“Hamd, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri yaratan, güzelliklerle dolduran Allah'a mahsustur. Zalim İsrail zindanlarında kırk gün tutuklu kaldıktan sonra beni özgürlüğe kavuşturan Allah’a, azamet ve ululuğuna yaraşır sonsuz hamd ederim. İsrail zindanlarında kaldığım süre boyunca kelimelerle anlatılamayacak, hafızadan silinmesi imkânsız şeylere şahit oldum.
Ben Khaleel Refaa Haidar Skaik. Altı yıllık eğitim ve sıkı çalışmanın ardından tıp fakültesinden dereceyle mezun olmaya hazırlanan bir tıp öğrencisiyim. Gazze'deki tüm yaşamı ve altyapıyı yok eden Siyonist işgal olmasaydı şu anda yaşıyor olmam gereken senaryo buydu.
7 Ekim’de saldırılar başladıktan sonra Şifa Hastanesi'nde gönüllü olarak hasta bakmaya karar verdim. Her türlü savaş yaralanmasını gördüm; ateşli silah, şarapnel ve patlayıcı yaralanmaları. İsrail’in kitlesel kıyım ve işkenceleri de dahil olmak üzere gerçekleştirdiği birçok katliama tanık oldum. Bütün bunlara rağmen beni neyin beklediğine dair hiçbir fikrim yoktu. 18 Mart gecesi saat 02.30'da İsrail işgal güçleri, ben gece nöbetindeyken hastaneyi kuşattı ve hikâye de burada başladı.
21 Mart Perşembe günü, ben de dahil olmak üzere birçok doktor sorguya çağrıldığında acil servisteki sağlık personeliyle birlikteydim. Hayatımın en ince ayrıntılarının sorulduğu ağır bir sorgunun ardından, ailemle birlikte sığındığımız eve dönmeme izin verildi. Sorguladıkları herkese zorla giydirdikleri gözaltı üniforması üzerimde, ellerim bağlı ve başımın üstünde olduğu halde yürümeye başladım. Ebu Suud kavşağına ulaşır ulaşmaz bir İsrail tankı tarafından vuruldum. Kurşun başımı yardı ve sağ baş parmağımı kesti, kafam karıştı ve şaşkınlık içinde hastaneye geri koşmaya başladım.
Hikâye burada bitmiyor. 23 Mart'ta işgalciler, hastaların Mamadani Hastanesi'ne taşınmasına izin verme kararı aldı. Yaralı olarak onlarla birlikte ayrılmaya karar verdim ama işgal ordusu yaralılar arasında ismimin yer almadığı suçlamasıyla beni tutukladı. Öğleden akşam karanlığına kadar hastane odalarından birinde, yaralı olduğum halde kelepçeli ve gözlerim bağlı olarak tutukluları taşıyacak kamyonun gelmesini bekledik. Gece yarısı civarında gözaltı merkezine ulaştık, hâlâ kelepçeli ve gözlerim bağlıydı. İşgal askerleri, tutukluları yaklaşık iki metre yüksekliğindeki kamyondan yere doğru itiyordu. İtilme sırası bana geldiğinde, yüzüstü betona düştüm. Kanın yüzümden aktığını hissettim, kan kokusu burnumun direğini sızlattı. Daha sonra bir İsrail işgal askeri yanıma yaklaştı ve çizmesiyle yüzümü tekmeledi. Dişlerim kırılmış, yüzüm, burnum, kulaklarım ve ağzım kanar halde gözaltı merkezine götürüldüm. Herhangi bir tıbbi tedaviye erişimim olmadan, çene kırığı da dahil olmak üzere yüzümde birden fazla kırık vardı. Çektiğim acı ve işkenceden kurtulmak için bin kez ölmeyi diledim.
Kanamam iyice yoğunlaşıyordu ve hayati fonksiyonlarımın birçoğunu kaybetmek üzere olduğumun ayırdındaydım. 29 Mart Cuma günü, tarif edilemeyecek kadar ağır, insanlık dışı koşullara rağmen henüz ölmediğim fark edildiği için hastaneye nakledildim. Kırıklar için ameliyata alındım ve bir kez daha kendi hayatımın sorumluluğunu almam gerektiğini fark ettim. İnsan olduğuma inanmayan İsrail işgal askerleri dışında yanımda kimse yoktu ne annem ne babam ne de ailemden bir kimse. Başıma ne geldiğini, neyle karşı karşıya kalacağımı bilmiyordum. Ameliyattan sonra beni gözaltı merkezindeki baskı ve aşağılama döngüsüne geri yolladılar.
İntern Dr.Khaleel Skaik’in İsrail zindanlarından önce ve çıktıktan sonraki hali
Kelimelerle anlatılamayacak kadar acı çektikten sonra, nihayet 2 Mayıs'ta özgürlüğün şafağı söktü. Sonunda Gazze’ye nakledildim ve Refah'ta serbest bırakıldım. Ailemden uzaktaydım, sağ başparmağım yoktu, üst ve alt çenemde altı tane kırık vardı ve ağzım kırık dişlerin boşluklarıyla doluydu. İşte buradaydım, ellerim cebimde sokaklarda yürüyorum, yoluma çıkan her şeye ayakkabılarımla tekme atıyordum. Üzerimde uçak sesleri dinmiyor, top atışları etrafımda yankılanıyordu. Savaş henüz bitmedi ve arkadaşlarım henüz serbest bırakılmadı. Allah'tan onlara özgürlük vermesini ve sağ salim eve dönmelerini diliyorum.
Dualarında beni unutmayan herkese teşekkür ederim; dua ve temennilerinin beni kuşattığını, kalbimi rahatlattığını, acılarımı dindirdiğini hissettim. Başladığım gibi Allah'a hamd ederek bitiriyorum ve O'ndan insanlarımızın ve ailelerimizin sıkıntılarını kaldırmasını diliyorum”.[1]
İnsanlık tarihinde eşine az rastlanan bir soykırımın yaşanmakta olduğu Gazze'nin kalbinde Khaleel Refaa Skaik'in direniş hikayesi ve yolculuğu, insan ruhunun dayanıklılık ve umut kapasitesinin dokunaklı bir örneği. Gazze İslam Üniversitesi'nde altıncı sınıf tıp öğrencisi olan Khaleel'in hayatı ve yaşadıkları, sadece ağır bir soykırımla yüz yüze olan Gazze toplumu için değil, insanlık için de derslerle dopdoludur; çalışkanlığı, topluma bağlılığı, meslek aşkı, fedakarlığı hepimizin içini umutla dolduran bir örneklik sergiliyor genç doktor adayının hikayesi.
İsrail’in Gazze saldırılarında bazı meslek ve sektörleri özellikle hedef aldığını, bu meslek ve sektörlerin başında da sağlık ve eğitimin geldiğini daha evvel yazmıştık. Şüphesiz gerçek bir soykırım, olabildiğince çok sayıda insanı vahşice öldürmekten evvel, onları insanlıktan çıkarmak, hayata dair umutlarını yok etmek, geleceğe dair beklentilerini sıfırlamaktır. Sağlık ve eğitim gibi hem fiziki hem de ruhsal varlığımızı medeni dünyada var kılma, geleceğe dair tasarılar üretme ve ümit etme zemini olan faaliyetlerin, bu faaliyetlere dair okul, hastane ve benzeri kurumların ve bu sektörlerde çalışan şahısların sistematik olarak yok edilmesi, İsrail soykırımının en belirgin icraatlarından biridir. Bu yazı serisinde, Gazze’de İsrail tarafından kaçırılan, öldürülen, alıkonulan ve akıbeti bilinmeyen doktor meslektaşlarımızla ilgili bilgiler paylaşılmaktadır. İşte Khaleel Refaa Skaik de bunlardan biridir. Henüz mezun bile olmadan, genç bir intern doktor olarak zor durumdaki hastalarına gönüllü olarak hizmete koşan Skaik’in başına gelenler ve onun bu zorluklara karşı direnişi her takdirin üzerindedir.
14 Şubat 2000'de Gazze’de doğan Khaleel, şu anda 24 yaşında ve genç yaşında uğradığı zulümlere rağmen yaşamak ve insanlığa hizmet için sarsılmaz bir direniş göstermektedir. Gazze İslam Üniversitesi'ndeki akademik yolculuğunda mükemmeliyetçiliğin ve öğrenme tutkusunun izleri görülmektedir. Bu tutku daha fakülteye girişte, %97,1'lik Tawjihi (lise) puanında açıkça görülmektedir. Khaleel, tıp fakültesinin ağır ve sıkı çalışma gerektiren programının yanı sıra, özellikle Filistin Tıp Forumu'nda, ders dışı etkinliklere aktif olarak katılmıştır. Üçüncü yılında sosyal faaliyetler komite başkanlığı görevini yürütmüş ve daha sonra başkan yardımcısı olarak liderlik becerilerini ve öğrenci yaşamını iyileştirme konusundaki kararlılığını sergilemiştir. Obezite, diyabet ve meme kanseri konusunda bilinçlendirme kampanyaları düzenlemek gibi çok sayıda tıbbi ve toplumsal sorumluluk projesinde yer almanın yanı sıra, çeşitli tıbbi konferanslar ve eğitim programlarındaki rolü, kendi alanına ve toplumuna olan bağlılığının kanıtlarıdır.
Temmuz 2023'te, yani İsrail’in Gazze saldırılarının başlamasından üç ay önce Khaleel, Türkiye’de, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Prof. Dr. Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi'nde staj programına katılmış, programını başarıyla tamamlayarak tıp kariyerinde önemli bir adım atmıştır. Khalel’in, İstanbul’daki bu staj eğitimi boyunca akademik ve pratik becerileri dikkat çekici şekilde gelişmiştir.
Gazze'ye döndükten sonra Khaleel tıbbi çalışmalarına devam etmiş ve Eylül ayında Şifa Hastanesi genel cerrahi bölümünde klinik rotasyonlarına başlamıştır. Ancak 7 Ekim'de saldırıların başlamasıyla planları aniden bozulmuş, ortaya çıkan çatışma, Khaleel ve diğer öğrencilerin eğitimlerine devam etme imkanını ortadan kaldırmıştır. Bu durum Khaleel ve diğer öğrencilerin hayallerine ve mesleki tutkularına ciddi biçimde engel olmuştur.
Zor koşullara rağmen Khaleel'in başkalarına yardım etme konusundaki kararlılığı sarsılmamış, savaş yoğunlaştıkça Şifa Hastanesinde gönüllü olarak çalışmış ve kendisini yaralı sivillerin tedavisine adamıştır. Bu dönemdeki çabalarıyla, çaresiz durumda olanlara bakım sağlamak için durmaksızın çalışarak, yorulmak bilmez bir bağlılık ve şefkat ortaya koymuştur. Khaleel'in Kriz ve Acil Durum Eğitim Merkezi’nde yaptığı çalışmalar ve çeşitli bilinçlendirme kampanyalarından edindiği ilk yardım ve acil müdahale konusundaki kapsamlı deneyiminin, bu kriz sırasında paha biçilmez olduğu açıktır.
Khaleel'in toplumuna ve insanlığa olan bağlılığı cezasız kalmadı. 18 Mart gecesi Şifa Hastanesi'ndeki nöbeti sırasında İsrail güçleri hastaneyi basıp etrafını sardı. O sırada görevde olan Khaleel, hayatını sonsuza dek değiştirecek trajik olaylar dizisinin parçası oldu. 21 Mart'ta Khaleel ve diğer birkaç doktor, İsrail tarafından sorgulanmak üzere çağrıldı. Zorlu sorgulamaya rağmen Khaleel sakinliğini korudu. Sonunda bir şekilde gitmesine izin verdi. Ancak hastaneden çıkarken elleri bağlıydı ve bir tank tarafından vurularak başına kurşun yarası ve sağ başparmağını kaybetme gibi ağır yaralanmalar yaşadı ve bu kez doktor değil hasta olarak hastaneye geri dönmek zorunda kaldı.
Vahşet bununla da bitmedi. Khaleel, Al-Ahli Arap Hastanesine nakledildi ve kısa süre sonra İsrail ordusu tarafından tutuklandı. Gözaltına alınan ve işkence gören Khaleel, hayal edilemeyecek acılara katlandı. Durumu hızla kötüleşti ve çenesindeki birden fazla kırığın tedavisi için ameliyat edilmesi gerekti. Ameliyat sonrasında gerekli bakımları yapılmadı ve yemek gibi temel ihtiyaçları bile ihmal edildi.
Bu ağır işkencelerden sonra Khaleel, nihayet 2 Mayıs'ta ailesinden uzakta Refah'ta serbest bırakıldı. Sağ başparmağını kaybetmiş, üst ve alt çenesinde altı kırıkla ve ağzı, dişlerinin olduğu yerde boşluklarla dolu olarak geri döndü. Bu büyük zorluklara rağmen Khaleel’in ruhu, devam eden savaşın ortasında yolculuğuna devam etmeye kararlı bir şekilde direnmektedir.
Khaleel Refaa Skaik'in hikayesi, insan ruhunun dayanıklılığının ve gücünün parlak bir kanıtıdır. Acımasız bir saldırıda adanmış bir tıp öğrencisinden bir gönüllüye dönüşmesi ve ardından tutukluluk sırasında yaşadığı işkence, Gazze'deki bireylerin ortaya koyduğu derin fedakarlıklara dikkat çekmektedir. Khaleel, zorluklarla başa çıkmaya devam ederken, hikayesi bir umut ışığı ve eğitim, özgürlük ve insan onuru adına inatla sürdürmemiz gereken arayışın bir hatırlatıcısı olarak önümüzde durmaktadır. Arkadaşlarının güvenli bir şekilde serbest bırakılması ve Gazze halkının nihai barış ve özgürlüğü duasıyla kendisine sağlık ve selamet dileriz.
İntern Dr. Mohammad Al-Hajjar ve Gazeteci-Yazar Mustafa Ekici’ye katkılarından dolayı teşekkür ederim.
[1]Khaleel Skaik’in Facebook sayfası: https://www.facebook.com/story.php?story_fbid=7776358525756008&id=100001458127394&mibextid=WC7FNe&rdid=WLuDKEt5Su9xL5U1. Erişim Tarihi: Haziran 2024.
*Prof. Dr. Orhan Alimoğlu
İstanbul Medeniyet Üniversitesi