Bülent ERANDAÇ

Tüm Yazıları

Büyük Türkiye’nin, Jeopolitik ve Jeoekonomik Anahtarı: Kanal İstanbul

30 Haziran 2021
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul projesini başlattı. Kanal İstanbul’a yerel olarak değil, Küresel Perspektiften bakabilmek, 2030’lar YENİ DÜNYA DÜZENİNDE Türkiye’nin ufkunu nasıl açıldığını görmek demektir.

Kanal İstanbul İstanbul’u küresel marka şehir düzlemine taşıyacak. Bundan önce gerçekleştirilen projelerin neredeyse toplamı kadar etki gücüne sahip, adeta çarpan etkisi yapacak Türkiye’nin jeopolitik ve jeoekonomik anahtarı özelliği olacak bir projedir.

Kanal İstanbul’un küresel etkilerini iyi okuyabilmek için, yaşadığımız Haziran ayı içinde gerçekleşen son derece hayatı LİDERLER ZİRVE’lerinin ve bu zirvelerde alınan kararların gelecek 10 yılara nasıl yansıyacağını değerlendirmekte büyük fayda olacaktır.

1) Londra’da ABD Başkanı Biden ile İngiltere kraliçesi Elizabeth buluştu. Ardından toplanan G-7, yeni dünya düzeni sürecini değerlendirdi.

2) Brüksel’de, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Biden buluştu.

3) Brüksel’de, NATO zirve toplantısında NATO-2030 STRATEJİSİ kabul edildi. NATO-2030’a göre Atlantik grubu (ABD-Avrupa), Rusya ve Çin’i düşman olarak belirledi. Kuşatma planlarını revize attı. Karadeniz’in geleceğini çok çok etkileyecek olan, Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya üye yapacağını açıkladı.

4) Cenevre’de, ABD Başkanı Biden ile Rusya lideri Putin buluştu. Bu görüşmeye, İKİNCİ YALTA ismi veriliyor olması çok dikkati çekmektedir.

5) ABD Başkanı Biden, Avrupa Birliği ülke liderleri ile Yeni Dünya düzeni sürecini değerlendirdi.

6) 15 Temmuz’da Rusya lideri Putin ile Çin lideri Xi Jinping Pekin Zirvesi yapacak. Çin’in 21. yüzyıl projesi, BİR YOL BİR KUŞAK-YENİ DEMİR VE DENİZYOLU HATLARI konusu değerlendirilecek.

Yukarıda sıraladığımız 5 maddenin tamamı, KANAL İSTANBUL PROJESİ ile çok yakın ilişki içindedir.

Arka Plana Bakalım

Kanal İstanbul Projesi’nin jeopolitik öneminin sadece Montrö Rejimi ile kıyaslanarak ya da Boğazlar Sözleşmesiyle ilişkilendirilerek okunması, kanalın getirebileceği jeopolitik ve jeoekonomik fırsatları görmemizi engeller.

Yukarıda başlıklarını verdiğimiz, hayatı gelişmelere göre, AKDENİZ VE KARADENİZ GELECEĞİN SAVAŞ CEPHELERİNİN ÖNDE GELENİDİR.

Geçtiğimiz bir ay içerisinde Karadeniz’de yaşanan son Ukrayna krizi:

Derinliği olan Kırım’ı Rusya’nın kontrolü altına alması, ABD-İngiliz savaş gemilerinin Karadeniz’e yüklenmesi, İngiliz savaş gemisi ile Rus donanması arasında şaşırtıcı vuruşmalar, KARADENİZ’in geleceğinin ne kadar kritik gelişmelere konu olacağını gösteriyor. Bunlar jeopolitik gelişmelerdir.

Ayrıca, Çin’in Bir Yol Bir Kuşak projesinin Karadeniz muhtemel ağı, Türkiye’nin Karadeniz şehirlerinin ekonomik kalkınması, yapılmakta olan dev Türk limanları, Karadeniz’e bakan ülkelerin ekonomik gelişmeleri, geleceğin dev gemilerinin deniz ticaretindeki ağırlığını arttıracak. Bunlarda jeoekonomik gelişmeler ve savaşlar demektir.

Evet. Kanal İstanbul’a gelecek 10 yılların perspektifinden bakmalıyız.

Boğazlardan geçiş yapan ticari gemilerin sürekli artan ihtiyaçları karşısında, 2050’ye gelindiğinde boğazlardan 78 bin geminin geçiş yapması beklendiğini asla asla unutmamalıyız.

Artan gemi trafiği karşısında gemilerin doğal olarak boğazlardan geçmek için bekleme süresi artacağından gemilerin Kanal İstanbul’dan geçmeyi tercih etmesi daha avantajlı olabilecektir.

Kanal’ın faaliyete geçmesiyle, Türkiye Avrasya’nın tam merkezinde olması sebebiyle lojistik bir üs olacak. Hem artan ihtiyaç hem ekonomik kazanç elde etme fırsatı hem de Türkiye’nin Doğu-Batı/Kuzey-Güney ticaretinde merkezi konumunu güçlendirmek; bunları jeopolitik bir statüye dönüştürmek isteği, Kanal İstanbul projesinin rasyonel zeminini oluşturacaktır.

Kanal İstanbul İçin İkili Geçiş Modeli mi Olacak?

Kanal İstanbul, Türkiye’nin kara ülkesinin içerisinde yer alacağı için Ankara’nın doğrudan egemenlik hakları altındadır. Kanal geçişleri Türk ulusal hukukuna göre düzenlenecektir. Türkiye, Montrö Sözleşmesi’nin ruhuna zarar vermeden Kanal İstanbul geçişlerini dilediği gibi düzenleyecek, savaş gemilerinin de geçişi Montrö'ye uygun ve belirlenen şartlarda gerçekleşecektir.

Bu bağlamda, Kanal İstanbul ticaret gemilerin geçişine açık tutulurken, 81 yıldır uygulandığı gibi, savaş gemilerinin geçişleri de boğazlar sözleşmesi olarak bilinen Montrö’deki kurallar çerçevesinde boğazlardan gerçekleşecek, yani ikili bir geçiş rejimi uygulanacak.

Batı-Rusya Mücadelesinde Montrö Boğazlar Rejiminin Önemi

Brüksel’de belirlenen NATO-2030 Stratejisi, Rusya ve Çin’i kuşatma üzerine kurgulandığı için, Kanal İstanbul’un gelecek yıllardaki etkisini değerlendirmek gerekiyor.

Taraflar arasındaki güç mücadelesinin şiddetleneceği gözlenmektedir. Rusların sıcak denizlere inme politikasında soğuk savaş sonrası dönemde Karadeniz ve Karadeniz Donanması -Rus Donanma Doktrinlerinde görüldüğü üzere kilit rol oynamaktadır.

ABD ve NATO’nun da Karadeniz ilgisi, Akdeniz’in gelecekteki muhtemel savaş zeminleri birçok açıdan Türkiye’yi etkilemektedir ve daha çok etkilemeye açıktır.

Bilindiği gibi, NATO’nun doğuya genişlemesi, ABD’ye Karadeniz’de Romanya ve Bulgaristan gibi iki yeni müttefik kazandırdı. Batı’nın Karadeniz’e sızmak, Karadeniz güç dengesinde Rusya’yı sınırlandırma taktikleri elbette Türkiye’yi kilit ülke konumunda tutacaktır.

ABD ile Rusya’nın Ukrayna’yı, daha sonra Gürcistan’ı NATO üyesi yapma teşebbüsleri jeopolitik tartışmaları hızlandıracaktır.

Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO üyeliğine itirazını Rusya lideri Putin devamlı vurgulamakta, ayrıca Cenevre’de ABD Başkanı Biden’ in yüzüne bizzat söylediği bilinmektedir.

Moskova, Rus Donanma Doktrini çerçevesinde Karadeniz’de daha ihtiraslı bir askeri yapılanma/güç gösterisi politikasını icra etmek adına önceliğini Karadeniz’de Rus Donanması’nın modernleştirmeye verdiği gözlenmektedir.

Dikkat çekici bir gelişme de, Rusya’nın donanma stratejisini Karadeniz kıyılarını muhafaza etmek için daha hızlı hareket edebilen, süratli ve küçük deniz kuvvetlerinin tedarik ve konuşlandırmasına vermektedir. Tabi, Rusya bu donanma unsurlarını hava ve kara kabiliyetleriyle tam bir alan kapatma taktiğiyle desteklemeyi de ihmal etmemiştir. Buna karşılık, ABD’nin Türkiye’yi de rahatsız eden Yunanistan’ın Girit’inden başlayarak, Dedeağaç’a yeni üs edinme ve kuvvet konuşlandırma taktiğini devreye sokması KARADENİZ’İ YARINLARIN DİNAMİT KUTUSUNA ÇEVRİRECEĞİ AÇIKTIR.

Asimetrik gelişmelerde, Türkiye savaş tehlikesi gördüğünde İstanbul Boğazı’nı kapatma imkânına sahiptir. İşte bu durumd, Kanal İstanbul, Türkiye’nin egemenlik haklarını kimseye sormadan kullanmasına yardımcı olacağı gibi uluslararası gelişmelerinde bir anahtarı özeliğinde olacaktır.

Karadeniz havzasında Ukrayna krizi gibi sorunlara kalıcı çözümler bulunmadıkça bu bölgesel krizler, ABD-Rusya gerilimi ya da NATO-Rusya gerilimi olarak kolaylıkla tezahür edebilir.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan-Türk Devlet Aklı, böyle bir ortamda bir yandan NATO üyesi olarak Batıyla ilişkilerini sürdürürken diğer yandan da Rusya ile siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerini dengeli bir şekilde devam ettirmeye çalışacaktır. Bugüne kadar da bu denge siyaseti başarıyla sürdürülmüştür, ancak kısa süreli de olsa Türkiye’nin Rusya ve ABD arasında yaşanan tehlikeli rekabetin ortasında kaldığı Ukrayna krizi, benzeri risklerin yine kısa dönemli olarak gelecekte de yaşanabileceğini göstermektedir.

Ankara, Karadeniz bölgesinin istikrarını korumak adına, Rusya-ABD rekabeti sırasında, özelde ABD ve genelde de Batılıların 1936 tarihli Montrö Sözleşmesi’ni değiştirme taleplerine de karşı çıkmaktadır. Zira Ankara Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Karadeniz’deki istikrarın temel taşlarından biri olduğunu ve sözleşmenin hükümlerinin değişmesinin mevcut krizleri daha da derinleştirebileceğini bilmektedir.

Enerji Hatları

Karadeniz son yıllarda yeni enerji kaynaklarının bulunduğu, işlendiği/işleneceği, bu kaynakların piyasaya çıkacağı yani Avrupa’ya naklinde farklı yollar ve yöntemleri tercih etmesinde önemli bir saha olarak ortaya çıkmaktadır.

Nitekim Türkiye’de Karadeniz’in Sakarya sahasında doğal gaz buldu. Yeni kuyular açılıyor. Artık, Karadeniz enerjisi denilince Türkiye bir etkili aktör konumuna gelmiştir.

Bu özelliğiyle Karadeniz, kıyıdaş ülkelerle, enerji piyasalarının kilit ülkeleri arasında yeni pazarlıklar için bir manivela işlevi üstlenmektedir. Nitekim Avrasya ve Ortadoğu petrol kaynakları ile LNG trafiğinde Akdeniz-Karadeniz eksenindeki yeni bir enerji bağının tesis edilebileceği bir süredir söylenmektedir.

Kanal İstanbul, bu yeni enerji kaynaklarının gemilerle nakli dolayısıyla, İstanbul Boğaz’ında oluşacak aşırı trafik yükünün hafifletilmesini ve dolayısıyla muhtemel kazaların da önlenmesini sağlayacaktır.

Son günlerde yeni bir proje hazırlığı Avrupa kulislerinde dolaşmaktadır.

ABD’nin gelecek yıllarda, Akdeniz’de Dedeağaç ve Karadeniz’de Ukrayna’nın Odesa limanlarını Doğu Avrupa-Balkanlara kaya gazı nakliyatı yapmak için kullanacağı söylenmektedir.

Buna karşılık Rusya’nın yeni tedarik planları devreye girecektir. İşte bu noktada, bu planların gerçekleşmesi halinde Türkiye’nin (Kanal İstanbul’un) jeoekonomik ve jeopolitik olarak Rusya ve Batı arasındaki rekabette kilit bir konuma erişmesi kaçınılmazdır.

Bu da Türkiye’nin bölgesindeki stratejik önemini arttıracağı gibi Ankara’nın ABD/AB ve Rusya ile olan ilişkilerinde pazarlık kozunu artıracaktır. Yeni enerji denklemlerinin değiştirdiği bir jeopolitik ortamda Rusya, sanıldığından daha çok Türkiye ile anlaşmaya hevesli olabilir.

Bu bakımdan, Karadeniz-Akdeniz jeopolitiğinin gelecek 10 yıllarda da Türkiye’nin avantajına dönüşebileceği net ve açıktır.

Sonuç

Türkiye Montrö Boğazlar Sözleşmesi sayesinde, Washington’un Karadeniz’e geçişini kısıtlamak suretiyle buradaki güç dengesini korumakta ve böylece bölgenin güvenliğini garanti altına almaktadır. Özetle, Boğazlar Sözleşmesi hukuki olarak Karadeniz için önemli bir güvenlik ve askeri denge belgesi olmanın dışında bölgenin ötesindeki küresel siyasi istikrarının da teminat belgesidir.

Nihayetinde Kanal İstanbul, İstanbul Boğazı’nın yükünü doğal olarak hafifletecek ve yukarıda saydığımız jeopolitik ve jeo-ekonomik fırsatlar için uygun zaman beklenirken artan seyir emniyeti ile can, mal, deniz ve çevre güvenliğinden sağlanacak kazanımlar da Türkiye adına ilave artılar olacaktır.

EVET, KANAL İSTANBUL PROJESİ İLE YENİ DÜNYA DÜZENİ’NİN KARADENİZ ÖZELLİĞİ, KÜRESEL JEOPOLİTİK VE JEOEKONOMİYLE ÜST ÜSTE OTURMAKTADIR.

UNUTMAYIN. GELECEKTE GELECEK. BU BAKIMDAN GELECEĞE BAKMAKTA, GELECEĞİ İYİ OKUMAKTA SONSUZ YARARLAR VARDIR…

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA