Giriş
Önümüzdeki yıllarda büyüme, enflasyon, savaş, gıda güvenliği, enerji arzı, talep daralması, üretimde yavaşlama, hane halkının gelirlerinde azalma, tasarruflarda azalma, salgın hastalıklar, ilaç üretimi ve yeşil dönüşüm gibi kavramlar sık sık duyacaktır. Dolayısıyla ekonomik okumalar bu kavramlar etrafında şekillenecektir.
IMF'nin 2023 başında yayınladığı rapora göre 2000-2019 için ortalama küresel büyüme 3,8 iken 2022'de 3,4, 2023'te 2,9 ve 2024'te 3,1 olarak tahmin edilmektedir. Çin'de yılın başında ortaya çıkan yeni nesil COVID-19 ve sıfır hastalık politikası Çin’in ekonomisini baskılamaktadır. 2023 ve 2024 büyüme tahminlerinin ortalamanın altında kalması da bu argümana dayandırılmaktadır. Enflasyonla mücadele için faiz oranlarının artırılması ve küresel ekonomik aktiviteyi zorlaştıran Rusya-Ukrayna savaşı da büyümeyi etkileyen diğer faktörlerdir.
Küresel büyümenin ortalamaya çıkartılabilmesi için küresel enflasyonun 2022'de 6,6'ya, 2023 ve 2024'te yüzde 4,3'e düşürülmesi tavsiye edilmektedir. Ancak tavsiye edilen oranın 2017-2019 ortalamasının yaklaşık 1 puan üzerinde olması yaşanan ekonomik sıkıntının büyüklüğünü göstermesi açısından önemlidir.
2023 için ülkelere göre büyüme projeksiyonları Şekil 1'de sunulmaktadır.
Şekil 1. 2023 için Küresel Büyüme Tahminleri.
Raporun devamında ABD, Avro Bölgesi, Birleşik Krallık, Asya, gelişmekte olan Avrupa ülkeleri, Latin Amerika ve Karayipler, Orta Doğu, Orta Asya ve Sahra Altı Afrika ülkelerinin büyüme potansiyeli detaylı olarak incelenmektedir. Türkiye'nin de 2023'te 3,0 büyüyeceği tahmin edilmektedir.
Faiz artışının küresel büyümeye olumsuz etkileri bilinse de enflasyonla mücadelede öncelikli bir finansal adım olarak görülmektedir. Ayrıca finansal istikrarsızlığın daha da derinleşmesini önlemek için farklı önerilerde de bulunulmaktadır.
Bunlar; aşırı borçlu kuruluşların borçlarının yeniden yapılandırılması, küresel salgının yeniden ortaya çıkma riskine karşı aşılamaya devam edilmesi, yeni aşı geliştirilmesine yönelik mali ve siyasi desteğin sürdürülmesi ve teknolojilerin desteklenmesi, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle artan enerji maliyetlerinden en çok etkilenen yerlere odaklanılması, diğer maliyet artışları, savaş ve salgın hastalıklar nedeniyle sıkıntıya giren gıda güvenliğinin yeniden sağlanması, uluslararası ticari ilişkilerin gözden geçirilmesi ve tüm sorunların bir an önce aşılması için ticari iş birliklerini geliştirici politik ortaya konulmalıdır. Ayrıca, emisyon sınırlaması çerçevesinde, Paris iklim anlaşması ve Kyoto protokolü ile mutabakata varılan konuların desteklenmesi ve yeşil dönüşüme öncelik veren yatırımlara desteğin artarak devam etmesi de önerilmektedir.
Büyüme tahminleri, olası küresel riskler ve politika önerileri ayrıntılı olarak incelendiğinde;
Küresel Büyüme Tahminleri
2022'nin son çeyreği dikkate alınmaz ise genel küresel büyüme performansı beklentileri karşılamaktadır. 2023'te küresel felaketler nedeniyle istenilen düzeyde bir büyüme beklenmezken, 2024'te Çin ve Hindistan küresel büyümenin dinamosu olarak görülmektedir. Bu iki ülke tek başına küresel büyümenin yarısını karşılayacak potansiyele sahiptir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde 2022 için 2,0 olarak hesaplanan büyümenin 2023'te 1,4 olacağı tahmin edilmektedir. 2024'ün 2022'den daha kötü olacağı söylenmektedir. 2024 için hesaplanan 1,0'lık düşük büyüme oranı tahmini, enflasyonla mücadele için faiz oranını sürekli yükselten FED'in politikalarına dayandırılmaktadır.
Euro bölgesindeki büyüme son yılların en düşük seviyesindedir. 2023'te büyüme 0,7 olarak tahmin edilirken, 2024'te 0,2 puanlık bir yukarı yönlü hareket beklenmektedir. Avrupa Merkez Bankası'nın hızlı faiz artırımları ve enerji fiyat kontrolleri büyümeye etki edeceği düşünülen en önemli faktörlerdir.
İngiltere'nin 2023’te -0,6 büyüyeceği tahmin edilmektedir. Negatif büyümenin nedeni sıkı maliye ve para politikası, yeni finansal koşullar ve daha yüksek enerji fiyatlarının hane halkı bütçesine olumsuz etkileri olarak gösterilmektedir.
Asya'da büyümenin 2023'te 5,3, 2024'te ise 5,2 olması beklenmektedir. Bölgede dünya ortalamasının üzerinde büyüyen Çin, küresel büyümenin de lokomotif ülkesi konumundadır. Hindistan'ın 2022'de 6,8, 2023'te 6,1 ve 2024'te 6,8 büyümesi beklenmektedir. Hem Çin hem de Hindistan tüm küresel büyümenin yaklaşık yüzde 45'ini oluşturmaktadır.
2022'de 0,7 ile dibe vuran gelişmekte olan Avrupa ülkelerinde büyümenin 2023'te 0,9 puan artarak yaklaşık 1,5 olması beklenmektedir.
Latin Amerika ve Karayipler'de büyümenin 2022'de 3,9'dan 2024'te 1,8'e gerilemesi, bölgenin en önemli iki ekonomisi olan Brezilya ve Meksika'nın zayıf performansına bağlanmaktadır.
2023 yılında Orta Doğu ve Orta Asya'da yüzde 3,2, Sahra altı Afrika ülkelerinde yüzde 3,8 büyüme beklenmektedir.
Küresel Riskler
2022 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla enflasyondaki artışlar hızlanmıştır. Artışların 2023 yılında da devam etmesi beklenmektedir. Artan faiz oranları ve enflasyonu düşürmeye yönelik parasal sıkılaştırma küresel büyümeyi yavaşlatmakta, hane halkı gelirlerinin ve tasarruflarının gerilemesine neden olmaktadır.
Salgın dönemde bastırılan taleplerde artış beklenmektedir. Ancak işgücü piyasasındaki ücret artışları, talep artışına gerekli desteği sağlayamadığı için bu bağlamda risk oluşturmaktadır. Özellikle gelişmiş ekonomilerde hane halkı tasarruflarında önemli bir birikim olduğu ve bu tasarrufların özellikle turizm harcamaları şeklinde talep yönlü beklentilere dönüşmesi halinde enflasyon üzerinde olumsuz etkilerinin olacağı düşünülmektedir. Öte yandan aynı nedenlerin Çin'de arz yönlü bir iyileşmeye neden olacağı değerlendirilmektedir.
Ukrayna'da tırmanan savaş, özellikle Avrupa ülkelerinde, düşük gelirli ülkelerde ve enerji ihtiyacı olan ülkelerde ekonomiden sosyal hayata kadar bir dizi riski beraberinde getirmesi beklenmektedir. Kışın ortalamadan daha sıcak geçmesi Avrupa’daki sosyal riskleri azaltsa da Rus gazına getirilen kısıtlama ve enerji arz açığının ABD'den gelen tanker gemilerle karşılanması maliyetlere yansımaktadır. Doğrudan yüksek enerji ihtiyacı olan demir-çelik ve benzeri ağır sanayi üretimi bu kış için üretimini durdurmuş ancak bu durum işsizlik, maliyet artışı ve nihayetinde yüksek enflasyona olarak ortaya çıkmıştır.
Tüm bu gelişmeler küresel ekonomiyi tehdit etmektedir. Ayrıca, ithal tarıma bağımlı ülkelerin gıda kıtlığı ve yüksek gıda tedarik maliyetleriyle karşı karşıya kalması muhtemeldir.
Küresel Risklere Politik Öneriler
Yazının başında enflasyon, savaş, gıda güvenliği, enerji talebi, talep daralması, üretimde yavaşlama, hane gelirinde azalma, tasarrufta azalma, salgın hastalıkların devam etme riski, ilaç üretimi ve yeşil dönüşüm gibi kavramlara değinilmiştir. Bu bölümde riskleri azaltmak için önerilen politik çözümler tartışılmaktadır.
Üretimin kapasitenin altında kaldığı ve enflasyonun kontrol altında olduğu ülkelerde, parasal ve mali ayarlamalara devam edilmesi uygun bir yaklaşım olarak görünmektedir.
Yeniden ortaya çıkan ve devam eden COVID-19 salgınının önlenmesi uluslararası koordinasyon ve iş birliğini gerektirmektedir. İlaca erişimi olmayan ülkelere doğrudan destek verilmesi ve veri paylaşımı hem mevcut hem de potansiyel salgınlarla mücadele etmenin anahtarı olarak değerlendirilebilir.
Finansal istikrarın sağlanması ve sürdürülmesi için ülkeler kendi koşullarına uygun makroihtiyati araçlar kullanılabilmektedir. Konut sektöründeki fiyat artışları da ekonomilerin stresini artıran diğer önemli bir faktördür. Bu bağlamda, Çin'de merkezi hükümetin emlak krizini çözmeye yönelik girişimlerinin etkileri hissedilmiştir. Türkiye'de de hem emlak fiyatları hem de kira artışları için devlet müdahalesinin olduğu görülmektedir.
Küresel kriz sonrasında uygulamaya konulan finansal sektör düzenlemeleri, finansal kriz ve salgın hastalıklar boyunca bankacılık sektörlerinin dayanıklılığına katkıda bulunmuştur. Ancak, daha az düzenlemeye tabi olan banka dışı finans sektöründeki veri ve denetim boşluklarının ele alınması gerekmektedir. Finansal risklerin arttığı yerlerden biri de kripto varlık piyasalarıdır. Sektördeki son dalgalanmalar, ortak standartlar oluşturmayı ve kripto varlıklarının gözetimini güçlendirmeyi acil ihtiyacı ortaya koymaktadır. Türkiye'de kripto varlıkların keyfiliği ile ilgili çalışmalar başlatmıştır. Ancak bu çalışmaların küresel ölçekte ortak bir standart haline getirilmesi konusunda hala eksikliklerin olduğu görülmektedir.
Düşük büyüme ve yüksek borçlanma maliyetleri kamu borç oranlarını ve borçlanma riskini yükseltmiştir. Borç sürdürülebilirliğini sağlamak, borç yeniden yapılandırması veya sürdürülemez olduğunda yeniden profil oluşturmak (büyümeyi desteklemek için mali konsolidasyon ve arz yönlü reformlar) gibi erken uygulamalar, daha yıkıcı ekonomik sonuçların önlenmesinde önemli girişimler olarak görülmektedir. Türkiye'de vergi afları, borçların yeniden yapılandırılması, serbestleşme girişimleri, düşük faizli kredi imkanlarının canlı tutulması, sektörel destek ve sübvansiyonların sürdürülmesi, lokomotif sektörlere yönelik yeni teşvik paketleri bu beklentinin yurt içindeki yansımaları olarak değerlendirilebilir.
Yükselen küresel enerji ve gıda fiyatları, bir yaşam maliyeti krizini tetiklemektedir. Hükümetler, ekonomi üzerindeki etkileri yumuşatmaya yardımcı olan hane halklarını ve firmaları destekleyerek etkili politikalar üretmiştir. Zaman zaman fiyat kontrolleri yoluyla enerji fiyatlarından manşet enflasyona geçiş sınırlandırılmıştır. Enerji fiyatı artışını kontrol edebilmek, enerji tüketimini azaltmak ve gıda kıtlığı risklerini sınırlamak için daha ciddi önlemler alınması gerekmektedir. Hedefleme yoluyla mevcut olan gelir veya demografik özelliklere dayalı olarak uygun hanelere nakit transferleri veya geçmişteki enerji tüketimine dayalı olarak kamu hizmeti şirketleri aracılığıyla yapılan transferler gibi sosyal güvenlik ağları güçlendirilmelidir.
Arzı güçlendirmek için büyümeyi engelleyen temel yapısal faktörler ele alınmalıdır. Piyasaların güçlendirilmesi, katı yapısal ve düzenleyici tedbirler ve uzun vadeli planlamalar, arz yönlü darboğazların azaltılmasına ve fiyat baskılarının hafifletilmesine yardımcı olacaktır. Bu bağlamda düşük faizli yüksek büyüme yaklaşımı Türkiye'yi emsallerinden ayıran en önemli yaklaşımlardan biri olarak kabul edilebilir. Bu politikanın sonuçlarını ilerleyen süreçte görülecektir.
Tedarik zinciri boyunca yeşil enerji teknolojilerine yapılan yatırımlar, enerji güvenliğini iyileştirecek ve yeşil geçişin ilerlemesine yardımcı olacaktır. Çok taraflı iş birliğini güçlendirmek ve şirketlerden kaynaklanan riskleri sınırlamak için acil durum planları hazırlanmalıdır. Bu konu, bireylere veya şirketlere bırakılamayacak kadar önemli ve öncelikli bir küresel sorundur.
Sonuç
Küresel salgını kontrol edebilmek, savaşları durdurmak, gıda güvenliği, borç krizinin yeniden yapılandırma ile çözümü, küresel ticareti güçlendirmek ve bozulan tedarik zincirlerini eski haline getirilmesi, küresel finansal güvenlik ağlarını yeniden işletmek ve hızlandırmak gibi jeopolitik parçalanma ve ortak çıkarların ana alanlarında iş birliğini sağlamak ve yeşil dönüşümün sağlanması IMF'nin raporunda kısa ve orta vadeli planlarının temelini oluşturmaktadır.
Öneriler Türkiye'yi ve benzer durumdaki gelişmekte olan ülkeleri ne oranda ilgilendirmektedir? Önerilen politikalar ne kadar uygulanabilir? Az gelişmiş ülkelere yönelik destek paketleri gerçekten kalıcı bir çözüm sağlar mı? Taraf ve rapora destek veren ülkeler ne kadar samimi? Bu soruların cevaplarını ilerleyen süreçte birlikte göreceğiz.