11 Eylül saldırılarının hemen ardından büyük küçük herkes, bir ağızdan şu cümleyi tekrar etmişti: “Bu olaydan sonra dünya hiçbir zaman eski dünya gibi olmayacaktır.” Kabul etmek gerekir ki bu parola belli ölçüde doğru çıkmıştır.
Birkaç aydır başımıza musallat olan Kovid-19 virüsünün şimdiye kadar sebep olduğu travmaya bakarak bir tespitte bulunmak mümkündür: Koranavirüs ’ten sonraki insanlık eski insanlık olmayacaktır.
Henüz ne aşı ne de kesin bir tedavi yöntemi bilinmediği için bu belanın kesin sonuçlarını tahmin etmek olanaksızdır. AB ülkelerinde salgın henüz zirve noktasına (Pick point) ulaşmamış iken, Türkiye gibi bazı yerlerde daha yeni baş göstermektedir. Dolasıyla resmin bütününü görmemekle beraber belli konularda ipuçlarına sahibiz.
Her şeyden önce doğru bildiklerimizin ne kadar “kısmen doğru” olduğunu ve gerçek saydıklarımızın nasıl “nispeten gerçek” olduğunu anlamış olduk belki de.
- Uluslar Arası Sistemle İlgili Bilinenleri Alt Üst Eden Virüs
- ABD ve Çin gibi, kendilerini dünyaya süper güç olarak kabul ettiren ülkelerin acizliği hafızalarda yer etmiştir. Bu devlerin “karizmaları” yara alırken ellerindeki (atommuş nötronmuş) silahların bu durumda hiçbir faydası olmadığı görülmüştür. Eşitler arasında eşit olduklarını gördükleri için, özgüvenleri zedelendiği için, umulur ki bu devletler gelecek dönemlerde biraz daha mütevazı davranmayı öğrenirler.
- Bu virüs krizini en kötü karşılayan ve idaresinde en başarısız olan ülkelerin başında şüphesiz, dünyanın sekizinci büyük ekonomisine sahip İtalya gelmektedir. Çok dramatik tabloların oluşmasına sebep olan sağlık sisteminin hazırlıksız ve yetersiz olması. İspanya ve Fransa gibi ülkelerde de durum pek parlak değil. Almanya hariç AB’yi oluşturan büyük devletlerde kral çıplak. AB’nin kağıttan kaplan olduğu, bu virüs salgını vesilesiyle yeniden ispatlanmıştır. Zira bu kriz göstermiştir ki kötü günlerde üye ülkeler arasında sınırlar kapatılır ve herkes kendi başının çaresine bakmak zorunda kalır. AB, “üyeler arası ortak kader ve dayanışma” prensibi üzerine bina edilmiştir. Kovid-19 bu yönüyle, zaten artık kimsenin inanmadığı bu rüyanın kalıcı şekilde yaralanacağını düşündürtmektedir.
- Yaşanan küresel facianın şimdilik hiç tartışılmayan bir Afrika kıtası boyutu vardır. Maalesef, her yerde etkili olan yeni tür Koronavirüs, Antarktika hariç geri kalmış fakir bölgelerde korkunç sonuçlar doğurabilir. Eğer bu salgın Afrika’ya yayılırsa ölü sayısının milyonları bulacağını söyleyen BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tehlikenin boyutuna dikkat çekti. Böyle bir olasılığın birinci derece mağduru elbette Afrika olur. Ancak çaresizlik içinde yüzbinler, belki milyonların hücum edeceği yer yine Avrupa’nın kapıları olacaktır. Böylesi bir durumun ne büyük bir istikrarsızlık meydana getireceği aşikar.
- Globalleşmeyi tartışmanın bile abes ile iştigal olduğu bir devirde türeyen hastalık bu konuda da ezberleri bozmuştur. Sınırlar yeniden dikilirken öz kaynakların ne kadar hayati değer taşıdığı tekrar hatırlanır oldu. Yerel üretim, yerel tüketim kavramları çok daha gür ve yaygın sesler ile savunulacaktır. Dünyanın fabrikası Çin’e bağımlılık, bu anlamda sorgulanacaktır.
Özetle ve genel hatlarıyla Koronavirüs ’ün dünya düzeni üzerindeki muhtemel etkilerini şöyle sıralayabiliriz:
- Batı medeniyetinin hegemonyası hızla çökecektir.
- Çin’in büyüme hızının düşmesi hatta ekonomisinin daralması beklenebilir. (Bu gerçekleşir ise sosyal çalkantılar ve halk hareketlerini beraberinde getirme ihtimali büyük)
- AB’nin bugünkü yapısı dağılıp yerine Almanya ve Fransa’nın etrafında birleşen daha dar bir yapılanmaya gidilir.
- Sağlık krizine dayalı, güneyden kuzeye doğru, yeni göç dalgaları yaşanabilir. Bu durum büyük istikrarsızlıklara yol açar.
- Liberal Demokrasilere Meydan Okuyan Virüs
- Çin, otoriter reflekse dayalı, bir takım radikal önlemleri hızlı şekilde yürürlüğe koydu. Demir kesen bir emir ile şehirler ablukaya alındı yaşam durduruldu ve yasaklar kusursuz uygulandı. Ancak bunu yapan Çin olunca kimse bir gariplik aramaz. Zira Tiananmen Meydanı ve daha nice örnekler unutulmamıştır.
- Benzer refleksleri ABD, Fransa, Almanya, İtalya benzeri ülkeler gösterince durum değişiyor. İnsan hak ve özgürlükleri, serbest dolaşım gibi liberal demokrasilerin temel ilkelerinin bir çırpıda askıya alınması bazı kuşkuları beraberinde getirmektedir.
- Basın yayın yoluyla, toplum içinde süratle yayılan irrasyonel bir korku sebebiyle, başka şartlarda kabulü mümkün olmayan uygulamalar vatandaşın onayını aldı.
- Belli şartlarda, devletlerin daha baskıcı olmalarına milletlerin, onay verebileceğini görenler bu krizi tecrübe olarak algılayanlar çıkacaktır. Korkunun nelere kadir olduğunu görüp bu yöntem alışkanlık haline getirilmesi olasıdır ve bundan dolayı Koranavirüs “Liberal Demokrasi” kavramına da bir sınır çizmiştir.
- İnsana İnsanlık Dersi Veren Virüs
Esrarengiz hastalığın en trajik yanı şüphesiz insani maliyetidir. Ne zaman duracağı belli olmayan felaketin bilançosu şimdiden çok ağır. Ölüler On binlere dayanmış ve vakalar yüz binler ile ifade ediliyor. Medeniyetin göbeği diye anılan Roma’da şu sıralar tedavi edilecek hastalar arasında belli kriterlere göre sıralama yahut öncelikler uygulamasına gidilmektedir. Yani çok sayıda insan, imkan yetersizliğinden dolayı, ölüme terk ediliyor.
Bireyler arasında mutlak eşitlik kavramı hiçbir zamanda, hiçbir devirde, hiçbir yerde bu kadar geçerli ve gerçek olmamıştır.
Malın mülkün, paranın pulun, makamın şöhretin bu hastalığa karşı ne bir etkisi ne bir faydası olmuştur. Bütün insanlar bir kaç aydır benzer korkular, benzer sıkıntılar yani ortak bir kader yaşamaktadır.
Her şerden bir hayır çıkacağına inanıyoruz. İnsanlık bu süreçten olumlu çıkarımlar elde edebilir.
- Doğayla daha uyumlu yaşamak gibi,
- Kaynakların sınırlı olduğunu idrak etmek gibi; dolasıyla sonsuz üretimin, sonsuz tüketimin mümkün olmadığı gibi,
- Dayanışmanın, birlik ve beraberliğin ne kadar önemli olduğu gibi..
Küresel dengeleri sarsan, insanlığı bütünüyle ilgilendiren olayın sebebine gelince:
- Bu ne bir nükleer savaş,
- Ne bir uzaylı istilası,
- Ne de bir gök cisminin gezegenimize çarpması.
Peki nedir? Bir VİRÜS yani MİKROSKOBİK bir varlık.
Akla ziyan bu hadisenin kaynağı ne olursa olsun, sebebi kim olursa olsun, Enfâl Süresi 30. Ayet iman edenlere şu müjdeyi veriyor: “Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.”
Fransa’nın önde gelen piskoposlardan Sayın Centène’nin şu fıkrasına yer vermek istiyoruz:
Fransa’nın “Bretagne” bölgesinde bir köy, şiddetli yağmur ve sel neticesinde, sular altına kalmak üzereyken itfaiye ekipleri tahliyeye başlar. Bütün köylüler yetkililerin sözünü dinleyerek köyü boşaltırken bir tek Papaz direnir ve kalır.
“Ama neden? Her şey yok olacak!” diye sorarlar.
“Siz merak etmeyin, beni Tanrı kurtaracaktır” der Papaz.
Herkes gider; Papaz, ayakları suda, kilisesinde durur ve dua etmeye başlar.
Su seviyesi birinci kata yükselince itfaiyeciler motorlu botla pencereye yanaşırlar:
“Hadi Peder, binin götürelim sizi.”
Papaz kabul etmez: “Hayır beni Tanrı kurtaracak, Ona imanımı ispatlamak zorundayım.”
Sular yükselmeye devam edince Papaz kendisini çanların katında bulur.
Bu arada yeni bir motorlu bot gelir fakat Papaz’ın inadı devam eder ve itfaiyecilerin yardımını reddeder.
Su yükselmeye devam eder ve sonunda Papaz boğulur.
Tanrının huzuruna gelince Papaz sitem eder:
“Ey Tanrım, gerçekten anlamıyorum. Ömrümü sana dua etmekle, sana hizmet etmekle, sana ibadet etmekle geçirdim. Bütün hayatımı sana adadım fakat sen beni kurtarmak için hiçbir şey yapmadın.”
Ve Tanrı cevap verir:
“Senin imdadına üç sefer itfaiyeciler gönderdim ama sen kabul etmedin!”
SONUÇ olarak şu kesindir ki; insanlık, Koronavirüs ’ü bilimin geliştirdiği tedavi yöntemleri ve alimlerin tarif ettiği davranışlar sayesinde yenecektir. Bilindiği gibi İslam; akıl, mantık ve ilim konusunda en teşvik edici, en rasyonel dindir. Bu nedenle hem imanın hemen aklın gereği olarak yetkililerin telkin ve tavsiyelerine uymakta fayda vardır.