Yayını Hazırlayanlar: Zeynep Defne Yavuz, Burak Sırakaya
1 Mart 2024’te yapılan Parlamento ve Uzmanlar Meclisi seçimleri İran'da beka sorununu ön plana çıkardı. İran’da yaşayan Azerbaycan Türkleri’nin sayısı oldukça fazladır. 2009 yılında İran’da bir gösteri gerçekleşmişti. Belucistan’da meydana gelen kaygı sonucunda sınır güvenliği sorunu ön plana çıkmıştı. İran dışarıya karşı gücünü yaydıktan sonra Suriye’de meydana gelen iç savaş için çok para harcadı. 2020 yılından günümüze kadar istihbarat zaafını gösteren suikastlerle karşılaştı. Bunun yanında var olan enflasyon ile İran parasının değeri çok düştü.
İran beka kaygısı yaşıyor
Bu konular tek bir başlık altında toplandığı zaman ortaya büyük bir kaygı çıkıyor. Parlamento seçimleri için 15.000 aday çıkmıştır. Adaylar kontrollü bir şekilde süzgeçten geçirilmektedir. Çünkü hem iç siyasi dinamiklerde hem de dış siyasi dinamiklerde çok büyük bir kaygı mevcuttur. Bu kaygı, rejimi ayakta tutmak ve toprakları koruyabilmektir.
Sınırları korumak neden önemlidir?
2000’li yılların başında İran Devrim Muhafızları Komutanı, ‘İran topraklarının sınırı yoktur, İran’ın ideolojisinin sınırları vardır’’ demişti. Şu ana kadar gelinen noktaya baktığımız zaman Reformculara verilen krediler bitti. Çünkü Reformcular 2015 yılında ABD’ye güvenerek nükleer anlaşma yapmıştı. Ama Eski Başkan Trump döneminde bu güven boşa çıkmıştı.
İran’da rejim hızla güven kaybediyor
İran İslam Cumhuriyeti’ndeki “Cumhuriyet” kısmı giderek zayıflamıştır. Nitekim, Ayetullah Humeyni’nin torunu değişim umudunun olmadığını açıkladı. Reformculardan Eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de aynı şekilde hayal kırıklığını dile getirdi. 2016 seçimlerinde %62’lerde olan katılım, 2022’de %42’ye, 1 Mart 2024 seçiminde ise %41’e düşmüştür. Avrupa'daki seçimlerde de katılım gittikçe azalıyor ama İran’ın Avrupa'daki ülkelerden bir farkı vardır. İran’ı yönetenler ABD’ye “biz içeride güçlüyüz” zihniyetini kanıtlamaya çalıştı. Katılımın oranı bu gücü gösterecekti ama yüzdelik dilimin düşmesi yönetenler açısından çok büyük bir handikap oluşturdu. Dış dünya için bu çok önemli bir durumdur.
Otoriter rejim daha da güçleniyor
İran 2024 Ocak ayında BRICS'e üye oldu. Şangay İşbirliği Örgütü’ne üye oldu. Suudi Arabistan'la diplomatik ilişkileri başlatma anlaşması imzaladı. Bütün bunları yapmasının sebebi, Amerika ve İsrail karşısında elinin zayıflamasından kaynaklanıyor. İran’ın, ABD ve İsrail'e karşı kafa tutan söylemler ve eylemlerde bulunamadığını görüyoruz. Suriye'de, İran’ın elinin çok güçlü olduğunu düşünmüyorum. İsrail ile Azerbaycan’ın iş birliği yapması, Türkiye'nin Karabağ meselesinde Azerbaycan'a bu kadar destek vermesi, Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulması gibi faktörler İran’ın tehdit algılarını yükseltiyor. İçeride de, reformcuları ve genç seçmen kitlesini hayal kırıklığına uğratacak şekilde daha otoriter bir rejime doğru kayılması söz konusudur.
İran'da yaşayan gençler dış dünyaya fazla açıklar. Dışarıda olan bitenden haberdarlar ve yabancı dil bilenlerin sayısı oldukça fazladır. Kızlar iyi bir eğitim alıyorlar ve dolayısıyla talepler çok fazladır. İran rejimi ekonomik açıdan insanların taleplerini karşılayamaz hale geldi. İran'da tıkanıklık söz konusudur. Türkiye'ye karşı oluşan güvensizlik duygusu vardır. Reformcular iktidara gelirse ABD ve dış dünyayla olan ilişkiler yumuşar. “Bu durum bizim için varoluşsal bir tehdit oluşturur’’ diye önemli kaygılarla ülkeyi yönetiyorlar.
İran’da devlet ve millet ayrışıyor
Devlet ve milletin birbirinden uzaklaşması çok tehlikelidir. İran hiçbir zaman Türkiye'ye güvenmedi. Güvenmesi gereken zamanlarda bile Türkiye'yi rakip olarak gördü. Bunun İran'a hiçbir yararı olmadı. İran hata yaptı. Eğer Türkiye ile İran birlikte hareket edip uzlaşabilseydi, İran’ın ekonomisi bugün daha iyi olurdu.
Türkiye İran’ın sahip olduğu ideolojisini hiçbir zaman yargılamadı. Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan ile ekonomik ilişkilerini geliştirdi. Şimdi baktığımızda Ermenistan, Ankara ile ilişkilerini geliştirmek için yaklaşıyor. Mahmud Ahmedinejad, cumhurbaşkanlığı döneminde Mısır’ı ziyaret eden ilk İran Cumhurbaşkanı oldu. Ancak, bölge ve Sünni dünya ile olumlu ilişki kurma iradesi sonrasında devam ettirilmedi. İran’da var olan kaygıların devam etmesi, iç sorunların bitmeyeceği anlamına gelir ve İran’ın güçlü ve otoriter bir lidere ihtiyacı vardır. İran’ın lider konusunda eksiklik çektiğini düşünüyorum.
(*) Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav kimdir?
Eğitim Bilgileri
1984 yılında Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümününde lisansını tamamladı.
1987 yılında aynı üniversitede Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü’nde Yüksek Lisansını tamamladı.
1992 yılında ise Boğaziçi Üniversitesinde doktora çalışmalarını tamamlamıştır.
2006 yılında Doçent olmuştur.
İdari Görevler
1999-2002 Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkan Yardımcılığı yapmıştır.
2002-2004 Sosyal Bilimler Enstitüsü Başkan Yardımcılığı yapmıştır.
2004-2005 İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcılığı yapmıştır.
2010-2012 Fakülte Kurulu Üyeliği yapmıştır.
Araştırma Bölgeleri
Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika Teorileri
Güvenlik ve Orta Doğu / Körfez (Suriye / İran / Irak / Körfez İşbirliği Konseyi Ülkeleri)
Türkiye'nin Dış ve Güvenlik Politikaları
İş Deneyimi
Geçmişten günümüze Türkiye ve Ortadoğu İlişkileri üzerine bir çok makale yayınlamıştır.
2011 yılında YÖK bursu ve 2013 yılında Tübitak bursu ile Cambridge ve St. Andrews üniversitelerinde misafir araştırmacı olarak çalışmalar gerçekleştirmiştir.
Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav halen İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde çalışmalarını sürdürmektedir.
Diğer İçerikler