Bülent ERANDAÇ

Tüm Yazıları

Brüksel Kavşağı: Erdoğan-Biden Zirvesinin Şifreleri

02 Haziran 2021
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Dünyanın kaderini belirleyecek 3 kavşağa adım adım yaklaşıyoruz. Brüksel, Cenevre ve Pekin’de müthiş 3 zirve gerçekleşecek.

Dünyanın gözü 14 Haziran’da Brüksel’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Biden’ın, 16 Haziran’da Cenevre’de ABD Başkanı Biden ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in ve 16 Temmuz’da Pekin’de Putin ile Çin lideri Şi Cinping arasında gerçekleşecek zirvelere çevrildi.

Evet. Brüksel, Cenevre ve Pekin’de buluşacak dünyanın 4 tecrübeli lideri kırmızı dosyaları açacak. Küresel siyasette yeni dönemin kodları bu görüşmelerden sonra daha da netleşecek.

Ortadoğu, Orta Asya, Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz, Karadeniz, Kafkasya, Doğu Avrupa ve Ukrayna başta olmak üzere Asya-Pasifik gibi hassas konular ele alınacak. Pandemi sonrası kurulmakta olan yeni dünya düzeninin kodlarının önemli başlıkları bu zirvelerde daha da netleşecek.

Bu zirvelerin yansımalarını da önümüzdeki aylarda çok daha iyi analiz etmemiz söz konusu olacak. Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün analizlerini takip eden değerli okurlarımıza Ankara’nın, Washington’un, Moskova’nın ve Londra’nın kalp atışlarını dinletmek istiyoruz.

14 Haziran Erdoğan-Biden Zirvesi

ABD’nin dünyanın her yerinde hızla güç kaybettiği bir aşamadan geçiyoruz. Bu nedenle ABD Başkanı Joe Biden, ağırlıklı olarak Türkiye, Rusya ve Çin'e karşı yeniden mevzileniyor.

Bu bağlamda Başkan Biden-yeni Amerikan yönetimi 'sözde müttefik' ilan ettiği Türkiye ile yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi ABD ile yeni bir dönem başlıyor.

Derin siyasetten yansıyan bilgilere göre, yeni Amerikan yönetiminin Türkiye'yi yanına çekmek için özel çaba sarf ettiği gözleniyor. Çünkü Başkan Recep Tayyip Erdoğan-Türk Devlet Aklı’nın özellikle 15 Temmuz FETÖ darbe girişimini püskürttükten sonra, yakın coğrafyada Libya-Suriye-Irak-Azerbaycan-Doğu Akdeniz-Karadeniz’de gerçekleştirdiği jeopolitik hamlelerle; ABD, Avrupa ve İsrail ekseninin Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya ve Kuzey Afrika'daki operasyon imkânlarını da daralttı.

Üstelik Afganistan'dan çıkış stratejisinde de Türkiye, ABD için hayati bir öneme sahip.
Açık tablo, Biden’ın Türkiye’nin küresel ve bölgesel dinamiklerdeki ağırlığını hesaba katmak zorunda olduğunu işaret etmektedir.

Evet. Türkiye’miz, bugün kendi bölgesinde etkili bir aktör, küresel dengeler de ‘oyun bozarak veya oyun kurarak’ vazgeçilmez bir pozisyona geçmiştir.

ABD Başkanı Biden, yeni stratejisini Türkiye olmaksızın zor yürütecektir.

NATO’nun 2030 Stratejisini belirleme sürecinde, NATO’nun en güçlü ordularından birisine sahip Türkiye gerçeği karşısında, Joe Biden'ın Türk halkının iradesinin temsilcisi olan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın realitesi ile yüzleşmek durumundadır.

Türkiye-Erdoğan kararlı duruşu ve bağımsız bir ülke olduğunu gösteren jeopolitik hamleleriyle Biden’ın ve diğer NATO ülke liderlerinin karşısına oturacaktır.

Erdoğan-Biden Zirvesine Moskova’nın Bakışı

Rusya’nın küresel medya kuruluşu SPUTNIK’ın zirveye bakışını gösteren son yazısı dikkati çekici.

Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrini, Altınbaş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, Sputnik için değerlendiriyor:

“ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Sherman’ın Ankara’ya gelmesi, Erdoğan-Biden görüşmesi öncesinde bir hazırlık toplantısı niteliği taşıyordu. Bu tür toplantılar çoğunlukla daha alt seviyelerde nelerin konuşulup nelerin konuşulamayacağı üzerine bir yoklama yapılmadan gerçekleştirilmez. Rastgele gündemler ortaya çıkıyorsa zaten o ilişki kontrol altında değildir. Bunun ötesinde Amerikan tarafının böyle bir maksatla yapılan görüşmede hiç kuşku yok kendisine ait çerçeveyi çizdiği ve kendileri açısından nelerin öncelikli olduğu, sınırlarının ve isteklerin neler olduğu yönünde net sinyaller vermesini beklerim. Bunun aynısı da Türk tarafı için de geçerlidir.”

Sperman, görüşmelerin ardından yaptığı açıklamada, S-400 konusunda önemli mesajlar verdi:

“S-400'leri almak NATO ittifakında sorun yaratıyor. Alternatif sunduk, tam olarak ne yapmaları gerektiğini biliyorlar. Umarım ortak bir yol bulabileceğiz. Bu teknik detay bir konu değil, siyasi bir şey değil. Türkiye durumun farkında, atması gereken adımları biliyor. Nasıl bu adımların atılacağını da görüştük, bu Türkiye'nin kararı olacak.

Türkiye’nin S-400 ler konusunda geri adım atması siyaseten çok kolay değildir.

Türkiye ile Rusya’nın işbirliği her hâlükârda Türkiye ile Rusya’nın arasındaki dış politikanın doğasından çok bağımsız değil. Anlaştığımız noktalarda anlaşalım, işbirliği yapabildiğimiz kadar işbirliği yapalım; işbirliği yapamadığımız alanları da görmezden gelebiliyorsak öyle yapalım, dokunmamamız gerekiyorsa da dokunmayalım şeklinde bir ilişki var.

Bu çok pratik bir dış politika dinamiği yaratıyor. Bu dinamik de çözüme yönelik, pragmatik olarak da faydalı.

Fakat bu tür ilişkinin bir zaafı var. Organik, bütünleşik, uzun vadeli, zamanın testine dayanabileceğinden emin olduğunuz veyahut da o zamanın getireceği büyük çaplı baskılara direnmek noktasında dayanıklılığı olan bir ilişki değil. Bu, bir kurumsal ilişki ile kurumsal olmayan ilişki arasındaki farktır.

Kurumsal olmayan ilişki daha hızlı daha pragmatik çözümler üretir. Dolayısıyla anlık resme baktığınızda daha etkili gidiyormuş gibi görünür. ABD ile olan kurumsal ilişki ise daha hantaldır; çözümü baskı unsuru olan konularda kolay kolay getiremez çünkü onun iki ülkenin ilişkilerinin bağlamı içinde denk geldiği bir sürü farklı alan vardır. Bir yere dokunduğun zaman 80 yeri birden acıtırsın ya da iyi gelir.

Ama öte taraftan bu ilişkiler süreklilik içerirler. Türkiye’nin ABD ile yapıcı bir diyalog kurmak istediği çok belli. ABD’nin de Türkiye ile bu yapıcı diyalogun unsurlarını var etmeye çalıştığı çok açık. Başka yerlerde de çok sorunlu bu iki ülkedir. O sorunlar ortadan kalkmıyor. Ama stratejik yön bakımından iki ülkenin ilişkileri kopmuş değil.

ABD’liler bir taraftan iki ülkenin arasındaki ilişkilerin yürütülmesi bakımından devam etmeye çalışıyor öte taraftan da kendi kırmızıçizgilerini dayatmaya çalışıyorlar. Türkiye de onların bastırmaya çalıştıklarını bir şekilde frenlemek istiyor. Ama öte yandan o pozitif gündemlerde iki ülkenin ilişkileri sürüyor.

Sonuç itibarıyla zirveden bir kopuş çıkacağını düşünmüyorum. Büyük bir sansasyon olacağını da beklemiyorum. Türk-Amerikan ilişkilerindeki FETÖ, S-400 ve Halkbank davası gibi çok sorunlu alanlarda da pozitif bir ilerleme beklemiyorum.

Biden başkan seçildikten sonraki ilk görüşmede Türk tarafının önceliği Biden yönetimi ile ilişkilerini ve kanallarını açmak ve sağlamlaştırmak olacak.

Putin-Erdoğan zirvelerinde mesela iki lider oturur ve çözüm getirir. Erdoğan-Biden arasındaki zirveden böyle bir sonuç çıkmasına uygun bir ortam yok. Türkiye ile ABD bu zirveden kol kola çıkmaz; birbirlerine yumurta atarak da çıkmazlar. Alt düzeyli görüşmelerin devam etmesine imkân tanıyacak bir zirve olacak.”

Erdoğan-Biden Zirvesine Londra’nın Bakışı

İngiltere’nin küresel yayın kuruluşu BBC’nin bakışı:

“Biden, Başkan olarak ilk yurt dışı seyahatini 11-13 Haziran tarihlerinde G7 Zirvesi'ne katılmak üzere İngiltere'ye gerçekleştirecek. Biden, 14 Haziran'da da NATO zirvesine katılmak üzere Belçika'nın başkenti Brüksel'e geçecek.

Biden, NATO zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la da görüşecek. Peki, Erdoğan-Biden görüşmesi öncesi ABD’den Türkiye’ye hangi mesajlar veriliyor?

Biden'ın 1915 olaylarını "Ermeni Soykırımı" olarak tanımasının ardından yapılacak bu görüşme, S-400 ve YPG gibi sorunlar nedeniyle zaten gergin olan Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini de belirleyecek.

ABD'den son dönemde gelen mesajlar, Biden yönetiminin insan hakları konusunun yanı sıra Türkiye'nin NATO'yu zayıflatacak eylemlerden kaçınması uyarısını da içeriyor.

2 hafta sonra gerçekleşecek Erdoğan-Biden görüşmesi öncesinde, Ankara ile Washington arasındaki diplomatik trafiğin arttığı gözleniyor.

Biden yönetiminden Ankara'ya üst düzey ilk ziyaret ise 26-27 Mayıs'ta yapıldı. Nisan ayında ataması yapılan ABD Dışişleri Bakanlığı'nın iki numarası Bakan Yardımcısı Wendy Sherman, Türkiye'de gerçekleştirdiği temaslarda muhataplarıyla hem Türk-Amerikan ilişkilerini hem de 14 Haziran'da gerçekleşecek Erdoğan-Biden görüşmesinin hazırlıklarını ele aldı.

'S-400 ve YPG’ ye destek parantez içinde kalsın'

Blinken ve Sherman, "çok önemli bir NATO üyesi olan Türkiye ile işbirliğine önem verdiklerini" vurgularken, ilişkilerdeki sorunlu alanların yönetimine ilişkin de mesajlar verdiler.

Bu mesajların başında Türk-Amerikan ilişkilerinin uzun süredir başını ağrıtan sorunların parantez içine alınması ve mevcut statükonun korunması geliyor. Türkiye, ABD'nin IŞİD'le mücadele kapsamında ana omurgası YPG tarafından oluşturulan Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) verdiği destekten uzun süredir rahatsız.

Biden yönetiminin son haftalarda üst düzey diplomat ve askeri yetkililerinin Kuzey Suriye'ye gitmeleri ve SDG ile görüşmeler yapmaları dikkat çekiyor. Türkiye, Biden-Erdoğan görüşmesi öncesine gelen bu temaslara bir tepki vermemeyi tercih etti.

Washington açısından Türkiye'nin Barış Pınarı Operasyonu'nun ardından 2019 Ekim ayında yapılan anlaşma geçerliliğini sürdürüyor ve yeni bir askeri operasyon olmaması konusunda da Ankara ile bir mutabakat olduğu kaydediliyor. Bu statükonun korunması ABD açısından büyük önem taşıyor.

Ankara'ya yaptırım da uyguladığı S-400 konusunda da Washington, benzer bir tavır takınıyor. Hürriyet Gazetesi'ne konuşan Sherman, "Yaptırımlardan kurtulmak için ne yapmaları gerektiğini biliyorlar. Bu konuda gerçekten bir çözüm bulmayı umarım" ifadeleriyle sorunun çözümünde topun Türkiye tarafında olduğunu kaydetti.  Washington, bu konuyu Ankara ile teknik veya siyasi olarak konuşmayacağını, mevcut durumun korunması yani Rusya'dan yeni bir silah sistemi alınmaması ve S-400'lerin aktive edilmemesi durumunda yeni bir yaptırım kararının çıkmayacağının altını çiziyor.

ABD'nin gündeminde yer almayan bir konu da Halkbank'a karşı yürütülen dava süreci.

İşbirliği alanlarına odaklanma süreci

ABD, ikili sorunlu alanlar yerine Türkiye ile devam eden bölgesel işbirliği alanlarına odaklanma politikasını güçlendiriyor. Bu alanlar arasında Suriye, Afganistan ve Libya önde geliyor. Blinken'ın Çavuşoğlu ile yaptığı son telefon konuşmasında Suriye ve Afganistan'ın ele alındığı biliniyor.

ABD'nin yeni atadığı Libya Özel Temsilcisi Richard Norland da 26 Mayıs'ta Ankara'da temaslarda bulunmuş ve devam etmekte olan siyasi süreç hakkında Türk makamlarıyla görüş alışverişinde bulunmuştu.

Washington, her üç bölgesel konuda da Türkiye ile işbirliği yapmaktan memnun olduğunu, özellikle Afganistan'da hükümet ve Taliban'ın nihai anlaşmayı sağlamak üzere düzenlenmesi öngörülen İstanbul Konferansı çalışmalarında oynadığı rolü çok değerli bulduğunu kaydediyor.

Libya'da Türk askerinin çekilmesine yönelik baskılara karşın "yabancı güçlerin kademeli çekileceğini, bir günde tamamen çekilmenin beklenmemesi" mesajını veren ABD, asıl sorunun Rusya'ya ait paralı Wagner Grubu'nun varlığı olduğunu vurgulamaya devam ediyor. SDG'ye destek konusu dışında Türkiye ve ABD, hem İdlib'teki durum hem de anayasa komitesi çalışmalarının hızlandırılması gerekliliğinde aynı çizgide buluşuyorlar.

Washington, bölgesel konulardaki işbirliğinin artırılmasının Türkiye ile daha sağlıklı bir diyalog ve ilişki kurulması açısından değerlendiriyor.

Trump yönetiminin aksine NATO'yu dış politikasının merkezine alan Biden yönetimi, Türk hükümeti ile yapılan temasların hemen hepsinde bazı Türk dış politika uygulamalarının ittifakın bütünlüğü ve caydırıcılığı açısından sorun yarattığı uyarısını yapıyor.

Bunların başında Rusya'dan S-400 hava savunma sistemlerin alınması ve Türk topraklarına yerleştirilmesi geliyor.

"NATO üyesi Türkiye'nin anlamasının önemli olduğu şey dayanışma içinde kalmamızın kritik önemde olduğudur. Bu dayanışmayı, (silah) sistemlerinin birlikte çalışmasını ve güvenliği desteklemeyecek sistemlerin gündeme getirilmesi -bilinçli ya da değil- dünya güvenliğini de zayıflatacaktır" diyen Sherman, NATO'nun dünyanın en önde gelen güvenlik kurumu olduğunu tüm üyelerin üzerine titremesi gerektiğini kaydetti.

Amerikalı diplomat, "Rusya'ya gelirsek, NATO'yu dünyanın en önde gelen güvenlik kurumu olarak görmek istemiyorlar. Bu nedenle, Rus sistemlerini almak NATO'ya karşı bir eylem gibi görünüyor" görüşünü de dile getirdi.

Biden ve Erdoğan'ın 14 Haziran'da gerçekleşecek NATO Liderler Zirvesi marjında bir araya gelecek olmaları ve toplantıda Genel Sekreter Jens Stoltenberg'in sunacağı NATO 2030 çalışmasının da değerlendirilecek olması da dikkat çekici bir unsur olarak görülüyor. NATO 2030 çalışması, Rusya'yı gelecek 10 yılda ittifaka en büyük tehdit olarak değerlendiriyor ve kuvvet yapılanmasının bu tehdide göre düzenlenmesini içeriyor.

İnsan hakları ve demokrasi vurgusu güçleniyor

Biden-Erdoğan görüşmesi öncesinde ABD'den verilen mesajlarda giderek artan bir ölçüde insan hakları ve demokrasi vurgusu gözleniyor. Blinken, 21 Mayıs'ta Çavuşoğlu ile yaptığı görüşmenin ardından Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, Sözcüsü Ned Price da yazılı açıklamasında insan hakları ve demokrasinin korunmasına vurgu yaptılar.

Ankara'ya yaptığı temaslar sırasında kadın dernekleri ve sivil toplumla da bir araya gelen ABD Bakan Yardımcısı Sherman, "Çok boyutlu bir dış politikamız var. Ama Başkan Biden ve Bakan Blinken, insan hakları ve demokrasi konusunu dış politikanın odağına koydular" diyerek Washington'un bu konuyu Türkiye'nin dikkatine getirmeye devam edeceğinin mesajını verdi.

İnsan hakları ve demokrasinin geleceği açısından Türkiye'ye ilişkin kaygılar olduğuna dikkat çeken Bakan Yardımcısı, sivil toplumun yanında olmaya devam edeceklerini de Twitter'daki hesabından yaptığı açıklamayla vurgulamayı tercih etti.

‘Ekonomik öngörülebilirlik önemli’

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 26 Mayıs'ta ABD'nin önde gelen şirketlerinin yöneticileriyle yaptığı görüşme ve verdiği mesajlar, Türkiye'nin 14 Haziran gündeminde ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesi ve ticaret hacminin 100 milyara dolara çıkarılmasının da yer aldığını gösteriyor.

ABD'den gelen mesajlar da ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi konusunda benzer görüşlerin olduğunu ancak Türkiye'nin atması gereken adımlara dikkat çekiyor. Ankara temasları sırasında işadamları ve şirket yöneticileriyle de görüştüğünü kaydeden ABD'li diplomat, "Herkes Türkiye'nin ekonomik büyümesine ilişkin muazzam bir potansiyel görüyor ama iş dünyası öngörülebilirlik istiyor. Kuvvetli parasal politikalar ve hukukun üstünlüğünü arıyorlar" ifadelerini kullandı.

İlişkilerde yeni dönem kapısı açılır mı?

Türkiye'den verilen mesajlar, Erdoğan-Biden görüşmesinin Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni dönemin kapılarını açması beklentisini içeriyor. Erdoğan, bu mesajı ilk kez, 26 Nisan'da yani ABD Başkanı Biden'ın "soykırım" ifadesini kullanmasından sadece iki gün sonra yapmıştı. 26 Mayıs'ta Amerikan şirketleriyle yapılan görüşme de tekrarladığı basına yansıdı.

ABD'li yetkililerden ise şu ana kadar yapılan açıklamalarda, 14 Haziran görüşmesine böyle bir beklenti dile getirilmedi. Erdoğan-Biden zirvesinin hazırlıklarını da Ankara ziyaretinde ele alan Sherman, iki liderin buluşmasının ilişkilere olumlu yansıyacağını belirtmekle beraber,

"Başkan'ın (Joe Biden) herkesin farkında olduğu insan hakları ve demokrasiye ilişkin kaygıları ve Türkiye'nin nasıl bir yörünge izleyeceğine ilişkin konuları da dile getireceğinden eminim" ifadelerini de kullandı.

Amerikalı diplomat, Erdoğan-Biden görüşmesini, "Bu görüşme, bizim kilit bir NATO müttefiği ile dünyada küresel düzeni korumak için birlikte yaptığımız çalışmaları da içeren işbirliğimizi yansıtıyor. Ama aynı zamanda bazı stres noktalarını ve gerilimleri içeren bir işbirliğini de yansıtıyor. Bu yüzden müttefiklerin doğrudan ve açıkça birbirleriyle konuşmaları büyük önem taşıyor" sözleriyle değerlendirdi.

16 Haziran Putin İle Biden Zirvesi

ABD Başkanı Joe Biden ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 16 Haziran'da Cenevre'de bir araya gelecek.

Putin, Biden'ın yaptığı yüz yüze görüşme teklifini uzun süre yanıtsız bırakmıştı. Cenevre'deki buluşma, Biden'ın ABD Başkanı olarak göreve başladıktan sonra Putin'le yapacağı ilk görüşme olacak.

Rus-Amerikan ilişkilerinin geliştirilmesini amaçladıklarını belirten Başkan Putın’ın sözcüsü Peskov, görüşmede salgınla mücadele, bölgesel sorunların çözümü ile birlikte silahlanma kontrolü ve dünyanın stratejik istikrarının ele alınacağını vurguladı.

Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki, Biden ve Putin'in geniş bir yelpazede acil meseleleri görüşeceğini dile getirdi. Amaçlarının ikili ilişkilerde "öngörülebilirlik ve istikrarı yeniden tesis etmek" olduğunu kaydeden Psaki de görüşmede ele alınacak konularla ilgili çalışmaların sürdüğünü belirtti.

Beyaz Saray ve Kremlin'in açıklamalarında Biden'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sulivan ve Rus Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolai Patruşev arasında hazırlık amacıyla görüşmeler yapıldığı vurgulandı.

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA