Tarımda Gıda Güvenliği, Piyasa Düzenleyici Kuruluşlar ve Destekler

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Analizler
  3. /
  4. Analiz
Dr. Talat ŞENTÜRK | 08 Mart 2024
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Tarım sektörü, insanların temel ihtiyaçları olan gıda, beslenme, barınma ve sağlık ihtiyaçlarını karşılaması, sınırlı ve azalan kaynaklara sahip olması, nüfusun gittikçe artması, tüketici talep ve alışkanlıkların değişmesi, ekonomiye katkı sağlaması ve her ülke için gerekli bir sektör olması gibi nedenlerle önemlidir. Aynı zamanda üreticilerin, tüketicilerin ve sanayicilerin ihtiyaçlarını karşıladığı için ülkelerin olmazsa olmazı ve en önemli milli güvenlik meselelerinden birisidir. Tarımı gelişmeyen ülkelerin sanayisi de gelişemez.

Türkiye ve Dünya tarım sektörünü etkileyen en önemli unsurlar; gıda arz güvenliğinin sağlanması, güvenilir gıdanın üretilmesi, gıdaya erişimin kolaylaştırılması, oluşacak tehlikelere karşı daha dirençli hale getirilmesi, ürünlere gerekli pazarların bulunması, fiyat istikrarının oluşturulması, fahiş fiyatların önlenmesi, piyasa düzeninin kurulmasıdır. Ana başlıklar altında yer alan konularda politika yapıcılar ve karar vericiler tarafından yeterince duyarlı davranılmadığı için istenen başarının bir türlü sağlanamadığını vurgulamak zorundayız. Dolayısıyla bu sorunların çözülmesi ya da en aza indirilmesi için ilk etapta gerekli altyapısı halen ülkemizde mevcut olan Piyasa Düzenleyici Kuruluşların (PDK) oluşturulması ve etkin hale getirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Günümüzde Dünyada ve Türkiye’de AR-GE, teknoloji, sanayileşme, akıllı tarım teknikleri, kentleşme, gelir artışı, tarımsal istihdam, tüketici tercihleri ve lojistik gibi alanlarda yaşanan gelişmelerin etkisiyle tarımda önemli değişimler olmuştur. Tarım geçmişte kalkınmanın temel faktörü, kendine yeterli olma ve yalnızca ulusal pazarı için üretim yapma gayretinde iken, günümüzde ve gelecekte kalkınmanın önemli bir parçası haline gelmiş, pazar ve tüketici ihtiyaçlarını karşılamaya, küresel ticaret ve pazarlar için üretim yapmaya başlamıştır. Bunlara bağlı olarak tüketici tercihleri, işlenmiş gıda ve hayvansal protein içeren besinlere doğru değişmektedir.

Nüfusun artması, iklim değişikliği, gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar, küresel tarım ve gıda ticaretindeki büyüme, tüketici alışkanlıklar ve değer yargılarının değişmesi, gıda yönetiminin ulusal ve uluslararası düzeyde zorlaşması, kişi başına işlenen tarım alanlarının azalması, üretim tüketim ve ticaret dengelerinin değişmesi ve küresel ölçekte yeniden şekillenmesi tarım sektörünü etkileyen önemli unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Son yüzyılda ortalama sıcaklık 0.74°C artmış, bu durum yetiştirme tekniklerinde ve üretim alışkanlıklarında önemli bazı değişikliklere neden olmuştur. Eğer sıcaklık 2° artarsa verimin %20 - 40 arasında düşmesi, ürün deseni, yetiştirme teknikleri ve yerlerinde bazı değişiklikler olması beklenmektedir.

Öte yandan son 20 yılda buğday fiyatlarında 3 kat, mısır ve pirinç fiyatlarında 2 kat artışın olması iklim değişikliğinin tarıma olan etkisini açıkça göstermektedir.
Türkiye’nin dünya gayrisafi milli hasılasının üçte birine ve dünya nüfusunun yaklaşık beşte birine sahip olan ülkelere en fazla dört saatlik uçuş mesafesindedir. Bu bölgede 594 milyar dolarlık gayrisafi hâsıla, 578 milyar dolarlık tarımsal ihracat ve 680 milyar dolarlık tarımsal ithalat hacminin olmasının yanında ülkemizdeki zengin biyoçeşitliliğin bulunması gibi nedenler bu bölgedeki ticaretten daha fazla pay almamızı gerektirmektedir.
Ülkemizde 2000’li yılların başında 3,7 milyar dolar olan ihracat 2023 yılında 35 milyar dolara, 2 milyar dolar civarında olan ithalat 28 milyar dolara yükselirken, tarımsal ticaretimiz 5,7 milyar dolardan 63 milyar dolara çıkmıştır. Diğer taraftan buğday unu ihracatında 2000’li yılların başlarında dünyada 11. sırada iken, 2005 yılından beri dünya lideri konumuna gelmiş ve makarna ihracatında son 15 yılda dünyada yedinci sıradan ikinci sıraya yükselmiştir.
Tarımsal üretim değerimiz 52,1 milyar TL’den 545 milyar TL’ye çıkarılarak önemli başarılar sağlanmıştır.

Bu güzel gelişmelere karşılık, tarımda hala önemli temel sorunlarımız bulunmaktadır.

Bunlar;
Girdi ve üretim maliyetlerinin yüksekliği, arazilerin küçük bir parçalı olması, pazarlamanın ve pazarlama ağının yetersizliği, üreticinin pazara erişiminin zorluğu, ürün fiyatlarındaki istikrarsızlık, fahiş fiyat artışları, üretim planlamasının yetersiz olması, ürün ihtisas havzalarının istenen şekilde oluşturulamaması, işletme ölçeğinin küçüklüğü, sulanan tarım alanlarının yetersizliği, yeni ve ileri tarım teknolojilerindeki kullanım eksikliği, veri paylaşımı ve erişiminde yaşanan zorluklar, bilgi sisteminin yeterince etkin olmaması, düşünce kuruluşlarının (think tank) yetersizliği ve istenen şekilde etkin olmaması, destekleme araçlarının dağılımındaki eksiklikler, kredi temininde zorlukların ve kısıtların olması, ihracat ve ithalat politikalarında bazı eksikliklerin olması, AR-GE, ÜR-GE, girişimcilik ve rekabet gücündeki zayıflıklar, doğal kaynakların kullanımının sürdürülebilir olmaması, meslek kuruluşlarında ve kooperatiflerde görülen yetersizlik ve profesyonelleşememe gibi konulardır.
Yukarıda kısaca değinilen bu sorunlara rağmen tarımdaki hedeflerimiz; gayrisafi yurtiçi hasılanın 150 milyar dolara, tarımsal ihracatın 40 milyar dolara çıkarılması ve sürdürülebilir pozitif büyüme ile dünyanın ilk beş ülkesi arasında yer alınması, gıda arz güvenliğini ve güvenirliğin sağlanması, ürün ihtisas havzalarının 5-6 ürünü kapsayacak şekilde oluşturulması, işletme ölçeğinin 6 hektardan 20 hektara çıkarılması, toplulaştırma ve arazi kullanım planı çalışmalarının tamamlanması, sulu tarım alanlarının en az 8,5 milyon hektara çıkarılması, ürün pazarlamaya sürdürülebilir kurumsal çözümlerin getirilmesi ve sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılması şeklinde sıralanabilir. Ayrıca ticari değeri olan 25 üründe şekerpancarı üretim modeline benzer bir yapının oluşturulması, İleri tarım teknolojilerinin ve düşünce kuruluşlarının yaygınlaştırılması ve yurtdışına girişimci ihraç edilerek üretim yaptırılması, anahtar teslimi yeni tarımsal işletmelerin kurulması, kentteki imkânların kırsalda da oluşturulması izleme ve değerlendirme sisteminin etkin hale getirilmesi olarak belirlenmiştir.

Bugüne kadar gayrisafi yurtiçi hâsılada 58,6 milyar dolara, tarımsal ihracatta ise 35,5 milyar dolara, ulaşılmıştır. Sulanan tarım alanımız 7 milyon hektara çıkarılmış ve 6,5 milyon hektar tarım arazimiz toplulaştırmıştır. Ülkemiz tarımsal ekonomik büyüklükte Avrupa’da 4. sıradan 1. Sıraya, dünyada 11. sıradan 7. sıraya yükseltilmiştir.
Belirlenen hedeflere ulaşmak için pazarlama ve destekleme politikalarına yeni bir yaklaşım getirilerek sürdürülebilir bir yapının kurulması gerekmektedir.
Mevcut desteklemelerde 19 ana başlık ve 122 alt kalemden oluşan karmaşık bir yapı bulunmaktadır. Desteklerin bazı aksaklıklar nedeniyle zamanında yapılamadığı ve istenen anlamda etkin olmadığı görülmektedir. Gerekli mevzuat düzenlemesi olmasına rağmen destekleme ödemelerinin sonuçlarını değerlendirmek amacıyla düzenleyici etki değerlendirmesi yapılmamaktadır.
Diğer taraftan yapılan anketlerde; üreticilerin değeri fiyattan ürünlerini satamadıkları, pazarlama ağının yetersiz olduğu, gıda sanayicilerinin yurt içinden istenen miktar, kalite ve fiyattan hammadde temin edemedikleri, ihracatçıların yurtiçi fiyatların dünya fiyatlarından fazla olması nedeniyle yabancılarla rekabet edemedikleri, ithalatçıların yurtiçi hammadde fiyatlarının yurtdışından fazla olması nedeniyle ihtiyaç duydukları hammaddeleri yurtdışından temin ettikleri belirlenmiştir. Yine Almanya Frankfurt Tarım Okulunun 2020-22 yıllarında arasında ülkemizde yaptığı anket çalışmasında da aynı sonuca ulaşılmış ve üreticilerin ürünlerini değeri fiyattan satamadıkları tespit edilmiştir.

Bu sorunların çözümünün ortak noktası, piyasa düzenleyici kuruluşların oluşturulmasıdır.
Bunun için üretim, tüketim, işleme, pazarlama ve piyasa ilişkilerinin geliştirilmesi, fiyat istikrarı için piyasa düzenleyici kuruluşların (PDK) oluşturulması, piyasada fiyat istikrarını bozmayan yapısal desteklere geçilmesi, desteklerin üreticiler yerine piyasa düzenleyici kuruluşlara verilerek sadeleştirmesi ve etkilerinin kolay izlenmesi gerekmektedir. Ancak, PDK’lara yönelik ilgili bakanlık(lar)ın olağan denetiminin yanı sıra bağımsız akredite izleme ve denetim kuruluşları tarafından da denetlenmesi gibi süreçlerin mutlaka yasal bir çerçeveye oturtularak bu kurumların beklenmedik her türlü müdahalelerden korunması gerekmektedir.

Piyasa düzenleyici kuruluşlar kimler ve hangi kuruluşlar olmalıdır?

Ülkemizde halen mevcut olan ama istenen şekilde etkin olmayan; Tariş, Çukobirlik, Fiskobirlik, Ant Birlik, Güneydoğu Anadolu Birlik, Karadeniz Birlik, Marmara Birlik, Trakya Birlik, TMO, ESK, Türk Şeker, Tarım Kredi Kooperatifleri, ÇAYKUR, Ticaret Borsaları ve görev verilecek bazı Özel Sektör kuruluşlarıdır.

Piyasa düzenleyici kuruluşlar nasıl bir sorumluluk yüklenecek ve görevleri ne olacak?

Üreticilerin ürün ihtisas havzalarında yetiştirilen ürünlerini değeri fiyattan satın alacak (değeri fiyat; maliyet + %25-40’ı kâr), üreticilere ayni ve nakdi teknik destek sağlayacak, ihracatçılara dünya fiyatlarından, gıda sanayicilerine yurtiçi makul fiyatlardan hammadde temin ederek rekabet güçlerini artıracak, üretim planlamasına öncülük edecek, pazarlama, ürün işleme, depolama ve buna benzer işler yapacak ve özel sektör gibi çalışacaktır.

İlgili Bakanlıklar ne yapacak?
Destekleri üreticiler yerine piyasa düzenleyici kuruluşlara sıfır ya da düşük faizli kredi şeklinde verecek, yılda en az bir defa denetleyecek ve çalışma mevzuatlarını düzenleyecek ve ürün ihtisas havzalarını ya da bölgelerini oluşturacaktır.

Üreticiler ne yapacak?
Piyasa düzenleyici kuruluşlara ve görev verilen bazı özel sektör kuruluşlarına belirlenen kurallara göre doğru ürünü, doğru zamanda, doğru yerde ve doğru miktarda üreterek satacak, piyasa düzenleyici kuruluşlarla sözleşmeli üretim yapacaktır.

Gıda sanayicileri ve ihracatçılar ne yapacak?
İhtiyaç duydukları ürünleri veya hammaddeleri öncelikle piyasa düzenleyici kuruluşlardan temin edecektir.

Piyasa düzenleyici kuruluşların oluşturulmasıyla neler çözülecek?
Öncelikle üreticilerin ürün pazarlama endişeleri ortadan kalkacak ve ürünleri değeri fiyattan satılmış olacaktır. Öte yandan tüketiciler, ihracatçılar ve gıda sanayicileri istenen miktar kalitedeki ve fiyattaki ürünü yurtiçi piyasalardan daha kolay bulacak, dünya fiyatlarından hammadde temin ederek rekabet güçlerini artıracaklardır. Bunlara ilaveten sözleşmeli üretim yaygınlaşacak, destekler sadeleştirilecek, piyasada fiyat istikrarı sağlanacaktır. Ayrıca, üreticilere daha ucuz girdi temin edilerek üretim maliyetleri düşürülecek ve rekabet güçleri artacak, destekler üreticiler yerine piyasa düzenleyici kuruluşlara sıfır faizli ya da düşük faizli verilerek ülkemiz her yıl önemli miktarda tasarruf yapacak, ürünlerimiz dünya pazarlarında daha fazla yer alacak ve gıda arz güvenliğimiz sağlanacaktır. Burada en önemli nokta; piyasa düzenleyici kuruluşların görev tanımlarına özenle uymaları, idari ve finansal disiplinlerinden ödün vermeksizin asla faaliyet alanlarının dışına çıkmamaları ve böylece piyasa istikrarını sağlamak için ilk önce kendi kurumsal tutarlılıklarını korumaları gerekmektedir.
Yapılması gereken düzenlemeler neler olmalıdır?
Piyasa düzenleyici kuruluşların oluşturulması ile ilgili çalışma mevzuatları hazırlanmalı ve bu kuruluşlar tek çatı altında toplanmalı, alım merkezleri köylere kadar yaygınlaştırılmalı, piyasada fiyat istikrarını bozan destek uygulamalarından vazgeçilmeli, mazot, gübre, et, süt haricindeki destekler kurumsal kapasiteyi geliştirmek ve ürün satın almak için piyasa düzenleyici kuruluşlara verilmeli, destekler hibe yerine 1-5 yıl vadeli sıfır faizli veya düşük faizli tarımsal kredi olarak verilmeli, havzalarda yetiştirme ve ekim nöbeti tekniklerine göre belirlenen ve ticari değeri olan 5 - 6 ürün satın alınmalı, uygulama Türkiye’de yaygın olarak yetiştirilen 25 üründe şeker pancarı üretim modeline benzer şekilde yapılmalı, sebzeler ve meyveler hal, Borsa, piyasa düzenleyici kuruluşlar üzerinden işlem görmeli, yapılan kesintiler en alt düzeye indirilmeli, sorunlara kalıcı çözümler getirmek için yeni mevzuat düzenlemeleri yapılmalı ve ilk uygulamalar pilot bölgelerde başlatılmalı,
Üretim maliyetlerinin dünya ile uyumlu olması için tarımsal girdilerde vergi indirimleri yapılmalı, destek izleme ve değerlendirme sistemi kurularak analizleri en az iki yılda bir yapılmalı, ayrıca akredite olmuş bağımsız kuruluşlara da periyodik olarak denetim yaptırılması da karar vericiler tarafından değerlendirilmeli, üretim eksikliği olan ürünlerde özel sektör yurt dışında üretim yapmaya teşvik edilmeli, yapay zekâ, akıllı tarım gibi ileri teknolojiler ve düşünce kuruluşları yaygınlaştırılmalı ve teşvik edilmeli,
sürdürülebilir üretim, tüketim, işleme, ürünleri değeri fiyattan pazarlama, fiyat istikrarı sağlama, fahiş fiyatları önleme, destekleri sadeleştirme, özel sektöre uygun fiyatlardan hammadde temin etme, gıda arz güvenliği ve güvenirliği ile toplum refahını sağlamak için Piyasa Düzenleyici Kuruluşlar desteklenerek geliştirilmelidir.
Ekonomik ve sosyal krizlerin yaşandığı bir dünyada, kriz yönetimi yerine orta ve uzun vadeli stratejik planlamalar yapılarak ve tüketici taleplerine uygun olarak doğru ürünü doğru yerde, doğru zamanda, doğru miktarda üretmek, tüketmek ve ihtiyaç sahibi sektörlere ulaştırmak gerekir.

 

*Dr. Talat ŞENTÜRK-Tarımsal Kalkınma Vakfı YKÜ

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA