1-Kurumsal Reform; Üretici Birlikleri
Tarımsal üretimde öncelikli amaç ülke vatandaşları için; yeterli, güvenilir, sağlıklı ve sürdürülebilir gıda temini, ikincisi amaç ise tarımsal ürünlerde dış ticaret fazlası verecek kadar kaliteli fazla üretim yapılması olmalıdır.
Türkiye; insan gücü, toprak ve su varlığının layıkıyla değerlendirilebilmesi ve gıda sanayiinin yeterince geliştirilmesi halinde birkaç yüz milyar dolarlık tarım ve hayvancılık ürünü ihraç kapasitesine sahip bir ülkedir.
Bu kapasiteye sahip olunmasına rağmen, son yıllarda ülkemiz bazı gıda ürün türlerinde, yeterlilik, kalite, güvenilirlik ve verimlilik eksiklikleri olan bir ülke haline gelmeye başlamıştır.
Gıda sektörü; ekim-dikimden başlayarak sofraya kadar paydaşların birbiriyle bağlantısının hiç kopmaması gereken bir zinciri oluşturmak zorundadır.
Zincirin halkalarında hâlihazırda kesintisiz, sürekli bağlantı yoktur. Bu nedenle üreticiler ürünlerini satıp satamayacaklarını, satabilirse kaça satacaklarını, girdilerin fiyatlarını ve dolayısıyla ürün maliyetlerini ve satış fiyatlarını bilememektedirler.
Üretim planlamasının doğru yapılabilmesi, fiyatların ve maliyetlerin önceden hesaplanabilmesi, ürünlerin elde kalmaması, uygun fiyatla ve zamanında girdi, finans ve makina temininde güçlük çekilmemesi, arazi ıslahı ve doğru sulama, gübreleme-ilaçlama yapılabilmesi, mahalli ve merkezi yönetimlerle daha kolay ilişki geliştirilebilmesi, proje üretilebilmesi, optimal büyüklükte olmayan arazilerdeki üretim maliyetlerinin azaltılabilmesi ve üretimin toplulaştırılması için müşterek üretim yapılması gereklidir.
Müşterek üretim yapılabilmesi için sektörün yeni bir örgütlenme modeline göre dizayn edilmesi şarttır. İşletme, bakım, hasat, ambalajlama, depolama ve taşıma esnasında israf, kayıp ve firelerin önlenebilmesi ise ürün türlerine göre üretim, tüketim ve ihracat kapasitesine uygun işleme, ambalajlama, depolama vb. lojistik ve dağıtım zincirinin sağlıklı işletilmesine bağlıdır. Ani fiyat oynamalarının engellenebilmesi ve böylece üreticiler için eder, tüketiciler için uygun fiyat oluşmasına ortam hazırlanması, ihtiyaç duyulan bilgiye kolay ulaşılması gıda zincirinin her halkasında etkin görev yapabilen, tarımsal üretimin tamamını kapsayacak, planlayacak, destekleyecek ve kontrol edebilecek üretici birlikleri kurulmalı veya mevcut birlikler reorganize edilerek tarım sektörünün tamamı için tam olarak etkin hale getirilmelidir.
Kurulacak veya reorganize edilecek birlikler; bazı ürünlerde hala uygulandığı gibi TMO gibi Devletin destekleme alım kuruluşları halinde de olmamalıdır. Serbest piyasa şartları içinde faaliyet gösteren müdebbir kuruluşlar gibi çalışarak, çiftçinin güçsüzlüğünün verdiği çaresizliği ortadan kaldıracak kuruluşlar olmalıdırlar.
2-Üretim planlaması nasıl ve kimler tarafından yapılmalıdır
Tarım sektöründe günümüz işleyiş sistemiyle üreticiler, Pazar etüdlerini yapamadıkları, ürünlerini nasıl, hangi fiyatla satacaklarını bilemedikleri için neyi ne kadar ekip dikeceklerini de planlayamamaktadırlar. Bu nedenle de sık sık aşırı fiyat hareketlerinden etkilenmekte, beklenmedik zarar veya kar edebilmekte ya da ürünleri tarlada kalabilmektedir.
Şeker pancarındaki üretim planlamasına benzer planlama bütün ürün türlerinde yapılabilir hale getirildiği taktirde, üretim fazlası ve eksiği kalmayacak böylece ani ve aşırı fiyat oynamalarına mani olunacaktır.
Tarımsal üretim planlaması; merkezi yönetim, mahalli idareler ve görev tanımları ve sınırları kanunla kesin olarak belirlenecek olan üretici birliklerince ürün, havza, bölge ve ülke bazında yapılmalıdır.
Tarım sektöründe kayıt dışılıktan kaynaklanan ve üretilmediği halde destekleme ödemesi yapılan ürünler olmuştur. Örnek vermek gerekirse, işletmesindeki hayvanlarını kayıt dışı olarak satan ama ilgili kamu kurumlarını bu satışla ilgili bilgilendirmeyen hayvancılık işletmelerinde destekleme ödemesi yapıldığı görülmüştür.
Bu itibarla; tarım desteklemeleri üretim planlamasının bir aracı olarak kullanılmalı, üretici birliklerinin periyodik olarak yapacakları kontrol ve onay olmadan, ekim ve dikimden sofraya kadar gıda zincirine kesintisiz dahil olmayan ürünlere ve işletmelere destekleme yapılmamalıdır.
Böylece, üretici birliklerine üye olmayan, yapılan üretim planlamasına uygun faaliyette bulunmayan hiçbir üreticiye destek verilmeyecektir. Kontrol edilip kontrol belgesi verilmeyen hiçbir ürünün piyasada satışı da mümkün olmamalıdır. Böylece tarım sektörü tümüyle kontrol edilir ve planlanabilir hale getirilerek sağlıksız gıda üretim, satış ve tüketiminin önüne geçilebilecektir.
Üretici birlikleri, ürün ürün, havza havza sektörün içinde bulunduğu şartlara uygun olarak, ülke çapında bütün ürün türlerini ve sektörü kapsayacak şekilde teşkilatlandırılırsa ülkemizde üretim planlaması ve destekleme alanındaki boşlukları gidermek mümkün olabilecektir.
3-Finansman ve Girdi Tedarikleri ile İlgili Kuruluşlar
Günümüzde tarım sektöründe faaliyette bulunan üreticiler/işletmeler, yatırım ve işletme safhalarında ihtiyaç duydukları finansman temini bakımından sınırlı imkânlara sahiptirler. Ayrıca işletmelerin doğrudan nakit finansman temin etmeleri halinde dahi finansmanın etkin, verimli ve yerinde kullanımı bakımından sorunlar yaşanmaktadır.
Ülkemizde bir tarım işletmesi yada çiftçi yatırım ve üretim yapacağı zaman; gübre, tohum, sperma, embriyo, fide-fidan, makine, ekipman, bina gibi bütün girdilere ve bilgiye tek başına kendi sınırlı bilgi ve imkanlarıyla ulaşmak zorundadır. Bu durum finansman temininde aksamalara sebep olduğu gibi kaynakların etkin kullanımına da engel olmaktadır.
Üreticiler ihtiyaç duydukları girdilerin temininde sınırlı proje, özkaynak ve kredi imkânlarına sahiptirler. Bu sınırlılık girdilerin uygun kalite ve fiyattan, zamanında ve yeterince teminine engel olmaktadır. Bu durum üretimin sınırlanması, verimliliğin düşmesi, maliyetlerin yükselmesi sonucunu doğurmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde işletmeler genellikle doğrudan girdi teminiyle uğraşmazlar, üyesi oldukları üretici birlikleri bütün girdi ve bilgileri üyeleri adına temin edip üyelerine teslim etmektedirler. Bu nedenle, üyelere sadece üyesi olduğu birliklerin gösterdiği miktarda, türde, usul ve esaslara göre ekip dikmek, bakımını, tutumunu, sulamasını, ilaçlamasını, gübrelemesini ve hasadını yapmak kalmaktadır.
Birlik; üretim planlaması, girdi temini, işletme usul ve esaslarının tümünün öğretilmesi, hasat, ambalajlama, depolama, nakliye ve pazarlama için gerekli her safhada yine üye üreticinin yanında olmalıdır.
İşletmelerin ihtiyaç duyduğu girdilerin birliklerce toptan temin edilmesi hem daha uygun fiyatlara tedarik edilmesini sağlayacak hem de girdi israfını ortadan kaldıracak, doğru kullanımını sağlayacaktır.
Nakit finansman yerine işletmelerin ihtiyaç duyduğu girdilerin birliklerce ayni olarak sağlanması; girdi kullanımında israfı azaltacak, kaynakların daha uygun alanlarda ve etkin kullanılmasına sebep olacaktır.
Merkezi ve mahalli idareler de üretici birliklerine proje bazında arazi, makine, ekipman, finansman ve diğer girdi desteği vermelidirler.
Desteklemelerin üretici birlikleri üzerinden ve birliklerin onayı olmadan verilmemesi hem desteklerin etkinliğini artıracak hem de doğru destekleme yapılmasını sağlayacaktır.
4- Sürdürülebilir Eğitim
Halihazırda ülkemiz çiftçileri, başta küçük işletmeler olmak üzere genellikle geleneksel yollarla öğrendikleri usul ve esaslarla üretim yapmaktadırlar. Bu nedenle birlikler üretim planlamasını yaptığı ürünlerin hangi usul ve esaslara göre ekilip dikileceğini, bakımını, ilaçlanmasını, gübrelenmesini, sulanmasını, beslenmesini, hasadını, ambalajlanmasını, depolanmasını periyodik olarak düzenledikleri uygulamalı eğitim programları ile üyelerine öğretmelidir. Eğitim programları; birlikler, mülki-mahalli idareler, ilgili STK’ların desteği ve/veya işbirliği ile birlikte düzenlenmelidir.
5-Ambalajlama Depolama ve Sorumlu Kuruluşlar
Ülkemizde başta meyve ve sebze olmak üzere tüm tarım ürünleri lojistiğinde yetersizlikler yaşanmaktadır. Tarım ürünlerimizin, uygun yöntemlerle, zamanında hasadının yapılamaması ve hasat anında veya sonrasında uygun zamanda teknik ve sağlık gerekliliklere uygun ambalajlanamaması, depolanıp muhafaza edilip tüketiciye ulaştırılamaması nedeniyle büyük oranda fire ve kayıplara sebep olunmaktadır.
Bunun önüne geçilmesi ancak üretici birliklerinin doğrudan görevlendirilmesiyle mümkündür. Birlikler; merkezi ve mahalli yönetimlerle birlikte yapacakları üretim ve tüketim planlamasıyla belirledikleri miktarda ürünün ambalajlanması, gerekirse üretim fazlası ürünlerin işlenerek işlenmiş gıda ürünü haline dönüştürülmesi, iç ya da dış piyasaya satılmasını yapabilecek yapı ve imkanlarla kurulmalıdırlar.
Mahalli idareler, işleme, mezbaha, ambalajlama, depolama, nakliye, dağıtım ve pazarlama tesisleri konusunda birliklerin çözüm ortağı olmalı, il ve ilçeler bazında tesisler kurmalıdır. Bunun için öncelikle, mevcut dağıtım sisteminde merkezi konumda olan hallerin işletilmesi tamamen birliklere devredilmeli, yoksa/yetersizse yenilerinin yapılması veya kapasitelerinin artırılması mahalli idarelerce yapılmalı, ancak tesislerin işletilmesi birliklerce, denetimi mahalli ve merkezi idarelerce akredite edilmiş laboratuvarlarca yapılmalıdır.
Merkezi ve mahalli idareler, birliklerin tesis veya tarım işletmesi kurmak için ihtiyaç duydukları arazileri gerektiğinde birliklere bedelsiz devretmeli ve tesis kurulmasına da destek ve yardımcı olmalıdır.
6- Pazarlamanın Nasıl Yapılacağı ve Görevli Kuruluşlar
Yukarda da izah edildiği üzere, Türkiye’de gıda sektöründeki temel problemlerden birisi de; ürünü eder fiyatla üreticiden alıp uygun fiyatla tüketiciye sunmayı sağlayacak bir pazarlama ve dağıtım organizasyonunun oluşturulamamasıdır.
Gıda ürünlerinin tüketiciye uygun fiyatla sunulmasının önündeki en büyük engel; üreticiler, alıcılar/aracıların zaman zaman arz talep dengesizliği nedeniyle birbirleri karşısında güçlü/zayıf olmaları ve böylece ürün fiyatlarının belirlenmesinde spekülatif dengesizliklerin yaşanmasıdır.
Üretici birlikleri; talep, işleme, ambalajlama ve pazarlama imkanlarına uygun olarak yaptıkları üretim planlamasına göre, üretilen ürünlerin tamamını gerektiğinde işleyip, ambalajlayıp, depolayıp tüketiciye aracısız doğrudan sunulması ve pazarlanması hususunda daima üreticinin yanında olmalıdır.
Arzda fazlalık veya talepte yetersizlik olduğu takdirde birlikler ürünlerin ihracatını yapmalı veya iç piyasada arzda fazlalık olan bölgelerden getirip eksiklik olan bölgelere sunmalıdır. Birincil ürün olarak arzda iç tüketime göre fazlalık varsa birlikler üyelerinin ürünlerini doğrudan veya gerektiğinde işleyecek sanayi tesisleri kurup işleyip ihraç etmeli ya da iç piyasaya sunmalıdır.
İzah edilen, tarıma dayalı sanayi ve pazarlama sistemi gıda sanayindeki katma değerin çiftçilerimize geri döndürülmesini sağlayarak gelir dağılımını adil hale getirecek ve böylece üretimin artırılması için, halihazırda ülkemizdeki kişi başına milli gelirin yaklaşık %25’i kadar geliri olan üreticilerin gelirden daha fazla pay almaları sağlanacaktır.
Pazarlamanın diğer bir çözüm ortağı da yine mahalli idareler olmalıdır. Mahalli idareler, ya birliklerden ürünleri doğrudan satın alarak yardımda bulunduğu yoksul halka dağıtmalı veya gerekirse il ve ilçelerde birliklerle beraber yada tek başına yeteri kadar depolama, işleme, dağıtım ve marketler zinciri oluşturarak toptan veya perakende satış sistemine destek olmalı ve böylece üreticiden tüketiciye aracısız dağıtım sisteminin bir ayağı olmalıdır.
Piyasa fiyatlarını düzenleyebilmek, ani fiyat değişimlerine engel olabilmek, üretici ve tüketiciyi korumak maksadıyla üretici birlikleri ve perakende marketleri arasında koordinasyon sağlanarak aracısız üreticiden tüketiciye gıda maddeleri dağıtımı yapılmalıdır.
Dağıtım konusunda perakendecilerin tekel oluşturamamaları veya fiyatları anormal oranlarda artıramamaları için aracısız dağıtım modeli olarak birlikler ve mahalli idarelerce büyüklü küçüklü marketler zinciri de kurulmalıdır.
Marketler, mahalli idareler, birlikler tarafından veya müştereken kurulmalı. Böylece pazarlama maliyetleri düşürülerek tüketici için uygun, üretici içinde eder fiyatla pazarlama yapılması sağlanmalıdır.
Ancak, birlikler ve mahalli idarelerce oluşturulan perakende marketleri özel marketleri yok edecek bir zihniyetle yapılmamalı, tekel oluşturup fiyat dengesini bozmalarına mani olacak bir anlayışla organize edilmelidir.
7-Akredite Edilmiş Laboratuvarlar ve Gıda Kontrol Sistemi
Gıda kontrolü kısaca; üreticilerin ve tüketicilerin, sürdürülebilir, sağlıklı ve güvenilir gıda üretip/tükettiklerinin, takip, analiz, kayıt ve kontrolüdür.
Gıda kontrolü, yeni teknoloji, kural ve standartlara göre sürekli yenilenmeli, tohumdan/spermadan sofraya gıda zincirindeki halkalar arasında giriş, çıkış ve geçişlerin kodlanıp dijital olarak kayıt altına alınması ile sürekli takip edildiği bir süreç olmalıdır.
Halihazırda kontroller; temelde tarım ve sağlık bakanlıklarının mahalli birimleri, mahalli idareler görevlilerince ya kontrol noktalarında el veya gözle ya da numuneler alınarak laboratuvarlara götürülüp analiz ettirme şeklinde yapılmaktadır.
Ancak, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının, uzman personel ve teknik eksiklikleri gıda kontrollerinin yapılmasında fiziki olarak yetersizliklere sebep olmakta, bu nedenle hiç kontrol edilmeden tüketicinin sofrasına kadar gelen çok miktarda gıda ürünü bulunmaktadır.
Diğer taraftan gıda kontrollerinin analizini yapan laboratuvarlar arasında analiz sonuçlarının birbirini tutmadığı sık rastlanılır hallerdendir. Bu nedenle öncelikle gıda kontrollerinde akreditasyon kuralları gözden geçirilip laboratuvarların sahip olacağı personel ve teçhizat bakımından imkan ve kabiliyetleri ile standartları belirlenmeli, hepsinin eşit imkanlara sahip olması sağlanmalı ya da sahip olmayanların akreditasyonu geçici veya sürekli olarak iptal edilmelidir.
Gıda kontrolleri; kural ve teknik standartları belirlendikten sonra, üreticiler adına üretici birliklerine devredilmeli, birliklerce standartlara uygun olarak kurulacak veya anlaşma yaptıkları özel laboratuvarlar akredite edilmeli, kontrol giderleri de tıpkı geri dönüşüm sektöründe olduğu gibi üretici birlikleri aracılığıyla üreticilerce karşılanmalıdır.
Böylece, gıda denetimleri üretici birlikleri veya özel hukuk tüzel kişilerince kurulmuş ve merkezi yönetimlerce yeniden belirlenecek standartlara göre akredite edilmiş laboratuvarlarda yapılmalıdır. Bu hususta, en önemli husus; halihazırda akredite edilmiş laboratuvarların yeterli cihaz, personel ve standartlara uygun kapasitelere sahip olanlarının ve aynı standartlara göre yeni kurulacakların akredite edilerek denetimi üstlenmeleridir.
Gıda denetiminin sağlıklı işleyebilmesi için kural koyanla denetleyen aynı kurum ve kuruluşlar olmamalıdır. Kurallar kamu kurum ve kuruluşları ile gıda denetim komitesi marifetiyle konulmalı, fiili denetimler ise, üretici birlikleri tarafından kurulan ve/veya anlaşma yapılan ve ilgili kamu kurumları tarafından akredite edilmiş laboratuvarlara bırakılmalıdır.
Laboratuvarlar, ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından periyodik olarak denetlenmeli ve böylece gıda denetiminde; standart, teknoloji, kadro ve kural bakımından aynilik sağlanmalıdır. Böylece, denetim yükü azaltılarak iş yoğunluğundan dolayı tam olarak baş edemediği gıda denetiminde kamunun yükü azaltılarak kontrollerde etkinlik sağlanmış olacaktır.
Ancak, Merkezi ve mahalli idareler; gıda kontrolü ile ilgili olarak görevlendirilen üretici birliklerine ait veya birliklerin anlaşmalı laboratuvarlarını periyodik olarak denetlemeyi aksatmamalıdır. Laboratuvarların görevlerini yeterince yapmadıkları veya standartlara uygun teçhizata ve kadroya sahip olmadıkları belirlendiğinde, gerektiğinde standartlarını yükseltecek yatırımlarını yapıncaya kadar, yapmadıkları taktirde de sürekli olarak akreditasyonları iptal edilmelidir.
Gıda denetimleri temel olarak; ambalajlama, katkı maddeleri, koruyucu maddeler vb. bakımdan fiziksel, kimyasal, biyolojik, biyogenetik vb. açıdan yeterli ve sürekli olarak yapılmalıdır.
Kontroller; ilaçlar, koruyucular, genetik değişiklikler, ambalaj malzemeleri, gübreler, küfler, kimyasallar, hormonlar, çevresel bulaşanlar, gıda kaynaklı hastalıklar, mikroorganizmalar, diğer zararlı canlı ve larva-yumurtaları, ağır metaller, hileler-sahtelikler, virüsler, antimikrobiyaller, hijyenik maddeler, raf ömürleri… bakımından yapılmalı, böylece dijital ortamda zincirin her halkasında kodlanıp denetlenmemiş veya gıda zinciri dışından kayıt dışı sisteme dahil olmuş gıdalar kesinlikle tüketicinin sofrasına ulaşmamalıdır.
Gıda ürünlerinin denetimi, ISO 22000, ISO 9001, ISO 14001, Türk gıda kodeksi vb. halk sağlığıyla ilgili milli ve AB gıda denetim mevzuatına uygun şekilde yapılmalıdır.
Mevcut haliyle gıda kontrolü; mahalli ve merkezi kamu kurum ve kuruluşlarının personeli maharetiyle alınan numunelerin elle, gözle kontrolü veya laboratuvarlarda analiz ettirilmesiyle yapılmaktadır. İlgili kamu kurum ve kuruluşları ile kurulu laboratuvarların personel, teknik donanım ve fiziki yetersizlikleri nedeniyle gıda kontrol sistemimiz aksamaktadır.
Diğer taraftan kontrol sonuçlarında laboratuvardan laboratuvara farklı sonuçlar elde edilmektedir. Bunun önüne geçilmesi ancak, cihaz ve teknik kadro açısından birikim ve teknolojik seviyesi ve standartları yüksek yeni kurulacak veya mevcut akredite edilmiş laboratuvarlar ile mümkündür. Laboratuvarların daha etkin çalışmalarını teminen sürekli bir rekabet ortamında hizmet vermelerini sağlayacak kanuni düzenlemeler de yapılması faydalı olacaktır.
Laboratuvarların kuruluşu ve işletilmesinde birlikler, mahalli idareler, ziraat odaları, ilgili STK’lar, bakanlıklar ve kuruluşlar sürekli işbirliği içinde olmalı ve hatta bu kuruluşların liyakatli temsilcilerinden oluşan gıda denetiminin kural ve standartlarını sürekli tazeleyen bir ‘’GIDA DENETİM KOMİTESİ’’ kurulmalıdır.
Günümüzde, mevcut yapı ve imkânlar ile tüketime sunulan gıda ürünlerinin ancak çok küçük bir kısmından numune alma, analiz ve kontrol edilebilme imkanı vardır. Bu nedenle, günümüzdeki usullerle gıda kontrolü; insan, hayvan ve doğa sağlığı açısından yetersiz kalmakta, bu nedenle de tam olarak gıda güvenliği sağlanamamaktadır.
Laboratuvarlar arasında farklı analiz sonuçlarının önlenmesi, analiz maliyetlerinin düşürülmesi ve sürelerin kısaltılması için kurulu ve yeni kurulacakların laboratuvarların personel ve teknolojik bakımdan imkan ve kabiliyetleri, hassasiyet ve kaliteleri artırılmalıdır. Numune alıp analiz etme, analizleri yorumlama ve uygunluğa karar verme yetkisi, birliklere ve/veya özel şirketlere ait akredite edilmiş, birbiriyle sürekli rekabet içinde hizmet veren laboratuvarların, analiz ücretleri üretici birlikleri aracılığıyla üreticilere yansıtılmalıdır.
Tarımda yeni oluşturulacak kurumsal yapı özelleştirme olarak algılanmamalı, aksine üretim ve denetimin kamu tarafından etkin olarak kontrol altına alınması olarak algılanmalıdır.
8-Mali Mevzuat
Gıda ürünleri ve gıda sektörünün kullandığı girdilerde aynı ürüne; perakende, toptan, dış ve iç ticarette farklı KDV oranları uygulandığı görülmüş veya görülmektedir. Bu nedenle gıda ürünlerinin maliyetleri menşeine göre farklılaşmaktadır. Çare; sektörde alınan vergilerin, kamu gelir gider dengelerini bozmadan, mümkün olduğunca düşürülmesi ve aynı maldan farklı noktalarda farklı vergi oranları uygulamasından vazgeçilmesidir.
9-Tarım Sektöründe Verimliliğin, Üretimin, Karlılığın Artırılması ve Maliyetin, İsrafın Azaltılması için Yapılması Gerekenler Hakkında Sonuç ve Öneriler
Ülkemiz tarım, hayvancılık, su ürünleri ve orman ürünleri üretiminde meyve, sebze ve bazı yeşil yem bitkileri hariç hemen hemen tüm alanlarda birim başına verimlilik sorunu yaşamaktadır.
Üretici birliklerinin merkezi şekilde konumlandırılması ile üreticiler, üretici birlikleri, merkezi idare ve mahalli idarelerle ilgili STK’ların işbirliği üzerine inşa edilecek tarım sektörü yapısal reformu ile kurumsal olarak yapılandırması ile maliyetlerin düşürülerek verimliliği artırmak için kısa ve özet olarak neler yapmalıdır;
1.Ülkemiz hayvancılığında birim üretim maliyeti yüksektir. Maliyetin yüksekliğinin temel nedeni; kaba yem üretiminin yetersizliği ve daha çok tane veya karma yem tüketimidir. Türkiye’de kaba yem üretimi daha önce belirtildiği gibi ihtiyacın yarısına dahi yeterli olmayıp bu miktarında çoğu besin değeri düşük kaba yemler olup besin değeri yüksek kaba yem üretimi daha önceki bölümlerde nasıl yapılacağı izah edildiği üzere artırılması şarttır.
2.Türk hayvancılığında; başta küçükbaşlarda olmak üzere hayvanların et ve süt verimliliğini yükseltecek melezlemelerin en fazla 5-10 yıllık bir sürede tamamlanması gereklidir. bunun için; bütün işletmelere üretici birlikleri, merkezi ve mahalli idareler işbirliği ile ücretsiz, verimliliği yüksek cinslere ait, yeterli, sürdürülebilir koç, teke, boğa ve sperması temin edilip suni tohumlama yapılmalıdır. Melezlemelerde etkinlik sağlayabilmek için bölgelerin bitki örtüsüne yatkın ve iklimine dayanıklı ama her halukarda et ve süt verimliliği ile ikizlik oranı yüksek ırların boğa, koç, teke veya spermaları ile yapılmalıdır.
3.Büyükbaş hayvancılığımızda da yarıdan fazla oranda verimliliği yükseltecek melezlemelere acil ihtiyacımız vardır. TİGEM Genel Müdürlüğü verimliliği düşük cinslere embriyo enjekte ederek verimliliği yüksek büyükbaş hayvan ırkını artırmaya gayret etmektedir.
4.Ancak embriyo üretim kapasitesinin düşüklüğü nedeniyle proje çok yavaş ilerlemektedir. Büyükbaş hayvancılıkta da et ve süt verimi yüksek boğa veya sperma kullanımı ile hayvan ırkını geliştirecek maliyeti düşük ve projeyi hızlandıracak melezlemeye ihtiyaç vardır.
5.Daha önce de belirtildiği üzere; küçükbaş hayvancılığımızın en önemli sorunu ikizlik oranı ve hayvan başına et ve süt veriminin düşüklüğüdür.
Bu nedenle küçükbaş hayvan ırklarımızın behemahal ikizlik oranı, et ve süt verimi yüksek hayvan ırkları ile süratle melezlenmesi gerekmektedir.
6.Hayvancılığımızın layıkıyla geliştirilebilmesi birim et ve süt üretimi başına yem maliyetlerin düşürülmesi ile doğrudan alakalıdır. Bu nedenle başta küçükbaş hayvancılığımız mera hayvancılığına dönüştürülmelidir. Bu husus, Gittikçe işgal edilen veya çoraklaşıp verimsiz hale gelen meralarımızın mümkün olduğunca hızlı şekilde ıslah edilip, sulanıp verimliliğinin artırılması ile ilişkilidir. Mera ıslah ve sulamaları hususunda merkezi idare birimleri yıllardır etkinlik sağlayamamıştır. Meralarımız gün geçtikçe çoraklaşıp verimsizleşmektedir.
7.Mera arazi varlığımızın azalmasının önüne geçilmesi, sulanıp ıslah edilmesi ve verimliliğinin artırılmasını teminen; üretici birlikleri eliyle işletilebilmesini kolaylaştırabilmek için mera işletme mevzuatı gözden geçirilmeli, işletme yönetim modelleri oluşturulmalı ve bunun mevzuat altyapısı yenilenerek tamamlanmalıdır.
8.Merkezi ve mahalli idareler, ıslah projeleri karşılığında meraların işletme sorumluluklarını üretici birliklerine devretmeli ve ıslah yatırımlarını ve verimli işletilip işletilmediklerini merkezi-mahalli idare işbirliği içinde sürekli denetlemelidirler.
9.İşletme mevzuatı ve işletme yönetim modeli gözden geçirilerek köy, ilçe veya havza bazında meralardan sorumlu üretici birlikleri belirlenmeli ve yine mahalli idarelerle işbirliği içinde birliklerin yönetiminde yatırım ve işletme giderlerine üreticilerin katılımı sağlanarak yapılan yatırımların verim artışından faydalanan katılımcı üreticilerin yararlandırılması sağlanmalıdır.
10.Verimsiz meralarımız, sulayıp ıslah edecek ve verimli yöntemlerle işletebilecek birlik ve işletmelere proje bazında karşılıksız tahsis edilmelidir. Tahsis edilen meraların verimliliğinde süreklilik sağlanabilmesi için mera işletme yönetim modelleri’ne uygun işletilip işletilmedikleri, periyodik olarak denetlenmeli, verimli, sürdürülebilir mera işletimi sağlanmalı, üretici birlikleri eliyle meralarımız atıl kalmaktan kurtarılmalıdır. Verimli işletilmeyen meraların tahsisleri iptal edilmelidir. Bu itibarla meralarla ilgili mevzuat yeniden düzenlenmeli ve meralarımız sahipsizlikten kurtarılmalıdır.
11.Bitkisel üretimde üreticilerin neyi, ne kadar ve nasıl ekip üreteceğini teminen, merkezi, mahalli idareler ve üretici birlikleri işbirliği ile havza bazında belirlenecek olan verimliliği yüksek bitki türlerinin tohum, fidan ve fideleri merkezi ve mahalli idarelerin ayni destekleri ile işletmelere bedelsiz dağıtılmalıdır. Bu amaçla üretici birlikleri mahalli idarelerle işbirliği içinde sertifikalı tohum, fide, fidan üretimi için yatırımlar veya üreticilerle anlaşmalar yapmalıdır.
12.Havzalar arası su transferi projeleri merkezi idare, il ve ilçe bazında sulama göletleri, sulama rezervuarları, su kanalları vb. su projeleri, mahalli idareler ve üreticilerin arazilerine kadar su dağıtım kanalları projeleri üretici birlikleri bütçelerinden karşılanarak yapılmalıdır. Böylece sulama yatırımlarının yükü merkezi idareden üreticiye kadar yayılarak tarım topraklarının tamamının sulanması hızlandırılabilir.
Bunun sonucunda, tarım sektöründe verimlilik ve karlılık artırılarak ekilip dikilen toprak varlığımız ve sisteme kayıtlı çiftçi sayımız da azalma yerine çoğaltılabilecektir.
13.Nadas alanlarının minimize edilmesi için periyodik olarak mümkün olduğunca alternatif ekim uygulamaları geliştirilmelidir.
14.Resmi verilerimizde kayıtlı veya tescil dışında; tarım, mera veya orman arazisi şeklinde görülüp vasfını kaybetmiş, ekilip dikilemeyen, makilik, çalılık ve ekonomik hiçbir katkısı olmayan boş arazilerin ıslah edilip, mera veya ekilebilir araziler haline getirilmesi veya ağaçlandırılması için sürdürülebilir projeler uygulanmalıdır. Bu projelerin daha hızlı ve az maliyetle sonuçlandırılması için, birlikler eliyle halkın katılımını sağlayarak ve mahalli idarelerle işbirliği şeklinde uygulanması faydalı olacaktır.
15.Bu ve benzeri projelerle üretilecek katma değerden çiftçinin faydalandırılması gerekli olup uygulamalar seferberlik ruhu ile yapılmalı ve proje bazında bu araziler karşılıksız tahsis edilmelidir.
16.Ormanlarımızın bakım ve tutumlarının yapılması, verimsiz olanların verimliliklerinin artırılması, Çalılık, fundalık ve boş arazilerin ağaçlandırılmasının özendirilerek hızlandırılması için orman vasfını kaybetmiş ve boş arazilerimizin orman köylülerince kurulmuş birliklere tahsisi kolaylaştırılarak orman ürünlerinin katma değerinin yükseltilebilmesi için birliklerin orman ürünleri tesisleri kurmaları desteklenmeli, artırılan katma değerden orman köylerinde yaşayanlar faydalandırılmalıdır.
17.Su ürünleri üretiminin artırılması için birliklerin yeniden yapılandırılarak deniz ve iç sularımızda daha fazla verim elde edebilecekleri sorumluluğa dayalı yeni sistemler oluşturulmalı, verimliliği, üretimi ve karlılığı artıracak projelerine daha fazla destek verilmeli, balıkçı gemisi edinmeleri, işleme tesisleri kurmaları desteklenmeli, gerektiğinde diplomatik ilişkilerimizin iyi olduğu ülke karasularında avlanmalarına destek verilmeli, halk su ürünleri tüketimine özendirilmelidir.
18.Destek ve teşvikler; tarım ve hayvancılık işletmelerinin yapılandırılması ile oluşacak yeni kurumsal yapıya uygun şekilde, üretici birliklerinin projeleri karşılığında, yeniden yapılandırılıp havza ve ürün bazında yeterli ve etkin kullanımı sağlanmalıdır.
19-Destekler üreticilere doğrudan ve nakdi olarak verilmemeli, üye oldukları birlikler aracılığıyla ve projeleri karşılığında verilerek verimliliği düşüren küçük parçalı işletmelerin birlikte toplu üretimlerine destek olunmalı böylece verimlilikler yükseltilip birim üretim maliyetlerinin düşmesi sağlanmalıdır.
20-STK’lar, üniversiteler, meslek teşekkülleri, sanayi ve ticaret odaları, ziraat odaları vb. kuruluşlarla birlikte yaygın, yeterli ve sürdürülebilir eğitim faaliyetleri organize edilerek, gıdada israfın minimize edilmesi sağlanmalı, ülkemiz üretim yapısına uygun, sağlıklı tüketim tercihleri konusunda farkındalık oluşturulmalıdır.
21-Toprak, hava ve sularımızda kirlenme ve canlı hayatını yok edecek faaliyetlere engel olunması, toprak erozyonunun minimize edilmesi, gıda güvenliğinde sürekliliğin sağlanması, üretim ve verimliliğin artırılması, su kullanımında israfın önüne geçilmesi, hasatta israf ve kaybın önlenmesi, gıda zincirinin içinden dışına veya dışından içine kayıtsız, kontrolsüz kaçak gıda hareketlerinin önlenmesi, yanlış ilaç ve gübre kullanımının ortadan kaldırılarak topraklarımızın çoraklaşmasına engel olunması, insan doğa ve hayvan sağlığının korunması için merkezi ve mahalli idareler, ilgili STK’lar ve üretici birlikleri işbirliği ile sürekli eğitim projeleri geliştirilip uygulanmalıdır.
22-Tarım sektörü tümüyle dijital kayıt altına alınarak; gıda ürünleri, gübre, ilaç, tohum, su, arazi, orman ürünleri vb. tüm girdi ve çıktı hareketleri dijital ortamda sürekli takip edilmelidir. Dijital takipte başarılı olunabilmesi; tohumdan sofraya her kademede girdi ve çıktılar kodlanarak gıda zincirinin her kademesinde kodlanıp kayda geçirilmemiş hareketlere engel olunmalı, böylece gıda zinciri halkaları arasında ürün ve girdi akışı bozulmamalı, kayıt dışı girdi ve çıktı hareketleri minimize edilmeli ve bu yolla da gıda güvenliği sağlanmalıdır.
23-İç ve deniz sularımızda yanlış avlanma ve kirletmeye caydırıcı daha ağır cezai hükümler getirilmeli, denetimler sıkılaştırılmalı, avcılık ve yetiştiricilik konusunda kurulacak üretici birliklerinin su ürünleri üretimini artıracak proje ve uygulamaları daha fazla desteklenmeli, su ürünleri üretici birliklerinin de gıda denetimi kurallarına uyum sağlamaları için daha fazla yatırım, işletme ve eğitim destekleri verilmelidir.
24-Oluşturulacak yeni kurumsal yapının etkin olarak işletilebilmesi için ücretleri üretici birlikleri bütçelerinden karşılanarak, sürekli olarak sahada, üretici yanında, yeterli sayı ve kalitede personel istihdam edilmelidir.
25-Ancak bahsedilen yapısal değişimin başarılı olması için kurumsallaşma sağlanıncaya kadar kamu destekleri verilmelidir.
*1955 Nevşehir Doğumlu olan Mehmet Yalburdak; Lisans Eğitimini Ankara Ünviversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi- iktisat Maliye, Yüksek lisan Eğitimini Scuola Superiore Della Publica Amministarzione-İtalya’da gerçekleştirmiştir.
Kariyeri boyunca DHMİ Genel Müdürlüğü Yönetim kurulu üyesi 2000-2003, Tedaş Genel Müdürlüğü Müşavir 1997-2004, Yasay Dış Ticaret Ltd Şti Genel müdür 1992-97, Aktürkmen İnşaat San Tic Aş Genel Müdür 1990-92, Çitompaş A.Ş Genel Müdür 1989-90, Ankara Büyükşehir Belediyesi Şirketleri CEO ve Yönetim Kurulu Başkanlıkları 1988-89, DB Deniz Nakliyat TAŞ Genel Müdür Yardımcısı 1986-88, Ditaş Genel Müdürlüğü Denetim Kurulu Üyesi 1987-88, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Uzman Yardımcısı - Uzman 1980-86, Ticaret Bak. Teşvik Uygulama Genel Md. Memur olarak görev yapmıştır.
Yalburdak ‘ın,
-Tarım sektöründe yapısal değişme mecburiyeti ve yapılması gerekenler (çalışma BİLDER-Bilim Düşünce ve Strateji Derneği’nin talebi üzerine hazırlanmıştır)
-Ankara 2020 Gli elementi della produttivita in İtalia e in Turchia
-İtalya 1985 Mesken inşa piyasasında yapısal değişme zarureti ve alınması gerekli tedbirler (uzmanlık tezi)
-DPT 1985 Konut sektör raporu DPT 1984 Atatürk’ün iktisadi görüşleri (Genel Kurmay Başkanlığı’nın talebi üzerine)
-DPT 1981 İhracatta Ürün Çeşitlendirme ve yeni pazarlara yönelme gibi eserleri bulunmaktadır.