Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr
Cibuti: Eski Dünyanın Yeni Kapısı
Cibuti Ankara Büyükelçisi Sayın Aden Houssein Abdillahi’nin 26.09.2019’da Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE)’de yapmış olduğu konuşma...
H.E. Aden Houssein Abdillahi
02 Ekim 2019 12:10
A-
A+

Cibuti’den daha sonra bahsedeceğim çünkü bence en önemli şey Afrika ve Türkiye arasında, özellikle ekonomi alanında, nasıl güçlü bir ortaklık kuracağımız. Bir süredir ilişkilerimiz var fakat öyle zannediyorum ki hala kat edecek çok yolumuz var. Afrika’yı bilen çok sayıda Türk iş adamı olduğunu biliyorum fakat birçok insan hala genel anlamda Afrika’yı iyi anlayamıyor ve bilmiyor. Biri bana nereli olduğumu sorduğunda Cibutili olduğumu söylüyorum fakat insanlar kendilerini rahat hissedemiyorlar çünkü Cibuti’nin neresi olduğunu bilmiyorlar. Aynı şekilde Gana, Togo veya Kamerun’un da nerede olduğunu bilmiyorlar. Yani demek istediğim şu, insanlar Afrikalı olduğumu biliyorlar, Afrika’nın nerede olduğunu da biliyorlar fakat Afrika büyük bir yer ve ben bile Afrika’nın tamamını bilmiyorum. Afrika’nın doğusunu, Cibuti’yi, Etiyopya’yı, Somali’yi, Kenya’yı biliyorum. Türkiye nasıl Afganistan, Pakistan veya Japonya’dan farklı ise Cibuti de Güney Afrika, Senegal,  Kongo veya Zambiya’dan tamamen farklı. Afrika devasa bir kıta, dünyadaki ikinci en büyük kıta ve yaklaşık olarak 30 milyon kilometrekare büyüklüğünde. Akdeniz, Atlantik Okyanusu, Hint Okyanusu ile bağlantılı, en az 8 farklı fiziki özelliğe ve çöller, tropik ormanlar, savan iklimi gibi de birçok coğrafi özelliğe sahip. Kısacası çeşitlilik çok fazla.

“Şu an Afrika’da genel hissiyat, yapısal uyum programları olarak adlandırdığımız bu programların yalnızca başarısız olmakla kalmayıp aynı zamanda Afrika’daki birçok ülkenin büyüme beklentilerine de zarar vererek onları uzun vadede az gelişmişliğe sürüklediği yönünde.”

Afrika’nın ne kadar zorluklarla ve engellerle karşılaşarak bugünlere geldiğini düşündüğümüzde bugün Afrika’da gelişme oranının yükseldiğini, doğrudan yabancı yatırımın arttığını, Afrika ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin arttığını görebilir ve bunlara bakarak Afrika’nın iyi bir yerde ve doğru yolda olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu her zaman böyle değildi. Örneğin 15-20 yıl önce böyle iyi bir konumda değildik. 1980’ler ve 1990’lara “karanlık yıllar” diyoruz. O zamanlar Afrika IMF ve Dünya Bankası ile uğraşıyordu. Bu çok büyük bir hata ve başarısızlıktı. Olayları olduğu gibi söylemeliyiz ve kendimizi suçladığımız kadar IMF ve Dünya Bankası’nı da suçlamak zorundayız. Şu an Afrika’da genel hissiyat, yapısal uyum programları olarak adlandırdığımız bu programların yalnızca başarısız olmakla kalmayıp aynı zamanda Afrika’daki birçok ülkenin büyüme beklentilerine de zarar vererek onları uzun vadede az gelişmişliğe sürüklediği yönünde. 1996’da Dünya Bankası ve SAPRI adını verdikleri belli başlı sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu bir ağ 15 yıl boyunca uygulanmak üzere Afrika’da bir yapısal uyum programı başlattı. Dünya Bankası ve vatandaş grupları ve ülkelerin hükümetleri arasında işbirliği yapılan ilk 5 yılın sonucunda çaplı yapısal uyum programlarının, gelişmekte olan ülkelerdeki artan yoksulluğun, eşitsizliğin ve açlığın geniş çaptaki tek nedeni olduğu saptandı. Burada yalnızca Afrika’dan değil, IMF ile bu şekilde uğraşan birçok doğu Avrupa, Latin Amerika ve Asya ülkelerinden de bahsediyorum. Afrika’da IMF ve Dünya Bankası tarafından dayatılan ekonomik politikalar, birçok Afrika hükümetinde az gelişmişlik, aşırı açlık, toplumsal gerginlik, politik iç çatışmalar, anayasal krizler ve açık çatışma gibi köklü sonuçlar doğurdu. Tahminlerimize göre 1990’larda Afrika’da 11 ülkede iç çatışma vardı ve buralarda 3.8 ila 6 milyon kişi hayatını kaybetti. O dönemdeki siyasi ve toplumsal durum Afrika Birliği’nin neden kalkınma projeleri üzerine değil de çatışmaların çözümlenmesi üzerine yoğunlaştığını da açıklıyor. Afrika 1980 ve 1990’larda siyasi ve ekonomik olarak yüksek bir bedel ödedi.

“Yeni bir vizyonumuz, liderliğimiz var ve bence başarılı bir entegrasyon sağlıyoruz, birçok Afrika ülkesinde büyüme hızında artış var.”

Fakat bugün Afrika tamamen farklı. Yeni bir vizyonumuz, liderliğimiz var ve bence başarılı bir entegrasyon sağlıyoruz, birçok Afrika ülkesinde büyüme hızında artış var. Örneğin bugün Afrika’da 80 bin milyoner, 30 bin kadar milyarder var. Güçlü ve istikrarlı bir orta sınıf var. 123 milyon kadar üst orta sınıf mensubu insan var. McKinsey Global Institute’e göre 2026’ya doğru Afrika’daki istikrarlı ve güçlü orta sınıfın 1.1 milyon civarında olması bekleniyor. Bu nüfus, Afrika’nın toplam nüfusunun yaklaşık %42’sine tekabül ediyor. Bu orta sınıfın tüketim harcamasının 2020’de 1.4 trilyon dolara yükselmesi bekleniyor.  Afrika Birliği kendini muazzam bir ölçüde dönüştürdü ve bugün kendini güçlü bir ekonomik ajandayı gerçekleştirmeye adadı. Deniz yolu, hava yolu, kara yolu gibi ulaşım zincirlerine yüksek miktarda yatırım yaptık. Öyle zannediyorum ki yakında yeterli düzeyde bankacılık sistemimiz olacak. Erişilebilir ekonomik entegrasyon için zemin hazırladık. Kısa vadede de kıta içinde serbest ticareti gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Afrika’da doğrudan yabancı yatırım olağanüsütü düzeyde artış gösterdi. İçerideki finansal kaynaklar da farkedilir bir biçimde artış gösterdi. Biliyorsunuz ki birçok insan Afrika’yı savaş, bitmeyen çatışmalar ve hastalıklar kıtası olarak düşünüyor. Vergi geliri olarak Afrika 2016’da 520 milyar dolar elde etti. Mineral, petrol ve değerli taş ithalatından 168 milyar dolar elde etti. Afrika’daki merkez bankaları 2016’da 400 milyar dolar rezerve sahipti. Burada nakit paradan veya kamu fonundan bahsetmiyorum. Dış yardımın ise 2016’da yalnızca 50 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Doğrudan yabancı yatırımın ve dışarıdan gelen para transferinin 60 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Afrika’nın dışına çıkan yasa dışı para akışının çok yüksek bir miktar olduğu ortada. Her yıl en az 192 milyar dolar yasa dışı balıkçılık, vergi kaçırma, uluslararası şirketlerin vergiden muaf olarak elde ettikleri karlar gibi durumlarda Afrika dışına çıkıyor (Tablo 1).

Tablo 1: Afrika'da elde edilen gelir, doğrudan yabancı yatırım ve yasa dışı finansal akış miktarı

“Dünyadaki en kritik mineral kaynaklarının %30’u Afrika’da.”

Afrika’nın potansiyelinden bahsedelim. Afrika’da tarım potansiyeli çok fazla. Dünyadaki ekilebilir çiftlik arazilerinin %60’ına sahibiz. Aynı zamanda bildiğiniz gibi Afrika mineral, metal kaynakları bakımından çok zengin (Tablo 2). Bunların birçoğu çok değerli. Dünyadaki en kritik mineral kaynaklarının %30’u Afrika’da: platinyum Güney Afrika’da, elmas Botsvana’da, bakır Zambiya’da, kobalt Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde (öyle sanıyoruz ki dünyadaki kobalt üretiminin üçte ikisi buradan sağlanıyor), boksit Gine’de (dünyadaki rezervin %50’si burada)... Benzer şekilde kömür, demir, nikel, krom, uranyum, doğal gaz gibi kaynaklarla da bu liste uzatılabilir. 

 Tablo 2: 11 Afrika ülkesi en az bir temel mineralkaynağa sahip olmadadünyada ilk 10'da

Finansal değerlendirme bakımından da Afrika’nın parlak ve iyi bir geleceği var. Son yıllarda büyüme hızı konusunda rekora imza attık. Örneğin 2015’te 6 Afrika ülkesi, en hızlı büyüyen 10 ülke arasında yer aldı. 2016’da ise Fildişi Sahili, Senegal ve Tanzanya en hızlı büyüyen 10 ülke arasındaydı (Tablo 3).

 Tablo 3: 2016 yılında en hızlı büyüyen ekonomiler

 2017’de yine 3 Afrika ülkesi en hızlı büyüyen ilk 10 ülke arasındaydı: Etiyopya, Tanzanya ve Cibuti (Tablo 4).

 Tablo 4: 2017 yılında en hızlı büyüyen ekonomiler

2018’de 6 Afrika ülkesi, en hızlı büyüyen 10 ülke arasında yer aldı: Gana, Etiyopya, Fildişi Sahili, Senegal, Tanzanya ve Cibuti (Tablo 5).

Tablo 5: 2018'de en hızlı büyüyen ekonomiler

Afrika’da 2005’te 170 milyar dolar olan finansal akışın 2017’de 193 milyar dolara yükseldiğinin de altını çizmek gerekiyor (Tablo 6). Bu bizim yeterli düzeyde ekonomik kurumlar, ticari mekanizmalar ve yasal araçlar inşa etme çabamızın bir sonucudur. Üniversiteler ve iş camiaları kurmaktayız ve bu da tablonun gösterdiği rakamlardan anlaşılabilir (Tablo 6).

 Tablo 6: Afrika'da finansal akış

“Afrika ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi yılda 22-23 milyar dolar civarında.”

Şimdi de Afrika-Türkiye ilişkilerinden bahsetmek istiyorum. Her şey çok güzel gidiyor. Türkiye’nin 2005’ten beri sürdürmekte olduğu Afrika açılımı ile ilişkiler muazzam ölçüde arttı. Bugün Afrika’nın Ankara’da 35 diplomatik misyonu var. Bu Afrika ülkelerinin bir ülkede sahip olduğu en yüksek sayıdaki diplomatik temsilcilik. Türkiye Cumhurbaşkanlığı da Afrika’da 41 elçiliği ile kıtada çok sayıda diplomatik temsilciliğe sahip. Bugün Türk Hava Yolları 51 Afrika şehrine uçuş düzenliyor. Bu çok büyük bir başarı. Son 5 yılda iki taraflı ziyaretler artış gösterdi. Düzeyleri ve türleri fark etmeksizin bu ziyaretler, siyasi liderlerimizin birbirlerini tanıyarak, anlamasına ve birbirlerinin potansiyellerini anlayarak buna göre her iki tarafın da fayda sağlayabileceği yeni ortaklıklar kurmalarına olanak sağladı. Öyle sanıyorum ki Türkiye Cumhurbalkanı en az 27 Afrika ülkesine ziyaret gerçekleştirdi. Birçok Afrikalı devlet başkanı ve milletvekili de çok defa Türkiye’ye geldi. Afrika Birliği 2008’de Türkiye’yi stratejik ortak olarak tadını ve ilan etti. Aynı yıl İstanbul’da Türkiye-Afrika Zirvesi düzenlendi. İkinci zirve Ekvator Ginesi’nin başkenti Malabo’da düzenlenmişti ve birkaç ay içinde de üçüncü zirveyi İstanbul’da düzenleyeceğiz. Afrika ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi yılda 22-23 milyar dolar civarında. Bunu 2005’te 5 milyar olan ticaret hacmimiz ile karşılaştırdığımızda bunun ileriye dönük çok büyük bir adım olduğunu görüyoruz. Bugün Türkiye’nin Afrika’ya yaptığı yatırım 6 milyar dolar civarında. Türkiye 45 Afrika ülkesi ile Ticaret ve Ekonomi Anlaşması imzaladı. Eğitim alanında ise en az 11.000 Afrikalı öğrenci Türkiye’deki üniversitelerde eğitim görüyor (Tablo 7).

 Tablo 7: Türkiye'de okuyan Afrikalı öğrenci sayısı 

“Türkiye’nin güçlü bir sanayisi var, şu an sahip olduğumuz ticaret hacmi yeterli seviyede değil. Daha fazlasını yapabilmek için gerekli potansiyele sahibiz.”

Bunlar çok güzel gelişmeler fakat yeterli değil. Bildiğiniz üzere ben 6 yıldan fazla bir süredir Türkiye’deyim. Türkiye’yi ve sahip olduğunu büyük potansiyeli az çok biliyorum. Türkiye’nin güçlü bir sanayisi var, şu an sahip olduğumuz ticaret hacmi yeterli seviyede değil. Daha fazlasını yapabilmek için gerekli potansiyele sahibiz. 2019 yılı çok şey vadedecek gibi görünüyor. Ticaret hacmini gösteren bu tabloda Haziran ve Temmuz 2019 fevkalade yüksek seviyede (Tablo 8). Hatta öyle ki bazen 2018’de birçok Afrika ülkesi ile yapılan ticareti bile geçiyor. Bu istatistiklere Türkiye ile en çok iş yapan, Türkiye’nin ithalat yaptığı ilk 10 Afrika ülkesi olan Sudan, Senegal, Fildişi Sahili, Nijerya, Gana, Angola, Etiyopya, Cibuti, Somali ve Tanzanya dahil edildi.

 Tablo 8: 2008-2018yıllarında Afrika'nın 10 ülkesi ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 

“Türkiye’deki siyasetçiler ve iş adamları Afrika ülkeleri ile yeni ortaklıklar kurmalı ve sanayileşme ile ilgili alanlara doğrudan yatırımlar yapmalı.”

Peki şimdi ne yapabiliriz, alternatifimiz ne? Tablodan ticaret hacmimizin iyi olduğunu ve doğru bir şekilde ilerlediğimizi görüyoruz.  Fakat son 10 yılda Afrika’daki gelişmeye baktığımız zaman bunun %8-10 civarında olduğunu görüyoruz ve bu yüzden bu ticaret hacminin yeterli olmadığı açık. 22 milyar dolar yeterli değil. Geleneksel ticaret ve iş yapmanın sağlayacağı fayda sınırlıdır. Şu an yapmamız gereken bunun ötesine geçmek ve Afrika ile ticaretteki yaklaşımımızı yenilemek. Türkiye’deki siyasetçiler ve iş adamları Afrika ülkeleri ile yeni ortaklıklar kurmalı ve sanayileşme ile ilgili alanlara doğrudan yatırımlar yapmalı. Bu da doğrudan Afrika Kıtasal Sertbest Ticaret Bölgesi Anlaşması (AfCFTA) ile mümkün olabilir çünkü gelecek burada. Önceden kadim metropollerimiz ile, Avrupalılarla anlaşma ve ticaret yapıyorduk. Afrika uzun yıllarca tutsak piyasa olarak kaldı. Bu tablodan da anlaşılacağı gibi Avrupa Afrika için hala en önemli ithalat piyasası fakat hacmi git gide azalıyor (Tablo 9). Afrika artık kendi içindeki ticari ilişkileri geliştiriyor ve kendi içinde ticaret yapıyor.  Afrika içi ticaret az olabilir fakat gittikçe artıyor.

 

Tablo 9: 1990-2017 yıllarında Afrika içi ticaret payı ve Afrika'nın Çin ile AB ile olan ticaret payı

2000’de %10 civarındayken 2014’te %17.7’ye yükselmiş ve bugün %22-23 civarında. Ticarette genelde başlıca tarım ve gıda ürünleri veya mamul mallar öne çıkıyor. Mamul malların 2016’da Afrika içi ticaretin %42’sini oluşturduğunun da altını çizmekte fayda var.

Bugün Afrika içi ticaretin bir numarada olduğunu hatta Çin ile olan ticareti görüyoruz (Tablo 10). ABD ve birçok Avrupa ülkesi ile olan ticarette azalma var.

Tablo 10: 2016 yılında Afrika'nın en çok ticaret yaptığı bölgelerve ülkelerin sıralaması

“Afrika Kıtasal Sertbest Ticaret Bölgesi Anlaşması (AfCFTA) ile Afrika dünyanın en büyük serbest pazarı olacak.”

Bugün Afrika içi ticaretin hemen ardından Çin, Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri geliyor. Bölgesel entegrasyonda mamül ürünler çok önemli bir yerde. Buradan Türk iş adamlarına bölgesel entegrasyon ve yakında tamamlanacak olan Afrika Kıtasal Sertbest Ticaret Bölgesi Anlaşması’nın (AfCFTA) gerçekten de fayda sağlayabilecekleri bir durum olacağını söylemek istiyorum. Bu anlaşma nedir? Bu, Afrika devletlerinin Afrika serbest ticaret bölgesini kurarak, gümrük engelleri kaldırarak ve tek bir pazar kurarak, işçi ve sermayenin serbest dolaşımının önünü açarak bölgesel ticaret ve ekonomik entegrasyonu sağlamak üzere alınan önlemleri içeren  resmi bir anlaşmadır. 1.2 milyar insan ve 2.5 trilyon dolardan oluşan bir pazardan bahsediyoruz. Bu Türk iş adamlarının da yararlanabileceği bir pazar. Bu dünyanın en büyük serbest pazarı olacak. Gerekli mekanizmalar 6 ay ila 1 yılda oluşturulabilir. Söylemek isterim ki Türk iş adamları ve siyasetçilerin bu pazara daha yakın olmalarının tam zamanıdır. Buradan Afrika’ya ürün satmak veya buradan ticaret yapmak işe yaramayacak çünkü bugün Çinlilerin Afrika’da 2.000’den fazla şirketi var ve bu şirketleri Afrika’da işletiyorlar. Bu yüzden Türk iş adamları da Afrika’da bulunarak bu pazara girmeliler, bu işi doğru yapabilmenin yolu budur.

Cibuti’nin stratejik konumu

Cibuti’ye gelecek olursak, biliyorsunuz ki Cibuti Kızıldeniz’in girişinde bulunuyor ve burası aynı zamanda Doğu Afrika’nın da kapısı olarak tabir ediliyor. Cibuti ve Yemen arasında 20 km var, burası büyük bir boğaz. Babülmendep adındaki bu boğaz aracılığı ile her gün Kızıldeniz’den 4.8 milyon varil, yılda ise 28 milyon konteyner petrol geçiyor. Burası dünyanın en işlek ikinci deniz yolu. Bundan dolayı bugün Cibuti’de ABD (Afrika kıtasındaki tek askeri üs), Fransa, İtalya, Japonya (kendi ülkesi dışındaki tek lojistik üs) ve Çin’e ait olmak üzere toplam 5 adet askeri üs var. Askeri üslerin olmasının temel nedeni Avrupa’ya giden petrolün %75’inin Babülmendep’ten geçiyor olması. Burası Çin ve Hindistan’ın Avrupa ile aralarındaki ticaret yolu. İkinci neden ise Cibuti’nin Afrika ve Orta Doğu için gözlemleme yapmaya uygun bir konumda olması. Ekonomik olarak ise Cibuti bölge için bir kapı görevi görüyor.

 Resim 1: Cibuti-Etiyopya elektrikli demiryolu hattı

5 adet limanımız var ve bunlardan bir tanesi Afrika’daki en işlek 3. liman olma özelliğine sahip. Cibuti ile Etiyopya arasında elektrikli demiryolumuz var (Resim 1). Bugün 48 kilometrekare olan Afrika’daki en büyük serbest ticaret bölgesini inşa ediyoruz. Serbest ticaret bölgeleri kurarak yabancı yatrımcıları bölgeye çekmek istiyoruz ve bugün bütün Afrikalı devlet başkanları bunun öneminin farkındalar. Etiyopya bizim komşumuz ve çok kalabalık bir nüfusa sahip. Etiyopya’ya sattığımız ürünlerin en az %94’ü limanlarımızdan geçiyor. Türk iş adamlarının, siyasetçilerin, akademisyenlerin ve düşünce kuruluşlarının Afrika’daki yeni trendler ve dinamikleri anlamalarını ve buna göre harekete geçmelerini istiyoruz.

Soru-Cevap

Soru: Cibuti neden Çin için bu kadar önemli?

Cevap: Öncelikle Çin’in sadece Cibuti’ye değil, bölgeye ilgisinin çok fazla olduğunu anlamamız gerekiyor. Çin bugün Cibuti’deki limanlar ve serbest bölgelerin hissedarı. Daha önce de söylediğim gibi Cibuti bugün Afrika’nın en büyük serbest ticaret bölgesini kuruyor. Cibuti bu bölgenin %60 hissesine sahip. Geri kalan %40 hisse ise Çin’e ait. Şunu da belirtmek gerekir ki Çin Etiyopya’daki gazdan faydalanmak ve bu gazı Etiyopya’dan ithal etme hakkına sahip oldu. Çin şu anda Cibuti’de boru hattı kurmayı planlıyor. Afrika’nın güneyinde, Mısır’dan Güney Afrika’ya kadar, 9 ülke var. Batısında ise 26 ülke var. Buradaki düşünce Afrika’ya doğudan girişin nereden olduğu. İki giriş var, birisi Cibuti diğeri ise Kenya. Cibuti limanların ve serbest bölgenin hissedarı, Cibuti ile Etiyopya arasında elektrikli demiryolu inşa ediyoruz ve geçen yıl yüksek miktarlarda yatırımlar yaptık. Bence Çin’in Cibuti’ye ilgi duymasının başlıca nedenleri bunlar.