Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Myanmar'da Ordunun Ülke Yönetimindeki Etkisi, Bağımsızlıktan Bu Yana Sürüyor

Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar'ın bağımsızlığından bu yana uzun süre ülkenin yönetiminde yer alan ordu, ülkenin siyasi liderlerinin gözaltına alındığı yeni bir darbeyle yönetime tekrar el koydu.
SDE Editör
01 Şubat 2021 16:00
A+
A-

2015 seçimlerinden bu yana ülke yönetiminin fiilen sivil idarenin kontrolüne geçmesine rağmen Myanmar ordusu, siyasette belirleyici unsur olmayı sürdürdü.

İki meclisli sisteme sahip ülkede parlamento ve senatodaki koltuklarda yüzde 25'lik kontenjanı olan ordu, seçimlerden sonra hükümetin kurulması ve kabine üyelerinin belirlenmesinde kilit rol oynuyor.

Bağımsızlığını kazandığı 1948'den bu yana üçüncü askeri darbenin yaşandığı Myanmar'da ordu, şimdiye kadarki askeri ve sivil hükümetlerin üzerinde siyasi etkisini gösterdi.

Ülke tarihindeki ordunun siyasete ilk müdahalesi, Myanmar'ın ilk bağımsız lideri Thakin Nu'nun, hükümet üyeleriyle yaşadığı anlaşmazlıklar üzerine iktidarın 1958'de düşmesiyle gerçekleşti.

İlk darbe ve 49 yıl süren askeri yönetim

Bu askeri müdahalenin ardından Genelkurmay Başkanı General Ne Win'in kurduğu geçici hükümet, Myanmar'daki ilk askeri yönetim oldu.

1960'da yapılan seçimlerde Thakin Nu yeniden iktidara döndü, fakat Nu'nun Budizmi ülkenin milli dini ilan etmesinin ardından halkta yaşanan gerilimler, ordunun siyasete yeniden müdahale etmesine yol açtı.

1962'de askeri darbeyle yeniden ülkenin başına gelen General Win, Myanmar'da 49 yıl sürecek tek parti idareli askeri yönetimin temelini attı.

Uzun süren askeri yönetimde ülkenin federal yapısı lağvedilirken, yeni rejim olarak ekonomiyi ulusallaştırmayı öngören "Sosyalist Program" benimsendi.

Desteklediği Sosyalist Program Partisini ülkedeki tek meşru parti olarak tanıyan askeri yönetim, devlet kontrolü dışında yayın yapan medyayı yasakladı.

Arakanlı Müslümanların vatandaşlıktan çıkarılması

Askeri yönetimin baskıcı uygulamaları, demokrasiyi ortadan kaldırmanın yanı sıra ülkede insan hakları bakımından olumsuz sonuçlar da getirdi.

1982'de kabul edilen yasayla Myanmar'da "yerli geçmişe sahip olmayan" etnik gruplar, "yardımcı vatandaş" kategorisine alındı.

Uluslararası camianın tepkisini çeken bu yasayla birlikte çok sayıda etnik grup mensubu, devlet dairelerinde görev yapma hakkını kaybederken, Arakan eyaletinde yaşayan yüzbinlerce Müslüman, vatandaşlık statüsünü kaybederek "devletsiz" konumuna düştü.

İkinci askeri darbe

1987'de muhalif gruplar, askeri yönetimin hukuksuz uygulamalarına karşı çıkarak ülke çapında kitlesel protestolar başlattı.

Protestoların bastırılmasında binlerce kişi hayatını kaybederken General Saw Maung'un önderliğinde 1988'de ikinci askeri darbe gerçekleşti.

Darbenin ardından başta ülkenin kurucularından Aung San'ın kızı Aung San Suu Çii olmak üzere çok sayıda muhalif isim gözaltına alındı.

Devlet Başkanı General Maung'un kararıyla 1990'da ilk defa, muhalif partilerin de katılabileceği demokratik seçimler düzenlendi.

Muhalif lider Suu Çii'nin kurduğu parti Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) yüzde 80 oy alarak birinci geldi, fakat askeri yönetim seçim sonuçlarını tanımayarak iktidarını sürdürdü.

1992'den itibaren ülkenin uluslararası imajını düzeltmek için çok sayıda siyasi tutuklu serbest bırakılırken 1995'te Suu Çii, 6 yıllık ev hapsinin ardından serbest kaldı.

Asker kontrolünde sivil iktidar

Protestolar, etnik çatışmalar ve insan hakları ihlalleriyle geçen 20 yılın ardından 2010'da askeri yönetim, yeniden demokratik seçimlere gidileceğini duyurdu.

Kasım 2010'da yapılan seçimlerde ordunun desteklediği Birlik İçin Dayanışma ve Kalkınma Partisi (USDP) birinci geldi. Muhalefetin seçimlerde hile yapıldığı iddialarına karşı askeri yönetim, bu seçimleri ülke yönetiminin ordudan sivil iradeye geçişi olarak yorumladı.

Mart 2011'de USDP Genel Başkanı Thein Sein, Myanmar'ın yeni devlet başkanı olarak yemin etti.

Thein Sein yönetimiyle birlikte ülkede sivil iradenin önünü açan reform süreci başlatıldı. Aralık 2011'de ABD Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın gerçekleştirdiği ziyaretin ardından reform sürecini hızlandıran Sein, çok sayıda siyasi tutukluyu serbest bırakma, ülkede barışçıl protestolara izin verme ve Karen etnik grubuna ait isyancılarla ateşkes imzalama gibi kararlar aldı.

Devlet Başkanı Sein, 2010 seçimlerinin ardından parlamentoya girmesi engellenen Suu Çii'nin seçim bölgesi başta olmak üzere bazı bölgelerde tekrar sandıklara gidilmesine karar verdi.

2012'de düzenlenen ara seçimleri kazanan Suu Çii, parlamentoya girmeye yeniden hak kazanırken AB ülkeleri, Myanmar'a yaptırımları kaldırmaya karar verdi.

Bu esnada Arakan eyaletindeki aşırı Budist grupların Müslümanlara saldırıları artış gösterdi. ABD başta olmak üzere uluslararası camianın uyarılarına rağmen hükümet, Arakanlıların haklarını savunmak için somut adımlar atamadı.

2015 seçimleri ve ilk demokratik sivil iktidar

Kasım 2015'te ise ülke tarihinde ilk defa bütün partilerin katılabileceği demokratik genel seçimler yapıldı.

Suu Çii'nin partisi NLD, yüzde 86 oy ile mecliste 255, senatoda 135 sandalye elde etti. 2015 seçimleri, sivil bir partinin ilk defa demokratik yollarla iktidara geldiği seçim olarak tarihe geçti.

2015 seçimleriyle ülkede demokrasinin ilerlemesine rağmen etnik çatışmalar ve Arakanlı Müslümanlara yönelik ayrımcı uygulamalar, sivil idareye rağmen son bulmadı.

Arakan'daki sınır karakollarına 25 Ağustos 2017'de düzenlenen eş zamanlı saldırıları gerekçe gösteren Myanmar ordusu ve Budist milliyetçiler, bölgedeki Müslümanlara karşı kitlesel şiddet eylemleri başlattı.

Birleşmiş Milletlere (BM) göre, Ağustos 2017'den sonra Arakan'daki baskı ve zulümden kaçıp Bangladeş'e sığınanların sayısı 745 bine ulaştı. Uluslararası insan hakları kuruluşları, yayımladıkları uydu görüntüleriyle yüzlerce köyün yok edildiğini kanıtladı.

Seçimlerden önce etnik gruplara reform vaatlerinde bulunan Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Suu Çii, Arakanlılara yönelik şiddeti, teröristlere karşı meşru tepki olarak niteledi ve etnik temizlik iddialarını kabul etmedi.

Suu Çii'nin Arakanlılara yönelik politikası, uluslararası toplumda büyük tepkilere neden oldu.

2020 seçimleri ve üçüncü darbe

Son yıllarda Arakanlı Müslümanların dramıyla sıkça gündeme gelen Myanmar'da geçen yıl 8 Kasım'da ikinci demokratik seçimler yapıldı.

Güvenlik gerekçesiyle çok sayıda bölgede sandık sonuçlarının geçerli sayılmaması ve Arakanlılar başta olmak üzere çok sayıda etnik grubun oy kullanamaması nedeniyle seçimlerin adil olmadığı tartışılsa da Suu Çii'nin partisi NLD, mecliste 238 ve senatoda 138 sandalye kazanarak iktidarını korudu.

Seçimde oy sayımı sırasında hile yapıldığını öne süren ordu destekli muhalif parti USDP, oyların yeniden sayılması talebinde bulundu.

Yıl başından bu yana ordu yanlısı partiler ve muhalifler, seçim sonuçlarını protesto ederken Genelkurmay Başkan Min Aung Hlaing, 27 Ocak'ta, seçimlerdeki hile iddialarına ilişkin hükümetin adım atmaması durumunda anayasanın feshedilebileceğini açıkladı.

Açıklamalar darbe tehdidi olarak yorumlanırken, bu sabah erken saatlerde Devlet Başkanı Myint ve Suu Çii başta olmak üzere iktidarın önde gelen isimleri gözaltına alındı.

Gözaltı haberinden kısa süre sonra Myanmar ordusu, seçimlerdeki hile iddialarından ötürü yönetime el koyduklarını ve ülkeyi bir yıl boyunca Genelkurmay Başkanı'nın yöneteceğini duyurdu.

 

İçeriğe Yorum Yapabilirsiniz.