Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr
Sisi'nin Türkiye Ziyareti: Bu Ne Anlama Geliyor, İki Ülkenin ve Bölgenin Geleceği Nedir, Nasıl Hareket Etmeli?
Hisham Hussein*
20 Eylül 2024 12:21
A-
A+

4 Eylül’de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Türkiye Cumhuriyeti’ne bir günlük resmi bir ziyarette bulundu. Bu ziyaret, iki ülke arasındaki yıllar süren soğukluk ve siyasi gerginliklerin ardından gerçekleşen ilk resmi ziyaret olmasıyla dikkat çekiyor. Ziyaret, iki kardeş ülkenin ilişkilerinde yaşanan durgunluk dönemini sona erdirmeyi amaçlıyordu. Hatırlanacağı üzere, bu ziyaret öncesinde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nisan ayında Mısır’a bir ziyarette bulunmuştu. 

Bu bağlamda birkaç önemli soru gündeme geliyor: Ziyaret öncesinde iki ülke arasındaki ilişkilerin doğası nasıldı? Her iki ziyaretin etkisi ne olacak? Bu ziyaretler Mısırlı, Türk, Arap ve genel olarak Orta Doğu halkları için ne anlama geliyor? Ve daha birçok soruya bu yazıda değineceğiz.

Ziyaret öncesi iki ülke ilişkileri: İki ülke arasında ziyaretten önce, siyasi alanda bir kopukluk yaşansa da, istihbarat paylaşımı ve çok büyük bir ticaret hacmi vardı. Yani siyasi bir mesafe olsa bile sosyal, ticari ve istihbarat düzeyinde işbirliği devam ediyordu. Bu, ilişkilerin tam anlamıyla bir düşmanlığa dönüşmediğini gösteriyor. Siyasi gerginliklerin ciddiyetine rağmen, iki ülke ve iki halk arasında bir düşmanlık yoktu. Ancak bu durum, iki ülke arasındaki siyasi anlaşmazlıkların karmaşıklığını ve derinliğini inkâr etmiyor. Zira her iki ülkenin yönetici elitlerinin ideolojik farklılıkları, başlıca anlaşmazlık noktasıydı. Ancak, bu farklılıklara rağmen, iki ülke arasında aşılmayan bir sınır vardı. Bu da, Türkiye ile Mısır arasındaki anlaşmazlıkların, diğer ülkelerle yaşananlardan farklı olduğunu gösteriyor.

İşbirliğinin sürdüğü alanlar: İki ülkenin belli konularda işbirliğini sürdürmesinin bir başka sebebi de, bulundukları bölgenin kültürel, ticari ve stratejik açıdan dünya üzerindeki en kritik bölgelerden biri olmasıdır. İki ülkenin tarihî, ahlaki ve liderlik sorumlulukları, bölge istikrarını sağlama noktasında önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye ve Mısır’ın, Arap dünyasında ve Türk dünyasında sosyal, kültürel ve askerî nüfuz sahibi oldukları göz önüne alındığında, bu sorumluluk daha da belirgin hale gelmektedir.

Cumhurbaşkanı Sisi’nin Türkiye ziyareti: Eylül ayının başında Cumhurbaşkanı Sisi’nin Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret, yalnızca bir gün sürdü. Bu ziyaretin kısa olması, uzun yıllar süren soğukluğun ardından daha uzun bir görüşme beklentisinde olanlar tarafından eleştirilse de, olaya farklı bir açıdan bakmak gerekir. Ziyaretin kısa olması, olumsuz bir durum olarak değerlendirilmemeli. Aslında 2021 yılından itibaren iki ülke arasında ilişkilerin iyileştirilmesine yönelik görüşmeler başlamıştı. Bu noktada "normalleşme" terimi yerine "iyileştirme" teriminin kullanılması daha doğru olacaktır; çünkü normalleşme genellikle iki düşman ülke arasında kullanılır. Oysa Mısır ve Türkiye arasındaki ilişki düşmanlık değil, tarihsel ve derin bağlara sahip olan iki kardeş ülke ilişkisidir.

Son üç yıldır iki ülke arasında süregelen yoğun müzakereler, birçok alanda ortak bir zemin bulunmasını sağlamıştır. Dışişleri bakanlarının karşılıklı ziyaretleri ve ticaret ve askerî heyetlerin düzenli temasları bu sürecin önemli ayaklarını oluşturmuştur. Son olarak Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ziyareti, Sisi’nin Türkiye ziyaretine hazırlık olarak değerlendirilebilir. Bu süreç boyunca iki ülke arasında stratejik işbirliği konseyi oluşturulmuş ve başkanlığını iki cumhurbaşkanı üstlenmiştir. Ziyaretin kısa olmasının sebebi de, aslında, birçok konuda önceden mutabakat sağlanmış olmasıdır. Bu ziyaret, bu mutabakatların dünya kamuoyuna ilan edilmesi ve ilişkilerin resmî olarak yeniden başladığını gösterme amacı taşımaktadır.

 

Ziyaret sırasında stratejik işbirliği konseyi ilk kez toplandı. Bu ziyaretin hemen ardından, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 13 yıllık bir aranın ardından Türkiye adına Arap Birliği toplantısına katıldı. Toplantıda bir konuşma yaptı ve bu davetin Mısır tarafından yapıldığı tahmin ediliyor. Hakan Fidan, Sisi’nin ziyaretinden önce Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile görüşerek birçok konuda fikir alışverişinde bulunmuştu. Bu görüşme de, ilişkilerin iyileştirilmesine dair başka bir olumlu işaret olarak değerlendirilebilir.

Türkiye-Mısır ilişkilerinin bölgesel önemi: Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi sadece iki ülke için değil, tüm bölge için büyük önem taşımaktadır. Bu işbirliği, bölge için jeostratejik bir mihver haline gelmelidir. Bu mihver, diğer bölge ülkelerini dışlamadan, onların da katılımıyla bölgesel istikrarı sağlamayı hedeflemelidir. Stratejik işbirliği konseyi, bölgedeki artan gerilimler karşısında bu süreci hızlandırmalıdır. Zira bölge üzerindeki tehditler büyüyor ve gerilim her geçen gün artıyor. Bu bağlamda Türkiye ve Mısır, sahip oldukları tüm yumuşak ve sert güç unsurlarını kullanarak bu işbirliğini güçlendirmelidir.

İran meselesi: Türkiye ve Mısır’ın işbirliği, sadece bölgedeki mevcut sorunlarla sınırlı kalmamalı, gelecekte ortaya çıkabilecek tehditlere karşı da çözümler geliştirmelidir. Bu kapsamda İran’ın nükleer silah geliştirme çabaları da göz önüne alınmalıdır. 2025 yılı yaklaştıkça, İran’ın nükleer silah geliştirme potansiyeli, bölgeyi daha da istikrarsız hale getirebilir. Bu nedenle, Mısır ve Türkiye, İran’ı bu tehlikeli süreçten alıkoymak ve bölgesel istikrarı korumak için birlikte hareket etmelidir.

İlişkilerin geleceği: Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi süreci zorluklarla dolu olabilir. Bu süreçte birçok dış müdahale ve sabotaj girişimi olabilir. Bu yüzden, her iki ülkenin de bu süreci dikkatle yönetmesi ve stratejik işbirliği konseyini bölgenin güçlü bir savunma mekanizması haline getirmesi gerekmektedir. Bu konsey, bölgenin kılıcı ve zırhı olarak hareket etmelidir.

Son olarak: Sisi’nin ziyaretinde, eğitim, demiryolları, sivil havacılık, bilişim teknolojileri, tarım, sağlık ve küçük ve orta ölçekli işletmeler gibi alanlarda 17 anlaşma imzalandı. Ticaret hacmi 15 milyar dolara çıkarıldı. Bu anlaşmalar son derece önemli olsa da, daha fazlası yapılabilir. Ticaret hacmi daha da artırılabilir. Bu süreçte, iki ülkenin düşünce kuruluşları, strateji uzmanları, akademisyenleri ve tarihçileri de dahil edilmelidir. Bu, ilişkilerin hem makro hem de mikro düzeyde iyileşmesine katkı sağlayacaktır.

Filistin ve diğer meseleler: Filistin meselesi, iki liderin de gündeminde öncelikli yer aldı. İki devletli çözüm ve 1967 sınırlarına geri dönülmesi gerektiği vurgulandı. Ayrıca Libya, Somali ve Etiyopya’daki krizler de ele alındı.

Türkiye ve Mısır, bölgedeki her gelişmeden doğrudan etkilenen iki ülke oldukları için, bölge ülkeleriyle de kapsamlı işbirliğini artırmalıdır. Üçüncü dünya savaşı tehlikesi her geçen gün daha yüksek sesle dile getiriliyor ve bu savaşın cephelerinden biri bu bölge olabilir. Bu nedenle, bölgesel sorunlar bir an önce çözülmelidir.

Sonuç: Türkiye ve Mısır, bölgenin tarihini yeniden yazma gücüne sahiptir. Hızla harekete geçmezsek, sadece tarihin bir parçası olarak kalabiliriz. Bu dönemin mottosu şu olmalıdır: “Ya tarihi biz yazacağız ya da biz tarih olacağız.”

 *Hisham Hussein

   Mısır