Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Bir Sonraki Rehber Seçimi'ne Hazırlık Açısından İran Seçimleri

Bu yazı 19/03/2024 tarihinde yayınlanmıştır.

*Sinan TAVUKCU/SDAV Başkanı

 

İran’da 1 Mart’ta 12. Dönem Milletvekili Genel Seçimi ile İran liderini seçme, denetleme ve azletme yetkisine sahip 6. Dönem Uzmanlar Meclisi seçimleri yapıldı. Dört yılda bir yapılan İslami Şura Meclisi seçimleri ve sekiz yılda bir yapılan Uzmanlar Meclisi seçimleri sonucunda bu meclislerde görev yapacak üyeler belirlendi.

Uzmanlar Meclisi seçimlerinde 88 üyenin tamamının ilk turda seçildiği açıklandı. İran Meclisi’ndeki 290 sandalyenin ise 245’i ilk turda sahibini bulurken, 21 seçim bölgesinde 45 milletvekilinin seçimi ikinci tura kaldı. Kalan 45 milletvekilinin belirlenmesi için Nisan veya Mayıs aylarında ikinci tur seçimler yapılacak.

Bu seçimlerin en dikkat çeken yönü katılımın, devrimden bu yana en düşük düzeyde gerçekleşmesiydi. İran resmi ajansı IRNA’nın duyurusuna göre, 61 milyon 172 bin seçmenin yaklaşık 25 milyonu oy kullandı.  Buna göre seçimlere katılım yüzde 41 düzeyinde gerçekleşti.

Seçimlere düşük katılımın sebebi olarak; sistem üzerinde Devrim Muhafızlarının artan gücünün seçimle değiştirilemeyeceğine olan inancın yaygınlaşması, seçmen iradesinin bir değerinin olmadığına dair kanaatler ile Reformcu kanadın "anlamsız, rekabetten uzak, adaletsiz ve ülke yönetiminde etkisiz" buldukları bir seçime katılamayacaklarını açıklamaları ile ortaya çıkan seçimleri boykot eğilimi sayılabilir.

Veliy-i Fakih(Rehber) Ali Hamaney’in, seçimlere katılma şartlarına haiz kişilerin oy kullanmasının şer'i, İslami ve ilahi bir görev olduğuna, oy kullanmanın farz-ı ayn (herkesin yerine getirmesi gereken farz) olduğuna, sandığa boş oy pusulası atılmasının haram olduğuna dair fetvalarının bu seçimde etkisi olmadığı da ortaya çıktı. Halkın yüzde 60’ı Rehber’in fetvalarını umursamadı. Bu seçimi ve yüzde 60’lık boykotu Rehber’in İran halkı üzerindeki otoritesinin referandumu olarak değerlendirenler de bulunuyor.

Her iki seçimden özellikle Uzmanlar Meclisi seçimi, 84 yaşındaki Rehber’in yerine halefini seçecek mercii olması bakımından oldukça önemli görülüyor.

İran anayasasına göre “Veliy-i Fakih”;  Peygamberleri ve 12 masum İmamı temsil etmektedir. Yasama, yürütme ve yargı da dâhil olmak üzere bütün erklerin üstünde yer alan Rehberlik, devletin en üst düzey makamıdır. Veliy-i Emr-i Müminin olarak, kayıp imam zamanında, sadece İslâm Cumhuriyeti’nin değil bütün ümmetin dini lideri ve yöneticisidir. İmam Humeyni’nin 1989’daki vefatından sonra bu göreve getirilen Seyyid Ali Hamaney halen bu makamda bulunmaktadır.

Bu seçimin üçüncü Veliy-i Fakih seçimine etkisinden söz etmeden önce İran evlet sistemini ve hiyerarşisini hatırlamak gerekiyor.

İran Devlet Sistemi

Din adamlarının siyasetten ekonomiye ve askeriyeye kadar her alanı kuşattığı İran İslam Cumhuriyeti’nde devlet teşkilatının ana omurgasını 5 kurum oluşturmaktadır.

-Veliy-i Fakih: Makam-ı Muazzam-ı Rehberi (Büyük Önderlik Makamı)

-İslâmi Danışmanlar Meclisi  (Meclis-i Şura-yı İslâmi)

-Anayasa Koruyucular Konseyi (Şura-i Negahban-i Kanuni Esasi)

-Uzmanlar Meclisi (Meclis-i Hubregan-ı Rehberi)

-Düzenin Yararını Teşhis Konseyi (Şura-yı Teşhis-i Maslahat-ı Nizam)

Anayasa Koruyucular Konseyi’nin sistem içindeki kilit rolü

İran sisteminde Anayasa Koruyucular Konseyi(AKK)’nin kilit bir rolü bulunmaktadır. Konsey, altısı fakih, altısı da hukukçu olmak üzere on iki kişiden oluşur. Fakihler doğrudan dini lider tarafından atanırken hukukçular (kendisi de dini lider tarafından seçilmiş bulunan) yargı erki başkanı tarafından seçilirler. Böylece, Anayasa Koruyucular Konseyi’nin bütün üyeleri doğrudan ve dolaylı olarak aslında Rehber tarafından atanmış olmaktadır.

AKK’nn görevleri arasında; Uzmanlar Meclisi, Cumhurbaşkanlığı, Meclis seçimleri ve referandumları gözetlemek, adayların uygun olup olmadıklarını belirlemek de bulunmaktadır. Uzmanlar Meclisi adaylarının belirlenmesinde aranan kriterler şöyledir; Dindarlıklarıyla bilinen, güvenilir ve ahlaklı kişiler olmaları, bazı meselelerde içtihat edecek ve seçim durumunda yeni Dini Rehberi tespit edecek ilmi yetkinliğe sahip olmaları, siyasi ve toplumsal perspektife sahip ve günün meselelerine vakıf olmaları, İran İslam Cumhuriyeti rejimine bağlı olmaları, kötü bir siyasi ve içtimai geçmişe sahip olmamaları.

Bu sübjektif sayılabilecek kriterlerin 1 Mart seçimlerinde -mevcut AKK üyelerinin muhafazakar kimlikleri sebebiyle- pek çok reformcu ve ılımlı bilinen adayın önünün kesilmesini sağlayan bir siyaset mühendisliği aracına dönüştüğü görüldü. Nitekim AKK, Uzmanlar Meclisi adaylığı için başvuru yapan 510 adaydan 147 kişinin adaylığını onaylarken 363 kişinin adaylığını reddetti. Reformist ve ılımlı adayların birçoğunun başvurusunu kabul etmedi. Reddedilenler arasında en dikkat çekici olanı Uzmanlar Meclisi’nde 24 yıl görev yapmış olan eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin adaylığının reddedilmesiydi.

Yine, Meclis seçimleri için adaylık başvurusu yapıp adaylığı kabul göremeyenler arasında da çok sayıda Reformcu bulunuyor. Bunlar arasında eski İstihbarat Bakanı Mahmud Alavi, eski Devrim Muhafızları İstihbarat Başkanı Hossein Taeb ve eski İstihbarat Bakanı Haydar Moslehi gibi isimler de var.

Devrim Muhafızları bütün sistemi kuşatmış durumda

İran Devrimi’nden sonra, sistem içerisinde zamanla muhafazakarlar ile reformcu ve ılımlı olarak tanımlanan kesimler arasında neredeyse savaşa dönüşen ciddi ayrılıklar ortaya çıktı.

Rehber Ali Hamaney, 7. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin reformcu çizgisinden duyduğu rahatsızlık sebebiyle 2018 yılından itibaren devlet aygıtında yer alan “inkılâb”a sadık olmayanları değiştirmeye başladı. Bir yandan konseylerde, bürokraside, yargıda atama yoluyla, diğer taraftan 2020 Meclis Seçimleri ve 2021 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde ön eleme sistemi işletilerek, rejime sadık olmadıkları değerlendirilenler tasfiye edilip bütün devlet aygıtının Devrim Muhafızları’nın kontrolü altındaki muhafazakar elitlere devredildiği bir dönem yaşanmaya başlandı.

Bir sonra nasıl bir Rehber seçilecek?

İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın 107’inci maddesine göre; Ayetullah Humeyni’den sonra gelecek rehberi belirlemek “halkın seçtiği” uzmanların görevidir. Ancak yukarıda bahsettiğimiz üzere, doğrudan ya da dolaylı olarak Rehber tarafından atanan 12 kişilik Anayasa Koruyucular Konseyi, Uzmanlar Meclisi üyelerini ön elemeden geçirip halkın kimi Uzmanlar Meclisi’ne seçmesi gerektiğine karar vermektedir. Dolayısıyla, Anayasa’da belirtildiği gibi halkın uzmanları seçmesi şekilden ibarettir. Sistemin temel kurumları olan Meclisler ve Konseyler, Rehber ve çevresi tarafından bir seçim mühendisliği ile tasarlandığı şekilde kendilerine yakın üyelerle doldurulmaktadır.

İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu Ayetullah Humeyni’nin ölümünden sonra ikinci Rehber olarak seçilen Ali Hamaney’in geniş kabul gören bir karizması, dini otoritesi bulunmuyordu. Hamaney, söz konusu zayıflığını ve eksikliğini Devrim Muhafızları’na dayanarak telafi etti. 1979’da İmam Humeyni’nin emriyle asayişi sağlamak amacıyla kurulan İslâm Devrim Muhafızları (Sipahi Pasdarani İnkılabı İslâmi) daha sonra bir orduya dönüşmüştü. Ali Hamaney döneminde Rehber ile Devrim Muhafızları arasında karşılıklı birbirini besleyen bir koalisyon oluştu. Rehber, bir yandan kendisine muhalif din adamlarına karşı pozisyonunu güçlendirirken kendisine destek veren Devrim Muhafızları’nın da sistem içinde gücünün artmasını sağladı. Devrim Muhafızları, askeriye, istihbarat, ekonomi, yargı ve siyasette en etkili aktör haline geldi. “Direniş Ekseni” stratejisiyle İran dış siyasetini yönlendirmeye başladı.

Hamaney’in yerine seçilecek üçüncü rehberin kim olacağını, Uzmanlar Meclisi’nde yeterince güç kazanmış bulunan Devrim Muhafızları’nın tercihi belirleyecektir. Devrim Muhafızları tabii olarak kontrol altında tutabilecekleri, sistem içindeki mevcut güç ve etkilerine zarar veremeyecek, arkasında herhangi bir desteği bulunmayan, kendileri ile çatışmayacak birisini Rehber yapmak isteyeceklerdir.

Muhtemel adaylar olarak şimdilik iki isim telaffuz ediliyor. Mevcut Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Ali Hamaney’in oğlu Mücteba Hamaney. Ali Hamaney’in yargı erki başkanlığına atadığı İbrahim Reisi’nin daha sonra Cumhurbaşkanlığı’na getirilmesiyle devam eden yükseliş çizgisinin Rehberlik ile devam edeceği beklentisi yüksek.

Ne var ki, güç dengeleri ve siyasetin dini lideri belirleyeceği seçimde sürpriz adaylar da çıkabilir.

Üçüncü Rehber seçimiyle, İran Anayasası’na göre peygamberleri ve 12 masum İmamı temsil etmekte olan Veliy-i Emr-i Müminin fiilen Devrim Muhafızları’na karşı sorumlu bir makama dönüşebilecektir.

Aksa Tufanı, Direniş Cephesi’nin de maskesini düşürdü

Hamas’ın gerçekleştirdiği “7 Ekim Aksa Tufanı”, Batılı hükümetlerin işgalci ve soykırımcı İsrail’in yanında saf tuttuklarını, sürekli tekrarlana gelen kurallara dayalı uluslararası bir düzenin gerçekte bulunmadığını, insan hakları, eşitlik, uluslararası hukuka dair bütün söylemlerin, küresel adalet ve güvenlik kurumlarının içinin boş olduğunu gözler önüne serdi.

Aksa Tufanı aynı zamanda, İran’ın ve “Direniş Ekseni”nin de bütün söylem ve iddialarının retorikten ibaret olduğunu ortaya koydu. Yıllardır Kudüs, Mescid-i Aksa vurgularıyla Şii-Sünni bütün İslam dünyasının mazlumlarının sahibi olduğunu dile getiren, bu sebeple başka ülkelerde Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü eliyle vekil güçler oluşturan İran, Hamas-İsrail savaşında sahneden sessizce çekildi. Lübnan, Irak ve Suriye’deki vekil güçlerine de büyük ve küçük şeytan olarak isimlendirdiği ABD-İsrail ile savaşa girmemelerini telkin etti.

Öteden beri söylenen; İran’ın Irak ve Afganistan işgallerinde ABD’ye yardımcı olduğu, bunun karşılığında ABD’nin Irak, Suriye, Lübnan, Yemen ve genel olarak Ortadoğu’da genişlemesine izin verdiği, İran’ın İsrail ile de el altından iş birliği yaparak birbirinin düşman ihtiyacını karşıladığına dair iddiaların haksız olmadığı ortaya çıkmış oldu. Yıllarca Filistin davası üzerinden dış politikasını temellendiren İran’ın, en ağır saldırıya ve soykırıma uğradığı dönemde Filistin’e arkasını dönmesiyle, Direniş Ekseni’nin aslında İran’ın sınırları ötesinden ulusal güvenliğini sağlayan stratejik bir mekanizmadan ibaret olduğu, İslam dünyası diye bir dertlerinin bulunmadığı gözler önüne serilmiş oldu.

Sonuç

1 Mart’ta ikili seçim yapılmış olmakla birlikte İran İslam Cumhuriyeti’nin geleceğine tesir edecek olan seçim, Uzmanlar Meclisi Seçimi’dir. 84 yaşına ulaşmış Ali Hamaney’in yerine üçüncü Rehber’i seçecek Meclis’in ağırlıklı olarak Devrim Muhafızları’nın ön seçim sırasında önünü açtığı muhafazakarlardan oluşması, üçüncü Rehber olarak Devrim Muhafızları’nın güç alanını daraltmayacak ve onlarla çatışmaya girmeyecek birisinin seçileceğine işaret ediyor.

Bir yandan ambargolar sebebiyle devam eden ekonomik sıkıntılar, iç huzursuzluklar, sisteme güvenin kaybolması, ülkenin etnik bölünme korkusu, muhaliflerin siyaset ve bürokrasiden dışlanması, İran Devleti’nde zaten var olan güvenlikçi yönetimin daha da güçleneceğini, özgürlük alanlarının ise gittikçe sınırlanacağını gösteriyor.

Diğer taraftan, Aksa Tufanı sırasında İran’ın sergilediği politika hem içeride hem de dışarıda başını ağrıtacaktır. Şimdiye kadar içerideki muhalefeti Direniş Ekseni başarılarıyla susturan müesses nizamın Aksa Tufanı’ndan sonra anlatabileceği kahramanlık hikayeleri olmayacaktır. Lübnan, Irak, Suriye ve Yemen’deki direniş eksenini oluşturan bağlı yapılar Filistinlilerin Siyonistlerle savaşında onların neden yalnız bırakıldığını elbette sorgulayacaklardır. Yemen’de, itikadi olarak Velayet-i Fakih’i kabul etmeyen Husiler’in –İran’ın engelleyemediği- Kızıldeniz ablukası da İran hesabına yazılmamaktadır.

İran’ın 1979’dan beri Kudüs ve Filistin üzerinden dillendirdiği mustazafların sahibi olduğu, zalimlere karşı direniş cephesi kurduğu propagandası inandırıcılığını yitirmiştir. İran’ın yeni bir dile ve söyleme acil ihtiyacı olacaktır.

Ancak, içerideki güç dengelerinin sonucu olarak seçileceği anlaşılan Rehber’in bu değişimi yapacak evsafta olması pek mümkün görünmüyor.