Bülent ERANDAÇ

Tüm Yazıları

Papa'nın, Musul, Ninova ve Erbil Çıkartmasının Derinliği

03 Mart 2021
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Katolik Hristiyanların lideri Papa Franciscus, 5-8 Mart tarihlerinde MUSUL, ERBİL, NİNOVA VE BAĞDAT’ı kapsayan bir program gerçekleştirecek. Papa’nın Irak programının üzerinde önemle durmamız, arka planındaki stratejik hamlelere bakmamız ve derinliğini bugün ve yarınlar için analiz etmemiz gerekiyor.

Çünkü Papa Franciscus birçok konuda küresel bir duruş içindedir. Hristiyan dünyanın kılcallarında akan kanı yönlendirebilen aktördür. Her konuşmasının ve programlarının derinliği vardır. Gittiği yerlere verdiği mesajlara muhakkak ama muhakkak kilitlenmekte büyük yarar vardır. Bakarsanız bir süre, yaptığı temasların yansımaları karşımıza çıkar.

Nitekim Papa’nın Abu Dabi (BAE) ve Mısır ziyaretleri dikkati çekmişti.

7 Şubat 2019’daki Papa Franciscus’un Abu Dabi (BAE) ziyareti, sıradan bir siyasi ve diplomatik ziyaret olmanın ötesinde, Birleşik Arap Emirliği’nin TEO-POLİTİK rolü bakımından özellikle öne çıkarıldı. Papa Franciscus'un Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) gerçekleştirdiği ziyaret, bölgede hoşgörü ilkelerinin oluşturulması ve din veya inançtan bağımsız olarak Arap dünyasında yaşayan herkesi neyin birleştirdiğini vurgulamak için önemli bir adımdı.

13 Şubat 2019 tarihinde MISIR’DA Papa, El Ezher Şeyhi ile buluştu ve “İNSAN KARDEŞLİĞİ” başlıklı bir belgeye imza attılar.

Papa ve El Ezher Şeyhi Dr. Ahmed Et-Tayyib arasında imzalanan "İnsan Kardeşliği" başlıklı belge, Vatikan'ın kendini yeniden pazarlama stratejisi olarak değerlendirildi.

Irak’tan Verilecek Derinlikli Mesajlar

Öncelikli olarak Papa Franciscus’un Irak programının zamanlanmasına bakalım.

Amerika’da Biden’ın başkan olmasından sonra Irak’a gidiyor. Amerika’nın 11 Eylül çakma ikiz kuleler operasyonu sonrasında üstüne çöktüğü, milyonlarca Müslümanın katledildiği üniter bir devlet iken, bugün üçe böldüğü Irak’a gidiyor.

Papa Franciscus’un seçtiği mevziler dikkat çekiyor.

Musul

Osmanlı İmparatorluğu’nun kadim toprakları. İngilizlerin hile ve tezgâhlarla Türkiye’den kopardıkları, dünyanın en donanımlı petrol yataklarına el koydukları Musul’a gidiyor. Müslüman Türkiye’ye Hristiyanlığın liderinden mesaj verilmesi belli ki planlanmış.

Ninova

Kuran’da adı geçen Yunus peygamber Ninova halkındandır. Franciscus, ülkede en fazla Hristiyan nüfusun bulunduğu Ninova Ovası’ndaki Karakuş kentini ziyaret edecek.

Milâttan önceki yıllarda Musul bölgesinin de içinde bulunduğu Mezopotamya üzerinde çok önemli uygarlıklar kuruldu. Bunların en önemlileri Asur ve Babil uygarlıklarıdır.

Asur Devleti’nin merkezi olan Ninova; Dicle nehrinin karşısında ve doğu yönünde ve Musul’un yanı başındadır. Asur Devleti yaklaşık 1300 yıl varlığını sürdürmüştü.

MÖ 800 yıllarında yakındaki Kerkük şehrini de bina eden Asur Hükümdarı Sartnabal’tır.

Asurlulardan sonra Babil Devleti’nin bölgeye tamamıyla hâkim olduğu görülmektedir. Fakat Musul-Kerkük bölgesi Perslerin eline geçtikten sonra buraya çok kalabalık şekilde Pers nüfusu iskân ettirilmiştir.

Makedon İskender’in işgaline de maruz kalan Musul bölgesi ahalisi, Hristiyanlığın ortaya çıkışından sonra bu dine yöneldi. Hristiyanlığın nüfuz etmiş olduğu Musul, 2. yüzyılın başından itibaren Asurluların dini merkezi olan Ninova’nın yerini aldı.

Erbil

Papa Franciscus, Irak’ın kuzeyinde derin ABD ve İsrail’in derin planlarına konu olan, özerk bölge Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’e gidiyor. Papa Franciscus bu ziyaret ile Irak’ın bölünmüşlüğünü pekiştirme ve ayrı Kürt Devleti’ne gidişe meşruiyet kazandırma çabasında.

Bağdat

Merkezi Irak Yönetimi’nin başkentinde Papa, Irak'taki Keldani Patriği Louis Raphael I Sako'yu kardinal seçmişti.

Bu ziyaret, Irak’ın Hristiyan özellikle de Katolik Kilisesi mensubu vatandaşları için özel bir önemi olacakken bu konu dışında da önemli mesaj ve çağrışımları taşıyor.

Papa'nın gerçekleştireceği ziyaretinin taşıdığı sembollerin üç ana noktası:

Birincisi: Irak'taki Hristiyanlara verilen desteği temsil ediyor. Ülkedeki varlıklarının ve mevcut şartların zorluğuna rağmen devamlıklarının öneminin altını çiziyor. Hristiyanlar, Irak nüfusunun yüzde 12'sini oluşturuyorken göçlerle artan azalmaları durdurma zemini değerlendiriliyor.

İkincisi, bu ziyaretle tüm zorluklara rağmen Irak'ın bölgesel ve uluslararası yeni statüsünün ve öneminin göstergesi niteliğinde bir mesaj veriliyor.

Üçüncüsü, IŞİD ve Irak'a dini çeşitliliği reddeden aşırılık yanlılarına tavır gösterisi içeriyor. Amerika’nın gerektiğinde canlandıracağı DEAŞ KORKUSUNUN zihinlerde canlı tutulmasının, emperyalizmin enstrümanı olduğunu akıldan çıkarmamakta yarar var.

Necef

Papa Francis, dünyanın önde gelen Şii liderlerinden Sistani'nin memleketi Necef'e gidecek. Papa’nın El Sistani ile buluşması, Şii bir lider ile yapılan en önemli görüşmelerinden biri olacak. Hz. İbrahim'in doğum yeri olan antik Ur kentinde de dinler arası buluşmaya ev sahipliği yapacak.

Dinler Arası Diyalog’un Arka Planı

Şeytan detayda gizlidir. Vatikan'ın “Diyalog” adı altında bir taraftan Müslümanları etkilerken diğer taraftan asıl amaçlarının Müslümanlar ile içi içe yaşayan Asya Hristiyanlığını etkilemek olduğu düşünülmelidir.

Papa’nın Şubat 2019’da ziyarette bulunduğu BAE, her ne kadar Müslüman bir ülke olsa da içinde çoğunluğu Katolik olan bir milyondan fazla farklı dinlere mensup bir ülke olduğu unutulmamalıdır… Dolayısıyla zannedildiğinin aksine bu ziyaretler ve diyalog girişimleri küresel bir nitelik taşımayan bir propagandadan ibarettir.

Ezher Şeyhi'nin Papa Francis ile "İnsan Kardeşliği” zaptını imzalaması batı tarafından darbe ile göreve getirilen Sisi'nin dışarıdaki varlığını meşrulaştırma çabası olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır.

Zira atılan imzaların Hristiyanlarda yükselişe geçen İslam düşmanlığını engelleyebilecek özelliğe sahip olmadığı görüldü. Fransa, Hollanda ve Almanya’da İslam düşmanlığı giderek tırmandırılması karşısında Papa ne yapıyor?

Bu noktada, Batı’nın İslam’ın içini boşaltma projesini de tekrar hatırlamakta büyük yarar var.

Amerika’nın Ilımlı İslam Projesi

Derin Amerika’nın “Ilımlı İslam” projesi, komünizme karşı dini kullanma bahanesiyle başlatılmıştı. Amerikan Ulusal Güvenlik İşleri Danışmanı Zbigniew Brzezinski’nin deyişiyle “İslam komünizme karşı bir kalkan” olarak kullanılacaktı ve planları buydu.

“Ilımlı İslam”, ABD emperyalizminin ürettiği bir kavramdır. İlk kez Türkiye’deki akımlarla ilgili olarak Rand Corporation’a sunulan Graham Fuller imzalı raporda geçiyor.

Fuller’in Amerika’nın Türkiye’ye yönelik projesi şu temeller üstüne kurulu: “ABD’nin tavsiye ettiği ılımlı İslam’ı benimseme ve Ortadoğu ve Kafkaslar’da serbest piyasayı yaymak.”

Nitekim Türkiye’de FETÖ’yü, Komünizmle Mücadele Dernekleri çerçevesinde meşhur CIA ajanı Graham Fuller (Kızının ismi Ankara'dır) yetiştirmişti.

Derin ABD’nin tavsiye ettiği “Ilımlı İslam”, kendi köklerinden de kopmuş, Amerika’ya ve İsrail’e hiçbir itirazı olmayan, tersine kendi coğrafyalarında bunların yolunu açan bir proje olarak anlaşılıyor.  

Neo-con Başkan Bush’un özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra benimsediği retorik de bütünüyle bunun üzerine kuruluydu.

Derin ABD, ılımlı İslam’ın karşısına El Kaide sonra kendi ürettikleri DEAŞ (IŞİD) ile radikal İslam’ı utanmadan koydular. Bunu bahane ederek Afganistan’a ve Irak’a çöktüler. DEAŞ’ı Suriye’ye sokarak, Irak’tan sonra Suriye’yi parçalamayı ve bölmeyi tezgâhladılar.

Neo-Con Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, 2002’de İslam dünyasını parçalayacaklarını açıkça ilan etti: “Ortadoğu'da 22 ülkenin sınırları değişecek.”

İslam ülkeleri parçalanırken, Müslüman kanı akarken; Papa Franciscus “Parça parça Üçüncü Dünya Savaşı yaşanıyor.” diyerek Hristiyan saldırılarının arka planını itiraf etmiş oldu. 

Sonuç

Papa'nın ziyaretlerinin (Birleşik Arap Emirliği, Mısır ve ardından yakında Irak) Müslüman coğrafyada teo-politik amaçlara sahip olduğu, İslam’ın içine boşaltmaya yönelik projelerin somut adımlarla desteklenmiş yeni bir sürümüyle karşı karşıya olduğumuz ihtimalini hiç ama hiç akıldan çıkarmamalıyız.

Papa Francis'in ziyaretlerinin tam da ABD-İsrail ekseninde Orta Doğu'da yeni bloklaşmanın öne çıktığı, özellikle de dini ve sosyo-kültürel alanda devreye sokulduğu bir zamanda gerçekleştirmekte oluşunun arka planında başka bir teo-politik projeksiyon göz ardı edilmemelidir.

Evet. Papa Franciscus’un Mısır’da imzaladığı belgenin adı “İnsan Kardeşliği” olsa da somut anlamda farklı coğrafyalardaki mülteci/göçmen krizlerinin, Akdeniz'de göz önünde yaşanan ölümlerin Suriye, Yemen, Arakan ve Filistin'deki insanlık dramının gündeme getirilmemesini İslam dünyası unutmadı.

Kudüs meselesinde Siyonizm ve Evanjeliklere karşı tavır alamayan bir Vatikan’ın, Müslümanlar ile diyalog geliştirmeye hakkı var mıdır?

Eğer Papa-Vatikan gerçek bir diyalog kurmak istiyorsa önce dünyanın çeşitli yerlerinde zulüm, baskı ve şiddete maruz kalan Müslümanların ve diğer inanç mensuplarının problemleri ile ilgilenmelidir.

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA