Macron Türkiye Karşıtlığını Irak Siyasetine Taşımaya Çalışıyor
Son dönemde gerçekleşen Irak merkezli yoğun diplomasi trafiği Fransa-Türkiye gerginliğinin tırmandığı, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonlarının yoğunlaştığı, Irak’ta yeni başbakanın ülkedeki İran etkisi kırmak için Kürtleri yanına çekmeye çalıştığı ve Bağdat-Erbil arasındaki anlaşmazlıklara çözüm arayışlarının sürdüğü bir döneme denk geldi.
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin 20 Ağustos’taki Washington ziyaretinin ardından ABD’nin Irak’ta asker sayısını düşürmeye yönelik açıklamalarından sonra Irak’ta yoğunlaşan diplomasi trafiği hem bölgesel hem de Irak içi dengeler açısından önemli.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Bağdat ziyareti
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Lübnan'daki temaslarının ardından 2 Eylül’de Bağdat'ta Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, Başbakan Mustafa el-Kazımi ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani ile bir araya gelmesi hem son dönemlerde Irak’a en yüksek profilli ziyaret hem de Bağdat-Erbil ilişkileri, İran, Suriye ve Türkiye’ye yönelik birçok mesaj taşıdığı şeklinde değerlendirilebilir.
Bağdat’a kıyasla geçmişten beri Iraklı Kürtlerle daha iyi ilişkileri bulunan Fransa’nın Cumhurbaşkanının zaman yokluğu gerekçesiyle Erbil’e gitmeyerek IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’yi Bağdat’a davet etmesi de dikkate değer. Böylelikle Macron, IKBY’nin Irak’ın bir parçası olduğunu vurgulayarak, son dönemde sıkça kullandığı Irak’ın egemenliği söylemini fiiliyatta da göstermek istemiş olabilir. Macron’un Bağdat ziyaretine Barzani’nin de davet edilmesi, aynı zamanda, Türkiye’nin ülkenin kuzeyinde PKK'ya yönelik sınır ötesi operasyonlarına karşı çıkan Fransa’nın, Ankara ile yakın ilişkileri olan IKBY’yi de Türkiye karşıtı denklem içerisinde gösterme çabası olarak okunabilir.
Macron’un Bağdat ziyaretinin örtülü olarak ilk motivasyonlarından birinin Suriye’ye yönelik olduğu söylenebilir. Tarihsel olarak Suriye’de nüfuzu olan ancak dilediği etkinliği kuramayan Fransa, Arap Baharı ile birlikte Esed yönetiminin devrilmesi konusunda ciddi bir tutum sergilemesine rağmen ABD’nin ülkeden önemli ölçüde güçlerini çekmesiyle birlikte bu ülkede etkinliğini büyük oranda yitirdi. Bu açıdan bakıldığında Macron’un Bağdat ziyareti, Fransa’nın Lübnan’daki girişimini Irak’ın komşusu Suriye dahil Orta Doğu’ya yayma isteğiyle ilişkilendirilebilir. Ayrıca, Macron’un Bağdat ziyaretinin, ABD’nin Irak’taki asker sayısını düşürmeye yönelik açıklamalarından sonra geldiği dikkate alınırsa, Suriye’de dilediği etkinliği kuramayan Fransa’nın, Irak’ta ABD’nin güçlerinin çekilmesiyle doğması muhtemel güç boşluğunu doldurmak istediği de değerlendirilebilir. Zira, ABD’nin Irak’ta askeri varlığının sorgulandığı bir dönemde, Fransa’nın Irak ordusuyla danışmanlık ve eğitim iş birliği ile NATO rolünü aktifleştirme çabası üzerinden de bu güç boşluğunu doldurmaya çalıştığı düşünülebilir. Fransa’nın Irak’ta etkinliğini artırmasının ise Suriye’deki güç arayışına ciddi katkı sunması beklenebilir.
Ayrıca, Macron’un Bağdat ziyareti sırasında, Irak'ta son bir yıldır yaşanan olumsuzluklarda İran ve Türkiye'nin etkisi olduğunu ileri sürerek, “Bu zorluklar, İran'ın çok güçlü etkisi ve Türkiye'nin, Irak'ın içişlerine giderek daha fazla müdahale eden ve tekrarlayan saldırılarıyla olağanüstü gergin bir bölgesel bağlamda ortaya çıkıyor." ifadesini kullanması ise iki bölgesel aktöre karşı mesajı olarak okunabilir. Türkiye’nin son dönemlerde Irak'ın kuzeyindeki PKK hedeflerine yönelik sınır ötesi operasyonlarını eleştiren, Libya ve Doğu Akdeniz politikalarına muhalefet eden Macron’un Bağdat ziyareti, Ankara karşıtı tutumunu Irak’ta da artan oranda sürdürebileceği şeklinde değerlendirilebilir. Nitekim Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın Temmuz’da ve Fransa Savunma Bakanı Florence Parly’in de Ağustos’ta Bağdat ve Erbil’deki temasları ve ziyaretleri sırasında Macron gibi Irak’ın egemenliği konusunu vurgulamaları, Fransa’nın bu politikasının gidişatına dair fikir vermektedir. Öte yandan, Irak’ın egemenliği vurgusuna ek olarak Başbakan Kazimi’nin bütün silahlı grupları devlet kontrolü altına alma çabalarını da desteklediğini belirten Macron’un, böylelikle ülkedeki İran destekli Şii silahlı gruplara da mesaj verdiği söylenebilir. Ayrıca, Macron’un Kazımi ile nükleer santral projesi ve Bağdat Metrosu projesini de ele alması, Irak’ın İran’a enerji bağımlılığı dikkate alındığında, Tahran’a karşı bir mesaj olarak değerlendirilebilir.
IKBY Başkanı Barzani’nin Bağdat ve Ankara temasları
Bağdat’a kıyasla geçmişten beri Iraklı Kürtlerle daha iyi ilişkileri bulunan Fransa’nın Cumhurbaşkanının zaman yokluğu gerekçesiyle Erbil’e gitmeyerek IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’yi Bağdat’a davet etmesi de dikkate değer. Böylelikle Macron, IKBY’nin Irak’ın bir parçası olduğunu vurgulayarak, son dönemde sıkça kullandığı Irak’ın egemenliği söylemini fiiliyatta da göstermek istemiş olabilir. Macron’un Bağdat ziyaretine Barzani’nin de davet edilmesi, aynı zamanda, Türkiye’nin ülkenin kuzeyinde PKK'ya yönelik sınır ötesi operasyonlarına karşı çıkan Fransa’nın, Ankara ile yakın ilişkileri olan IKBY’yi de Türkiye karşıtı denklem içerisinde gösterme çabası olarak okunabilir.
Ancak Türkiye ile yakın ilişkileri olan Barzani’nin, Macron’la görüşmesinden iki gün sonra Ankara’ya gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşmesi, Erbil yönetiminin Türkiye karşıtı bir denklemde yer almak istemediğine işaret etti. Barzani Ankara ziyaretiyle, IKBY’nin batıya açılan kapısı olması, enerji ihracatının sürdürülebilirliği, İran’ın bölgedeki baskısını dengeleme ve PKK’nın IKBY’deki istenmeyen varlığına karşı Türkiye’nin stratejik pozisyonunu öncelediğini bir kez daha vurguladı.
Öte yandan, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, PKK'nın, Süleymaniye bölgesinde Kürdistan Yurtseverler Birliğini (KYB) neredeyse tamamen kontrolü altına aldığı yönündeki açıklamasından iki gün sonra 10 Eylül’de, Fransa’nın Erbil Başkonsolosunun Erbil’de KYB’li yetkililerle bir araya gelmesi ise Fransa’nın, Irak’taki Türkiye karşıtlığını partiler düzeyine indirme çabası olarak da okunabilir.
Irak Başbakanı Kazımi’nin IKBY ziyareti
Irak’taki diplomasi trafiğinin bir ayağı da Başbakan Kazımi’nin 10-11 Eylül'de beklenmedik bir kapsayıcı tavırla IKBY’nin Erbil, Duhok, Süleymaniye ve Halepçe vilayetlerine gerçekleştirdiği ziyaretler oldu. Kazımi’nin seleflerinden ayrışarak IKBY’nin tüm vilayetlerini ziyaret etmesi, Kürtlerin Irak’ın bir parçası olduğu mesajını verirken, bu ziyaretlerde Irak’ın egemenliğinden bahsetmesi Macron’un Irak’ın egemenliği söylemiyle de paralellik arz etti. Buna rağmen, Irak’ın kuzeyindeki PKK karşıtı operasyonlar nedeniyle Türkiye ile hafif tonda gerilim yaşayan Kazımi’nin, kendisini en zorlayan gündemlerin başında gelen İran’ın ülkedeki nüfuzuna karşı politika geliştirirken, Türkiye’yi tamamen karşısına almak istemediği ve Bağdat’ın Ankara ile krizi değil diplomasi yolunu tercih edeceği belirtilebilir.
Kazımi’nin, IKBY’nin tüm vilayetlerinde gerçekleştirdiği temasları sırasında bölgenin iki önemli partisi Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve KYB yetkilileriyle yaptığı görüşmeler ise Bağdat-Erbil arasındaki anlaşmazlıkların çözümü açısından somut çıktılar sağlamasa da hem sembolik hem de sorunların çözümünde önemli bir niyet beyanı olarak dikkati çekti. Erbil'de KDP Başkanı Mesut Barzani, IKBY Başkanı Neçirvan Barzani ve IKBY Başbakanı Mesrur Barzani ile görüşen Kazımi’nin, “Merkezi yönetim ile bölgesel yönetimin arasında entegrasyon olması önemli. IKBY, Irak'ın önemli ve ayrılmaz parçasıdır. Diyalog ve Anayasa tek ve istikrarlı bir Irak’ın geleceğini teminat altına alabilir." açıklaması, hem Bağdat-Erbil arasındaki sorunların çözümünü arzuladığını ve bu bağlamda müzakere yöntemini benimsediğini hem de IKBY’nin Irak’ın bir parçası olduğuna dair geleneksel Bağdat söylemini benimsediğini bir kere daha gösterdi.
Kazımi’nin IKBY temaslarında Bağdat-Erbil arasında süregelen kronik anlaşmazlık konularından olan ve tarafların çeşitli vesilelerle yaptığı görüşmelerde gündeme gelen enerji gelirleri, sınır kapılarının kontrolü ve gelirleri, 2021 bütçesi, IKBY’nin payı, seçim yasası, tartışmalı bölgeler ve DEAŞ’la mücadelede Peşmergenin rolü gibi birçok konunun görüşüldüğü söylenebilir. Her ne kadar sorunların çözümüne yönelik güçlü mesajlar verilse de ziyaretler sırasında anlaşmazlıkları ortadan kaldıracak somut bir çıktı sağlanamadı. Öte yandan Kazımi’nin, Duhok’ta Enfal katliamında hayatını kaybedenlerin mezarını ziyaret ederek çelenk bırakması, kamplardaki sığınmacılar ve Sincar'a dönemeyen Yezidilerle bir araya gelmesi ve Halepçe’de kimyasal saldırıda hayatını kaybedenlerin anıtına çelenk koyması, Bağdat yönetiminin geçmişiyle yüzleşmesi, ülkedeki tüm mağdurların sahiplenilmesi ve Kazımi’nin Kürtler arasında sempati toplaması açısından sembolik de olsa sıra dışı ve güçlü bir mesaj olarak okundu. Ayrıca, Kazımi’nin Süleymaniye ziyareti kapsamında Irak’ın KYB’li Cumhurbaşkanı Berham Salih, KYB Eşbaşkanları Lahur Talabani ve Bafel Talabani’nin yanı sıra Süleymaniye Valisi ve yerel hükümet yetkilileriyle bir araya gelmesi, hem IKBY’deki geleneksel Erbil ve Süleymaniye merkezli KDP-KYB ikiliğini dikkate aldığını hem de gerekli gördüğü takdirde KDP’ye karşı bu ikilikten yararlanarak Bağdat’la ilişkileri nispeten daha iyi olan KYB kartını kullanabileceğini gösterdi.
Irak’ta son dönemde gerçekleşen Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Bağdat ziyareti, IKBY Başbakanı Barzani’nin Bağdat’taki temaslarının hemen ardından Ankara’ya gelmesi ve Irak Başbakanı Kazımi’nin IKBY’nin dört vilayetine ziyaretleri, Irak ve IKBY’nin bölgesel dengelerin vazgeçilmez bir parçası olduğuna, bu açıdan önemini korumaya devam edeceğine ve Bağdat-Erbil ilişkileri açısından ise kronik sorunların çözümünde pozitif bir ivme yakalandığına işaret ediyor.