belirsizliği, ABD’nin istekleri doğrultusunda “küresel terör” ve “teröre destek veren ülkeler” tehdit olarak gösterildi.
Ancak Sovyet coğrafyasında kurulan ülkelerden ve bir bakıma Sovyetlerin mirasçısı Rusya’ya rağmen NATO’nun “Doğuya doğru genişlemesi” bu ülkeyi son derece rahatsız etti. Son olarak ABD-İngiltere ikilisi tarafından Rusya tehdit ve devamında düşman olarak gösterildi.
Her ne kadar Avrupa’nın çoğu AB üyesi NATO ülkeleri Rusya’ya karşı ABD-İngiltere ikilisi gibi şahince yaklaşmıyorlarsa da, Avrupa’nın savunma ve güvenliğini ortak savunma sistemi yerine NATO ve ABD’nin kontrolüne bıraktılar. NATO üyesi ülkeler, neredeyse başlangıcından beri ABD’nin birer üssü ve silah müşterisi olduğundan, ABD’nin askeri gücünün ekonomik gücünü de desteklediği görülebilmektedir.
ABD’nin, diğer üyelere oranla son derece görkemli milli gücü ona diğer ülkelere, siyasi koşulları da içeren ekonomik yardım, hatta gerektiğinde yaptırım olanağı da sağlamakta, bu da muhatap ülkeyi ABD’ye bağımlı hale getirmektedir.
ABD’nin NATO’daki Hakim Gücü
Brzezinski’ye göre Amerikan hegemonyasının üç sacayağı: para, üretim kapasitesi ve askeri güçtür.
1997’de ABD’nin yeni muhafazakârlarından William Kristol ve Robert Kagan’ın desteklediği “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi”in esaslarına göre; “Amerikan önderliği ABD ve dünya için iyidir; bu önderlik, askeri güç, diplomatik enerji ve ahlaki ilkelere bağlılık gerektirir ve bugün, dünya liderliğine oynayan çok az siyasetçi vardır.”
Amerikan ittifakının bu kadar uzun sürmesine imkan sağlayan en önemli husus BM’den NATO’ya kadar çok yanlı kuruluşlar ağına üye olmayı içeren, “anayasal anlaşma” ortamını çok iyi değerlendirmesidir.
Amerikan egemenliğinin çok yanlılığı, uzun ömrünün anahtarıdır; çünkü çok yanlılık, karşı ittifaklar kurma isteğini azaltmaktadır.
Soğuk Savaş sonrası tek kutup ABD, NATO’yu hep kendi çıkarları ve farklı oluşumlar şeklinde görevlendirmeye ve kullanmaya başladı. Bunun üzerine “NATO ABD’nin oyuncağı hale gelmiştir!” denilerek, ittifak özellikle Türkiye tarafından çok eleştirildi.
NATO’nun gerekli olup olmadığı konusunda Şubat 2020’de Pew Araştırma Merkezi’nin 16 ittifak üyesi ülkelerde yapmış olduğu bir anketin sonuçları şöyledir:
Türkiye’de halkın %55’i NATO’ya olumsuz bakarken, Yunanistan’da %51, İspanya’da %42’di. %82 ile Polonya, %77 ile Litvanya ve %72 ile Hollanda öne çıkmaktaydı.
Kanada’da %66, İngiltere’de %65 ve ABD’de ise halkın %52’si ittifak hakkında iyi düşünmekteydi.
NATO İçerisinde ABD’yle Diğer Üye Ülkeler Arasında Çatışan Hususlara Ait Örnekler
NATO’ya özellikle Avrupa’daki ülkelerde oluşan tepkiye ait bazı örnekler şöyledir:
-2003 Irak işgali öncesinde ABD’nin, Irak’ta nükleer silah dahil kitle imha silahları olduğu gerekçesiyle müdahalesine, bu bilgilerin asılsız olduğunu ileri süren Fransa ve Almanya karşı çıkmış, bu sebeple bir süreliğine gerilim yaşanmıştı.
-Rusya’dan Almanya’ya Baltık Denizi tabanından doğalgaz nakledecek Kuzey Akım-II projesinin %95’i tamamlanmış iken ABD, projeyi sürdüren yapımcı firmalara yaptırım uygulayacağını söyleyince inşaat durdu.
-Şubat 2024 başlarında bile ABD eski başkanlarından Trump, Fransa ile çatışan ABD çıkarları söz konusu olduğunda Fransa’nın ABD’ye ihraç ettiği şampanya-şaraplar için gümrük vergisi kotalarının yükseltilebileceği tehdidinde bulundu.
-ABD-İngiltere ikilisi, 2000’li yılların ortalarından itibaren Karadeniz’e sahildar ülkelerden Gürcistan ve Ukrayna’da manipülasyonla “Turuncu Devrimler”i gerçekleştirerek Rusya karşıtı bir hava oluşturdu. Bunu 2014’te Ukrayna’da tam olarak sahneye koyarak Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına kadar uzanacak bir süreci başlattı. Şubat 2022 sonunda çıkan Rusya-Ukrayna savaşı özellikle de Almanya’ya olmak üzere büyük ekonomik zararlar yükledi.
-Rusya, Ukrayna saldırısının ardından NATO’da önce tehdit, ardından da 2023 Vilnius Zirvesi’nde düşman olarak gösterildi. Yakın coğrafyadaki Rusya tehdidi üzerine üye ülkeler ABD’den silah satın almaya zımnen de olsa mecbur edildi.
-ABD başta olmak üzere NATO üyesi ülkelerinin Çin’le çok önemli ticari ortaklıkları vardır. Ancak 2018’de ABD-Çin arasında başlayan “Ticaret Savaşları”nın devamı olarak, ABD-İngiltere ikilisinin zorlamasıyla 2023 Vilnius zirvesinde Çin de potansiyel tehdit gibi tanımlandı. Bu sonuç da Avrupa’nın NATO üyesi ülkelerine önemli ekonomik zararlar verebilecektir.
ABD’den NATO Müttefiki Türkiye’ye Yapılan Yanlışlara Ait Örnekler ise şöyledir
Türkiye, müttefik ABD’nin bir kısmı aşağıda özetlenen “ABD müttefik değil de şayet düşman olsa daha neler yapardı?” dedirten sıkıntılarıyla karşılaştı:
-1964 tarihli ABD Başkanı Johnson’ın Başbakan İnönü’ye yazdığı NATO’nun “5’nci maddesinin işletilemeyeceği” tehdidini içeren ünlü “Johnson Mektubu”.
-Türkiye’ye, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında ABD menşeili harp silah ve araçlarını kullandığı gerekçesiyle 1975’te uygulamaya başladığı silah ambargosu.
-1994-1995’te satın alınan savaş gemilerinin tesliminin kasten geciktirilmesi. (1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin yürürlüğe gireceği tarihte, Türk-Yunan çatışması çıkmasın diye.)
-Irak’ın Süleymaniye şehrindeki Türk Özel Kuvvetler biriminin personelini başlarına 3 Temmuz 2003’te çuval geçirerek Sorgulaması.
-2004’te Annan Planı için halk oylamasında onay veren sonuca rağmen verilen sözlerin yerine getirilmeyerek Türk tarafının aldatılması.
-ABD ve bazı Avrupalı müttefiklerin Montrö Boğazlar Sözleşmesini delme girişimleri.
-ABD-İran geriliminin Türkiye’ye getirdiği ekonomik ve istikrarsızlık sorunları.
-Başta ABD ve Fransa olmak üzere bazı üyelerin Türkiye’ye rağmen Suriye’de PKK’nın uzantısı PYD/YPG’ye verdiği destek
-ABD’nin Irak’ta PKK yanlısı KYB’ye desteği.
-ABD ve Avrupalı üyelerin FETÖ terör örgütüne desteği.
-Teröristlere hibeyle silah desteği verilirken, Türkiye’ye parası karşılığında bile Füzesavar sistemi vermekte direnme.
-ABD’nin, 2018 yılı ortalarında FETÖ darbe girişimi davasından zanlı Rahip Brunson olayı sırasında Türkiye’den ABD’ye ihraç edilen bazı ürünlerin gümrük vergisini yükseltme yaptırımı. Bu sebeple TL, ABD Doları ve Avro karşısında bir gün içerisinde %70’lere varan değer kaybına uğradı.
-Türkiye’ye füze savunma sistemini satmaması üzerine Rusya’dan S-400 silah sistemi alınınca Türkiye’ye CAATSA yaptırımları uygulama. Ortağı olduğu F-35 projesinden çıkartma vb yaptırımlar.
Türk Kamuoyunda ve NATO üyeleri içinde ABD’nin (veya Avrupalı üyelerin) olumsuz hareketleri üzerine NATO’ya karşı oluşan olumsuz görüşler şöyledir:
ABD, NATO’nun dünyanın her yerinde savaş yapabilen bir örgüte dönüşmesini isterken, AB’nin NATO üyesi ülkeleri ulusal güvenliklerini daha çok kıta Avrupa’sıyla sınırlandırmakta, NATO’nun küresel jandarmaya dönüşmesini reddetmekteydi.
Türkiye Açısından NATO’ya İlişkin Olumsuz Görüşler
-NATO üyelerinin Kıbrıs, Ege ve Adalar konusundaki genel tutumları Yunanistan lehinedir.
-NATO ve ABD en son S-400 ve F-35 örneğinde olduğu gibi Türkiye’nin savunma sanayiinin gelişmesi ve ihtiyaçlarının karşılanmasındaki en büyük engel olarak her zaman karşımıza çıkmakta, yaptırım ve gizli ambargo uygulamaktadır.
-Türkiye, İncirlik üssünde mevcut ABD nükleer bombasına ev sahipliği yaparak açıkça “nükleer hedef” haline gelmektedir.
-ABD başta olmak üzere tüm NATO üyeleri, gerektiğinde başka başka isimler altında kurdukları koalisyonlar ile NATO teşkilatının adını kullanmadan, NATO sayesinde elde ettikleri imkanları milli imkanlar gibi kullanarak faaliyet ve operasyonlar yürütmektedirler. (AB’nin Irini harekatı gibi.)
-NATO ve ABD, TSK’yi Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarla zayıflatan, 15 Temmuz 2016 ABD-CIA destekli darbe girişimi nedeniyle tutuklanan FETÖ/PDY üyeleri için “en yakın çalışma müttefiklerini kaybettiklerini” söylemişlerdir.
-Irak ve Suriye’de terör örgütü PKK/PYD’ye “kara ordum” diyen ve NATO’yu örtülü olarak kullanan ABD, DEAŞ(IŞİD)’le mücadele adı altında Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmektedir.
-ABD’nin uluslararası ve müttefik ülkelerle ikili ilişkilerindeki hatalı tutumlarının NATO’ya atfedilerek “ABD ile NATO’nun aynı sepete konması”, zihinlerde olumsuz bir NATO algısı yaratmaktadır.
-ABD başkanlarından Trump, ittifakı hedef alan eleştirileriyle NATO’yu türbülansa sürüklerken, Biden da NATO’da Afganistan’dan çekilme kararı alarak ittifak içinde “büyük bir çatlak” yarattı.
NATO’ya İlişkin Olumlu Görüşler
-Bosna-Hersek İç Savaşı (1993-1995) ve Kosova krizinde (1999) ABD’nin desteği ile NATO müdahalesi mümkün olabildi.
-NATO, Batı dünyası karar alma mekanizmasında işleyen uzlaşma ilkesine göre Türkiye’nin gerektiğinde karar sürecini kilitleyebildiği, Batı’nın güvenliğiyle ilgili kritik kararlarda söz sahibi olabildiği en temel örgüttür.
-Alternatifi bulunmayan NATO gibi bir başka örgütün yakın gelecekte oluşması mümkün görülmemektedir.
-Türkiye olmasa da NATO varlığını sürdürür. O zaman güney sınırımızdaki kargaşaya NATO/AB desteğinde bir Ege-Yunan çatışması veya Kıbrıs’a ABD ve AB’nin zorlayıcı siyaset ile müdahalesi muhtemeldir.
-ŞİÖ, NATO’nun alternatifi değildir. Türkiye bu örgüte girebilecek coğrafi, kitabi, metotsal, hatta ekonomik imkanlara sahiptir. Davet eden de yoktur.
NATO’da Güçlü Olmanın İmkan ve Koşulları
-NATO’da “eşit” üye Türkiye itiraz ederse NATO kendisinin/ittifakın iyiliği adına bir karar alamaz.
-Üyelerinin veto hakkı sebebiyle NATO, Türkiye aleyhinde herhangi bir karar alamaz. Ayrılması halinde Türkiye aleyhine her karar alınabilir, engel olma imkanımızı kendi elimizle yok etmiş oluruz.
-NATO’nun binlerce sayfadan oluşan örgütsel işleme kurallarına hakim olamayan NATO’da etkin olamaz.
-Etkin olan üye saygı duyulan, dikkatle dinlenen, itirazlarına yerinde ve ağırlıklı sonuç verecek değerde alıcı bulan bir üye ülke konumuna yükselir.
Türkiye’nin NATO Üyeliği ile Kazanımları
-NATO üyesi Türkiye, GKRY’nin üyeliğini veto etmektedir.
-NATO, özellikle soğuk savaş döneminde Türkiye’ye kolektif caydırıcılık sağladı ve sağlamaya devam etmektedir.
-Karara katılsa dahi hiçbir ülke NATO operasyonuna katılmaya mecbur edilemez. NATO’nun 2011 Libya Harekâtı’na Almanya’nın katılmadığı gibi.
-Afganistan’a asker gönderen Türkiye, Taliban’a karşı operasyonlara katılmadı.
-Milli çıkarlarla çatışan hallerde ülke kendi hayati güvenlik çıkarlarını egemen iradesiyle karşılayabilir. Buna 1974 Kıbrıs Barış Harekatı, Suriye’de PKK ve türevlerine karşı askeri operasyonlar örnek olarak verilebilir.
-ABD, NATO’ya her dediğini yaptırsa idi (yani ABD’nin oyuncağı olsaydı), İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine Türkiye tavır alabilir miydi?
-Türkiye’de NATO üyeliği ile Dışişleri bürokratları dış politika, askerler güvenlik politikası ve askeri strateji/taktik alanlarında iyi yetiştiler.
-NATO üyeliği sayesinde, özellikle ortak savunma projeleri sayesinde yetişen ve deneyim kazanan bu alandaki mühendislerle Türk savunma sanayii de gelişmesini sürdürdü. (TAI/TUSAŞ, Askeri Tersaneler vb.)
ABD’nin NATO’yu İkna Gücünün Sebepleri
ABD, her ne kadar her istediğini yaptıramasa da, NATO’da alınan önemli kararlarda başı çekmektedir. Çin ve BRICKS ülkelerinin son yıllardaki ekonomik ve siyasi gelişmeleri karşısında giderek güç kaybetse de ABD’nin hala en önemli küresel güç olduğu bir gerçektir. ABD’nin NATO’nun itici gücü olmasını gerektiren gücü satır başlarıyla şöyledir:
-Küresel para birimine (dolar) sahip olması - Uluslararası para transferinde ABD Kontrolü: ABD Dolarının Hegemonyal Katkısı: Uluslararası para transferi dolar cinsinden olacaksa (SWIFT), ABD’nin kontrolü.
-Siyasi Güç (BM Güvenlik Konseyi Üyesi).
-Yıllık savunma harcaması 900 milyar dolara yaklaşan, dünyanın hemen her stratejik bölgesinde (veya yakınında) üsleri bulunan, nükleer silahlarla da destekli askeri gücü.
-Son yıllarda zemin kaybetse de hala çok önemli bilim ve teknolojik güce sahip olması.
-Halen GSYİH açısından (24 trilyon doların üzerinde) dünyanın en büyük ekonomik gücüdür.
-Küresel ölçekte çok güçlü bir medya/propaganda/sosyal medya etkisine sahiptir.
-Kültürel Güç: Kişisel özgürlük, demokrasi, saydamlık, açıklık ile daha yüksek toplumsal düzeye ulaşmayı vaat eden Amerikan popüler kültüründe sık sık ifade edilen değerleri yüksek eğitim ve dış politika birçok alanda Amerikan gücüne katkıda bulunur. (Amerikan Rüyası-Hollywood)
-Küresel bir dile (İngilizce) sahiptir.
-Uluslararası kurumlardaki etkinliği sayesinde “örgütsel kurumsallaşma”yı da sağlamaktadır.
Türkiye’nin NATO’daki Yanlışları (?)
Türkiye, II. Dünya Harbi sonrasında kaldığı yalnızlık politikasına ilaveten Sovyet tehdidiyle karşı karşıya kalınca NATO ittifakına girmek istedi. İlki 1950 seçimleri öncesi CHP hükümeti tarafından olmak üzere üç kez müracaat ettikten sonra, Kore’ye bir tugay göndererek ve bedel ödeyerek 1952’de üye oldu. Bu üyelik Türkiye’yi müttefiklerinin bazı yanlışları sebebiyle tedirgin etse de, Sovyet ve VP tehdidinden korudu.
Bu üyelik süreci sırasında Yunanistan’ın 1980’de Türkiye’nin veto kararını çekmesiyle NATO’ya geri dönüşünde hata yapıldığı sıkça eleştirilmektedir. Ancak 2023-2024 döneminde Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliklerine de onay verildi. Soğuk savaşın hüküm sürdüğü o dönemde Sovyetler Afganistan’a girmişti. Artan Sovyet tehdidine karşı NATO’nun güneydoğu kanadını güçlendirmek maksadıyla bu talebe onay verilmişti. Oysa İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği döneminde benzer tehdidin görüldüğünü söyleyebilmek mümkün değildir.
Fransa Cumhurbaşkanlarından Sarkozy, 2007’de cumhurbaşkanlığı kampanyası sırasında Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine kuvvetle karşı çıktığını beyan etmiş, nitekim seçilip göreve başladığında da “İmtiyazlı Ortaklık” statüsü verilmesini savunmuştu. Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına girmesini eleştirenler, 2009 NATO zirvesi öncesi Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına dönüşünün sebeplerini de pek ala verebilmelidir. Acaba o dönemde Türkiye’nin AB üyeliği konusunda Fransa’dan bir destek alınabildi mi? Ne yazık ki olmadı.
Tüm bu özetlere rağmen kanaatimiz, olayları 30-40 yıl sonranın değil, cereyan ettiği dönemin koşullarıyla değerlendirme yönünde olmalıdır.
Sonuç
ABD’nin Türkiye’nin milli çıkarlarıyla artan şekilde çatışan çıkarları sebebiyle Türk kamuoyunda ABD’ye karşı büyük bir güven bunalımı oluştu. Keza AB üyelerinden Fransa, Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika, İsviçre, İsveç gibi ülkelerin Türkiye karşıtı hareketleri veya söylemleri sebebiyle de güven bunalımı oluştu. Her ne kadar NATO ittifakı içerisinde Türkiye’ye karşı bir hareket gözlenmese de NATO üyesi “müttefik” ülkelere duyulan güven bunalımı sebebiyle Türk kamuoyunda bu Türkiye karşıtı ülkelerle NATO aynı kefeye konularak, NATO ittifakına karşı da güven bunalımı yükseldi.
Öte yandan giderek gücünü kaybetmekte olan küresel güç ABD, küresel gücünün idamesi için diğer uluslararası kuruluşlar (BM Güvenlik Konseyi, IMF, Dünya Bankası, DTÖ, DSÖ vb.) gibi NATO’yu da kendi çıkarı ve amaçlarına uygun kullanmayı sürdürmek istemektedir.
ABD’nin küresel gücünün devamında en güçlü destek İngiltere tarafından verilmektedir.
AB’nin kendi bağımsız güvenlik örgütünün bulunmayışı, hele de soğuk savaş sonrası silahlı kuvvetlerde yapılan tasfiyeler, kolektif güvenlik bağlamında AB’yi NATO ve ABD’ye bağımlı hale getirmiştir.
ABD’nin Afganistan’dan çekilme sırasındaki gibi diğer üyeleri bilgilendirmeyen aymazca tutumu arttıkça, bazı ülkelerin özerk politika özlemi ortaya çıkmaktadır.
Bölgesel güç Türkiye’ye, ABD dahil NATO üyesi veya diğer ülkelerin daha az «dokunması», büyük ölçüde Türkiye’nin NATO’da güçlü bir üye olması sayesindedir. NATO üyeliğinden ayrılması halinde Türkiye karşıtı ülkelerin adeta zil çalıp oynayacağı da kehanet sayılamayacak kadar açık bir gerçektir. Nükleer caydırıcılık olmaksızın mevcut durumda NATO’dan ayrılmak, Türkiye’nin milli çıkarına değildir.
Yararlanılan Kaynaklar:
Beyazıt Karataş, “E. Tümgeneral Beyazıt Karataş yazdı”, 17.05.2022, https://www.veryansintv.com/turkiye-nato-iliskileri-ve-natonun-genisleme-karari/#comment-97267
Celalettin Yavuz, “Türkiye–NATO İlişkileri: İttifaktan Ayrılma Zamanı Geldi mi?”, XVIII. Türk Tarih Kongresi-2018, IX cilt, Ankara, 2022.
Celalettin Yavuz, “Irak’ın Kuzeyindeki Gelişmelerin Bölge Jeopolitiğine Etkileri”, Global Strateji Dergisi, Ankara, Yıl 2, Sayı 6, Yaz 2006
Celalettin Yavuz, ________, “2009 NATO Zirvesi ve 60. Yılında NATO’nun Yeni Stratejileri”,
Jeopolitik, sayı 64, yıl 8, Mayıs 2009.
Celalettin Yavuz, Geçmişten Geleceğe Suriye - Türkiye İlişkileri, Ankara Ticaret Odası
Yayınları, Ankara, 2005.
Celalettin Yavuz, Türklerde Savaş, Strateji ve Askeri Güç, DER Yayınları, İstanbul, 2019.
Doğan Şafak POLAT, “NATO’nun Geleceği ve ABD’nin Etkisi”, https://tasam.org/Files/Icerik/File/Yeni_guvenlik_ekosistemi_IGK_3_pdf_5ab60c13-4c98-464b-801b-710db1deaaaa.pdf
Güven Özalp, “İttifak bitti mi: Macron fitili ateşledi, NATO tartışıyor”, Hürriyet, 9.11.2019
Julian E. Barnes ve Helene Cooper, “Trump NATO’dan çıkmak mı istiyor?”, (Çev: Ercan Caner, Sun Savunma), The New York Times, 14 Ocak 2019 (Metnin orijinali: https://www.nytimes.com/2019/01/14/us/politics/nato-president-trump.html)
Mehmet A. Kancı, “NATO "üzerinde güneş batmayan bir ittifaka" mı dönüşüyor?”, 19.05.2022, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/nato-uzerinde-gunes-batmayan-bir-ittifaka-mi-donusuyor/2592250
Namık Tan, “Finland-Sweden Conflict: Being right isn’t enough”, 23 May 2022, https://yetkinreport.com/en/2022/05/23/finland-sweden-conflict-being-right-isnt-
“NATO ile YPG pazarlığı”, Hürriyet, 28.11.2019
“NATO yüksek hazırlıklı kuvvetin asker sayısını 300 binin üzerine çıkaracak”, 27 Haziran 2022, https://www.yenisafak.com/dunya/nato-yuksek-hazirlikli-kuvvetin-asker-sayisini-300-binin-uzerine-cikaracak-3836470
“NATO’ya en düşük destek Türkiye’de “, Hürriyet, 11.02.2020
“NATO zirvesinde ilk kez dile getirildi… ‘Çin, dünya düzeni için tehdittir!’”, 30.06.2022, https://www.hurriyet.com.tr/dunya/nato-zirvesinde-ilk-kez-dile-getirildi-cin-dunya-duzeni-icin-tehdittir-42093146
Sedat Ergin, “NATO zirvesi Türkiye için ne anlama geliyor?”, Hürriyet, 3 Aralık 2019
Sedat Ergin, “Geriye dönük bir tartışma: Türkiye, 2009'da Fransa’nın NATO'nun askeri kanadına dönüşünü engelleyemez miydi?”, Hürriyet, Mayıs 24, 2022
Sertaç Aktan, “Erdoğan: Teröristlere misafirhane olan İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine olumlu bakmıyoruz”, 13.05.2022, https://tr.euronews.com/2022/05/13/erdogan-teroristlere-misafirhane-olan-isvec-ve-finlandiya-n-n-nato-uyeligine-olumlu-bakm-y
Von Helga Schmidt, “Vom Partner zur "größten Bedrohung"”, 29.06.2022, https://www.tagesschau.de/ausland/europa/nato-gipfel-russland-konzept-101.html