1- Tarım Sektörü Potansiyelimiz
Türkiye tarım sektöründe çok daha fazla üretim potansiyeline sahip bir ülkedir. Ancak; ekilip dikilemeyen atıl araziler, üretimde verim düşüklüğü, toprak işleme ve sulamada teknolojik dönüşümün sağlanamayışı, su, toprak, makine, ekipman, gübre, işgücü, ilaç gibi girdilerde israf, eksik ve yanlış kullanım, işletmelerin optimal büyüklüğün altında olması, üretim maliyetlerinin yüksekliği, örgütlenme yetersizliği, pazarlama sorunu sebebiyle üreticiler için yeterli, tüketiciler için uygun fiyatların oluşamaması, üretim planlamasının yapılamaması vb. gibi sorunlar yüzünden verimli ve uygun maliyetlerle yeterli kalite ve miktarda üretim yapılamamaktadır.
2- Ülke ve Ülke Grupları İtibariyle Ekonomide Tarımın Yeri
2.1. Ülkelerin Gelişmişlik Seviyelerine Göre Kır-Kent Arasında Nüfus Dağılımı
Dünya Bankası, İLO VE FAO’nun verilerine göre 2022 Yılı sonu itibariyle toplam Dünya nüfusu 7. 950 milyon iken bunun %57’sine tekabül eden 4,5 milyarı kentlerde %43’üne tekabül eden 3,4 milyarı kırsal kesimde yaşamaktadır.
Bu oranlar yüksek gelir grubuna dahil ülkelerde kent ve kır nüfusu sırasıyla %82’ye %18, orta gelir grubuna dahil ülkelerde %54’e %46, düşük gelir grubuna dahil ülkelerde %35’e %65, Türkiye’de %77’ye %23, Japonya, Hollanda gibi zengin ülkelerde %90’ın üzerinde kent , %10 un altında kır nüfusu yaşamaktadır.
Gelişmiş ülkelerde tarımdan geçimini temin eden nüfusun azlığı tarımdan geçimini temin edenlerin gelir seviyelerini yükselterek tarımda üretimi artırmaya neden olmaktadır. Tarımda teknolojik dönüşümün yapılması, yüksek teknoloji kullanımının artması ile birim arazi ve hayvan başına verimliliği de yükselttiği için zengin ülkelerde kırsal nüfusun kişi başına geliri daha da artmaktadır.
2.2. Ülke Gelişmişlik Seviyelerine Göre Tarımın GSYH İçindeki Payı
Yine aynı verilerden yaptığım hesaplamalara göre gelişmişlik arttıkça GSYH’dan alınan tarımın pay yüzdesi azalmaktadır. Ancak bu durum zengin ülkelerde tarımın GSYH’ya katkısı nominal olarak azaldığı anlamına gelmemekte aksine artmaktadır.
Alınan payın oran olarak azalması sanayi ve hizmet sektörlerinin orta gelir grubu veya fakir ülkelere göre çok gelişmesi ve bu nedenle tarımın GSYH içindeki payının oran olarak azalması anlamına gelmektedir. Daha doğru bir ifadeyle birim alan, hayvan ve kişi başına tarım sektöründeki verimin ve üretimin fakir ve gelişmiş ülkelere göre çok daha fazla olduğu olarak görülmelidir.
Verilerle ifade edersek; Zengin ülkeler grubunda tarımın GSYH içindeki payının %2’lerin altına kadar gerilediği ama sanayi ve hizmet sektörlerinin %98’in üstüne kadar yükseldiği görülmektedir. Orta gelir grubunda sırasıyla bu oranların %6-10 ile %90-94, fakir ülkelerde ise ortalama %25 ile %75 civarında olduğu görülmektedir. Ülkemizde bu oranlar %6,5 ve %93,5’tir.
Ancak; tarımın gelişmişlik seviyesini daha iyi anlayabilmek için ülke ya da zenginlik seviyelerine göre ülke gruplarında tarımdan geçinen nüfus payı ile tarımın GSYH’dan aldığı payı ya da kişi başına tarımdan kazanılan GSYH’yı birlikte değerlendirmek tarımın gelişmişlik seviyesini daha yakından görmemizi sağlayabilecektir.
Zengin ülkelerde tarım sektörünün milli gelirden aldığı pay nominal olarak yükselip tarımdan geçimini sağlayan nüfus oranı %5’lere kadar düştüğü ve tarıma yapılan destekler fazla olduğu için tarımdan geçimini sağlayan nüfusun kişi başına daha yüksek gelir elde ettiği görülmektedir.
Fakir ülkelerde tarımdan elde edilen toplam gelir %25’lere kadar yükseldiği halde tarımdan geçimini sağlayan nüfusun yüksekliği, verimin, üretimin ve desteklerin düşüklüğü nedenleriyle tarımdan edinilen kişi başına gelirin düşmesine ve yetersizliğine sebep olmaktadır.
Türkiye gibi orta gelir grubundaki ülkelerde işletmelerin verimli üretime engel olacak şekilde küçük ve parçalı olması, sektörde teknolojik dönüşümün tam olarak sağlanamaması, girdi, işgücü, toprak ve su kullanımındaki verim düşüklüğü, israf, kırsal nüfusun hala yüksek olması tarımın gün geçtikçe geçim kaynağı olmaktan çıkmasına neden olmaktadır. Sayılan nedenlerle tarımdan geçimini sağlayanlar gelir yetersizliği nedeniyle yıldan yıla topraklarını daha az ekmektedirler.
Gıda sanayinin gelişmişliği ve mülkiyet sahipliği de tarımdan geçinenlerin gelir seviyelerini olumlu ya da olumsuz doğrudan etkilemektedir.
Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere yaptığım hesaplamalara göre; ülkelerin gelişmişlik seviyesi arttıkça gıda sanayileri de gelişmekte, bu ülkeler genellikle örgütlü toplumlar olduğu için tarım sektörlerinin üretici örgütleri eliyle gıda sanayi tesisleri kurmakta ve söz konusu tesislerden elde edilen katma değer tarım üreticilerinin gelir seviyelerini yükseltmektedir.
Gelişmiş ülkelerde tarımla meşgul olan nüfusun azlığı, verimliliğin yüksekliği, girdilerin örgütler aracılığıyla daha ucuz fiyatlarla tedarik edilebilmesi, yine örgütler eliyle üretim planlamasının tüketime göre yapılabilmesi, üretim maliyetlerinin düşüklüğü, ürün satış fiyatlarının üreticiler için yeterli tüketiciler için uygun olmasını sağlamakta ve ürün piyasasında ve fiyatlarda aşırı oynamalara engel olmakta böylece tarım ürünleri piyasası ve tarım sektöründe üretim ve tüketim daha istikrarlı hale gelmektedir.
Türkiye’de gıda sanayinin GSYH’dan aldığı pay %2,2’ler civarında olup tarımın GSYH’dan aldığı payın %33’ü kadardır. Gelişmiş ülkelerde aynı pay tarım sektörünün aldığı paya eşit olup ülkemizin gıda sanayi gelişmiş ülkelerin 1/3’ü seviyesindedir.
Türkiye’de tarım ürünlerinin gıda sanayisi tesislerinde ancak %30’u işlenmekte olup, gelişmiş ülkelerde bu oran %80’lere kadar yükselmektedir. Ancak, gıda sanayi tesisleri uygun kalite ve standartta ürün bulmakta da zorlanmaktadırlar.
Bu durum;
a.Tarım sektöründe üretim ve fiyat istikrarsızlığına,
b.Tarım ürünleri yeteri kadar işlenmediği için kullanım süresinin uzamamasına, fire ve israfın yükselmesine,
c.Tarımda kişi başına gelir düşüklüğüne bu nedenle üretim yetersizliğine,
d.Sektörde işlenmemiş ürün fazlalığı nedeniyle katma değerin yetersizliğine,
e.İşlenmemiş ham ürünlerin ihracatıyla (fındık vb.) sektörel ihracat gelirlerimizin yetersizliğine,
f.Tarımdan geçimini sağlayanlarda gizli işsizliğin artmasına,
g.Tarım ve gıda sanayii entegrasyonunun gelişmemesine,
h.Üretim artışımızın nüfus artış hızını takip edememesine, aşırı fiyat dalgalanmaları nedeniyle sürdürülebilir güvenli gıda temininin ve yeterli ve dengeli beslenmenin olmamasına,
i.Sağlıklı gıda üretim tüketim zincirinin oluşmamasına,
j.Gıda sanayi ile tarım işletmeleri arasında; ambalajlama, depolama, pazarlama, perakende satış, kontrol gibi zincirin halkalarının tarım işletmeleri ile uyumlu faaliyetlerinin sağlanmaması nedeniyle tarım işletmelerinin gelirlerinin artırılarak sürdürülebilir rekabet edebilir hale gelmemesine, sebep olmaktadır.
Kısaca gıda sanayimiz halihazırdaki seviyesinin üç katına kadar artırılma potansiyeline sahip olduğu halde, tarım ürünleri üretiminin; örgütsüz, küçük, standart dışı üretim yapıları nedeniyle gıda sanayi tesislerinin ihtiyaç duyduğu kalite ve standartta üretim yapılamamaktadır.
Ülke Gelişmişlik Seviyelerine Göre Kır Kent Nüfus Dağılımı ve Tarım ve Gıda Sanayiinin GSYH’dan Aldığı Pay
*1955 Nevşehir Doğumlu olan Mehmet Yalburdak; Lisans Eğitimini Ankara Ünviversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi- iktisat Maliye, Yüksek lisan Eğitimini Scuola Superiore Della Publica Amministarzione-İtalya’da gerçekleştirmiştir.
Kariyeri boyunca DHMİ Genel Müdürlüğü Yönetim kurulu üyesi 2000-2003, Tedaş Genel Müdürlüğü Müşavir 1997-2004, Yasay Dış Ticaret Ltd Şti Genel müdür 1992-97, Aktürkmen İnşaat San Tic Aş Genel Müdür 1990-92, Çitompaş A.Ş Genel Müdür 1989-90, Ankara Büyükşehir Belediyesi Şirketleri CEO ve Yönetim Kurulu Başkanlıkları 1988-89, DB Deniz Nakliyat TAŞ Genel Müdür Yardımcısı 1986-88, Ditaş Genel Müdürlüğü Denetim Kurulu Üyesi 1987-88, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Uzman Yardımcısı - Uzman 1980-86, Ticaret Bak. Teşvik Uygulama Genel Md. Memur olarak görev yapmıştır.
Yalburdak ‘ın,
-Tarım sektöründe yapısal değişme mecburiyeti ve yapılması gerekenler (çalışma BİLDER-Bilim Düşünce ve Strateji Derneği’nin talebi üzerine hazırlanmıştır)
-Ankara 2020 Gli elementi della produttivita in İtalia e in Turchia
-İtalya 1985 Mesken inşa piyasasında yapısal değişme zarureti ve alınması gerekli tedbirler (uzmanlık tezi)
-DPT 1985 Konut sektör raporu DPT 1984 Atatürk’ün iktisadi görüşleri (Genel Kurmay Başkanlığı’nın talebi üzerine)
-DPT 1981 İhracatta Ürün Çeşitlendirme ve yeni pazarlara yönelme gibi eserleri bulunmaktadır.