Bülent ERANDAÇ
Tüm YazılarıKaradeniz ve Gürcistan konusu giderek daha da derinleştirilmekte. ABD bir taraftan Karadeniz’de, diğer taraftan Gürcistan üzerinden Rusya’yı kuşatma planını sessiz ve derinden sürdürüyor.
Gürcistan'da son aylarda hızlanan ciddi anlamdaki anti-Rusya söylemleri dikkatlerden kaçmıyor. ABD'nin (CIA)Gürcistan üzerinden bir şeyler inşa ettiği açıktır. Rusya'yı, Ukrayna üzerinden sürüklediği savaş ortamına benzer bir tekrarı, Gürcistan üzerinden dizaynı gündeme soktuğunu düşünmek ve hissetmek mümkün.
Bu durumu, elbette Rusya Lideri Putin yakından takip ediyor. Dostumuz Gürcistan üzerinde ABD ile Rusya’nın değişik biçimde karşı karşıya gelmesini Türkiye’nin dikkatle takip ettiğini bilmeliyiz.
Türkiye-Rusya ilişkileri, bu konuda da Rusya açısından ehemmiyet taşıdığı açıktır.
ABD'nin Bulgaristan,Romanya’yı Nato’ya alarak,Ukrayna skıntısını kabartarak,Karadeniz’e açılan Ukrayna kıyılarını da değerlendirme aşamasında,Karadeniz'den ve Gürcistan üzerinden Rusya’yı kuşatma harekatına çok ama çok dikkat etmek durumundayız.
ABD ile Rusya’nın olası kapışmaları nihayetinde Karadeniz’in ve komşumuz Gürcistan’ın ABD kuşatmasına konu edilmesi sadece bölgeyi değil,geniş platformda Avrupa’yı da devreye sokmaya kadar uzanma tehlikesini içermektedir.
Rusya ile yakın ilişkiler içindeki Rusya’nın çevremizden ABD kuşatmasına konu olması ciddi sorundur. Ve bu sorunun çözülmesinde Türkiye-Rusya ilişkilerinin de etkisi olacağı da açıktır.
Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın bu durumu da dengeli bir biçimde götüreceği açıktır. Yeni konjonktürde Türkiye'nin Kafkasya'da Karadeniz ve çevresinde olanlara bakış açısı hayatı olmaktadır. Burada kimin kazanıp kazanmamasından daha önemli bir durum, Karadeniz bölgesindeki barışın devamıdır.
BÜYÜK RESİMDE KARADENİZ
Hep yazıyoruz, söylüyoruz. Birinci ve ikinci dünya savaşları Avrasya’nın İçinde gerçekleşti. İki dünya savaşında da Türkiye kilit pozisyondaydı. Bugün çevremizde yaşananlara bakınca, ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI’NIN BÖLGESEL CEPHELERDE HİBRİT SAVAŞLA SÜRDÜRÜLMESİNİ işaret ediyor.
İçinde bulunduğumuz 21 inci yüzyılda uluslararası sistemin, hem aktörler bazında hem de uluslararası çıkarlar bazında değiştiğini ve dış politikaların da bu değişime göre şekillendiğini açıkça görmekteyiz.
ABD’nin bir taraftan Rusya’yı kuşatma diğer taraftan Çin’in deniz ipek yolu ve petrol yollarını kontrol etme projelerini işlettiği meydandadır. Irak-Yemen-Suriye olayları Hürmüz, Kızıldeniz, Doğu Akdeniz cephelerini, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan üzerinden de Rusya’yı kuşatma ameliyesi içinde bulunduğu meydandadır.
ABD, Rusya ve Çin’in küresel birer güç olarak giriştiği küresel mücadelesine, bölgesel özellikte Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. Bölgede çıkarları olan NATO, AGİT(Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü), GUAM(Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan, Moldova İşbirliği), KEİT(Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı) gibi uluslararası örgütleri de bu mücadelenin içine girmektedir.
Büyük Oyun’un oynandığı Karadeniz’e bu açıdan büyük resimde bakarsak Türkiye’nin pozisyonu ve yapacağı hamleleri daha iyi anlayabiliriz.
Karadeniz 11 Eylül saldırılarından sonra ABD’nin dış politika konseptinde çok önemli bir konuma yerleştirilmiştir.
2002’de açıklanan ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde Karadeniz ve Hazar bölgeleri sadece petrol rezervleriyle değil, Hindistan, Pakistan ve Güney Doğu Asya pazarlarına açılmak için de önemli olarak kabul edilmiştir.
Bundan sonra Rusya kuşatması başlatılmıştır.
ABD ve AB bu anlayışın doğal bir sonucu olarak da Orta Doğu enerji kaynaklarından sonra Karadeniz ve Hazar bölgesi kaynaklarına da sahip olma arzusundadırlar.
Özellikle ABD bu amaçla Baltıklar-Karadeniz-Hazar Denizi hattında renkli devrimlere öncülük edip destek vermiş, Gürcistan’da Gül Devrimi, Kırgızistan’da Lale Devrimi ve Ukrayna’da Turuncu Devrim ile Batı yanlısı rejimler iş başına gelmiş, böylece ABD Avrasya’ya hâkim olma ve Rusya’yı dar bir alana hapsetme projesi yürütülmektedir.
ABD Akdeniz’de NATO bünyesinde görev yapan donanmalarının Karadeniz’in de alınmasını istemekte, AB de buna destek vermektedir.
Çünkü Karadeniz ve çevresinde ne kadar güç konumlandırılırsa Rusya’nın etkisini kırmak; böylelikle de ABD ve AB’nin emellerini gerçekleştirebilmesi şartları oluşturulacaktır.
Bugün, ABD ve AB, Karadeniz’e kıyıdaş olan Ukrayna, Gürcistan, Ermenistan, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeleri kendi taraflarına çekme konusunda epey mesafe kat etmişlerdir.
Ancak ABD’nin NATO şemsiyesi altında Karadeniz’e girmesine ne Türkiye ne de Rusya sıcak bakmamaktadır. ABD ve AB’nin açık yâda gizli ne kadar çıkarı ve planı olursa olsun bu bölgede Rusya ve Türkiye’ye rağmen KARADENİZ PARSELASYONU mümkün değildir.
Ancak yinede ister ABD’nin kendi gemilerinin, isterse NATO bünyesindeki savaş gemilerinin Karadeniz’e girebilmesini engelleyecek olan ve hala geçerli olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi yürürlüktedir.
Bu durum Karadeniz’de çıkarları olan ve buraya kıyısı olmayan devletler için büyük bir engeldir. Türkiye içinse bu sözleşmenin bekası hayati önem taşımaktadır
Güncel Yazıları
Türkiye, 2025 Yılının Parlayan Yıldızı
02 Ocak 2025
Erdoğan'ın, Scholz ve Putin Görüşmelerinin Şifreleri
15 Ekim 2024
Erdoğan-Sisi İttifakı'nın Derin Mesajları
10 Eylül 2024
NATO'nun 75. Yıl Şifreleri
12 Temmuz 2024
3. Dünya Savaşı'nın 'Lityum Cephe' Çarpışmaları
29 Haziran 2024
Yeni Dünya Şekilleniyor, Türkiye Konumlanıyor
27 Haziran 2024
Başkan Erdoğan'ın 'Türk Birleşik Devletleri' İnşası
10 Haziran 2024
İngiltere, Türk Donanması'nı Takip Ediyor? Neden?
13 Mayıs 2024
31 Mart Seçim Analizi: Türkiye İçin Yeni Bir Dönem Başlıyor
03 Nisan 2024
Türkiye Jeopolitiğinde ‘F-16-Irak-Mısır’ Şifreleri
13 Şubat 2024
Türkiye Yüzyılı'nın İlk MGK Şifreleri
29 Ocak 2024
Dolmabahçe(Güvenlik) Memorandumu'nun Şifreleri
15 Ocak 2024
Erdoğan ve Putin'in Biden'e Müthiş 'Suriye' Hamlesi
13 Mart 2023
Ukrayna Savaşı'nın Azgınlaştırdığı Jeopolitik Dalgalar
30 Aralık 2022
Erdoğan'ın İsrail-Mısır-Suriye Hamlelerinin Arka Planı
05 Aralık 2022