Bülent ERANDAÇ

Tüm Yazıları

Başkan Erdoğan ve Putin’den, Biden’a Derin Mesaj

09 Mart 2021
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

10 Mart 2021 tarihini bir kenara yazınız. Gelecek yıllarda da çok konuşulacak bir gün olacak.

Mersin Akkuyu hakkında 19 Mart 2021 Çarşamba günü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya lideri ortaklaşa olarak ABD Başkanı Biden’a öyle bir DERİN MESAJ verecek ki, NATO ve Batının stratejik mevzilerinin nefesleri kesilecek.

Türkiye ve Rusya’nın ortaklaşa inşa edilmekte oldukları Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin 3. reaktörün temelini 10 Mart’ta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin atacak.

Erdoğan ve Putin’in, dünyanın şu anda en hassas bölgesi özelliği kazanan ve derin Amerika’nın değişik kumpaslar kurguladığı Doğu Akdeniz’in stratejik noktası olan Mersin Akkuyu’dan verecekleri mesajlar Batı kulvarlarında rüzgâr estirecek.

Pandemi sonrası yeni dünya düzeninin kurulduğu, küresel güç dengelerinin değiştiği, Amerikan’ın gücünü kaybettiği ve Avrupa’nın nefesinin kesildiği bir süreçte, Türkiye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Lideri Putin’in birlikte verdikleri resimler ve beraber yürüttükleri stratejik hamleler elbette büyük gelişmelerin habercisi.

ABD Başkanı Biden’in uykularını kaçıracak bir haberi de bu vesile ile biz verelim.

Bağımsız Türkiye, Rusya’dan İkinci Paket S-400’leri Almak Üzerine Görüşmeler Sürdürüyor. Aynı Zamanda S-500’lerde Gündemde.

Türkiye eski Türkiye değil. Türkiye, artık NATO’nun ve Batı’nın gözün içine bakan bir ülke değil.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Anlaşıldı mı MISTER BIDEN?

CIA AJANI FETO’yü vermeyen, kuklaları, mayın eşekleri olarak kullandıkları bölücü terör örgütü PKK’ya, Suriye kolu PYD’de silah vermeyi sürdüren, milli sınırlarımızı korumak için Rusya’dan aldığımız S-400’ler için, bir NATO ülkesi olan Türkiye’ye terbiyesizce yaptırım uygulayan, NATO için yapılan D-35 savaş uçaklarının ortak yapımından Türkiye’yi dışlayan ve Yunanistan’ı tetikçi olarak kullanarak Türkiye’mizi kuşatmasında kullanan Amerika’ya.

Mersin Akkuyu’da verilecek derin mesajlar, Türkiye’nin SON İKAZLARI olmaktadır.          

Bağımsız Türkiye’nin Enerji Bağımsızlığı

Nükleer güç santralleri artan enerji talebinin karşılanması ve elektrik üretiminde dışa bağımlılığın azaltılmasının yanı sıra, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi açısından da stratejik önem arz etmektedir.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan-Türk Devlet Aklı, bugün ilk olarak Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi ve ardından Sinop Nükleer Güç Santrali Projesiyle hayati bir başlangıç yaptı.

Rusya ile yürütülen Mersin Akkuyu Nükleer Enerji Projesi "stratejik yatırım’’; sosyal, ekonomik ve stratejik bakımlardan çok farklı etkileri olmaktadır.

Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Türkiye ve Rusya arasındaki stratejik ortaklığı da temsil ediyor.

Nükleer tesis, 4 bin 800 megavatlık kapasiteye sahip olacak ve tahmini 20 milyar dolara mâl olacak.

Santral, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılı olan 2023'te faaliyete geçecek.

Rusya-Türkiye ilişkileri gerçek bir ittifak olmasa da,  yakın ortaklar haline gelindi. Bu ilişki düzeyi, hem Türkiye’ye hem de Rusya’ya etkili jeopolitik faydalar getiriyor.

Nükleer enerji kazanımı, Türkiye’nin bölgesel güç statüsünün ve küresel aktör konumunun güçlenmesine katkıda bulunacağı net ve açık olarak ortadadır.

S-400 Bahane ABD’nin Derdi Başka

Türkiye'nin daha önce ABD'den Patriot sistemi almak istemesine karşın, uygun koşullar sunulmadı. Bunun üzerine Ankara, füze tehdidine karşı acil gereksinimini en iyi teklifi sunan Rus şirketiyle giderdi. Bu alışveriş Türkiye'nin NATO içindeki konumunu zedelemez. Çünkü Rus yapımı S-300 savunma sistemlerime Yunanistan, Bulgaristan ve Slovakya'da sahip. Buna ek olarak, Türkiye'nin S-400 sistemlerini stand-alone yani mevcut NATO sistemlerine entegre etmeden bağımsız olarak kullanacak. Bu gerçek ortada iken ABD’nin S-400 tehditleri bahanedir. Derdi başkadır. Müttefiklik ruhuna ve hukuka uygun olmayan davranışları sergileyen, derin ABD’yi Bağımsız Türkiye bir kez daha MERSİN AKKUYU’DAN uyarmaktadır.

Başkan Erdoğan-Türkiye Kararlı.

Mersin’de Neler Oluyor?

Mersin Akkuyu’da enerjiye yönelik yürütülen yatırımlar ve çalışmalar ülkenin bir taraftan enerji çeşitliliğini artırırken diğer taraftan enerji açığının kapatılması adına büyük önem taşıyor.

Nükleer Güç Santralı projesinin imzaları 2010’da atıldı. Santral 4 bin 800 MW Kurulu güç kapasitesine sahip.

2022 ve 2023’te ilk iki reaktörden her yıl bir reaktör yapılıp tamamlanacak. Üçüncü güç reaktörünün temeli is 18 Mart 2010 günü atılacak.

Türkiye’nin 2023’te kurulu gücünün 110.000-130.000 MW arasında olması, elektrik tüketiminin 500 milyar kWh olması öngörülüyor. Elektrik ihtiyacının karşılanmasında kullanılan doğalgaz ve sıvı yakıtların tamamına yakını ve kömür yakıtların ise yaklaşık % 30’u ithal ediliyor.

Diğer yandan, Türkiye’nin hidroelektrik potansiyeline ek olarak rüzgâr, güneş, jeotermal ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji potansiyelinin tamamı kullanılsa bile 2023’e kadar ulaşılacak 500 milyar kWh enerji tüketiminin ancak yarısına yakını karşılanabiliyor.

Bu nedenle mevcut enerji açığının kapanmasında, enerji çeşitlenmesine gidilmesi ve nükleer enerji yatırımı ülke adına büyük önem taşıyor. Nükleer güç santrali yapımı bir tercih değil, zorunluluk olarak gösteriliyor. 

80 Milyar KWH Elektrik Üretilecek

Akkuyu Nükleer Güç Santralinden sonra Sinop Nükleer Güç Santrali de devreye girecek. Akkuyu ve Sinop’tan 1 yılda yaklaşık 80 milyar kWh elektrik üretilmesi bekleniyor.

80 Milyar kWh elektrik üretimi için 16 Milyar m3 doğalgaza ihtiyaç var. Doğalgaz maliyeti ise yaklaşık 7,2 milyar ABD doları.

Toryumlu Nükleer Santral

Nükleer enerjinin gelecekteki yakıtının toryum olabileceği kesinleşti.

Uranyum gibi bir nükleer enerji hammaddesi olan toryumun, daha güvenli ve temiz olduğu ve  ‘geleceğin yakıtı’ olarak kullanılacağı vurgulanıyor.

Türkiye, dünyanın en büyük ikinci rezervlerine sahip olduğunu düşünürsek NÜKLEER ENERJİ KONUSUNDA TÜRKİYE KİLİT KONUMA geliyor.

Almanya, Çin ve Hindistan toryumla ilgili araştırmaları yoğunlaştırmış durumda. Şu anda ÇİN, nükleer enerjinin ilk aşamalarında uranyum gibi toryum ile çalışabilecek nükleer reaktörler inşa ediyor. Şu anki bilimsel verilere göre, Eskişehir’deki rezervler bilindiğinden daha çok. Eskişehir’deki bilinen rezervler bin yıl boyunca Türkiye’nin elektrik enerjisini karşılayabilir.

Gelecek Türkiye’nin Toryumunda

Türkiye’nin cari açığının en önemli iki nedeni enerji kaynakları ve ileri teknoloji ürünlerin ithalatı. Türkiye, toryum sayesinde kendi yakıtını kullanarak enerji üretebilir.

Türkiye’nin kurulu gücü bugün 80 gigavat civarında. Türkiye’de kişi başına enerji tüketimi, dünya ortalamasının biraz üzerinde ama halen gelişmiş ülkelerin üçte-dörtte biri kadar.

O tüketim düzeyine ulaşmak için neredeyse 200-250 GW arasında güç kaynağı kurmak gerekiyor. Bunun yarısı toryumdan olursa, dışa olan bağımlılık yarı yarıya düşüyor

Toryum reaktörleri, 2030’lu yıllarda dünyada ana enerji kaynağı olmaya aday görünüyor. Toryumun uranyuma göre bir avantajının da dünyada daha yaygın bir coğrafyada bulunması olduğu belirtiliyor. Buna göre uranyumdan üç kat daha fazla toryum var. Toryumun bu kadar bol miktarda bulunmasının da gelecekte toryum yakıtlı nükleer reaktörler açısından yeni alternatifler sunması bekleniyor.

“Türkiye’de Toryum: Enerji, Ekonomi ve Siyasette Fırsatlar” başlıklı raporda, hızlandırıcı sürümlü toryum sistemlerinin, geleneksel reaktörlerde oluşan nükleer atıkların bertaraf edilmesi için imkân sağladığı savunuluyor.

Raporda, “Uygun yakıt tasarımı sayesinde, toryumun tamamı reaksiyona sokularak güç üretimi gerçekleştirilebilir. Hâlbuki uranyum temelli reaktörlerde, uranyumun ancak yüzde 10 kadarı kullanılabiliyor ve geri kalan kısmı atılmak zorunda kalınıyor. Bu tip toryum reaktörlerinde açığa çıkan atığın bir sorunu özellikle yan ürün olan U-233’ün sebep olduğu sert gama ışınları gibi zararlı ışınların çıkması ve depolama konusundaki sorunlardan bazılarının devam ediyor olması” deniliyor.

Toryum rezervlerine ilişkin değerlendirmeler ise şöyle:

“MTA’ya göre Türkiye’deki kanıtlanmış toryum rezervi 380 bin ton. OECD ve UAEA’ya göre ise Türkiye’deki toryum rezervi asgari 744 bin ton olup Türkiye, Hindistan’dan sonra ikinci büyük toryum rezervine sahip.”

Toryum kullanmak için üç yöntem var:

İlki geleneksel reaktörlere yüzde 90-95 civarında toryum eklemek, yüzde 5 uranyum veya plütonyum kullanarak, bunun ticarileşmesi önümüzdeki 5-10 yıl. Üçüncü nesil teknolojilerin yaklaşık yarısı bu şekilde çalışabilir.

İkinci yöntem ‘molten salt’ denilen erimiş tuz reaktörü, geleneksel teknolojiden biraz farklı ama daha güvenli bir sistem. Ticarileşmesi ise 10-15 yıl. Avrupa Birliği’nde bu konuda çalışılıyor. Ne kadar azalsa da atık problemi sorun olarak kalıyor.

En optimum sistem hızlandırıcı sürümlü sistem, proton hızlandırıcısı kullanılıyor ve hızlandırıcı sayesinde nötron üretebiliyor. Bu nötronlar toryumda kullanabiliyor. Uranyum ve plütonyum gereksinimi ortadan kalkıyor. Böylece tam bağımsız oluyor çünkü plütonyumu dışardan almak, uranyumu zenginleştirmek gerekiyor. Hızlandırıcı sürümlü sistemin ticarileşmesi ise 15-20 yıl.

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA