Brüksel Temyiz Mahkemesi Kongo’da Yaptıklarından Dolayı Belçika’yı Suçlu Buldu
Bu tarihi zafer, Afrika ve Belçika’nın Büyük Göller bölgesindeki derneklerle birlikte adalet mücadelesini kararlılıkla sürdüren, Afrikalı ve Belçikalı kökenlere sahip beş kadının sayesinde elde edildi.
Şimdi 70'li yaşlarında olan bu kadınlar, 1948 ile 1952 yılları arasında Belçika'nın 1908'den 1960'a kadar sömürgesi olan Kongo’da doğdu. Çocukluklarında zorla kaçırıldıkları gerekçesiyle Belçika hükümetine toplu dava açtılar.
Mahkeme, Belçika’nın Büyük Göller bölgesindeki sömürge yönetimi altında, "Métis" (melez) çocukların sistematik olarak ırksal ayrımcılığa tabi tutulmasının insanlık dışı bir uygulama ve bir tür zulüm olduğunu tespit etti. Métis çocukları bu uygulama ile ailelerinden, kökenlerinden ve kimliklerinden tamamen koparıldı. Sömürge dönemi sona erdiğinde ise bu çocuklar Belçika devleti tarafından tamamen terk edildi.
2019 yılında, dönemin Belçika Başbakanı Charles Michel resmi bir özür diledi ve Belçika Federal Parlamentosu, Métis çocuklarının “hedefli ayrımcılık” ve “zorla alınma” mağdurları olduğunu kabul eden “Métis Kararını” onayladı. Ancak bu adım, tam bir hesap verebilirlik ve kapsamlı tazminat çağrısı içermiyordu. Bunun üzerine, beş kadın 2020 yılında tazminat talebiyle mahkemeye başvurdu.
Belçika hükümeti, mahkemede sömürgecilik döneminde işlenen suçlarla ilgili sorumluluğunu reddetti. Diğer Avrupa hükümetlerinin tazminat taleplerine karşı savunduğu argümanlara benzer şekilde, Belçika hükümeti, sömürge düzeninin beyaz üstünlüğüne tehdit olarak görülen melez çocukları hedef alan sömürge politikalarının o dönemde bir suç teşkil etmediğini öne sürdü.
Kasım ayında, İnsan Hakları İzleme Örgütü, African Futures Lab ve Uluslararası Af Örgütü, Afrika kıtasının Avrupa sömürgecileri arasında paylaşıldığı Berlin Afrika Konferansı'nın 140. yılı anısına bir tazminat çalıştayı düzenledi. Çalıştayda, Belçika’nın sömürge dönemi Métis politikalarından etkilenen bir kadının güçlü tanıklığına yer verildi. Bu tanıklık, beş kadının adalet mücadelesine destek verdi ve Belçika’da unutulmuş bu sömürge suçlarının hatırlanması için daha geniş bir farkındalık çağrısında bulundu.
Bu dava, sömürgecilikle yüzleşmenin aciliyetini ve önemini ortaya koyarken, Belçika da dahil olmak üzere Avrupa ülkelerinin sömürgecilik döneminde işlenen vahşetleri kabul etmeleri ve mağdurların tam tazminat hakkının kabul edilmesini gündemde tutmak önem taşıyor.