Arnavutluk'un başkenti Tiran, salı günü Avrupa Birliği (AB) Batı Balkanlar Zirvesine ev sahipliği yaptı.
Tiran'daki Kongre Sarayı'nda düzenlenen zirvenin ardından Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile ortak basın toplantısı düzenledi.
Başbakan Rama burada yaptığı açıklamada, zirveyi "Arnavutluk'un bölgede barış, istikrar ve iş birliğinin kararlı, dirençli bir unsuru olarak oynadığı rolün takdir edilmesi" olarak gördüğünü söyledi.
Zirvenin, büyük bir tarihsel boyutu olduğuna işaret eden Rama, "AB'nin, AB sınırları dışına çıkıp zirve düzenlemesi bir ilktir. Bu, Batı Balkanlar'da ve özellikle Arnavutluk'ta gerçekleşiyor.
Her şeyden önce bunu, Batı Balkanlar'ın Avrupa Birliği'ne ihtiyacı olduğu gibi AB'nin de Batı Balkanlar'a ihtiyacı olduğu bilincinin olağanüstü bir işareti olarak görüyorum." Cümleleriyle Balkanların Avrupa için önemine işaret etti.
Arnavutluk'un ev sahipliğinde düzenlenen zirvede, “Ukrayna'ya karşı Rus saldırganlığının sonuçları, dış müdahalelere karşı güvenliğin güçlendirilmesi, göçten kaynaklanan sorunlarla mücadele ile terör ve organize suçlarla mücadele" gibi konular ele alındı.
AB-Batı Balkanlar Zirvesi kapsamında AB yöneticileri ve Batı Balkanların altı ülkesinin liderleri tarafından ilk anlaşma imzalandı. Tiran’da üst düzeyde ilk kez yapılmakta olan Zirvede imzalanan anlaşma roaming telekomünikasyonunda tarifelerin düşürülmesiyle ilgiliydi. İmza töreninde Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani ve diğer Balkan ülkeleri liderleri de hazır bulundu.
Batı Balkan Ülkeleri ve AB zirvesi açılışında Arnavut folklor ekibi, Çameri oyunu Osman Taka ve Kosova Rugova oyunu sahnelendi.
Tiran'da düzenlenen AB-Batı Balkanlar Zirvesi'ne katılan İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, özellikle Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının ardından Avrupa Birliği ülkeleri olarak Batı Balkanlar'a yönelik büyük sorumlulukları olduğunun altını çizdi.
Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic de AB-Batı Balkanlar zirvesine Sırbistan’ın pozisyonunu savunmak için katıldığını açıkladı.
Daha önce zirveyi boykot edeceğini açıklayan Vucic katılım kararını “masada olmazsanız, menüde olursunuz” diyerek ifade etti.
Kosova Başbakanı Albin Kurti’nin Kosova Topluluk ve Geri Dönüş Bakanı olarak atadığı isme ve Brüksel’in bu konudaki tepkisizliğine eleştiriler getiren Vucic, tepki olarak Tiran’daki zirveyi boykot edeceğini açıklamıştı.
Fakat son anda zirveye katılmayı uygun gördü.
Ukrayna savaşı sonrasında Balkanlarda yoğun AB çalışmaları fark ediliyor.
İki devletli Arnavut toplumunda yakınlaşma
Bir yıldır bölgede Sırbistan-Kosova ve Sırbistan-Bosna gerginliğinin sıcak bir çatışmaya dönüşme olasılığına karşın iki Arnavut toplumunun ortak siyasi ve ticari birlikteliğine şahit olmaktayız.
2022 yılı Ocak ayından bu güne Arnavutluk ve Kosova Meclisi karşılıklı verimli bir iş birliği sergiliyor. Sadece Ocak-Temmuz ayları arasında, Kosova Meclisi heyetlerinin 6'sı Tiran'da ve 7'si Arnavutluk Meclisi delegasyonlarının Priştine'de olmak üzere toplam 13 ziyaret gerçekleştirildi.
28 Kasım Arnavutluk Bağımsızlık Günü’nün 110. yıldönümü etkinlikleri kapsamında Ortak Meclis oturumuna, iki ülkenin hem meclis hem de hükümet heyetleri katıldı.
Oturumda, Arnavutluk Meclis Başkanı Lindita Nikolla, Kosova Meclis Başkanı Glauk Konujfca, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve Kosova Başbakanı Albin Kurti konuşmaları Arnavut toplumlarında büyük bir heyecan oluşturdu.
Balkanlarda son yıllarda, Kosova (Berlin insiyatifi) ve Arnavutluk (Open Balkan) girişimi sinerjileri homojen bir güç olarak Arnavut toplumunu Avrupa ve Batı Balkanlar’ın gözünde istikrarın önemli bir parçası olarak ön plana çıkarmıştır.
Tarihsel olarak Balkan Yarımadası’nda en eski halklarından olan İllirya kökenli bir halk olarak kabul edilen Arnavutlar, M.Ö 181 yılından beri varlıklarını çok zor koşullarda mücadele ve direnişler içerisinde sürdüre gelmişlerdir.
Bugün tarihi döngüde Arnavut toplumu, bölgenin kritik döneminde siyasal, toplumsal barışın sağlanmasında yeni bir şans sunmaktadır.
Rusya-Ukrayna savaşı ve Arnavutların artan rolü
Çin’in Bir Yol Bir Kuşak Girişimi, Rusya’nın Balkanlarda direnç noktalarını yeniden canlandırma teşebbüsü, Balkanların genç dinamik ve sert milliyetçi toplumu olan Arnavutları batının yeni paratoneri olarak öne çıkartmaktadır. ‘Açık Balkan’ projesi aslında bölgesel barışın altyapısı olarak tartışılmış ve somut bir şekle doğru evrilmektedir.
Bosna ve Karadağ’ın Açık Balkan projesine olan itirazları ile Kosova’nın alternatif Berlin Süreci’ni öne sürmesinin haklı sebepleri vardı. Kosova ulusunun Sırbistan’ın kendi bağımsızlıklarını tanıması karşında Open Balkan inisiyatifine temelde sıcak baktığını her platformda açıklaması önemliydi. Özellikle Batı Balkan ülkelerinde uzun zamandır durağanlaşan, ağır ilerleyen AB üyelik ve serbest dolaşım mevzuatı görüşmeleri yeniden canlanmış vaziyettedir.
Bu aslında yeni Balkanlar projesinin gerilimidir, nasıl bir sürece evrileceğini hep birlikte göreceğiz.
Açık Balkan’ inisiyatifini teorik olarak ilk defa 5 Haziran 1999 tarihinde Project Syndicate adlı bir makale de dillendiren George Soros’tu. Soros “Opening The Balkans’’ isimli makalesinde Balkanların nasıl açılması gerektiğini açıklıyordu. Her ne kadar bu projenin Soros’un fikri olduğu bilinmekteyse de burada küresel aktörlerin örtüşen çıkarlarının varlığını göz ardı edemeyiz. AB, NATO, İngiltere ve Soros’un örtüşen çıkarları önce “mini Schengen” sloganıyla start aldı.
AB, bu projeyi, AB’ye ön hazırlık olarak gördü.
AB’nin Batı Balkanları birliğe dahil etme çabaları çok ağır bürokratik bir oyalama politikasına dönüşmüştü.
Sonuç itibarıyla, Balkanlarda siyasi ve ekonomik krizlerin büyümesini önlemenin vazgeçilmez şartı olarak bölge ülkelerinin aynı zamanda komple AB üyesi olması planının artık işleme konulma zamanı gelmiştir.
AB ve ABD uzun zamandır bu proje ile ülkeleri kontrol ederek Rusya, Türkiye ve Çin gibi potansiyel etkin aktörleri bölgeden uzak tutmayı hedefliyordu.
Yaşanan süreçte Ukrayna savaşı, Batı’nın Balkanlarda elini çabuk tutmasının gerekliliğini ortaya çıkardı. İşte burada Balkanlar’ın en eski toplumlarından olan Arnavut toplumunun tarihsel gücü, kalabalık nüfusu dini ve kültürel zengin potansiyeliyle dikkatleri üzerine çekmektedir. NATO ve AB’nin Rusya ile yaşamakta olduğu Ukrayna çatışması Balkanlar’ın önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Balkanların uzun zamandır askıya alınmış AB ve NATO üyelik sorunları, önümüzdeki günlerde siyasal ve ekonomik kararlarla birlikte yeni bir çözüm sürecine girecek gibi görünmektedir.
Önümüzdeki 20 yıl Balkanlarda bölgesel barışın anahtar rolünü muhtemelen Arnavut toplumu üstlenebilir.
Arnavut halkı Türkiye’nin Balkanlardaki en büyük güç kaynağıdır
Bölge tarihinde Arnavutların 1444-1468 yılları arasında İskender Bey (Gjergj Kastrioti Skënderbeu) önderliğinde süren bir direniş hareketinin ardından, 15. yüzyılın sonunda tamamıyla Osmanlı’nın hakimiyetine girdiklerini ve 17. yüzyılda kitlesel bir aşamaya girerek Balkanlardaki Arnavut nüfusunun çoğunu kapsayacak boyuta ulaşmış olduğunu görürüz.
Arnavutların Osmanlı hakimiyeti sonrasında büyük ölçüde İslam dinine geçmiş olmaları, onların Osmanlı devlet kademesinde önemli görevlere gelmelerine imkan vermiş ve Batı Balkanlarda Osmanlı hakimiyetinin sürdürülmesinde en önemli unsurlardan biri haline gelmişlerdir.
Arnavut milliyetçiliğinin kültürel amaçlar ötesinde siyasi hedefler amaçlayan bir harekete dönüşmesi büyük ölçüde 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğunun geçirdiği yapısal dönüşümler ve Balkanlar üzerine büyük güçlerin rekabeti bağlamında şekillenmiştir.
Arnavut toplumu bugün Balkanlar ve Avrupa diasporasında sert milliyetçi karakteri, 8-9 milyona varan nüfusu ile iki devlete sahip önemli bölgesel bir güç merkezi olmaya aday görülüyor.
Türkiye’nin Balkanlar ve Avrupa jeopolitiğinde en önemli dost müttefik ve gelecek vizyonunun saç ayağı olarak Arnavutlar görülmelidir.
Avrupa ve Balkanların yaşayacağı yeni değişimlerin Arnavut toplumu üzerinden okunacağı unutmamalı ve bölgesel politikalarımızın ağırlık merkezini bu iki devlete sahip toplum üzerinde çok yönlü politik vizyon ile kurgulamalıyız.
ABD ve AB’nin Sırbistan’ı Avrupa birliği çerçevesi içerisinde tutma çabaları bölgesel istikrar açısından mantıklı idi.
“Open Balkan” ve “Berlin Süreci”, Rusya’nın Balkanlar ve Sırbistan üzerindeki etkilerini kırmaya yönelik bir projedir. Rusya’nın Sırbistan devleti üzerindeki siyasi, ekonomik etkisi, Balkanlarda Boşnak ve Arnavut toplumlarının çözüm bekleyen savaş suçları ve hukuki sorunlarını çözümsüzlüğe itmiştir.
Balkanların AB potasında eritilmesinin bir sonraki ayağının NATO kuşatmasına maruz kalacağı endişesi Rusya için yeni bir Ukrayna sendromuna işaret etmektedir.
Balkanlar’ın çok kültürlü, çok dinli, etnisiteli yapısının istikrarının muhafazası Arnavutluk ve Kosova devletinin siyasi, ekonomik gücünün korunmasıyla mümkün olabilir.
Türkiye’nin Arnavutluk ve Belgrad ilişkilerinin devlet aklı düzeyinde sürdürdüğü çizgi çok önemlidir. Fakat Kosova ayağının özellikle biraz daha somut, güçlü desteğe ihtiyacı var gibi görülüyor.