Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr
Avrupa ’nın Ortasında Yaşanan Büyük Soykırım Srebrenitsa
Osman Atalay
11 Temmuz 2023 12:26
A-
A+

“Ölmek istiyordum, masum insanları koruma sözü verdiğimiz halde bize sığınan insanları koruyamadığımız için kendimi affetmiyorum.

                                                               - Bosna’daki İnsanları Korumakla Görevlendirilmiş Hollandalı Bir Asker

 

Avrupa'da, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan en büyük katliam olan ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından "soykırım" olarak tanınan Srebrenitsa katliamının 28. yıldönümünde kurbanlar bir kez daha anılıyor.

Bu soykırım, Avrupa’nın ortasında gerçekleşmiş bir hafta boyunca süren en büyük toplu insan kıyımıydı.

Uluslararası hukuk açısından ilk kez belgelenmiş arşivlenmiş soykırım olarak tarihe geçti.

Bosna Hersek'in doğusundaki Srebrenitsa'da 11 Temmuz 1995'te yaşanan soykırımın üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen 797 kurbanın cesedine hala ulaşılamadı.

Srebrenitsa’da 8.372 Boşnak sivil katledildi. 81 toplu mezar ortaya çıkarıldı.

Bu mezarlarda; 7.757 mağdurun cesedi bulundu, 797 kişinin cesedine ulaşılmaya çalışılıyor, aramalar devam ediyor.

11 Temmuz 1995’te Birleşmiş Milletler’in Srebrenitsa’yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına rağmen 400 silahlı Hollanda barış gücü askerinin gözleri önünde bu katliamın gerçekleşmiş olması ayrı bir trajedi ve utanç verici bir olaydır.

Savaştan önce Srebrenitsa kentinin nüfusu 24 bin civarındaydı. Birleşmiş Milletler 6 bölgeyi güvenli yer ilan etmişti. Biri de Srebrenitsa olduğundan insanlar buraya canlarını kurtarmak için gelmeye başladılar. Diğer şehirlerden göç edenlerle birlikte 60 bin insan burada toplandı. Bir gece Hollandalı komutan Thom Karremans kendisine sığınan 25 bin mülteciyi ve şehri Sırplara teslim etti.

11 Temmuz 1995 günü General Ratko Mladiç, Srebrenitsa’ya elini kolunu sallayarak girdi ve kente sığınan insanları acımasızca katletme emrini verdi.

Ağır silahlarla donatılmış Sırp ordusu tarafından gerçekleşen katliamda bir kısım kadın ve küçük yaşta çocuğun da öldürüldüğü, belgelerle kanıtlanmıştır. Bosna Sırp Cumhuriyeti Ordusunun dışında katliama "Akrepler" olarak tanınan “Sırbistan özel güvenlik güçleri” de katılmıştır.

Cesetlerin kimlikleri belli olmasın diye onları parçalayarak yaklaşık 64 toplu mezara gömdüler.

Her yıl 11 Temmuz’da Srebrenitsa’nın Poçotari köyünde dini törenler yapılır, yıl boyunca devam eden toplu mezarlardan çıkan kemiklerin analizleri sonucunda kimlik tespiti ile burada mezarlara defnedilir. Bu sene, Srebrenitsa soykırımının yıl dönümü olan 11 Temmuz'da, Potoçari Anıt Mezarlığı’nda kimlik tespiti yapılan ve ailesinin onay verdiği 30 soykırım kurbanı daha toprağa verilecek.

Bu katliamı yapanların baş sorumlularından Radovan Karadziç 2008 yılında, katliamdan 13 yıl sonra adalet önüne çıktı.

Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemeleri Bosna Kasabı olarak bilinen Bosna Savaşı sırasında Sırp Cumhuriyeti'nin başkanı Radovan Karadziç hakkında önce 40 yıl hapis cezası verdi. 2019'da mahkeme bu kararı bozarak müebbet hapse mahkum etti.

Katliamın askeri sorumlusu Ratko Mladiç ise 2011 yılında, katliamdan 16 yıl sonra adalet önüne çıktı. Haziran 2021’de eski Bosnalı Sırp general Ratko Miladiç Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soykırım, savaş ve insanlığa karşı suçlardan dolayı ömür boyu hapse mahkum edildi.

Farklı mahkemelerde görülen Srebrenitsa davalarında bugüne kadar 45 Sırp'a, toplam 699 yıl hapis cezası verildi.

Eski Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç de Srebrenitsa'daki soykırımla suçlanmış ancak yargılanması sürerken cezaevinde ölmüştü.

Boşnaklar ise 28 yıldır hâlâ kayıp olan 797 Srebrenitsa kurbanının mezar yerlerini aramaya devam ediyor.

Boşnakların tek tesellileri bu katliamın baş sorumlularının cezalarını bugün çekiyor olmasıdır.

Srebrenitsa katliamı konusu her zaman Müslüman toplumlar ve Boşnaklar için ciddi bir tartışma konusudur.

Başta BM ve Hollanda askerlerinin bu katliamı engelleme noktasında hiçbir gayret ve çaba göstermemesi ve sorumluluklarını ihmal etmesi affedilmesi çok büyük bir utanç olarak görülmektedir.

O gün BM kampında tercümanlık yapan Hasan Nuhanoviç anılarında şunları paylaşmıştır; “Hollandalı askerlerin bulunduğu kampa gelerek, kampa sığınan insanların teslim edilmesini isteyen Sırp komutan, aksi takdirde kampın bombalanacağını açıklamıştır.” Hollanda askerlerinin kendi canlarını kurtarmak için insanları tek sıra halinde teslim ettiğini aktaran Hasan Nuhanoviç kamp etrafında boğazlanan insanların çığlıklarını ve yalvarmalarını unutamadığını söylemiştir. Ne acıdır ki, kampa sığınan ve Sırp askerlerine teslim edilen insanların arasında Nuhanoviç’in 18 yaşındaki erkek kardeşi Muhammed, annesi ve babası da vardır. Yaşadığı o günleri gözyaşları içinde anlatan Hasan Nuhanoviç katliamcılardan birçoğunu teşhis etmesine rağmen cezalandırılmadıklarını, hatta annesinin katili olan kişinin devlet dairesinde memur olarak görev yapmaya devam ettiğini belirtmiştir. Halen Saraybosna’da yaşamaya devam eden Hasan Nuhanoviç, yaşadığı bu üzücü ve kan donduran anıları 2007 yılında yazdığı “Birleşmiş Milletler Bayrağı Altında-Srebrenitsa Katliamı” adlı kitabında paylaşmıştır.

Srebrenitsa katliamında Hollanda’nın sorumluluğu

Srebrenitsalı Boşnak sivillerin sığındığı Hollandalı BM askerlerinin soykırımdaki rolü, aradan geçen yıllara rağmen tartışılıyor.

Kentin işgal edilmesinin ardından çekilen ve kamuoyunun da aşina olduğu görüntülerde, Hollandalı komutan Thom Karremans'ın 11 Temmuz 1995'te bir araya geldiği Mladiç karşısında el pençe durması dikkati çekiyor.

Kente giren Sırplara ateş açıldığı için Karremans'ın ifadesini alan Mladiç'in, görüntülerin sonunda ise Karremans'a içki ısmarladığı ve ikilinin birlikte kadeh kaldırdığı görülüyor.

Hollandalı askerlerin Srebrenitsa'dan uğurlanması öncesinde ise Mladiç'in, Karremans ve ailesine çeşitli hediyeler vermesi de bir başka ilgi çekici detay olarak göze çarpıyor.

Karremans hiçbir zaman yaşananlar yüzünden yargılanmazken, Hollanda devleti ise Srebrenitsa'daki soykırımdan "kısmen" suçlu bulundu.

“Kurban yakınlarınca 2007'de açılan davada, Lahey Bölge Mahkemesi, Srebrenitsa'nın işgali sırasında BM bünyesinde görevli Hollandalı askerlere sığınan 300 Boşnak sivilin Sırplara teslim edilmesinden Hollanda'yı suçlu buldu.”

O gün BM ye bağlı görev yapan askeri yetkililer direnmiş olsaydı bu soykırım yaşanmayacaktı.

Hollanda hükümet yetkilileri o gün yaşanan bu soykırım için BM’den çok az destek aldıklarını itiraf etti.

Hollanda’nın Özrü

Geçtiğimiz yıl Hollanda hükümeti, 11 Temmuz 1995 tarihinde Bosna-Hersek'in Srebrenitsa kasabasında, Sırp güçleri tarafından katledilen 8 binden fazla Müslüman erkek ve çocuğun yakınlarından resmen özür diledi.

Hollanda Savunma Bakanı Kasja Ollongren; 27 yıl önce uluslararası toplumun Srebrenitsa halkını korumayı başaramadığını vurgulayarak, "Bu topluluğun bir parçası olarak Hollanda hükümeti, bu başarısızlığın siyasi sorumluluğunu paylaşıyor. Bunun için en derin özürlerimizi sunuyoruz." dedi.

Ollongren, kurban yakınlarına hitaben yaptığı konuşmada, acılarını ortadan kaldıramayacaklarını belirterek, "Ama yapabileceğimiz şey, tarihin gözlerinin içine bakmak." diye konuştu.

Hollanda Savunma Bakanı, soykırımdan sadece Bosnalı Sırp güçlerinin sorumlu olduğunu ve sorumlulardan bazılarının şimdi Lahey'de yargılandığını anımsatmıştı.

Ollongren, o gün BM adına görev yapan Hollanda askerlerinin "büyük güçsüzlüğüne" değinmişti.

Hollanda Savaş ve Soykırım Araştırmaları Enstitüsü raporunda, askerlerin yeterince silahlı olmadığı, yetkilerinin belirsizliği ve BM müttefiklerinden çok az destek aldıklarını vurgulamakla yetinmişti.

Sonuç olarak bugün Bosna Hersek topraklarında yaşayan Müslüman Boşnak toplumunun hala kendilerini güven içerisinde hissedecekleri kalıcı bir barış planına sahip olmadıklarını görüyoruz.

Sırpların siyasal ayrılıkçı şantajları hala devam etmektedir. Savaşı bitiren DAYTON anlaşması asla bir barış anlaşması olmamış, sadece Avrupa’nın korumasında garantör olduğu bir ateşkes anlaşmasından ibarettir.

Bugünün gerçeği, Avrupa ve ABD’nin tek çabasının Balkanlar’ın AB ve NATO şemsiyesi altında yapılandırılması şeklinde tezahür ediyor olmasıdır.