Bu analizin maksadı; Ukrayna topraklarının bir kısmını işgal eden Putin yönetiminin stratejisini; menfaatler, riskler, tehditler, fırsatlar ve güç perspektifinden bakarak anlamaya çalışmaktır. Bir mesele üzerinde değerlendirme yapmadan önce söz konusu meselenin (problemin) doğru tanımlanması gerekir.
Peki, dünya gündemini uzunca süredir meşgul eden, gittikçe tırmanan ve ilk bakışta Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasındaki bir sorun gibi gözüken meselenin özü nedir?
Meseleye doğrudan ve dolaylı olarak tesir eden birçok etken olmakla birlikte; meselenin özünü teşkil eden eylem uluslararası kamuoyu tarafından, “Putin yönetimi tarafından, Ukrayna egemen ülkesinin topraklarının bir bölümünün fiilen koparılarak işgal edilmesi, diğer bir bölümü üzerinde istikrarsızlaştırma faaliyetleri yürütülmesi ve Ukrayna'nın egemenlik haklarını kullanmasının askeri güç kullanma tehdidi ile engellenmeye çalışılması” olarak görülmektedir. Putin yönetiminin ileri sürdüğü gerekçeler ve/veya iddialar ise genellikle uluslararası alanda pek dikkate alınmamaktadır.
Meselenin özünü ortaya koyduktan sonra sorulması gereken sıradaki kritik soru şu olmalıdır: Putin yönetimi NİÇİN bu eylemleri gerçekleştiriyor olabilir?
Bir niyet ve maksat olmadan bu kadar önemli eylemlerin gerçekleştirilmesi düşünülemez. “Niçin?” sorusunun cevabı belirleyicidir ve kafa karışıklığını önleyecektir. Putin'in niyet ve maksadı; tekrar küresel bir güç olabilme potansiyelini ve inisiyatifini ele geçirmektir. Putin yönetimi, bu niyet ve maksadı gerçekleştirebilmek için geliştirdiği yol haritasına uygun olarak ilerlemektedir. Ukrayna ülkesinin jeopolitik önemi başta olmak üzere, birçok nedenle tekrar âdeta Rusya'nın bir uydusu haline getirilmesi süreci, Putin yönetiminin stratejik yol haritasının en önemli adımıdır. Bir başka deyişle Rus büyük stratejisinin, Karadeniz'deki ve Doğu Avrupa'daki en önemli parçasıdır.
Rus büyük stratejisinin diğer istikametlerdeki parçaları ise; güneyde Doğu Akdeniz ve Ortadoğu stratejisi, doğuda Türkistan stratejisi ve kuzeyde Kutup bölgesi stratejisidir. Ukrayna ülkesi üzerinde kontrol veya hâkimiyet sağlayamayan bir Rusya'nın büyük stratejisinin başarılı olma şansı oldukça sınırlıdır.
Putin yönetiminin yukarıda belirtilen niyet ve maksadını gerçekleştirmekten alıkoyabilecek RİSKLER ve TEHDİTLER konusundaki muhtemel algısı nedir?
Bu algıyı belirleyen yakın geçmişteki önemli gelişmeler aşağıda sıralanmıştır. Bu gelişmelerden bazıları Putin tarafından yönetilebilir riskler olarak kabul edilirken; bir kısmının yönetilebilir olmaktan çok bir tehdit haline dönüşme potansiyeline sahip olduğu şeklinde algılanması muhtemeldir.
* ABD ve onun liderlik ettiği NATO Savunma Örgütü’nün tehdit değerlendirmelerinde Çin’in birinci tehdit ve Rusya'nın ikinci tehdit şeklinde sıralanıyor olması,
* Baltık Denizi- Karadeniz hattı üzerindeki ülkelerin önemli bir kısmının kendi tercihleri doğrultusunda NATO üyesi haline gelmiş olması,
* BATI tesirinin yumuşak güç unsurlarıyla Ukrayna’da iç politik ve ekonomik düzlemde, daha görünür hale gelmesi ve Ukrayna’da demokrasinin gelişme trendinde olması,
* Birleşik Krallık (UK) ülkesinin Avrupa Birliği’nden ayrılması ertesinde orta ölçekli küresel bir güç olma hedefini ilan etmesi ve aktif bir dış siyaset izlemeye başlaması,
* ABD'de, Biden yönetiminin işbaşına gelmesinin hemen sonrasında, ilan edilen dış politika stratejisinde; demokrasiler ve totaliter rejimler şeklinde dünya ikiye bölünerek Rusya ve Çin başta olmak üzere birçok ülkenin ötekileştirilmiş olması ve ABD'nin geleneksel dostları ve müttefikleriyle birlikte demokrasileri savunacağını açıkça ilan etmiş olması,
* ABD yönetimi, küresel güç mücadelesinde Çin'i kendisine rakip olarak alırken; Putin yönetimindeki Rusya'yı Putin'in arzu ettiği gibi bir küresel güç muamelesi yapmaktan daima kaçınan bir tutum izleyerek bu rolü Putin'e vermemiş olması ve bir nevi Rusya'yı ABD politikalarını desteklemeye ve işbirliği yapmaya zorlaması,
* Çin'in bir yol ve kuşak projesi bağlamında; devlet dışı küresel aktörler, Çin, Almanya, Fransa, Türkiye, Ukrayna, Birleşik Krallık ve ABD arasındaki etkileşimde; Rusya'nın çıkarlarını olumsuz etkileyebilecek muhtemel gelişmelere dair Putin yönetiminin öngörüsü,
* Türkiye ile Ukrayna arasında bölgesel barış ve istikrarın gelişmesine ve iki ülke halkının refahına katkı sağlamayı amaç edinen ikili ilişkilerin gelişme potansiyeline sahip olması,
* Karadeniz’de ve NATO üyesi Doğu Avrupa ülkelerindeki askeri faaliyetlerin ve NATO tatbikatlarının daha görünür hale gelmesi ve özellikle Birleşik Krallık ve ABD yönetimlerinin Ukrayna yönetimine destek sağlama yönündeki açıklamaları.
Putin yönetiminin niyet ve maksadını gerçekleştirmek için FIRSATLAR konusunda muhtemel algısı nedir?
Fırsat penceresi olarak görülmesi muhtemel olgular ve yaşamakta olduğumuz zamanın ruhunu veren gelişmeler aşağıda sıralanmıştır. Bu olgular ve zamanın ruhunun, Putin yönetimini, “tekrar küresel bir güç olabilme potansiyelini ve inisiyatifini ele geçirmek” niyet ve maksadını gerçekleştirmek üzere harekete geçmeye teşvik etmiş olması mümkündür.
* ABD'nin küresel liderliğinin ve tayin ediciliğinin sorgulanır hale gelmesi, küresel güç dengesinin bozulmuş olması, uluslararası kurumların etkisizleşmesi ve mevcut kaotik ortamda yeni bir küresel düzen arayışı,
* Çin'in ABD'ye rakip haline gelmiş olması ve bir küresel güç olarak bölgesel ve küresel ölçekte iddialar ortaya koyması ile ABD tarafından öncelikle dikkate alınması gereken bir konuma gelmesi,
* ABD’nin kendi iç sorunlarının geçmişte olmadığı kadar yönetimi meşgul eden bir düzeye gelmiş olması ve içerideki kutuplaşma,
* ABD yönetimi tarafından, sorunların çözümünde ABD ordusunun kullanılmasının en son çare olduğu ve sorunların çözümünde diplomasiye ağırlık verileceğinin bir politika olarak dünyaya açıkça ilan edilmiş olması,
* ABD ile geleneksel müttefikleri arasında ve NATO üyesi Avrupa güçleri arasında; NATO kapsamında olmasa da ikili ilişkiler bağlamında oluşan ve gizlenemeyen çatlak,
* AB ülkelerindeki siyasi, sosyal ve ekonomik alandaki huzursuzluk ve istikrarsızlıkların gittikçe artması,
* AB ülkelerinin (özellikle Almanya) Rusya doğal gazına bağımlılığı, ekonomik ilişkilerin AB ile Rusya arasında karşılıklı çıkarlar doğrultusunda geçmişe kıyasla daha fazla iç içe geçmiş olması,
* ABD'nin bitmeyen savaşlar dönemini kapatmak niyetiyle ve beyanıyla; Suriye ve Irak’ta mevcut askeri varlığını azaltması ve Afganistan'dan çok başarısız bir şekilde kuvvetlerini tahliye operasyonu gerçekleştirmesi gibi nedenle ABD askeri gücünün sorgulanır bir hale getirmesi,
* En önemlisi ise; Putin yönetiminin, egemen Ukrayna ülkesinin topraklarının bir bölümünü kopararak işgal etmesi ve diğer bir bölümünü ise istikrarsızlaştırması karşısında, ABD ve genel olarak BATI tarafından sadece bazı ekonomik yaptırımların uygulanması dışında gerekli cezalandırma ve caydırma tedbirlerinin uygulanmamış olması,
* ABD yönetimleri ve Avrupalı bazı NATO müttefikleri tarafından; Türkiye'ye yönelik müttefiklik ilişkileriyle ve çıkarlarıyla bağdaşmayan bir siyaset (terör örgütlerini ve darbecileri desteklemek ve himaye etmek, örtülü ve açık ambargo ve yaptırımlar uygulamak, istikrarsızlaştırma ve tecrit girişimleri) izlemiş olmaları ve bunun meydana getirdiği olumsuz etkiler,
* İki komşu ülke olan Türkiye ve Rusya Federasyonu arasındaki ilişkilerin; bazı alanlarda rekabet ve mücadele ve bazı alanlarda ise iki ülke halkları ve bölge halkları yararına işbirliği şeklinde; zaman içerisinde gelişen bir eğilim göstermesi.
Putin yönetimi, niyet ve maksadını gerçekleştirmek için gerekli GÜCE sahip midir? Bu konudaki muhtemel algısı nedir?
İlk bakışta, cevabı en kolay verilebilecek soru olarak görülmekle birlikte; bu sorunun cevabı o kadar basit değildir. Muhtemelen, Putin yönetiminin ve en üst seviyedeki komutanlarının üzerinde en çok düşündüğü temel konu budur. Çünkü burada konu edilen güç sadece tarafların sahip olduğu askeri güç değildir ve bunun çok daha ötesidir. Güç hesabında, zaman ve mekân faktörleri bakımından farklı derinlikler ve farklı stratejiler içeren alternatifler ve faraziyeler söz konusu olacaktır. Milli güç unsurlarının ve kaynaklarının; muhtemel bir harekât süresince ve özellikle sonrasında zamana bağlı olarak; seviyesinin nasıl bir seyir izleyeceği ve bunun uzun vadeli sonuçlarının Rusya'nın bir bütün olarak genel dengesini -jeopolitik ve stratejik seviyede- nasıl etkileyeceğinin farklı simülasyonlarla hesaplanacağı şüphesizdir.
Doğrudan ve dolaylı olarak üreteceği etkiler bakımından güç hesabına dâhil edilecek tarafların kimler olduğu ve hangi aktörün ne ölçüde hesaba dâhil edileceği bugünden tam olarak kesin bilgi niteliğine sahip değildir ve bir belirsizlik söz konusudur. Bu, karar vermeyi zorlaştıran bir etken olarak varlığını sürdürecektir. Rusya yönetimi, BATI karşısında genel görünümde jeopolitik olarak yalnızdır ve mevcut milli güç unsurlarıyla tekrar bir soğuk savaşa girmenin önemli ölçüde aleyhine sonuçlar doğurabileceğini görebilecek stratejik akla ve tarihten alabileceği gerekli derslere sahiptir. Bunda şüphe yoktur. Çin, belki ilk bakışta, Rusya’yı Batı’ya karşı destekleyecek güç olarak görülebilir; fakat jeopolitik ve tarih bunu doğrulamamaktadır. Çin desteği uzun vadede Rusya için, kâbusa dönüşme potansiyeline sahiptir.
Değerlendirme:
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in, tekrar küresel bir güç olabilme potansiyelini ve inisiyatifini ele geçirmek maksadıyla geliştirdiği Rus büyük stratejisinin merkezinde, Ukrayna vardır. Ukrayna, büyük stratejinin Karadeniz'deki ve Doğu Avrupa'daki en önemli parçasıdır. Putin'in izlemekte olduğu büyük strateji ile kısa ve orta vadede ulaşmak istediği nihai durum; Ukrayna toprakları üzerinde bugüne kadar elde ettiği kazançları pekiştirmek, ABD ile yapılacak doğrudan müzakereler ile iki ülke çıkarlarını ilgilendiren siyasi ve güvenlik ağırlıklı küresel, bölgesel, ikili ve uluslararası meselelerin çözümü yolunda bir uzlaşmaya varmak ve kayda geçirilmiş garantiler almak olduğu açıktır. Putin’in böylece yıllardır peşinde koştuğu; ABD tarafından küresel bir güç ve/veya küresel aktör muamelesi görme ve muhatap alınma siyasi hedefine ulaşmış olmayı ve Ukrayna meselesini kendi çıkarları doğrultusunda büyük ölçüde kontrolü altına almış olmayı umut ettiği söylenebilir. Putin yönetimi bunu sağlamak için kendi güçlü tarafını, yani askeri gücünü kullanarak gerilimi tırmandırma yöntemine başvurmuştur.
Putin yönetimi tarafından, Ukrayna'dan ve özellikle Batı’dan gelecek muhtemel tepkiler ve gelişmeler ışığında oluşturulan farklı senaryoları karşılayabilecek nitelikte alternatif planların hazırlanmış olduğu varsayılmalıdır. Fakat bu planların hiçbirinde bugüne kadar elde edilen kazanımlardan feragat etmek ve geri adım atmak anlamına gelebilecek, taviz vermesi söz konusu olmayacaktır. Rusya, meselelerin ABD ile bütüncül bir yaklaşımla müzakere edilmesini ve dünyanın diğer bölgelerindeki meselelerin çözümünde ve iki ülke çıkarlarının korunmasında işbirliği yapılmasını bir seçenek olarak göstermektedir ve bu yola girmek için zorlamaktadır.
Rusya'nın, Ukrayna toprakları üzerinden yaptığı hamlenin hedeflerine ulaşabilmesi sadece bölgesel etkenlere ve gelişmelere bağlı değildir. Zamana bağlı olarak mevcut durum belki bir süre stabil hale gelebilir. Suriye'deki duruma benzer şekilde sahadaki askeri durumun donması ve dünyanın diğer bölgelerindeki gelişmeler daha ön plana çıkabilir.
Sonuç
İçinde bulunduğumuz zamanın ruhu -teknolojik dönüşüm-, Kuzey Kutup Bölgesinin de dahil olduğu Avrasya Jeopolitiği, küresel güç dengesizliği, ABD ve Çin güç mücadelesi, ABD ve Birleşik Krallık (UK) ortaklığının izlemekte olduğu küresel kontrollü kaos stratejisinin etken olduğu ve yeni dünya düzeni arayışının hakim olduğu genel durum içerisinde; Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin tarafından, Ukrayna egemen ülkesinin topraklarının bir bölümünün fiilen koparılarak işgal edilmesi, diğer bir bölümü üzerinde istikrarsızlaştırma faaliyetleri yürütülmesi ve Ukrayna'nın egemenlik haklarını kullanmasının askeri güç kullanma tehdidi ile engellenmeye çalışılması faaliyetleri; Rusya'nın büyük stratejisi için bir kaldıraç olmaktan çıkma ve Rusya’nın gittikçe zayıflayan bölgesel bir güç olmasına neden olacak bir kapana dönüşme potansiyeli ve/veya riski taşıdığı görülmektedir.
Çünkü günümüzde GÜÇ bileşenleri, zamanın ruhuna bağlı olarak, büyük bir dönüşüm geçirmektedir. Ekonomik savaş ön plandadır. Küresel ekonomik güç bileşenleri ise halen belli ülkelerin kontrolündedir.