*Ettah HORMA-Moritanya
Moritanya 1960 yılında birçok zorlukla dolu bir dönemde Fransa’dan bağımsızlığını kazanmıştır. Ne var ki, Moritanya bağımsızlığından bu yana askeri darbelerin esiri durumunda kalmış ve Moritanya derin devleti reformların ve demokrasiye geçişin önünde engel olmaya devam etmektedir. Bunun temel nedeni, ordunun ülkenin imkânları üzerindeki diktatörce hâkimiyetinin uzun geçmişidir.
Askeri darbe olgusu Moritanya'nın modern siyasi tarihinde bir dönüm noktası olmuş ve onu diğer Arap ve Afrika siyasi sistemlerinden ayırmıştır.
Moritanya iki tür diktatörlük yaşamıştır: Birincisi askeri kurumu temsil eden bir grup subayın diktatörlüğü, ikincisi ise Başkan Aziz'in adını taşıyan "Al-Azizia" gibi bireysel askeri diktatörlüklerdir.
Öte yandan, Moritanya'da diktatörlerin iktidardan düşüş şekillerine bakıldığında, benzer şekillerde iktidardan düştükleri görülmektedir. Buna göre, iktidardan düşüş doğrudan bir askeri darbe, yüksek rütbeli askerlerin iktidara gelme mücadelesi (1978-1984), 2005 yılında Muaviye Veled Sid Ahmed Taya örneğinde olduğu gibi genç subayların diktatöre karşı darbe yapması veya 2019 yılında Mohamed Veled Abdel Aziz örneğinde olduğu gibi askeri kurumların diktatör Abdel Aziz’e baskı yapması yoluyla gerçekleşebilmektedir.
Tek Partili Devletin Kurulması
Moritanya'da istibdat, bağımsızlıktan hemen sonra, ilk devlet başkanı Mokhtar Veled Daddah (Kasım 1960-Temmuz 1978)'ın iktidara gelmesiyle başlamıştır. Başkan Daddah, diktatörlüğünü Moritanya devletinin içinde bulunduğu zor koşullar ve yabancı güçler karşısında birliğini korumanın ülkenin menfaatine olduğu gerekçeleriyle meşrulaştırmaya çalışmıştır.
Bu durum siyasi çoğulculuğun ortadan kaldırılmasına ve tek partili bir devletin kurulmasına yol açmıştır. O dönemde var olan tek parti, ulusal birliği inşa etmenin temeli ve ülkenin ekonomik kalkınmaya doğru ilerlemesinin ana itici gücü olarak kabul edilen "Moritanya Halk Partisi" idi. Başkan ulusal devlet projesini hayata geçirmeyi, devletin kaynaklarını geliştirmeyi ve yeni kurumlar inşa etmeyi başaramamıştır. Bundan dolayı ordu 10 Temmuz 1978 tarihinde iktidarı ele geçirmiş, Albay Mustafa Veled Sâlik (Temmuz 1978-Haziran 1979) darbe sonrası devlet başkanı olmuş, bu da ordu arasında yoğun bir rekabete ve güçlü bir iktidar mücadelesine sebebiyet vermiştir. Onu Muhammed Hûna Veled Heydallah (Ocak 1980-Aralık 1984)’ın devlet başkanlığı dönemi izlemiştir.
Ancak her diktatör düştüğünde yerini başka bir diktatör almıştır. Bu durum 1984 yılında Veled Haidalla'nın devrilmesinden sonra ülkeyi 21 yıl boyunca yöneten diktatör Başkanı Maouya Veled Taya (Aralık 1984-Ağustos 2005)'nın cumhurbaşkanı olmasına kadar devam etmiştir. Veled Taya dönemi, siyasi reformlar ve Dünya Bankası'nın ekonomik performans düzeyinde kısmen etkili olan ancak sosyal düzeyde olumsuz yansımaları da olan ekonomi politikalarının uygulanmasıyla başlamıştır.
Maouya Veled Taya, 1984 yılında Muhammed Huna Veled Heydala’ya karşı gerçekleştirdiği darbe ile iktidara geldi. Moritanya’ya 21 sene liderlik eden Taya, bunun sekiz senesini albay olarak geçirdi, daha sonra askeri üniformasını çıkararak seçim düzenledi ve bir 13 sene daha iktidar koltuğunda oturdu.
Moritanya, 21 Temmuz 1991’de yürürlüğe giren bir anayasayla yönetilmektedir. Söz konusu anayasanın birinci maddesinde Moritanya’nın bir İslam Cumhuriyeti olduğu, demokratik bir ülke ve sosyal bir devlet olduğu ifade edilmiştir. İkinci maddede ise halkın, egemenliğin esası olduğu vurgulanmıştır. Bu anayasa ile çok partili sisteme izin verilmiştir. Moritanya, hâlihazırda İslam Cumhuriyeti adını kullanan tek Afrika devleti olma özelliğini taşımaktadır.
1992 yılında yapılan seçimde Muaviye geçerli oyların %62 sini alarak devlet başkanı seçilmiştir.
En uzun görev yapanlardan biri olan Veled Sidi Ahmed Taya’nın iktidarına Ali Muhammed Fall tarafından düzenlenen askeri darbe ile 3 Ağustos 2005’te son verilmiştir. Ali Muhammed (Ağustos 2005-Nisan 2007), vadettiği gibi ülkeyi hızla demokrasiye taşımaya çalışmış ve düzenlenen seçimde aday olmamıştır. Darbeden sonra geçen ve on dokuz ay kadar süren geçiş döneminden sonra 2006 yılında parlamento seçimleri, 2007 Nisan ayında ise başkanlık seçimi gerçekleştirilmiştir. Bu seçimlerde Sidi Veled Şeyh Abdullahi (Nisan 2007-Ağustos 2008) devlet başkanı seçilmiştir. Ancak askeri darbeler geleneği bozulmamış ve General Muhammed Veled Abdulaziz tarafından 6 Ağustos 2008 tarihinde yeni bir askeri darbe gerçekleştirilmiştir. Darbeyi yapanlar üç yıl önce Veled Sidi Ahmed Taya’nın iktidarına son veren subaylardı.
Veled Taya'nın hüküm sürdüğü dönem (1984-2005) demokratik bir açıklık dönemi olarak nitelendirilse de Taya bu durumdan demokratik bir sistem kurmak için istifade etmemiştir. Diktatör Veled Taya, otoriter yönetimini sağlamlaştırmak için geleneksel güçlere dayanmış, kabile sistemini kullanarak ve onlara ayrıcalıklar tanıyarak karşılıklı çıkar elde etmek için kendisine siyasi destek sağlamıştır. Bu dönemde, kamusal alanı daraltmanın ve muhaliflerine zulmetmenin yanı sıra orduda ve devlet kurumlarında yolsuzluk yaygınlaşmıştır. Böylece, 2005 yılında bir grup genç subay tarafından gerçekleştirilen bir askeri darbe ile ordunun Veled Taya'yı devirmesi için siyasi bir ortam oluşmuştur.
Mohamed Veled Abdel Aziz (2008-2019), 2008 yılında demokratik yollarla seçilmiş başkan Sidi Veled Sheikh Abdallah'a karşı bir isyanın ardından diktatörlüğünü kurmuştur. Diktatör Aziz, gücü ve otoritesi, hem muhaliflerinden hem de taraftarlarından kurtulması ve devletteki tüm kamu politikalarını kontrol etmesiyle bilinmekteydi. Ayrıca kendisine yakın kişileri yüksek mevkilere atamasıyla da tanınmıştır. Aynı zamanda muhaliflerini sindirip hapse atarken, muhalifleri gözetlemek için başkanlık muhafızları ve güvenlik sektörü üzerindeki etkisini de arttırmıştır.
General Aziz'in iktidara gelmesinden bu yana demokratik geçiş sürecinin başarısız olmasının ardından Aziz, anayasa ve ordunun üçüncü bir dönem için aday olmasını engellemesinin ardından iktidardan uzaklaştırılmıştır. Bu durum Veled Abdel Aziz rejiminin düşmesine ve 2019 başkanlık seçimlerinin yapılmasına zemin hazırlamıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Mohamed Veled Cheikh El Ghazouani %52,01 oy oranıyla, %18,58 oy alan Bram Veled Dah Abeidi'i yenerek kazanmıştır.
Diktatör Aziz'in Düşüşünden Sonraki Durum
2019 yılında yapılan seçimler, 2008 yılında sivil yönetime karşı yapılan darbeden bu yana Mohamed Veled Abdel Aziz'in diktatörlük rejiminde bir değişikliğe yol açtığı için demokrasiye geçişin başlangıcı sayılabilir.
Moritanya, Cumhurbaşkanı Ghazouani'nin iktidarının ikinci döneminin yarısına geldiği halde, rejim hala temel zorluklarla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu zorluklardan ilki iyi yönetişimi uygulamak, kalkınmayı sağlamak, yolsuzlukla mücadele etmek, devleti halka yakınlaştırmak ve otoritesini sağlamlaştırmaktır. İkincisi ise eğitim, sağlık, su ve elektrik gibi kamu hizmetlerinin yanı sıra güvenlik ve refahın adil dağılımını temin etmektir.
Tüm bunlar reform arzusunun varlığına yardımcı olabilir, ancak reform arzusu uzun bir mücadele gerektirir. Dolayısıyla bu durum her mücadelenin ülke için iyi olduğu anlamına gelmez. Kendi ihtiyaçlarının farkında olmayan bir mücadele devletin çıkarlarına hizmet etmez, itibar edilmez ve bu mücadele sayesinde ülke arzu edilen dönüşümü gerçekleştiremez. Burada siyasi sistemi güçlendirmek ve dar geleneksel aidiyetleri aşan ve ülkedeki demokratik sürecin başarısına katkıda bulunan demokratik bir kültürü yaymak için siyasi elitler tarafından yapılabilecekler düşünülmektedir.
Diktatörlük döneminde Moritanya, yüksek genç işsizliği, devlet aygıtında mali ve idari yolsuzluk, ekonomik kalkınma eksikliği, kurumsal başarısızlık ve devlet işlevsizliği gibi bir dizi dengesizlik ve engelle karşılaştı.
Buna ek olarak sivil toplumun yokluğu en temel eksiklerden birisi oldu. Fakat bu yokluk aslında gerekçeli bir yokluktur, çünkü askeri kurum kamusal hayata hâkimken sivil toplumdan söz etmek mümkün değildir.
Moritanya'nın kalkınma ve demokrasi yolunda karşılaştığı engellere dönecek olursak, yoksulluk sorununu zikretmek gerekir. Buna göre Moritanya, 1960 yılında kuruluşundan günümüze kadar aşırı yoksulluktan dolayı ciddi sıkıntı yaşamıştır. Bu bağlamda Dünya Bankası'na göre Moritanya'da yoksulluk oranı %70'tir.
"Sınıfçılık" konusu ise Moritanya'daki yasaların nefret söylemini, ırkçılığı ve ulusal birliği zedeleyen ve toplumun bütünlüğünü tehdit eden her türlü söylemi suç saymasına rağmen, Moritanya toplumunda zaman zaman "sınıfçılık" olgusu hala görülmektedir. Bu çerçevede, Devletin Moritanya toplumunun tüm kesimleri arasındaki eşitliği sağlaması gerekmektedir ve bu da ancak vatandaşlık ilkesine dayalı demokratik bir Devletin varlığıyla gerçekleşebilecektir.
Kriz dönemlerinde popülist hükümetler halklarına karşı komplo kurmaktan ve bölünme retoriğine başvurmaktan vazgeçmezler. Böylece hükümet, dikkatleri kendi çalışmalarından uzaklaştırmak için ayrılıkçıların seslerinin yükselmesine izin verir ve retoriği kullanarak bir düşman icat eder, vatandaşı kandırır ve dikkatini gerçek sorunlarından uzaklaştırır. Moritanyalı Veled Abdel Aziz bu popülizmin en iyi örneği olmasa da açık bir örneğidir.
Sonuç
Diktatörlüğün Moritanya'da demokratik dönüşümün önündeki ilk engel olduğu ve Moritanya'nın siyasi reforma ve dar aidiyetleri aşan demokratik bir kültürün yaratılmasına ihtiyacı olduğu sonucuna varılmıştır. Demokrasiye geçiş çok çalışma ve sabır gerektirecektir ve ülkenin siyasi liderleri demokratik yönetişim ilkelerini benimsemedikçe ve reform arzusu taşımadıkça Moritanya'nın bu geçişi gerçekleştirmesi pek mümkün değildir.
*Ettah Muhammed Horma
Siyasal ve Sosyal Bilimler Araştırmacısı, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi