Türk Tarımında Çiftçi Örgütlenmesi ve Üretime Etkisi

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Analizler
  3. /
  4. Analiz
Mehmet TAŞAN(*) | 27 Mart 2024
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Bütün dünyada olduğu gibi Ülkemizde de Tarım hiçbir şahsi amaca alet edilemeyecek kadar önemli, milli ve stratejik bir konudur. Pandemi sırasında Gıdanın, dolayısıyla Tarımın ne kadar önemli olduğunu yakinen gördük. Gümrüklerin kapalı olduğu, ihracat ve ithalatın yasaklandığı Pandemi sürecinde ülkemizde hiçbir gıda maddesinin yokluğu veya eksikliği hissedilmedi. Bu da ülkemiz tarımının ne kadar güçlendiği gerçeğini ortaya koymuştur. Birim alandan elde edilen verim ve kalitenin artması da ülkemiz tarımının her geçen gün geliştiğini göstermektedir.

Ülkemiz iklim, toprak, topografyanın uygunluğu ve yaklaşık 23 milyon hektar tarım arazisi ve 14 milyon hektar mera ve 23 milyon hektar orman varlığı ile kendine yeterli tarımsal ürünleri üretebilecek potansiyele sahiptir. Türkiye tarımsal üretim yönünden kendi ihtiyaçlarını önemli ölçüde karşılayan dünyadaki ender ülkelerden birisidir.

Ülkemiz tarımının; arazi parçalanması, toprak kaybı, yanlış sulama, girdi fiyatlarındaki dengesiz artışlar, desteklemelerin zamanında ödenmemesi, üretim planlamasının olmayışı, İthalat baskısı, Eğitim-Yayım gibi yapısal sorunların yanında Yetersiz Çiftçi Örgütlenmesi olduğu bir gerçektir.

Ülkemizde tarımsal nüfusun önemli bir çoğunluğunu oluşturan küçük tarım işletmelerinin büyük işletmelerle rekabet etme gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu durumda üretici açısından ortaya çıkan en önemli ihtiyaç örgütlenme ihtiyacı olmaktadır.

Kırsal kesimde yaşayan üreticilerimizin ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çeşitli yasaları dayanak almak suretiyle, değişik çiftçi organizasyonları oluşturarak örgütlendikleri bilinmektedir.

Örgütlenme yapısını incelediğimizde faaliyet konularında ve etki alanlarında çakışmalar görülmektedir. Bu yapılanma şekliyle belki bir zenginlik gibi düşünülse de çoğu zaman aynı faaliyette bulunan örgütler arasında ciddi sürtüşmelere neden olmaktadır.

Türkiye’deki tarımsal örgütlenme yapısının yeniden masaya yatırılarak yetki ve sorumlulukların yeniden belirlenmesi ve bunun devamında da güçlü bir yapılaşma ile daha fonksiyonel bir hale getirilmesi gerekmektedir. 

Tarımsal üretimi arttırmanın, kaliteli ürün elde etmenin ve tarım ile uğraşanların yaşam düzeylerini yükseltmenin en önemli yollarından biri, üreticilerin etkili bir biçimde örgütlenmesidir.

Gelişmiş ülkeler incelendiğinde, tarımın gelişip sanayileştiği ve üreticilerin de örgütlendiği görülür. Çünkü tarım politikalarını oluşturmak, uygulama koşullarını belirlemek ve böylece politik mekanizmaları etkileyebilmek, pazarda etkin olabilmek, çağdaş üretim yöntemlerini kullanıp verimliliği arttırarak kırsal alan kalkınmasını gerçekleştirmek, ancak örgütsel güçle yani örgütlü üreticilerle olmaktadır.

Çiftçi Örgütlenmesi Tablosu

Kooperatiflerin dikey teşkilatlanmasına baktığımızda; Diğer ülkelerde çatı örgütünün Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA şeklinde oluştuğu, Türkiye’de de çatı örgütünün Türkiye Milli Kooperatifler Birliği (TMKB) olarak oluştuğu görülmektedir,

Türk kooperatifçilik hareketinin Mithat Paşa tarafından 1863 yılı Kasım ayında kurulan “Memleket Sandıkları” ile başladığı kabul edilir. Kooperatifçilikle ilgili ilk yasal düzenleme «Memleket Sandıkları Nizamnamesi» 1867 yılında yayınlanmıştır. Devlet politikası olarak tüm ülkeye yayılan Memleket Sandıkları önce Menafi Sandıklarına (fayda, menfaat) dönüşmüş ve sonrasında ise tüm sermayesiyle Ziraat Bankasının kuruluşuna dâhil olmuştur.

İlk kooperatifler kanunu 1969’da «1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu» olarak yürürlüğe girmiştir. Türkiye’de kooperatifçilik 1960’tan itibaren anayasal güvenceye alınmıştır. 1982 tarihli Anayasanın 171’inci maddesinde “Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır” maddesi yer almaktadır.   

Üreticiler tarafından kurulmuş ya da ortak/üyeleri arasında üreticilerin de yer aldığı örgütlerin toplam sayısı 12 bine ve bunlara ortak/üye sayısı ise 4,3 milyona yaklaşmıştır. Bu örgütler ülkemizde halen 5 farklı bakanlığın sorumluluğunda, 13 kanunla 15 farklı türde kurulmaktadır. Bu yapı içinde kooperatifler ağırlıklı bir öneme sahiptir. Aslında bu durumun sektör açısından bir zenginlik olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Fakat üreticiler piyasada bir araya gelip güç birliği oluşturarak değer zincirindeki diğer aktörler ile rekabet etmek yerine, birbirleri ile çekişmeye başlayınca bu zenginlik, üretici aleyhine işleyen ve kirlilik olarak algılanan bir duruma dönüşmüştür.

Ekonomik örgütlenmenin yetersizliği, tarımda üretim planlaması yapılamamasına, pazarlamada sorunlara, tüketicide fiyat ve üreticide gelir istikrarsızlığının oluşmasına neden olmaktadır.

Üreticilerin örgütlenme yapısı incelendiğinde faaliyet konularında ve etki alanlarında çakışmalar olduğu görülmektedir. Bu durum aynı faaliyette bulunan örgütler arasında ciddi sürtüşmelere neden olmaktadır. Bu duruma örnek olarak ülkemizde et ve süt üreten üretici örgütlerinin durumu verilebilir.

2019 Yılında yapılan 3.Tarım Şurasında tespit edilen sorunlar:

1.Mevzuat sorunları

2.Yönetim sorunları

3.Denetim sorunları

4.Finansman ve sermaye sorunları

5.Yapılanma ve İş Birliği Sorunları

6.Pazarlama ve Katma Değer Oluşturma Sorunları

7.Eğitim ve Araştırma Sorunları

8.İmaj – Farkındalık Sorunları

9.Üretici Örgütleri Tüzel Kişiliklerinin Özel Sorunları

3.Tarım Şurasında Belirlenen Strateji:

1.Bilimsel Standart yapılara göre gruplandırılmalı, gerekli dönüşüm yapılmalıdır.

2.Kooperatif tabanlı bir Tarım Bankası bütün üretici örgütlerinin katılımıyla kurulmalıdır.

3.Bağımsız denetim hizmetini verebilecek bir yapı oluşturulmalıdır.

4.Üretici Örgütlerinde yöneticilere, üye/ortaklara ve teknik personele düzenli eğitimler verebilecek, “Proje Ofisleri” ile proje hazırlama, başvuruda bulunma ve uygulama gibi konularında yol gösterici olacak, AR-GE hizmeti verebilecek birimler oluşturulmalıdır.

5.Kadın ve genç çiftçilerin örgütlenmesini teşvik etmek için kadın ve gençlerin ortak/üye olduğu üretici örgütlerine belirli kotalara ulaştıklarında özel destekler verilmelidir.

6.Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde Teşkilatlanma ile ilgili Genel Müdürlük kurulmalıdır.

7.Desteklemelerin, sözleşmeli üretim yapabilen, üretim ve pazarlama planı oluşturabilen ve kayıt tutabilen üretici örgütleri tarafından verilmesi MODELİ geliştirilmelidir.

8.Uzun Vadeli Kredilerin verildiği Yatırım Projelerine tekrar geri dönülmelidir. Geçmişte uygulanan ve başarılı örnekleri olan Ortaklar Mülkiyetinde Kooperatif Projelerine benzer projelerin günümüz şartlarına uygun olarak tekrar geliştirilerek bütün Üretici Örgütlerini kapsayacak şekilde cazip şartlar ile sunulmalıdır.

Genel Değerlendirme:

Ülkemizde tarım sektöründe modern teknik ve yöntemlerin kullanılmadığı, ulaşılamayan kaynak olduğu söylenilemez. Esas sorun üretimde optimal verimin sağlanamaması, üretilen ürünlerin gerçek değeri üzerinden pazarlanamaması ve özellikle piyasa şartlarını gözeten bir üretim planlamasının yapılamamasıdır. Birbirini etkileyen bütün bu olumsuz koşullar öncelikle üreticiyi etkilemektedir.

Sektörün ilk basamağındaki sorun, sofraya kadar birçok aşamada yaşanan yapısal bütün sorunları zorlaştırmakta hatta çıkmaza sokmaktadır. Bu nedenle üreticinin piyasada rekabet edebilecek şekilde varlığını sürdürebileceği güçte olması gerekmektedir.

Üreticinin hem ekonomik, hem de sosyal yönden tek başına bu güce ulaşabilmesinin imkansız olduğu düşünülürse; etkin bir üretici örgütlenmesinin sektördeki sorunların tamamının temel başlangıç noktası olduğu söylenebilir.

Ülkemizde, tarımda üretimin piyasanın talepleri doğrultusunda planlamasını yapabilecek, AB ortak piyasa düzenleri benzeri sistemleri uygulayabilecek üretici örgütlerine duyulan ihtiyaç her geçen gün daha da artmaktadır. Bu nedenle öncelikle üreticinin kendisinde farkındalık olmalı ve örgütüne sahip çıkmalıdır.

Yapılması Gerekenler:

-Yapısal sorunları giderip, sürtüşmeler kalkıp, yetki ve sorumluluklar yeniden belirlenmeli,

-Örgütler, sözleşmeli üretimle üretim ve pazarda etkili bir yapıya kavuşmalı,

-Örgütlere müdahale alımı yetkisi verilmeli,

-Üretim, pazarın talebine göre planlanmalı,

-Verimliliği ve katma değeri arttırarak gıda değer zincirinde aldığı pay yükseltilmeli,

-Piyasada rekabet gücü artırılmalı,

-Hem üreticinin hakkını korumalı, hem de tüketicinin daha uygun fiyatla gıdaya ulaşmasını sağlamalı,

-Örgütlerin üretim ve pazarlamada etkili olabilmeleri için devlet teşvik ve desteklemelerinden öncelikli yararlanmalı,

-Tarım Bakanlığı bünyesinde eskiden olduğu gibi Çiftçi Örgütlenmesiyle ilgili Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü (TEDGEM) benzeri sorumlu bir Genel Müdürlük kurulmalı,

-Bakanlığın 2011 Yılı yapılanmasından önce Kooperatiflere uygulanan üretim, depolama ve işleme tesislerine yönelik “Ortaklar Mülkiyetinde Kooperatif Projeleri ”ne benzer projeler uygulanmalı,

-Bakanlığın uyguladığı yatırım ve makine ekipman desteklemelerinde hizmetin daha çok üreticiye gitmesi için çiftçi örgütlerine öncelik verilmeli,

-Çiftçi örgütlerinde özellikle kooperatif kuruluşunda büyük ölçekli ve güçlü yapılaşma sağlanmalı, haksız rekabetin önlenmesi için aynı çalışma alanında benzer örgütlenme engellenmeli,

-Çiftçi örgütlerinin pazarlamadaki etkisi artırılmalı.

-Bakanlığın yürüttüğü kayıt ve yayım hizmetleri örgütlerce yapılmalıdır.

Sonuç olarak:

“Daha güçlü bir Türkiye için daha güçlü bir tarıma, daha güçlü bir tarım için ise; daha güçlü üretici örgütlerine ihtiyaç vardır.”

 

(*)Mehmet TAŞAN
Ziraat Yüksek Mühendisi, TEDGEM ve TİGEM Emekli Genel Müdürü

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA