Trump Ekonomisinin Teorik Bir Temeli Var mı?

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Analizler
  3. /
  4. Analiz
editör1 | 10 Nisan 2025
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Trump yönetimi, kalıcı olma eğilimi gösteren ABD ticaret açıkları, Çin’e stratejik bağımlılık ve pahalı askeri ittifaklar üzerine kurulu eski küresel ekonomik yapının artık Amerikan çıkarlarına hizmet etmediğine inanıyor.

Küresel ticarete getirilen tarifeler öncelikle, Trump tarafından çok daha geniş ve büyük bir pazarlığın müzakere araçlarına dönüştürülüyor. Ülkeler, ikili görüşmelere davet edilerek tarifelerden muafiyet sağlama karşılığında ekonomik ya da jeopolitik tavizler vermeye zorlanıyorlar. İş birliği yapan ülkeler ödüllendirilirken direnç gösterenler ise cezalandırılmak isteniyor, bu politika ile Trump ekonomik politikayı jeopolitik güce dönüştürmeyi hedefliyor.

Trump’ın son gümrük tarifesi, Amerika’nın sanayi teşviklerini bilinçli şekilde yeniden şekillendirme amacı taşıyor. Tarifelerle ithal ürünlerin maliyetini artırarak, yatırımı ve talebi içe yönlendirmeye, yerli üreticilere doğru zorluyor.

Hem gümrük tarifeleri hem de kur politikası ile Amerikan imalatının rekabet gücünü artırarak sanayi tabanını güçlendirmeyi ve dünyanın geri kalanından gelen toplam talebi ve istihdamı ABD’ye tahsis etmeyi amaçlıyor.

Ayrıca, yıllık 600 milyar dolara kadar elde edileceği tahmin edilen gümrük vergileri ile bütçe açığının kapatılmasına yardımcı olması bekleniyor.

ABD dolarının küresel rezerv para olma statüsünü devam ettirmek isteyen Trump, bunun ekonomiye yüklediği maliyetin diğer ülkeler tarafından paylaşılmasını istiyor.

Trump ekonomisi bir teoriye dayanıyor mu?

ABD Başkanı Donald Trump’ın yeni bir ticaret savaşı başlatarak gümrük vergileri uygulamaya başlaması, bu politikanın ekonomik bir teoriye dayalı olup olmadığı tartışmasını da başlattı.

Beyaz Saray Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanı Stephen Miran, Hazine Bakanı Scott Bessent ve Ticaret Temsilcisi Peter Navarro’nun merkezinde olduğu Trumpist ekonomistler, Trump’ın çılgınlığı olarak görülen uygulamalara rasyonal bir temel sağlamaya çalışıyorlar.

Stephen Miran's tarafından 2024 Kasım ayında yayınlanan “A User's Guide to Restructuring the Global Trading System” başlıklı 41 sayfalık rapor, söz konusu uygulamaların teorik dayanağı olarak kullanılıyor.

Miran, ABD dolarının küresel rezerv para olması sebebiyle dış ülkelerin sürekli dolar talebi yarattığını, bunun da ABD'nin dış ticaret açığını yapısal hale getirdiğini savunuyor.

“İktisadi dengesizliklerin temelinde uluslararası ticaretin dengelenmesini engelleyen doların aşırı değerlenmesi yatmaktadır ve bu aşırı değerlenme rezerv varlıklara yönelik esnek olmayan talepten kaynaklanmaktadır. Küresel GSYİH büyüdükçe, ABD için rezerv varlıkların ve savunma şemsiyesinin finansmanı giderek daha külfetli hale gelmekte, imalat ve ticarete konu olan sektörler maliyetlerin yükünü taşımaktadır.”

Miran’a göre bu tür bir aşırı değerlenme, ABD ihracatını daha az rekabetçi kılıyor, ithalatı daha ucuz hale getiriyor ve ticaret dengesizliklerine yol açarak Amerikan imalat sektörünü baltalıyor. Başka ülkelerin (başta Çin olmak üzere) Amerikan varlıklarına yatırım yapıp kendi para birimlerini manipüle ettiğini ve bu sayede ihracat mallarını ucuzlattıklarını öne sürüyor. 

Ona göre, Amerika çok fazla ithalat yaptığı için büyük cari açıklar vermiyor, fakat rezerv varlık sağlamak ve küresel büyümeyi kolaylaştırmak amacıyla Amerikan devlet tahvili ihraç etmek zorunda olduğu için çok fazla ithalat yapıyor.

Miran, ABD’nin küresel finans dünyasını kontrol etmesinin ABD’ye ulusal güvenlik hedeflerine minimum maliyetle ulaşmasını sağlayan bir “jeopolitik avantaj” sağladığına da işaret ederek doların küresel rezerv para birimi olarak kullanılmasına son vermeye çalışmak yerine, diğer ülkelerin ABD’nin rezerv konumundan elde ettikleri faydaların bir kısmını geri almanın yollarını bulmayı Trump yönetimine, tavsiye ediyor. Zira elden kaçırılmaması gereken bu avantaj, Amerika’yı dünya çapında fiziksel güç uygulayabilecek kadar güçlü kılıyor ve küresel uluslararası düzeni şekillendirmesine ve savunmasına imkan sağlıyor. 

Amerika’nın büyüyen küresel ekonomi için rezerv varlık sağlamanın artan maliyetini karşılaması için toplam talebin diğer ülkelerden Amerika’ya yeniden yönlendirilmesi, ABD Hazinesi’ne gelir artışı sağlanması ya da bunların bir kombinasyonu çağrısında bulunuyor.

Bu bağlamda, (%20 ila %50 arasında) geniş kapsamlı tarifeler ve yeni bir uluslararası para anlaşması gibi politika önerileri getiriyor.

Miran ABD’nin yükünün paylaşımı için; diğer ülkeleri misilleme yapmadan gümrük vergilerini kabul ederek ABD Hazinesi’ne gelir sağlamalarını; pazarlarını açarak ve Amerika’dan daha fazla alım yaparak adil olmayan ABD aleyhine ticaret uygulamalarını durdurmalarını; savunma harcamalarını ve bunun için ABD’den tedariklerini artırıp Amerikan askerlerinin yükünü hafifletmelerini ve ABD’de istihdam yaratmalarını; gümrük vergileriyle karşılaşmamaları için Amerika’da yatırım yapıp mallarını burada üretmelerini; Hazine’ye “çek yazarak” ABD’nin küresel kamu mallarını finanse etmeye yardımcı olmalarını, tavsiye ediyor.

Miran, “Uluslararası ticaret ve finans sistemlerinde kuşaklar boyu sürecek bir değişimin eşiğinde olabiliriz,” ifadeleri ile Trump politikalarının küresel düzeni değiştirme sonucu yaratacak uzun vadeli etkilerine dikkat çekiyor.

Eleştiriler

Stephen Miran'ın yüksek tarifeler yoluyla ABD'nin ticaret dengesini düzeltme önerisine, diğer ülkelerin (özellikle Çin, AB, Meksika) misilleme yapmasına ve küresel ticaret savaşlarının tetiklenmesine neden olabileceği, bu durumun, ABD ekonomisine zarar verebileceği ve tüketici fiyatlarını artırabileceği yolunda eleştirilerde bulunuluyor.

Miran'ın, ABD dolarının rezerv para birimi olmasının ticaret açığını artırdığı yönündeki görüşüne karşılık, bu ilişkinin daha karmaşık olduğu ve (üretim teknolojilerindeki değişimler ve küresel tedarik zincirlerinin evrimi gibi ) diğer faktörlerin de rol oynadığı savunulmaktadır.

Trump politikalarının ve Miran görüşlerinin muhalifi olan Arnaud Bertrand tarife politikalarını ve yük paylaşımı çağrısını şiddetle eleştirenlerden. Ona göre, doların rezerv durumu bir "yük" değil, çok büyük ölçüde "fahiş bir ayrıcalık"tır. Çünkü Amerika ihtiyacı olan şeylerin çoğunu dünyanın geri kalanından "bedava" (dolar basarak) satın alabildiğinden, bu durum malları yurtiçinde üretmenin zor işini yapmak için teşvikler yaratmıyor. Dolar basan Amerika'ya ürettiğinden fazlasını sürekli olarak tüketme konusunda benzersiz bir yetenek veriyor. Hal böyle iken,  Amerika'nın para birimi hakimiyetinden faydalanması yerine diğer ülkelerin Amerika'dan faydalanması olarak çerçevelemek, gerçeğin şaşırtıcı bir şekilde tersine çevrilmesidir.

Miran'ın önerdiği şey, vasalların zaten ülkelerin önce dolarları rezerv olarak kabul ederek Amerikan yaşam standartlarını sübvanse ettiği ve ardından bunun ABD'ye yüklediği varsayılan 'yük' için ek bir ücret ödemesi gereken çifte haraç sistemidir.

Dolayısıyla, ABD’nin yükünün paylaşımı fikri, ABD halkının refahının dünyanın geri kalanı tarafından sübvanse edilmesini istemektir.

Arnaud Bertrand’un Trump politikaların başarısına ilişkin X mesajlarıyla paylaştığı görüşü; son 3 ayda Trump’ın kanıtladığı bir şey varsa, o da kendisinin (ve ABD’nin) temel olarak istikrarsız ve güvenilmez olduğudur. Onun kaotik yönetimi dünyaya net bir mesaj veriyor: Amerika’nın sözü, bir sonraki Truth Social paylaşımından fazlası değildir. Trump, Amerika’yı küresel ticaretin temel taşı olmaktan çıkarıp, ekonomik risk faktörü haline getirdi.

Bu olan biten bir stratejik deha gösterisi değil; ticari zorbalığın yaratacağı tepkiyi öngöremeyen bir yönetimin çaresizce çırpınışı.

Trump gerçekten de “dünyaya bir ders verdi” ama bu ders, Amerika’nın artık diğer ülkeler için bir iş ortağından çok, ekonomik güvenlikleri açısından bir tehdit olduğu yönündeydi. Ve bunun sonucu, Trump’la işbirliği değil; Amerika’dan uzaklaşma stratejilerinin hızlandırılması olacak.

 

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA