Yayına hazırlayanlar: Zeynep Defne YAVUZ - Burak SIRAKAYA
Temel itibariyle seçmenin AK PARTİ’ye bakışında çok büyük bir kayma yok. Kaygı var ama bir kayma yok. İttifaklar devam ediyor. Bu taraftaki ittifak resmen devam ediyor olsa da Millet İttifakı’nın esas ana omurgasını oluşturan husus Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığıydı. Bir tarafta Recep Tayyip Erdoğan varken ve görevinin başındayken karşı tarafta bu karşıtlığı bir ittifak olarak sürdürmeye devam etti. Cumhuriyet Halk Partisi'nin aldığı oy %37, İYİ Parti’nin aldığı oy %3.5 HDP’nin aldığı oy %5.5’tir. Kemal Kılıçdaroğlu karşı tarafa çok önemli bir hizmet yaptı. Altılı masayı kurarak altılı masa içine dahil olan muhafazakar seçmenin Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy verebilme alışkanlığı kazanmasını sağladı. İYİ Parti’li de muhafazakarlar da HDP’li de DEM Parti’li de bu seçimde, tereddütsüz gitti Cumhuriyet Halk Partisi'nin adaylarına oy verdi.
Bana göre onların en temel belirleyici faktörü Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerine kurdukları birliktelikti. Bu birliktelik çalıştı. Onun için orada çok önemli bir şey görmüyorum. AK PARTİ'nin şöyle bir sıkıntısı var. Genelde iki parti arasında geçer yerel seçimler. Bu iki partinin bir tanesi mutlaka AK PARTİ’dir. Kazanmaya en yakın parti AK PARTİ olduğu için de AK PARTİ’de aday adayı çok olur. 3.000, 5.000 ve 7.000 nüfuslu ilçelerde birçok aday adayımız vardır. Bunların içinden hangi yöntemi uygularsanız uygulayın geri kalan kişilere göre yanlış aday belirlendi algısı vardır. Bu kişiler kendileri belirlenmediği için belirlenen aday karşısında birlikte hareket etme yöntemini benimseyebilirler. Yeniden Refah Partisi, Saadet Partisi ya da orada fazla iddiası olmayan partiler bu sürede aday çıkartmazlar. AK PARTİ'nin küskünlerinden etrafında birleşilebilecek bir ismi aday olarak belirlerler ve zaman zaman da bu adaylara karşı seçimi kaybederiz.
Cumhuriyet Halk Partisi çok mu iyi aday belirledi? Kritik yerlerde stratejik davrandı ve stratejik adaylar belirledi. Başarılı bir çalışma yaptı. Bazı yerlerde milliyetçi muhafazakar hassasiyeti olan adayları gösterdi ve sonuç aldı. Ama kazanması garanti olan yerlerde bize göre adayları kötüydü. Çankaya’da 31 yaşındaki özel avukatını aday yaptı. İzmir adayı çok mu doğruydu ya da İstanbul'da ilçelerdeki adayları çok mu doğruydu? Ama öyle bir havaya geldik ki bu seçimde artık özellikle emekliler üzerinde oluşan ekonominin üzerimize yüklediği baskıyla seçmen bir karar verdi. Yerel seçimlerde bu her zaman olur. Birçok yerel seçimde iktidara bir mesaj verilmiştir. Bu seçimde de çok net bir şekilde iktidara mesaj verildi.
Tayyip Erdoğan karşıtlığı ve Cumhuriyet Halk Partisi seçmeni onlara kapalıydı. Bizim de hem öz eleştiri yapabilmemiz hem de hatalarımızı yeniden gözden geçirmemiz için seçmen bize çok ciddi bir ikazda bulundu. İkazını da gidip Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy vererek değil sandığa gitmeyerek gösterdi. Ekonomiyle ilgili meseleleri düzeltirken, seçmene AK PARTİ'nin yeniden kendi hassas ayarlarına ve dengelerine döneceği ile ilgili kuvvetli şeyler verilebilirse sonuç alınacağını düşünüyorum. Yeniden Refah Partisi’nin aldığı oyun böyle bir yerel seçimde özellikle taşra illerinde AK PARTİ'ye duyulan tepki üzerine adaya verilen oylar olduğunu düşünüyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin de Milliyetçi Hareket Partisi'nin de AK PARTİ kadar aday belirlemekte yanlış yaptığını biliyoruz. Burada esas itibariyle siyasi saiklerin ve siyasal aidiyetlerin ittifakları devam ettirdiğini, ekonomik sıkıntılarında bize bir ders verilmek üzere seçmenimizin büyük ölçüde sandığa gitmediğini gösterdiğini düşünüyorum. DEM Parti %90’larla seçim kazandığı yerlerde adaylarını doğru belirlediği için mi alıyor? Cizre'ye İsveç’ten bir kız çocuğunu getirdi ve %93 oy aldı. Onun için her ne kadar başkanların seçimi olsa da bu seçimin de hem genel siyaset hem genel ekonomi hem de ittifaklar siyasetinin bir sonucu olduğunu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bugün bu başarıyı sağlamasında Kemal Kılıçdaroğlu döneminde ortaya konulan helalleşme sürecinin muhafazakar seçmene kısmen de olsa bir güven vererek cumhurbaşkanlığı seçimindeki ittifak ruhunu bu seçimde de devam ettirdiğini düşünüyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi gerçekten kendisine oy verme eğilimini ve bu aday belirleme sürecini de bize göre daha başarı tamamladılar. Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu mirasını daha iyi yönettiler. Hemen hemen hiç miting yapmadılar. Adamlar parklarda, lokallerde, derneklerde konuştular. Niye miting yapacak? Binlerce insanın karşısına çıkaracak bir adayın, bir liderin olacak ki çıkaracaksın. Buna cesaret edemedikleri için biz miting yapmıyoruz dediler. Biz genel politikaların bu seçimde çok belirleyici olacağını, onların çok kullanacağını düşündük. Biz bu seçimi başkanlar seçimine ve belediye başkan adayları seçimine indirgemeye çalıştık. Genel politikayı hiç konuşmak istemedik. Murat Kurum İstanbul'da sürekli İstanbul'a ne yapacağını anlattı. İmamoğlu da tam tersine genel politikadaki gidişat kendi lehlerine olduğu için her zaman emekliyi ve ekonomiyi konuştu. 16 Bakanı ve Cumhurbaşkanı’nı konuştu. Bu seçimde Genel Başkan’a güvenemedikleri için miting yapmadılar ama genel siyaseti onlar kullandı. Cumhurbaşkanımız da tam tersine belediye seçimleriyle ilgili ne yapabileceğimiz o ilde hangi hizmetleri yapabileceğimiz konusuna indirgemeye çalıştı ama genel politika daha belirleyici oldu.
*Mehmet Ersoy
(E)İçişleri Bakan Yardımcısı
*Eğitim Bilgileri
1986 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde lisansını yapmıştır.
*İş Deneyimi
İvrindi, Çeltik, Sarıyer Kaymakamlıkları, Mardin Vali Yardımcılığı, İçişleri Bakanlığı Merkez Valisi görevlerinde bulunmuştur.
Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı görevinde bulunmuştur.
2016 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı olarak atanmıştır.
2017 yılında İçişleri Bakan Yardımcılığı görevini yapmıştır.