Özet
21 Şubat 2025 tarihinde gerçekleştirilen erken genel seçimler, Almanya siyasetinde köklü değişimlerin ve derin toplumsal ayrışmaların sinyallerini vermiştir. Yaklaşık 59 milyon 200 bin seçmenin %82,5 oranında sandık başına gitmesi, seçime olan yüksek ilgiyi göstermiştir. Bu yüksek katılım oranı, seçmenlerin mevcut siyasal ve ekonomik koşullardan duyduğu memnuniyetsizlik ve gelecek beklentileri ile doğrudan ilişkilidir. Seçim sonuçları hem partiler arasındaki güç dengelerinin değiştiğini hem de Doğu ve Batı Almanya arasındaki siyasal tercihlerin belirgin biçimde farklılaştığını ortaya koymuştur.
Seçim Sonuçlarına Genel Bakış
2025 seçimlerinde, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) %12’lik oy artışıyla yeniden birinci parti konumuna gelirken, Almanya için Alternatif (AfD) %69 oy artışıyla tarihi bir çıkış yakalamıştır. Buna karşın, Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) tarihindeki en ağır yenilgiyi alarak %86 oranında oy kaybına uğramıştır. Birlik 90/Yeşiller Partisi de %33 oy kaybıyla önemli bir gerileme yaşamıştır. Buna karşılık, Sol Parti (DIE LINKE) %25 oranında oy artışıyla yeniden güç kazanmıştır.
Sahra Wagenknecht önderliğinde kurulan yeni parti BSW, %5 seçim barajını kıl payı geçemeyerek meclis dışında kalmıştır. Hür Demokrat Parti (FDP) ise %4,33 oy oranı ile Federal Meclis’te temsil hakkını kaybetmiştir.
Doğu ve Batı Almanya Arasındaki Seçmen Tercihleri
2025 seçim sonuçları, Doğu ve Batı Almanya arasındaki siyasal eğilimlerdeki ayrışmanın devam ettiğini bir kez daha ortaya koymuştur. Batı Almanya’da geleneksel merkez sağ partiler olan CDU/CSU ve çevreci-sol eğilimli Yeşiller hâlâ önemli bir seçmen desteğine sahipken, Doğu Almanya’da AfD ve Sol Parti’nin güçlenmesi dikkat çekmektedir.
Bu ayrışma, yalnızca ideolojik farklılıklarla açıklanamaz; tarihsel miras, ekonomik eşitsizlikler ve sosyo-kültürel dinamikler de bu sürecin belirleyici unsurlarıdır. Doğu Almanya’nın ekonomik dönüşüm sürecinde yaşadığı sorunlar, sosyal güvencelere duyulan kaygılar ve göç gibi konular seçmen davranışını doğrudan etkilemektedir.
Doğu Almanya’da AfD’nin Yükselişi
AfD’nin Doğu Almanya’da yakaladığı güçlü destek, uzun süredir devam eden ekonomik belirsizlikler, altyapı eksiklikleri ve merkezi hükümete duyulan güvensizlik ile doğrudan ilişkilidir. Göç ve güvenlik politikaları, Doğulu seçmenler için en hassas konuların başında gelmektedir.
AfD’ye oy veren seçmenlerin %68’i partinin sunduğu politikaları desteklerken, %29’u ise mevcut düzene tepki göstermek amacıyla bu partiye oy verdiğini beyan etmiştir. Özellikle kırsal bölgelerde, ekonomik marjinalleşme ve yerel kalkınma sorunları AfD’nin popülaritesini artıran faktörler olmuştur.
AfD’nin “Yabancılar Dışarı” Sloganının Siyasi ve Toplumsal Yansımaları
Almanya için Alternatif (AfD) Partisi’nin son yıllarda kullandığı en provokatif ve tartışmalı sloganlardan biri “Yabancılar Dışarı” ifadesidir. Bu slogan, yalnızca aşırı sağcı tabanda değil, Alman siyasetinde ve kamuoyunda da derin yankılar uyandırmış, ciddi tartışmalara yol açmıştır. Hem iç politika hem de uluslararası alanda ağır eleştiriler alan bu söylem, aynı zamanda AfD’nin özellikle Doğu Almanya’da artan oy oranlarıyla paralel bir yükseliş göstermiştir.
Seçmen Davranışları Üzerindeki Etkisi
“Yabancılar Dışarı” sloganı, özellikle Doğu Almanya’daki protesto seçmeni üzerinde etkili olmuştur. Küreselleşme, sanayisizleşme ve göç gibi süreçler sonucunda kendilerini ekonomik ve sosyal olarak dışlanmış hisseden kesimler, AfD’nin bu sert ve dışlayıcı söylemine yönelmiştir. Bu söylem, özellikle kırsal bölgelerde ve ekonomik kalkınmadan yeterince pay alamayan küçük ve orta ölçekli şehirlerde ciddi karşılık bulmuştur.
AfD, bu sloganı kullanarak sisteme tepki duyan seçmenleri mobilize etmiş ve kendisini sistem karşıtı, halkın gerçek sesi olarak konumlandırmıştır. Göçmenler ve sığınmacılar, bu strateji doğrultusunda, mevcut sosyal ve ekonomik sorunların başlıca sorumlusu olarak sunulmuş ve bu söylem bazı seçmenler tarafından hızlı ve net bir çözüm önerisi olarak algılanmıştır.
Diğer Partiler Üzerindeki Etkisi
AfD’nin bu sert sloganı, özellikle merkez sağ ve merkez sol partileri zor durumda bırakmıştır. CDU/CSU ve SPD gibi partiler, AfD’nin göç ve güvenlik konularında radikal söylemlerine karşı daha temkinli ve dengeli bir dil kullanma ihtiyacı duymuş, ancak bu durum birçok seçmen tarafından belirsizlik veya kararsızlık olarak algılanmıştır.
Özellikle CDU lideri Friedrich Merz, bir yandan AfD’yi dışlama politikası olan “güvenlik duvarı” ilkesini sürdürürken, diğer yandan göç politikalarında AfD’nin taleplerine yakınlaşan söylemler geliştirmek zorunda kalmıştır. Bu denge arayışı, CDU’nun geleneksel merkez sağ tabanında bir bölünmeye de yol açmıştır.
SPD ve Yeşiller ise bu slogan karşısında insan hakları ve entegrasyon vurgusunu ön plana çıkarmış, ancak bu söylemler özellikle Doğu Almanya’da etkili olamamıştır. Böylece, AfD’nin ajandasını belirlediği bir siyasi atmosfer oluşmuş, diğer partiler AfD’nin söylemine karşı pozisyon almak zorunda kalmıştır. Bu durum, Alman siyasetinde gündem belirleme gücünün kısmen AfD’ye geçmesine neden olmuştur.
Toplumsal Kutuplaşma ve Ayrışma
“Yabancılar Dışarı” sloganı, yalnızca siyasi arenada değil, toplum içinde de ciddi bir kutuplaşmaya yol açmıştır.
AfD’nin söylemi, sadece göçmenler değil, Almanya’nın çokkültürlü yapısına inanan geniş bir kesimi de endişelendirmiştir. Almanya’nın II. Dünya Savaşı sonrası geliştirdiği çoğulculuk, hoşgörü ve entegrasyon politikaları, bu tür sert ve dışlayıcı söylemlerle doğrudan hedef alınmıştır.
Uluslararası Yansımalar
AfD’nin göçmen karşıtı ve ayrımcı söylemi, Almanya’nın uluslararası itibarına da zarar vermektedir.
Siyasetin Geleceği ve Demokratik Dayanıklılık
AfD’nin bu söylemi, sadece bir seçim stratejisi olarak değerlendirilmemelidir. Bu tür radikal sloganlar, demokratik kültürün zedelenmesine, farklı kesimler arasındaki güvenin sarsılmasına ve siyasal dilin sertleşmesine yol açmaktadır. Uzmanlar, AfD’nin bu tür söylemlerle oy kazansa bile, uzun vadede Alman demokrasisine ve toplumsal barışa ağır hasar verebileceği konusunda uyarmaktadır.
AfD’nin söylemlerine karşı etkili bir mücadele, yalnızca partisel düzeyde değil, medya, sivil toplum ve eğitim kurumları gibi tüm alanlarda yürütülmesi gereken kapsamlı bir süreçtir. AfD’nin “Yabancılar Dışarı” gibi sloganlarla toplumsal korkuları ve önyargıları siyasi sermayeye dönüştürmesi, Almanya’da demokratik dayanıklılığı test eden en önemli sınavlardan biri olarak değerlendirilmektedir.
Batı Almanya’da Merkez Partilere Kısmi Destek Devam Ediyor
Batı Almanya’da CDU/CSU ve Yeşiller, önemli ölçüde oy kaybı yaşasalar da seçmen desteğini büyük oranda korumuşlardır. Batı’da seçmenler, ekonomik istikrar, Avrupa Birliği ile uyum ve çevre politikaları gibi konulara öncelik vermeye devam etmektedir.
Bununla birlikte, Batı Almanya’da da AfD’nin oylarını artırması, göç ve güvenlik kaygılarının yalnızca Doğu Almanya ile sınırlı olmadığını göstermektedir. Özellikle büyük kentlerin dış mahallelerinde ve ekonomik durgunluğun hissedildiği bölgelerde AfD’ye yönelim dikkat çekmektedir.
Koalisyon Olasılıkları ve “Güvenlik Duvarı” Tartışmaları
Federal Meclis’te hükümet kurmak için 316 sandalyeye ihtiyaç duyulmaktadır. 2025 seçimleri sonucunda CDU/CSU 208, AfD 152, SPD 120, Yeşiller 85, Sol Parti 64 ve Danimarka Azınlık Partisi SSW 1 sandalye kazanmıştır.
Matematiksel olarak CDU/CSU ve SPD’nin oluşturacağı büyük koalisyon, 328 sandalye ile çoğunluğu sağlayabilir. Ancak kamuoyu araştırmaları, seçmenlerin yalnızca %38’inin bu koalisyonu olumlu bulduğunu, %47’sinin ise olumsuz değerlendirdiğini göstermektedir.
AfD’nin seçimdeki başarısına rağmen, diğer partiler AfD ile koalisyon yapmayacaklarını açıklamıştır. 2013’ten beri uygulanan ve AfD’yi dışlamayı amaçlayan “güvenlik duvarı” ilkesi, tüm demokratik partiler tarafından benimsenmiş durumdadır. Ancak CDU lideri Friedrich Merz’in göç yasası konusunda AfD’nin desteğini alması, bu duvarın fiilen aşılabileceği tartışmalarını başlatmıştır.
SPD’nin Tarihi Hezimeti ve Nedenleri
SPD’nin tarihi yenilgisi, parti yönetiminin kriz yönetimindeki yetersizliği ve özellikle Şansölye Olaf Scholz’un zayıf liderlik profili ile ilişkilendirilmektedir.
CDU/CSU’nun Yükselişi ve Friedrich Merz Faktörü
CDU/CSU, özellikle ekonomi ve güvenlik alanında seçmenlere güven veren mesajları ve Friedrich Merz’in güçlü liderlik söylemiyle öne çıkmıştır. Merz, seçmenler arasında %34’lük destek oranıyla şansölye adayları arasında en önde yer almıştır.
Seçmen Eğilimleri ve Öne Çıkan Gündemler
2025 seçimlerinde seçmenlerin en fazla önem verdiği konular şunlardır:
CDU/CSU ekonomik ve güvenlik politikalarında güvenilir bulunurken, AfD mülteci ve sosyal adalet temalarındaki söylemleriyle özellikle Doğu’da geniş bir seçmen desteği elde etmiştir.
Türkiye Kökenli Milletvekilleri
2025 seçimlerinde Federal Meclis’e 19 Türkiye kökenli milletvekili seçilmiştir:
Sonuç
2025 Federal Meclis seçimleri, Almanya’da uzun süredir varlığını sürdüren Doğu-Batı ayrımının yalnızca ekonomik ve sosyal boyutta değil, siyasal temsiliyet ve kimlik algısı düzeyinde de derinleştiğini ortaya koymuştur. AfD’nin Doğu Almanya’da geniş tabanlı bir destek bulması, Batı Almanya’da ise merkez partilerin kısmi de olsa gücünü koruması, Almanya’nın bölgesel farklılıklarının siyasal kutuplaşmaya dönüşme riskini gözler önüne sermektedir. Bu durum, yalnızca seçim sonuçlarının değil, Almanya’nın birlik sürecini tamamlayamamasının da bir yansımasıdır. Doğu Almanya, hala ekonomik eşitsizliklerin, altyapı yetersizliklerinin ve sosyal dışlanma hissinin yoğunlaştığı bir coğrafya olarak, siyasal öfkenin ve protesto reflekslerinin merkezi haline gelmiştir. AfD’nin başarısı, bu tarihsel ve yapısal kırılganlıkları göçmen karşıtlığı ve kültürel tehdit algısı etrafında yeniden kurgulamasıyla doğrudan ilişkilidir.
Almanya’daki Doğu-Batı ayrımının yalnızca ekonomik değil, siyasal ve toplumsal düzeyde de derinleştiğini göstermiştir. Doğu’da AfD’nin yükselişi, Batı’da ise merkez partilerin kısmi desteğini koruması, ülkenin siyasal kutuplaşma riskini artırmaktadır.
AfD’nin “Yabancılar Dışarı” sloganı, yalnızca göçmen karşıtlığı değil, Doğu Alman toplumunun dışlanmışlık hissinin ve Batı’ya karşı duyduğu tepkilerin de bir yansımasıdır. Bu slogan hem göçmenleri hem de çokkültürlü toplumsal yapıyı hedef alarak, demokratik değerleri tehdit eden bir siyasal stratejinin merkezine yerleşmiştir.
Bu süreç, yalnızca göç ve kimlik politikalarıyla sınırlı kalmayıp, Doğu ve Batı arasındaki yapısal ve simgesel eşitsizliklerin giderilmesini gerektiren bütüncül bir toplumsal dönüşümü zorunlu kılmaktadır. Aksi takdirde, kutuplaştırıcı ve dışlayıcı söylemler Almanya’nın toplumsal barışını ve demokratik bütünlüğünü tehdit eden kalıcı bir risk haline gelecektir.
Berlin, 27 Şubat 2025
Kaynak:
FGW – Forschungsgruppe Wahlen, (Seçim Araştırma Grubu)
https://www.forschungsgruppe.de/Startseite/
https://www.bpb.de
Diğer İçerikler