On yıldan fazla süren siyasi kopuşun ardından, Mısır ve Türkiye arasındaki ilişkiler olumlu bir yönde ilerlemeye başladı. 2021'den itibaren, özellikle Katar'da Sisi ve Erdoğan'ın tokalaşmasının ardından, iki ülkenin delegasyonları, iş birliği yollarını araştırmak için sık sık ziyaretlerde bulunmaya başladı, Bu olay, iki ülkenin Dışişleri Bakanları (Mısır’dan Samih Şükri ve Türkiye’den Mevlüt Çavuşoğlu) arasındaki ziyaretlerle devam etti. Ardından geçtiğimiz Şubat ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Mısır'a yaptığı ziyaret ve nihayetinde mevcut Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın, Cumhurbaşkanı Abdulfettah el-Sisi'nin Türkiye'ye yapacağı ziyaretin hazırlıkları kapsamında Mısır'a gerçekleştirdiği ziyaret takip etti.
Peki, Cumhurbaşkanı Sisi'nin Türkiye ziyareti neden bu kadar önemli, özellikle de delegasyonlar, bakanlar ve büyükelçiler ilişkilerin normalleşmesini yeniden sağlamak için zaten görüşmeler yapıyorlarken? Cevap, Cumhurbaşkanı Sisi'nin ziyaretiyle başlayacak olan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin kurulmasında yatıyor.
Hakan Fidan'ın son Mısır ziyaretinde, iki ülke arasındaki ikili meseleler ve bölgesel konular üzerindeki yüksek düzeydeki anlaşmayı gördük. İki ülke, özellikle Covid-19 salgını, Rusya-Ukrayna savaşı ve son olarak Gazze savaşı gibi krizlerden sonra, bölgenin siyasi, ekonomik ve güvenlik istikrarının sağlanması için ortak iş birliği gerektiğini düşünülüyor. Bunun yanı sıra, her iki ülkenin karşı karşıya olduğu ekonomik krizler de mevcut. Çözüm ise, her alanda ve konuda ortak iş birliği yapmak, bu ilişkinin motoru ise kaybedilen yılları telafi etmek ve tüm çözümsüz sorunları çözmek için adımlar atmaktır; böylece iki ülkenin de yerel, bölgesel ve uluslararası düzeyde ortak çıkarları sağlanmış olacaktır.
Burada Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin rolü devreye giriyor; bu konseyin kurulması, Fidan'ın son Kahire ziyaretinde gerçekleşen basın toplantısında bakanlar tarafından ilan edildi.
Bu konseyin kurulması ne anlama geliyor? Bu konseyin oluşturulması, iki ülkenin ve özellikle cumhurbaşkanlarının ilişkileri düzeltme ve sadece normalleşmeden iş birliğine geçme konusunda ne kadar ciddi olduklarının bir göstergesidir. Aynı zamanda, mevcut sorunlara çözümler bulma ve diğer yandan her iki ülke için de siyasi, ekonomik ve güvenlik istikrarını sağlama yollarını bulma anlamına geliyor. Bu konsey muhtemelen, yeni Mısır-Türkiye ilişkisinin temel taşı olacaktır. Burada en önemli nokta ise, daha önce de belirttiğimiz gibi, bu konseyin cumhurbaşkanları tarafından yönetilecek olmasıdır; bu, iki ülkenin ne kadar kararlı olduğunun bir başka göstergesidir.
Bu sorunları çözmek için konsey hangi yönü izlemelidir? Bu sorunların çözülmesi için konseyin kararlılık, rasyonel düşünce ve karşılaşılabilecek engelleri aşma yeteneğine sahip olması gerekir. Konsey, sadece mevcut sorunlara değil, gelecekteki olasılıklara da odaklanmalıdır. Bu konsey, hastalığa bir ilaç ve bir aracın motoru, iki ülkenin stratejilerinde bir kalp ve beyin olmalıdır; hem ikili hem de bölgesel düzeyde tüm meselelerle ilgilenecek bir mekanizma olarak işlev görmelidir.
Diğer taraftan, iki ülkenin büyüklüğü ve taşıdıkları sorumluluklarla orantılı olarak ilişkileri her düzeyde geliştirmek için sürekli yollar araştırılmalıdır. Bu konsey, şimdiki ve gelecekteki kalıcı istikrarı sağlamak için sürekli bir irade olmalıdır.
Bu perspektiften bakıldığında, bu konseyin rolü, iki ülke arasında yeni bir ilişkinin altyapısını inşa etmek olacaktır. Burada başka bir soru ortaya çıkıyor: Bu konseye katılmaları beklenen ama belki de beklenmeyen üyeler kimler?
Türkiye'de yatırım fırsatlarını görüşmek üzere Mısırlı iş insanlarının gelmesi bekleniyor, bu elbette diplomatlar, askeri yetkililer, ekonomistler ve güvenlik uzmanlarının yanı sıra gerçekleşecek. Ancak, iki ülke arasında her düzeyde tam bir iş birliği arıyorsak, iki ülkenin sahip olduğu tüm yumuşak ve sert güçleri dahil etmek ve en iyi şekilde kullanmak gereklidir; bu, hem yerel, hem bölgesel, hem de uluslararası düzeyde onların tüm potansiyellerini kullanmak anlamına gelir.
Bu yüzden, sivil toplum kuruluşları, hayır kurumları, akademisyenler, stratejistler, tarihçiler, sanatçılar, sporcular ve çevre, gençlik, göç ve turizm gibi önemli bakanlıkların temsilcilerinin dahil edilmesi çok önemlidir. Bu tür bireylerin ve kuruluşların varlığı, sadece iki ülke arasında resmi bir ilişki kurmakla kalmayıp, aynı zamanda iki halkı da kapsayan bir ilişki oluşturacak ve böylece ilişkinin gelişmesinin önündeki her türlü engeli aşacaktır. Bu da, Orta Doğu'da yer alan iki ülke arasında sürekli ve sürdürülebilir bir eksen kurarak bölgenin tamamının istikrarını sağlamaya yönelik bir adım olacaktır.
Son olarak, yurt içinde ve dışında bulunan Mısırlı ve Türk iş insanları, öğrenciler ve araştırmacılar bu konseye dahil edilmelidir; bu, iki ülkenin çıkarlarına hizmet edecek olan bu göçmen kuşların -yurtdışında yaşayan Türkler ve Mısırlılar- deneyimlerinden, yatırımlarından ve bilimlerinden yararlanılmasını sağlayacaktır.
Konseyin geniş yapısı göz önüne alındığında, iki ana yapı oluşturulması önemlidir. Bunlardan ilki ikili ilişkiler yapısı ve ikincisi ise bölgesel meseleler yapısıdır. Her yapıda birkaç komite olmalıdır; örneğin, birinci yapı, ülkelerin yumuşak güç kolu olarak işlev görecek olan ve ortak sanatsal iş birliği, edebi çalışmaların çevirileri ve iki ülke arasındaki ortak tarihin hatırlatılması için çalışacak olan teknik iş birliği komitesini içermelidir. Diğer komiteler arasında turizm, ticaret, yatırım ve son olarak askeri iş birliği komitesi yer almalıdır.
Bölgesel meseleler yapısında ise istihbarat işbirliği, terörle mücadele gibi komiteler yer alacaktır. Bu organizasyon ve istişare sonucunda, iki ülke Orta Doğu, Akdeniz ve Afrika'daki devletlerle daha büyük bir etkileşim ve nüfuz sahibi olacak; bu da, bu ülkelerin kendi hikayelerini başkalarının değil, kendilerinin anlatmasına olanak tanıyacaktır.
*Hisham Hussein
Mısır