ما يبقى في الوادي غير حجارتو
‘Vadide taşlardan başka bir şey kalmadı’
Cezayirli yazar Tahar Wattar'ın "Aşk ve Ölüm" kitabında geçen bu Arapça deyim, sömürgeci güçlere karşı mücadele eden Cezayir halkının direnişini simgeler. Deyim, zorluklar karşısında yılmamak, mücadele etmek ve bir şeyin yok olup gitse bile, özünün, değerinin kalıcı olduğunu ifade etmek için kullanılır. Bu yazıda, vadideki o sağlam taşlardan, Gazze halkının işgalciye asla boyun eğmeyen karakterinin simgelerinden biri, Dr. Adnan Al-Bursh’un muhteşem hikayesi anlatılmaktadır.
Dr. Adnan Al-Bursh, 19 Nisan 2024 İsrail tarafından göz altında tutulduğu Ofer Hapishanesi’nde ağır işkencelerle öldürülmüştür.
Dr. Adnan Al-Bursh 1974 yılında Gazze Şeridi’ndeki Jabalia’da doğmuştur. Filistinli başarılı bir ortopedi cerrahı olan Dr. Al-Bursh İsrail tarafından ağır işkencelere maruz bırakılarak öldürülmüştür.
Hayatı başarılarla dolu yetenekli bir cerrah olan Dr. Adnan Al-Bursh Romanya, Iasi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimini tamamlamıştır. Ortopedi ve Travmatoloji İhtisasını, Ürdün ve Filistin’de yapmış, Londra’da komplike kırık cerrahisi üzerine eğitim almıştır. Aynı zamanda Ürdün Ortopedi Cerrahisi Kurulu ve Kraliyet Cerrahlar Koleji (FRCS) cemiyetinin üyesi ve Filistin Tıbbi Konseyi Ortopedi Komitesi'nin fahri başkanıdır. Tıp alanındaki başarılarının yanı sıra akademinin farklı alanlarında da başarıları var Dr. Al-Bursh’un. Bir röportajında hayalinin hukuk okumak olduğunu söyleyen doktor, Gazze'deki Al-Azhar Üniversitesi'nden Siyaset Bilimi alanında yüksek lisans derecesine sahiptir. Başarıları, yaşadığı toplumun tıbbi mükemmelliğini sağlama konusundaki kararlılığının bir kanıtı niteliğindedir. Gazze’ de Şifa Hastanesi’nde Ortopedi ve Travmatoloji Bölüm Başkanı olan Dr. Adnan, 2010 yılında Gazze’de ilk protez operasyonunu başarıyla gerçekleştiren cerrahtır. 2014'te İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırıların ardından açılan uzuv rekonstrüksiyon biriminin de öncülüğünü yapmıştır. Dr. Al-Bursh, bilinen, tanınmış rollerinin yanı sıra aynı zamanda kendini adamış bir eğitimcidir ve Gazze İslam Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde ortopedi alanında bilgi ve tecrübelerini öğrencilerine aktarmıştır. Ayrıca Filistin milli futbol takımının da danışmanlığını yapmıştır.
Dr. Adnan evli ve altı çocuk babasıydı. Kasım 2023’te İsrail saldırıları dolayısıyla yeğeni ile birlikte 10 gün boyunca Şifa Hastanesi’nde mahsur kaldı. Ardından İsrail güçleri onun güneye gitmesini istedi ve o bunu reddederek, yaralıları tedavi etmek için kuzeye, Endonezya Hastanesi’ne, gitti. İsrail’in Endonezya Hastanesi’ne yaptığı saldırıda yaralanan Dr. Adnan, El-Awda Hastanesi’ne geçti. Aralık 2023’te Al-Awda Hastanesi’nde İsrail ordusu tarafından 10 sağlık çalışanıyla birlikte tutuklandı. 4 ay sonra Dr. Adnan’ın Ofer Hapishanesi’nde göz altındayken öldüğü İsrail tarafından doğrulandı. Dört ayı aşkın bir süre gözaltında tutulduktan sonra İsrail hapishanelerinden birinde işkenceyle öldürülen Filistinli doktor, Filistin Esirler Derneği'ne göre 19 Nisan 2024’te katledildi ancak İsrail 2 Mayıs'a kadar ölümünü resmi olarak ilan etmedi. Filistinli Mahkumlarla İlişkiler Komitesi ve Filistinli Esirler Derneği'ne göre bu bir ‘suikasttır’. Naaşı uzun süre Ofer Hapishanesi’nde alıkonuldu. İsrail hapishanelerinden serbest bırakılan mahkumların birçoğu, doktorun gözaltı sırasında işkence, açlık ve uykusuzluğa maruz bırakıldığını bildirdi. Cenazesi İsrail tarafından ailesine teslim edilmedi ve ölüm nedeni konusunda açıklama yapılmadı. Kendisiyle birlikte göz altına alınan diğer sağlık çalışanlarının durumu ise hala belirsizliğini korumaktadır.
İsrail, işgali altında tuttuğu Filistin topraklarında, son aylarda özellikle Gazze’de hiçbir insani ve vicdani kural tanımamaktadır. Bütün çatışma ve savaş hukuku müktesebatında açıkça suç olan; hastanelere, doktorlara ve ambulanslara yönelik saldırıları sistematik hale getirmiştir. İsrail bu saldırılarıyla Uluslararası Hukuk’u açıkça çiğneyerek suç işlemektedir. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri’nin Ek I Numaralı Protokol’ün 8/e maddesi, savaş ve çatışma hallerinde sağlık çalışanlarına ve alt yapısına saldırıyı kesin biçimde yasaklamaktadır. İsrail hem Cenevre Sözleşmeleri hem de uluslararası silahlı çatışmalar hukuku kurallarının vaz ettiği çatışma bölgesindeki sağlık tesislerinin ve personellerinin korunmasına dair açık hükümleri ihlal etmektedir. Uluslararası İnsan Hukuku’na göre, sadece sağlık tesisleri ve çalışanları değil, hastalar, sağlık ulaşım araçları da koruma kapsamındadır. Ancak Dr. Adnan Al-Bursh vakasında da açıkça görüldüğü üzere İsrail işgal güçleri hastane ve doktorları, sağlık altyapısını özellikle hedef seçmiştir. Nitekim Dr. Adnan ve arkadaşları, tehditle ve cebren göz altına alınmış, hastaneleri yıkılmış, kendileri de ağır işkencelerle katledilmişlerdir.
“Başımız dik ölürüz ama eğilmeyiz. Vadide taşlar haricinde hiçbir şey kalmamıştır ve biz o taşlarız.” Dr. Al-Bursh’nın sosyal medyadaki son paylaşımı.
Dr. Adnan'ın entelektüel derinliği mesleki uğraşlarının ötesine uzanıyor; kendisi aynı zamanda zengin bir kültürel derinliğe sahip gayretli bir okurdu. Siyasetten tarihe, edebiyattan bilime geniş bir yelpazede oldukça yetkin bir müktesebatı olan doktor yoğun programının arasında, her gün uyguladığı keyifli bir sabah ritüeline sahipti; Gazze denizi kıyılarına doğru sakin bir yürüyüş, burada kendini manzaraya kaptırır ve hastanedeki görevlerine başlamadan önce ruhunu canlandırırdı. Dr. Adnan Al Bursh'un insancıl doğası, yoksul hastaları için herhangi bir karşılık talep etmeden yaptığı ameliyatlardan kolaylıkla anlaşılıyor.
Dr. Adnan, savaşın amansız kargaşası ortasında sarsılmaz bir dayanıklılık ve adanmışlık örneğidir. Kendi evinin İsrail tarafından yıkılması, erkek kardeşleri ve yeğenlerinin trajik kayıpları da dahil olmak üzere, hayal bile edilemeyecek kişisel kayıplara rağmen, Şifa Hastanesi'nde sarsılmaz bir mesleki bağlılıkla tıbbi yardım sağlamaktan bir an geri durmamıştır. Bu durum, İsrail askerlerinin hastanenin, hastaların ve sağlık çalışanlarının dokunulmazlığını ihlal etmesine kadar aralıksız sürmüştür.
Dr. Adnan ile birlikte Haziran 2023’te 7. Filistin Cerrahi Kongresi’ne katılmıştım. Dr. Adnan o kongrede Filistin’de çok merkezli yaşlılarda kalça kırığı üzerine önemli bir tebliğ sunmuştu.
Al Jazeera'ye verdiği bir röportajda, kaosun ortasında, Dr. Adnan'ın sesi sarsılmaz bir kararlılığın yankısı olmuştur: "Hastaneden büyük bir acıyla ayrıldık ama çok şükür görevimizi yerine getirdik. Yemin ederim ki görevimizi yerine getirdik ve mükafatı Allah'a aittir." Gazze'nin kuzeyindeki Endonezya Hastanesi'ne geçti, burada aynı cesaretle, yaklaşan hava saldırısı tehditlerine rağmen yaralılarla ilgilenmeye devam etti. Ta ki hastane çevresini hedef alan hava saldırılarından birinde kendisi de yaralanana kadar.
Hizmet verdiği son yer olan Al-Awda Hastanesi’ne geçtikten sonra işgalciler, hastane binasını kuşattı. İşgalcilerin hastaneye girişi ve binayı yıkma tehdidi altında, sağlık çalışanlarının ve Dr. Al Bursh'un derhal binayı terk etmesi istendi. Hastaneyi ve içindeki sivilleri, hasta ve yararlıları korumak için Dr. Al Bursh taleplerini yerine getirdi. Daha sonra kendisi, çok sayıda doktorla birlikte işgalciler tarafından tutuklandı. Eşinin ifadesine göre o gün işgalciler; "Adnan Al-Bursh, aşağıya gel!" dediler. "Ya aşağıya gel ya da hastaneyi başına yıkarız." Hastanedeki hastaları, hastaneyi ve içindeki insanları düşünerek onlara zarar gelmesini istemedi, bu yüzden cesurca aşağı indi ve gitti, gitti... Ama Allah’a hamdolsun. Hamdolsun, o galip geldi. Allah'a hamdolsun, onuru ve haysiyetiyle şehit oldu.’
Başka bir röportajında da ‘‘Daha önce hiç görmediğimiz uluslararası olarak yasaklanmış silahlar kullanıyorlar. Tüm insan haklarına, tüm uluslararası kuruluşlara, tüm dünyaya sesleniyoruz. Kendi adımıza bir şey istemiyoruz, sadece çocuklarımızı koruyun, hepsi bu.’’ diyerek halkına olan bağlılığını göstermişti, Dr. Adnan.
Görgü tanıkları, göz altına alındıktan sonra Dr. Al Bursh'un bilinçsiz bir halde, işkence sonrası yoğun kanama ile korkunç bir aşağılanma içerisinde Al Awda Hastanesi’ne geri getirildiğini anlattı. İşgalciler Al Bursh’u ellerini başının üzerine kaldırmış bir şekilde diz çökmeye zorladı; insanın kısa bir süre bile tahammül edemeyeceği şekilde aşağılanarak bu halde sorguya alındı. Acıya rağmen Dr. Al Bursh, Negv Hapishanesi’ne götürülmeden önce saatlerce bu duruma katlanmak zorunda kaldı.
Dr. Al-Bursh'un esaret altındaki süreci, her iki saatte bir sorguya çekildiği Negv Hapishanesi’nde başladı. Daha sonra Nafha Hapishanesi’ne transfer edildi ve sonunda Ofer Hapishanesi’ne nakledildi.
Sorgu hücrelerinde Dr. Al-Bursh'u gören tanıklar, onun elektrikli şok, kaba şiddet ve yüzüne darbeler de dahil çok ağır işkencelere maruz kaldığını bildirdi. Acımasız baskılar ve şiddet karşısında dayanıklılığını korudu, istediklerini yapabileceklerini ancak ilkelerine ihanet etmeyeceğini belirtti.
Doktor Adnan, yüzyılın en barbar saldırıları ve ordusu tarafından vahşice katledilmiştir. Tertemiz ruhunu nasıl teslim ettiğini, yaşamının son dakikalarında neler yaşadığını bilmiyoruz. Ancak şu açıktır ki Dr. Adnan Al-Bursh, kendi ifadesiyle ‘eğilmeden, işgalciye teslim olmadan, başı dik ve onurlu biçimde şehit olmuştur. O sadece Gazze halkının haklı direnişinin bir simgesi değil, doktorluk mesleğinin ve insanlık onurunun da simgesel isimlerinden biri olmuştur. Ve yine kendi deyimiyle o ‘vadinin sarsılmaz taşları’ arasında yerini almıştır.
Yazıya olan katkılarından dolayı Mohammad Al-Hajjar’a teşekkürlerimi sunarım.
*Prof. Dr. Orhan Alimoğlu
İstanbul Medeniyet Üniversitesi